Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Son dönemlerin en popüler ve en anlaşılmaz sansasyonu NFT’yi bir de teknofobik bir modaseverden dinleyin.
Önce her şey bir toz bulutuydu, sonra internet keşfedildi, hemen ardından sosyal medya; şimdiyse dünya bir bilgisayar oyununa döndü. Yani, en azından benim için. Dijital ve fiziksel dünyanın birbirinin içine geçtiği yepyeni bir teknoloji tüneline daha girmiş bulunuyoruz. İtiraf ediyorum, her dönemi olduğu gibi bunu da bir adım geriden takip ediyorum. Hâlâ sosyal medya fazındayım, TikTok indirmedim ve orta dönem bir Y kuşağı üyesi olmama rağmen yalnız olmadığımı biliyorum. Bu durumla da barışmıştım. Ancak, ben bu satırları yazarken bir yerlerde yine rekor bir fiyatla NFT satışı gerçekleşiyor ve insan merak etmeden duramıyor; üzerinize giyemediğiniz bir elbiseyi neden satın alırsınız?
Kripto cüzdanınız var mı? Olmalı mı? Gelecekten tam olarak neyi beklemeliyiz, modayı nasıl bir dönem bekliyor? Blockchain teknolojisi ve NFT piyasası biz son kullanıcılar, markalar ve tasarımcılar için aslında ne anlama geliyor? Hepsi ve daha fazlası için sektörün önde gelen isimlerini ve NFT vizyonerlerini dinliyoruz.
Henüz Bitcoin’i olmayanlar için “NFT”
2019 yılında, Kanada’da yaşayan Mary Ma isimli bir teknoloji girişimcisi, gümüş rengi, ışıltılı ve renkli desenleri olan pelerinli bir elbise satın aldı. Uçuşan ve zarif bir silueti olan bu elbise, rahatça lüks kategorisine konulabilecek bir fiyattan sahibiyle buluştu. Buraya kadar her şey oldukça normal. Ancak 9500 dolarlık Iridescence adı verilen couture elbise “aslında yoktu;” en azından bildiğimiz anlamıyla. Dünyanın ilk “dijital couture” elbisesi, Amsterdam merkezli dijital modaevi The Fabricant tarafından tasarlandı ve blockchain firması Dapper Labs tarafından satışa sunuldu. Ma’nın elbisesiyle fotoğrafları, sosyal medyada paylaşılmak üzere AR teknolojisi kullanılarak düzenlendi ve blockchain üzerinden gerçekleşen satış, modanın ilk ses getiren NFT hadiselerinden biri olarak tarihe geçti.
Biraz geriye gidip yeni yıldızımız NFT’yi hecelerine ayırdığımızdaysa oldukça umut vaat eden blockchain ekosistemiyle karşılaşıyoruz. Bilgilerin güç sahiplerinin kontrolünde değil, bloklar hâlinde, kronolojik bir şekilde depolandığı bu online sistemin en önemli özelliği, geçmişe yönelik herhangi bir değişiklik yapmanın veya bilgi manipülasyonu yaratmanın mümkün olmaması. Merkeziyetçi yapıdan uzak sistemin en bilinenleriyse son dönemin altın yumurtlayan tavukları; Bitcoin (BTC) ve Ethereum (ETH) gibi kripto, yani şifreli para birimleri. Aynı isyankar ailenin son popüleri non-fungible token, “dönüştürülemez jeton” anlamına gelen NFT’lerse, diğer kripto para birimlerinden “biriciklik” kriteriyle ayrılıyor. ETH veya BTC, geleneksel para birimleri gibi birbiriyle takas edilebilirken, bu “biricik” jetonlar, tıpkı Hermès’in ürettiği ilk Birkin çanta gibi doğaları gereği tekrarlanamıyor ve “kimlik bilgileri” blockchain platformunda bir daha değiştirilemeyecek şekilde sertifikalanıyor. Bu nedenle, otantikliğin ve şeffaflığın temel alındığı yaratıcı sektörler ve koleksiyonerler için NFT daha da çekici bir yatırım alanı hâline geliyor. Böylelikle konu cryptohead’lerin veya finans çevresinin konusu olmaktan çıkıyor.
NFT: Sahip olmak ya da olmamak
NFT’yi anlamak yine de kolay değil, özellikle de “sağ click-save” yapabileceğimiz dijital varlıkların değerlemelerini görünce insan şaşırmadan edemiyor. Twitter’ın kurucusu Jack Dorsey’in ilk tweet’inin 2,9 milyon dolara satılması da bu garip denkleme verilecek en çarpıcı örneklerden. “Biz şimdi tweet’in linkini mi, imajını mı, anlamını mı, prestijini mi satın alıyoruz? Peki Dorsey aynı tweet’ten bir tane daha atarsa ne olacak?” diye sorguluyor etrafımdaki cryptohead’lerden bir tanesi.
Blockchain temelli dijital moda satış sitesi The Dematerialized’ın kurucularından, fütürist Karinna Nobbs’a göre, “NFT’lerin yükselişi internet paradoksunun yansıması ve zamanın ruhuna cevap veriyor; çünkü ‘az bulunur etkisi’ yaratıyor. Bu durum, her gün haberini aldığımız rekor NFT satışlarını da açıklıyor.” Ekonomiye giriş derslerinde öğrettikleri gibi az olan değerlidir. Nobbs, NFT’lerin daha geniş kitlelere ulaşacağı konusunda oldukça kendinden emin konuşuyor. “Şu anda, halihazırda yaklaşık 200 milyon kişinin kripto cüzdanı var ve bunların çoğu dijital dünyanın lokalleri. Bu nedenle, moda sektöründeki NFT’lere, hâlâ yalnızca sanat eseri gibi veya finansal motivasyonlarla yaklaşılıyor. Ancak yakın gelecekte, satın alma sonrasındaki kullanım alanlarının çeşitlenmesi ve hayata karışmasıyla NFT’nin yaygınlaşacağını öngörüyorum. Örneğin; satın aldığınız dijital tasarımları sergileyebileceğiniz sosyal medya kanalları veya bizimki gibi e-ticaret platformlarını daha sık görmeyi bekliyorum. NFT sahibi olmak da bir sosyal prestij veya dijital persona yaratma olanağına dönüşecek. Diğer bir beklentim de AR, AI ve VR teknolojilerinin ilerlemesi ve platformlar arası geçişin kolaylaşması. Bu sayede, satın aldığınız NFT’yi farklı alanlarda -örneğin bilgisayar oyunlarında, sosyal medyanızda veya Zoom toplantılarınızda- kullanabilmenize olanak tanıyan ara yüzlere veya programlara bilgisayarlarınızdan veya cep telefonlarınızdan ulaşabileceksiniz.”
Sektörün yeni yıldızları
NFT’ler işin mutfağında olanlar için de birçok fırsatı beraberinde getiriyor. Açık bilgi çağında, kaynağa sahip olmak ve bunu güvenilir global bir dijital depoda, yani blockchain’de tescillemek, fikri mülkiyetlerin korunması adına önemli bir adım olarak görülüyor. Geçtiğimiz aylarda Karl Lagerfeld’in fotoğraflarının bir blockchain platformu olan Lukso’da tescillenmesi, moda ekosisteminin de konuya artık ısındığının sinyallerini veriyor. Londra’da yaşayan, Les Benjamins, Ralph & Russo gibi markalarla işbirlikleri gerçekleştiren 3D moda tasarımcısı Yağmur Oğuz diyor ki: “NFT üzerinden eser satışı yapabilmek gelecekteki telif getirileri açısından oldukça motive edici ve yaratıcı sektörler için büyük potansiyel taşıyor. Özellikle de bizim gibi ‘dijital zanaat’ yapan ve işleri kopyalanabilen tasarımcılar için.”
Yalnızca bağımsız tasarımcılar ve moda start-up’ları değil, köklü markalar da NFT dünyasıyla flört ediyor. Vogue Business’ın konuyla ilgili haberine göre, LVMH, Richemont gibi lüks gruplar NFT’leri güvenilir bir şekilde sistemlerine dâhil etmenin yollarını arıyor. Vacheron Constantin gibi lüks saat markaları çoktan ödeme sistemlerinde kripto cüzdan deneyleri yaparken, lüks markaların orijinallik sertifikalarını bir adım ileriye taşıyıp ikonik ürünlerinin “dijital ikizlerini” yaratma projeleri konuşuluyor. Markalar, tüketiciler veya lüks ikinci el satış kanalları bu sayede ürünlerin hayat döngülerini başından itibaren transparan bir şekilde takip edebilmeyi hedefliyor.
Dijital modaevi The Fabricant’ın iletişim sorumlusu Michaela Larosse ise NFT’lerin sektördeki güç dengelerini geri dönülmez bir şekilde değiştireceğini öngörüyor. “NFT’ler, markalara, kitleleriyle konuşabilmeleri için yaratıcı ve yenilikçi bir etkileşim alanı yaratıyor. Önümüzdeki dönemde, koleksiyonerlerin peşinde koştuğu, sınırlı sayıda üretilen NFT’ler hayatımızın parçası olacak. Markalar da bu kültürel dönüşümde aktif rol oynayabilir, ancak doğru soruları sormaları gerekiyor. Yarattığım ürün bir oyun ortamında giyilebilir mi? Farklı dijital platformlarda kullanılabilecek altyapısı var mı? Yalnızca dijital olarak mı var olacağım? Markalar, bunun gibi temel sorulara kendilerine uygun bir şekilde cevap bulurlarsa başarılı olabilir, takipçileri için katma değer yaratabilir.”
Burada, her dijital tasarımın NFT olmadığını da hatırlamakta fayda var. Örneğin; çok konuşulan 12 dolarlık sanal Gucci sneaker’lar geleneksel yöntemlerle satışa sunulmuştu. Herhangi bir ürünün NFT sayılması için blockchain alt yapısında işlem görmesi şart. Yine de ortak bir noktaları var, ikisi de dijital evreni paylaşıyorlar. Ünlü iletişimci Marshall McLuhan’ın “kanal, mesajdır” sözüne katılsam da, öncü NFT modaevi RTFKT’nin kurucularından Benoit Pagotto’nun sözlerine de kulak vermeden edemiyorum. Pagotto, Jing Daily’e verdiği röportajda, lüks markaların konuya daha kısa vadeli kazançlar veya medya görünürlüğü için yaklaştığını, oyun ve kripto kültürüyle henüz tam olarak ilişki kuramadığını anlatıyor. Ama yine de, özellikle lüks markalar için NFT dinamiklerinin büyük potansiyel barındırdığını, eninde sonunda herkesin oyuna gireceğini sözlerine ekliyor.
Üzerinize giyemediğiniz bir kıyafeti alır mıydınız?
Ünlü moda influencer’ı Veronika Heilbrunner’ı bilenler kendisini senelerdir yüksek moda tasarımlarla, renkli ve şehirli kombinasyonlar içinde görmeye alışıktır. Ancak, Heilbrunner geçtiğimiz Mart ayında evinin bahçesinden yaptığı paylaşımda bir bilgisayar oyunundan çıkmış gibi görünüyordu. Üstelik ortalama bir “hızlı moda” kıyafeti fiyatına. Zagreb merkezli “temassız siber moda” mottosuyla adını duyuran Tribute isimli dijital modaevinin kurucusu Gala Marija Vrbanic, Vogue Amerika’ya verdiği röportajda en büyük motivasyonunun gerçek dünyada fizik kurallarından dolayı asla deneyimlenemeyecek kıyafetleri, sıfır atıkla, yani dijital olarak tasarlamak olduğunu anlatıyor. İlham kaynaklarıysa The Sims ve Grand Theft Auto gibi bilgisayar oyunları... Yeri gelmişken, hatırlatmalıyım ki, milyar dolarlık bir endüstri olan oyun dünyası, yalnızca Vrbanic’i değil, bütün moda ekosistemini etkisi altına almış durumda. Zira NFT’lerin en organik hâlini bulabileceğiniz oyunlardaki skin adı verilen avatar kostümleri, alternatif dijital personaların peşine düşen gamer’ların yanında, pandemi hayatlarına renk katmak isteyen Heilbrunner gibi moda gönüllülerini veya Balenciaga gibi köklü markaları da heyecanlandırıyor. Bu olasılıklarla dolu fantezi dünyası bizi hafif bir aydınlanmayla baş başa bırakıyor. Uyuduğumuz süre dışında, hayatımızın neredeyse tamamının online olarak geçtiği düşünülürse, belki de geleneksel kıyafetlerin sınırlayıcı dünyasına gerçekten muhtaç değilizdir?
Son dönemde çıkan ve yok satan dijital koleksiyonlar da bu kültürel dönüşümü kanıtlıyor. Kripto platformlar The Dematerialized ve RTFKT’nin ortaklaşa çıkardığı yedi parçalık koleksiyonun dakikalar içinde tükenmesini, The Fabricant’tan Larosse şu şekilde değerlendiriyor: “Dijital modanın ve NFT’lerin en yenilikçi yönlerinden biri, bizleri moda ve sahip olmaya dair fikirlerimizi yeniden gözden geçirmeye teşvik etmesi. Moda, gerçekten fiziksel alanla sınırlayabileceğimiz bir deneyim mi? Giysilerimizi saklamak için bir gardıroba ihtiyaç duymak, her sene milyonlarca atık yaratmak gibi tarihi alışkanlıkları geride bırakabilir miyiz? Modayı bir deneyim ve kendini ifade etme aracı olarak yeniden ele alırsak bu mümkün. Son koleksiyonlarımıza ve işbirliklerimize gösterilen yoğun ilgi de doğru yolda olduğumuzu kanıtlıyor.”
Digital Village ve Helsinki Moda Haftası’nın kurucusu Evelyn Mora da, Larosse gibi işin sürdürülebilirlik tarafına dikkat çekiyor. “NFT’ler farkındalık yaratmak adına önemli olsa da, aslında odak noktayı kaçırmamak gerekiyor. Modayı minimum çevresel maliyetle deneyimlemek ve bunun etrafında yeni bir evren yaratmak dijital dünyanın sunduğu en önemli fırsatlardan biri.”
Özetle, hangi perspektiften bakarsak bakalım, NFT’lerin yarattığı ve yaratacağı tatlı kafa karışıklıklarına aldırmadan, beraberinde getirdiği fırsatlara odaklanmak gerektiği mesajını kendime veriyorum. Ve, yeni neslin İzafiyet Teorisi’ne benzettiğim bu heyecan verici kültürel dönüşümü kucaklayıp etrafınızdaki kripto zenginlerine karışabilmenizi diliyorum.