Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Yeniliğin stille buluştuğu moda dünyasında deneyselliğin, yaratıcılığın ve yeni nesil teknolojilerin hakim olduğu startup’larla dolu bir dönem başladı. Sürdürülebilirliğe bağlılık, teknolojik entegrasyon ve yeni deneyimler yaratmaya hevesli moda startup’ları sektörde dinamik ve öncü bir yol çiziyor. Gelin bu girişimci neslin moda sektörünü sınırsız olasılıklarla dolu bir geleceğe nasıl taşıdığını birlikte inceleyelim.
Modanın dinamik dünyasında girişimcilik; yenilikçi ve yaratıcı bir ifade için güçlü bir katalizördür. Zira moda girişimcileri, inovatif tasarımlar ve yeni iş modelleri aracılığıyla küresel moda endüstrisini ileriye taşıyor. Amacı ister bağımsız bir marka oluşturmak, ister bir moda teknolojisi kurmak olsun, bu girişimcilerin hikayeleri, günümüzün rekabetçi moda pazarında başarı için gereken motivasyon ve azmi örneklendiren cinsten. Öyle ki belli başlı holdinglerin ve lüks markaların trendleri dikte etme konusunda tekel sahibi olduğu günler moda dünyasında artık geride kaldı.
Bugün, inovatif bakış açıları ve vizyoner yaklaşımlarıyla sektörde devrim yaratan moda girişimleri yükselişe geçti. Bu girişimler, yeni neslin tüketicilerinde hızla yankı uyandırarak ve onlara benzersiz vizyonlar sunarak dikkatleri üzerine çekiyor. Girişimler kapsam olarak sürdürülebilirlik, kapsayıcılık gibi konularla da güçlü bir temas içinde. Zira kuralları yeniden yazarken; ilgi çekici bir fikre ve güçlü bir vizyona sahip herkesin moda dünyasında kalıcı izler bırakabileceğinin altını çiziyorlar.
Öte yandan moda girişimlerinin yükselişi sadece sektörü demokratikleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda modaya, tüketicide derinden yankı uyandıran bir çeşitlilik, kapsayıcılık ve uygunluk duygusu da aşılıyor. Aslında diğer bir deyişle, moda girişimcileri karmaşık bir ortamda ilerleyen, tasarım tutkularını iş zekasının talepleriyle harmanlayan vizyonerler. Keza bu şirketler, sürekli gelişen bir sektörde kendilerine yer edinmeye çalışırken finansman yetersizliği, karmaşık tedarik zinciri yönetimi ve tüketici güvenini kazanmak gibi çok sayıda zorlukla karşı karşıya kalıyorlar. Peki kim bu moda girişimcileri?
Stitch Fix, Rent The Runway, Depop, Reformation, TheRealReal, Vestiaire Collective, By Rotation, thredUP, Ministry of Supply, M.M.Lafleur, Universal Standards, Bolt Threads, Lookiero moda dünyasına girişimci bir ruhla hizmet edenlerden sadece birkaçı. Bu girişimlerin birçoğunun en dikkat çekici yönlerinden biri sürdürülebilirliğe olan bağlılıkları. Birçoğu sektörün çevreye verdiği zararın fazlasıyla farkında olup yenilikçi çözümler bulmak için yorulmadan çalışıyor.
Öncelikle bu projeler hızlı moda çarkından uzaklaşıyor ve çevre dostu uygulamaları, iş modellerinin temel ilkesi olarak benimsiyor; israf normlarına meydan okuyarak çevreye duyarlı tüketicilerde yankı uyandıran bir değişim öyküsü örüyor. Kimi girişim ikinci el, yeniden satış ve kiralama gibi döngüsel modellerinin modada yaygınlaşmasını teşvik ederken; kimisi de doğayla uyumlu, geri dönüşebilen, iklim nötr gibi sürdürülebilir inovasyonlara imza atıyor.
Fotoğraf: Hans Neumann
Örneğin; 2009 yılında Jennifer Hyman ve Jennifer Fleiss tarafından kurulan Rent the Runway, bireylerin çeşitli durumlar için tasarım kıyafet ve aksesuarları kiralamalarına olanak tanıyarak moda endüstrisine tamamen yeni bir konsept kazandırdı. Bugün benzer örneklere sıkça rastladığımız ancak o gün için oldukça yenilikçi olan yaklaşım, yalnızca hızlı modayla ilgili sürdürülebilirlik endişelerini gidermekle kalmadı, aynı zamanda üst düzey modaya erişimi demokratikleştirerek lüks giyim ve aksesuarların daha geniş bir kitleye ulaşmasını da sağladı. Rent the Runway’in etkisinin sadece kıyafet kiralamanın ötesine geçtiğini söyleyebiliriz. Moda tüketiminde daha sürdürülebilir bir yaklaşımı teşvik ederek tüketici davranışında bir değişime de ilham verdi. Öyle ki girişim, giysilerin yaşam döngüsünü uzatarak moda endüstrisinin atıklarının ve karbon ayak izinin azaltılmasına katkı sağlarken; öte yandan geniş bir beden, stil ve marka yelpazesi sunarak modada çeşitliliği ve kapsayıcılığı teşvik ediyor.
Yeniden satış ve ikinci el alanında thredUP, Vestiaire Collective, Depop, Reformation, TheRealReal, tüketicilerin ikinci el tasarım kıyafetleri, aksesuarları ve vintage parçaları satın alıp aynı zamanda satabilecekleri teknolojinin ve topluluğun gücünden yararlanarak büyüyen öncü girişimler arasında yer alıyor. 2009 yılında James Reinhart tarafından kurulan thredUP, ikinci el giyim, ayakkabı ve aksesuarların satın alınması ve satılması için kusursuz ve kullanıcı dostu bir platform sağlayarak ikinci el giyim pazarında öncü olarak ortaya çıktı. Bu yenilikçi model, alışveriş yapanlara uygun fiyatlı ve şık, geniş bir ürün yelpazesine erişim olanağı sunmakla kalmayıp, aynı zamanda moda endüstrisinin israf ve aşırı tüketiminden kaynaklanan çevresel kaygılara da çözüm getirme hedefiyle yola çıktı.
Dijitalleşme ve teknoloji çağında moda girişimleri, sınırları zorlamak ve yaratıcılığı yeniden tanımlamak için teknolojinin gücünden oldukça fazla yararlanıyor. Örneğin; online moda alanında çığır açan Stitch Fix, teknolojiyi stil uzmanlığıyla kusursuz bir şekilde birleştiren kişiselleştirilmiş stil deneyimi sunan bir girişim. 2011 yılında Harvard’da okurken kişisel stil danışmanlığını yüksek kaliteli giysiler ve özel algoritmalarla harmanlayan kurucu Katrina Lake, teknolojiyi deneyimli stil uzmanlarının kişisel dokunuşlarıyla birleştirerek insanların sevdikleri kıyafetleri bulma yolunu değiştirme misyonuyla yola çıktı. Stitch Fix ile moda yolculuğuna çıkan kullanıcılar önce bir stil sınavına tabi tutulurken, sonrasında bireysel tercihlere, vücut tiplerine ve yaşam tarzlarına göre tasarlanmış kıyafetleri seçmek için veri odaklı algoritmalar kullanan yenilikçi bir platform tarafından online stil ve alışveriş hizmeti alıyorlar.
Benzer işleyen bir diğer modelse 2015 yılında Oier Urrutia ve Maria Uranga tarafından kurulan İspanya merkezli moda girişimi Lookiero. Lookiero, online kolaylık ile yüz yüze alışverişin kişisel dokunuşu arasındaki boşluğu doldurmayı ve tüketicilerin dijital çağda modayla etkileşimini iyileştirmeyi amaçlıyor. Lookiero’nun yenilikçi modeli, “kişisel alışveriş kutuları” olarak da bilinen, özel olarak hazırlanmış moda kutuları konsepti etrafında dönüyor. Kullanıcılar önce bir stil anketi doldurarak tercihlerini, vücut tipini, yaşam tarzını ve moda ihtiyaçlarını anlatıyorlar. Gelişmiş algoritmalardan ve stilistlerin uzmanlığından yararlanan Lookiero, daha sonra kullanıcının profiline göre özel kıyafet ve aksesuar seçimleri oluşturuyor. Teknoloji ve insan seçiminin bu birleşimi, kişiselleştirilmiş bir deneyim ortaya koyuyor.
2009 yılında kurulan Bolt Thread modaya yenilikçi malzemeler adına inovatif çözümler kazandıran bir başka başarılı moda startup’ı. Zira proje kapsamında yaratılan Mylo, B-Silk, Micro-Silk gibi yenilikçi malzemeleri, Ganni, Stella McCartney, adidas gibi markaların koleksiyonlarından biliyoruz. Ancak girişim geçtiğimiz temmuz ayında Mylo vegan derinin üretimini yetersiz finansman nedeniyle durdurma kararı aldı. Yatırımlarını ve kaynaklarını yapay zeka alanına kanalize etmeye karar veren girişimin son hamlesinin ne olacağını ise zaman gösterecek.
Teknolojinin ve dijitalleşmenin gücünü ortaya koyan bir diğer moda girişimi de Ministry of Supply. 2012 yılında MIT öğrencileri Gihan Amarasiriwardena ve Aman Advani performans odaklı bir gömleği piyasaya sürmek için Kickstarter kampanyası başlatarak birçok melek yatırımcının ilgisini çeken bir girişim. Performans odaklı kumaşları ve ileri mühendisliği günlük kıyafetlere kusursuz bir şekilde entegre ederek işlevsel modanın önemine vurgu yapıyorlar. Projenin öncelikli odak noktası, modada bilimsel olarak desteklenen konfor ve rahatlık dengesini sağlamak. Vücut sıcaklığına uyum sağlama, nem tutma gibi atletik giyimden esinlenilen, faz değiştirerek terlemeyi önleyen laboratuvar yapımı kumaşlar, termo-lamine dikişler gibi bilimsel detaylar stil sahibi ürünlerde hayat buluyor.
Ministry of Supply’ın vizyonuna benzer şekilde, iş hayatında aktif çalışan kadınlar için işlevsel ve şık parçalar yaratan bir başka moda girişimi de M.M.Lafleur. 2013 yılında Sarah Lafleur, Narie Foster ve Miyako Nakamura -Zac Posen’in eski baş tasarımcısı- tarafından kurulan girişim, kadınlara profesyonel yaşamlarında giyinme konusunda dönüştürücü bir yaklaşım sunarken iş hayatı ve gündelik yaşam dengesinin kıyafet karşılığı olarak tanımladığımız power casual konseptine vurgu yapıyor. Öyle ki marka, kadınların yaşamlarının çok yönlü olduğunun ve kıyafetlerinin profesyonel toplantılardan kişisel uğraşlara zahmetsizce geçmesi gerektiğinin bilincinde. Markanın olağanüstü işçiliğe ve birinci sınıf kumaşlara olan bağlılığı, konfor ve gelişmişliğin kesiştiği noktada öncü konumunu daha da güçlendiren bir özellik.
Moda girişimleri aynı zamanda çok çeşitli vücut tiplerini, cinsiyet kimliklerini ve kültürel etkileri benimseyerek kapsayıcılığı da destekliyor. Örneğin moda startup’ları alanında öncü bir güç olan Universal Standard, kapsayıcılık, çeşitlilik ve endüstri standartlarının yeniden tanımlanmasına yönelik bir harekete öncülük ederek ortaya çıktı. 2015 yılında Alexandra Waldman ve Polina Veksler tarafından kurulan marka, tüm vücut tipindeki kadınlara hitap eden, geniş beden yelpazesinde şık, kaliteli giysiler sunarak devrim niteliğinde bir yaklaşım benimsedi. Universal Standard’ın misyonu salt modanın ötesine geçerek, modada kapsayıcılık ilkesini yeniden şekillendirmeyi taahhüt ediyor. Projenin fit liberty programıysa, markanın kapsayıcılık konusundaki kararlılığının bir başka kanıtı. Program, vücutların zaman içinde geliştiğini ve değiştiğini kabul ederek, müşterilerin satın alma tarihinden itibaren bir yıl içinde kıyafetleri farklı bir bedenle değiştirmelerine olanak tanıyor. Bu yaklaşım, değişen bedenlerden kaynaklanan stresi ve damgalamayı ortadan kaldırıyor ve giyimle daha sağlıklı ve olumlu bir ilişki kurulmasını destekliyor.
Moda dünyasının sürdürülebilirlik ve yenilikçi teknoloji kullanımına olan bağlılığı arttıkça startup’ların, kendi değerleriyle uyumlu alternatifler sunma konusunda giderek daha etkili bir rol oynaması kaçınılmaz. Zira moda girişimleri sadece moda üretmiyor; değişim, sürdürülebilirlik ve çeşitlilik hikayelerini sektörün dokusuna katmayı hedefliyor. Aktivist ruhları, geleneksel normlara meydan okuyan cesur fikirleriyle pistleri sosyal ve çevresel ilerleme için bir platforma dönüştürdüklerini söyleyebiliriz. İleriye baktığımızda, bu startup’ların sadece modayı yeniden tanımlamakla kalmayıp, stilin iyilik için bir güç olduğu geleceği de şekillendireceklerine inanıyoruz. Evet moda dünyası bir devrimden geçiyor. Belki de moda hiç bu kadar umut verici görünmemişti.