Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Céline Dion konseriyle Scorpions konserine aynı outfit’le gitmezsiniz, değil mi? Ya da klasik müzik dinlemeye giderken yırtık jean ve crop top giymezsiniz, çünkü bir Katy Perry konseri değil bu.
Konsere gitmek, önceden bilet alıp vakti geldiğinde konser alanında hazır bulunarak birkaç saat müzik dinlemek mi sadece? Hayır. Hele de büyük bir konserse işler şöyle yürüyor: Whatsapp grupları kuruluyor, biletler alınıyor, etkinlik şehir dışı ya da yurtdışındaysa seyahatler organize ediliyor ve tabii ki şu konuşuluyor: Ne giyeceğiz? Outfit adayları değerlendiriliyor, alternatifler arkadaşlarla paylaşılıyor, kombinler tartışılıyor. Coldplay’in biletleri kapış kapış satılan Music of the Spheres turunun konserlerini düşünün. Alana adım attığınızda gökten glitter yağıyor sanki; neon makyajlar, glitter farlar, göz kapaklarını süsleyen yapışkanlı strass taşlar, yırtık denim şortlar, fosforlu tişört ve sneaker’lar… Bu glitter topluluğu, tarzlarıyla bütünleşmeseydi bile konser alanı girişinde dağıtılan sahne ışıklarıyla senkronize LED’li bileklikler binlerce kişiyi müziğin kapsayıcılığında birleştirecekti zaten. Kısacası, müzik tarzı ve sanatçıya göre şekillenen konser look’larımız var artık. Bu look’lar uzun araştırmalar, ilham seansları, arkadaşlar arasında paylaşılan outfit check’lerle şekillenip gidilecek konsere en iyi uyumu sağlayacak şekilde belirleniyor. Sonuçta Céline Dion konserine gittiğiniz outfit ile Scorpions konserine gitmezsiniz, değil mi? Ya da klasik müzik dinlemeye yırtık jean ve crop top giymezsiniz, çünkü bir Katy Perry konseri değil bu.
Balmain
Durum hep böyle değildi. Yüzyıllar içinde müzik ve modanın ilginç bir sentezi haline geldi konser kavramı. 20. yüzyılda Nat King Cole’lar, Billie Holiday’ler zamansız zarafetten, daha ağırbaşlı ve sakin, kendilerini gölgede bırakmayacak seçimlerden yana kullanıyorlardı tercihlerini. Kimse de sahnede gördüğü outfit’in peşine düşmüyordu. Ardından Elvis Presley’ler, David Bowie’ler geldi: Bowie gerek Ziggy Stardust döneminde gerek kariyerinin diğer yıllarında müziğini ve dünya görüşünü kostümsü giysiler ve renklerle hikayeleştirdi. Freddie Mercury’i Freddie Mercury yapan pek çok detaydan birinin sıradışı sahne kostümleri olmadığını söyleyebilen var mı? Konserlerin doğası, müziğin doğasıyla paralelleşti ve birlikte kocaman bir şova, bir hikayeye, bir ifade biçimine dönüştüler. Bugün moda ve müzik el ele yürüyor. Beyoncé, namıdiğer Queen Bee, Renaissance World Tour için soluğu Balmain’in kreatif direktörü Olivier Rousteing’in yanında aldı ve turun farklı ayaklarında markanın kendisine özel tasarladığı gümüş ve metalik detaylarla özdeşleşen, robot görünümünü andıran etkileyici, disko rüzgarları estiren sahne kostümleriyle hayranlarını coşturdu. Peki, o sırada BeyHive’lar ne giyiyordu? Düşes Meghan, beyaz sade bir atletin altına giydiği gümüş payetlerle kaplı kalem eteğiyle katıldı etkinliğe. Kardashian klanından küçük bir kalabalık, turun Kaliforniya ayağında metalik gri ve gümüş ışıltılar içinde boy gösterdi. Pop kraliçesinin konser alanı celebrity’lerden hayranlara, siyahtan gümüşe monokromatik bir ışıltı kalabalığıydı özetle. Bunun nedeni şu: Biletlerle birlikte bir deneyim satın alıyoruz ve giysiler o deneyimin, o müzik evreninin içinde “Ben büyük bir Beyoncé hayranıyım ve bu look’umla konserde bir kraliçe arı gibi hissedeceğim” demek istiyoruz.
Madonna, Rio de Janeiro konserinde. Fotoğraf: SplashNews.com
Konser modası bekleneceği üzere sokağa da ilham vermeye başladı. Madonna, mayıs ayında Celebration Tour’un Rio de Janeiro ayağında Brezilya bayrağı renklerinde, taşlı, kalıplı, Jean Paul Gaultier tasarımı bir korse içinde soktu hayranlarını müziğin havasına. Ne hikmetse bugün sokakta baggy jean’lerin üzerine sımsıkı, straples korseleri çekip dolaşıyoruz. Belki de bunu yaparken biraz da olsa Madonna hissediyoruz? Dolayısıyla durumun yansıması podyuma da vuruyor; kimse yapmasa, korse trendini öngörebilen hızlı tüketim markaları sokakları korse görünümleriyle dolduruyor bir anda. Bu durumun podyuma bir yansıması da markalar için birer model gibi yürüyen müzisyenler oluyor: Billboard listelerinde ilk sıralardan düşmeyen Sam Smith, Vivienne Westwood’un Paris Moda Haftası, Sonbahar/Kış defilesinde gotik görünümleri nasıl da özgüvenle taşıdı… Müzisyenler modanın kreatif alanına da el atmış durumda; 2021’de efsanevi tasarımcı Virgil Abloh’un vefatıyla tahtı Louis Vuitton’un yeni kreatif direktörü olarak Pharrell devraldı. Hem sahnede hem gündelik yaşamda sık sık modaevinin tasarımlarıyla görüntülenen Troye Silvan, işbirliği yaptığı Prada’yla özdeşleşiyor; Taylor Swift’in gündelik outfit’leri, müziği dışında hiçbir şeyle özdeşleşmek istemeyen sanatçının bilmeden markalara satış rekorları kırdırmasına neden oluyor; öte yanda Eras Tour’a hazırlanan Swiftie’ler aylar öncesinden arkadaşlık bilekliklerini aralarında paylaşmaya başlıyor. Uzun lafın kısası, popüler müzisyenler hem yüksek modaya hem sokak modasına ilham veren personalar, pop ikonları haline geldi. Hepimizin bir sahne look’unu sokağa taşıyacak cesareti ve becerisi olmayabilir. Bu noktada da devreye concert merch denen, baskılı tişörtler giriyor. Bunlar “Ben bu konsere gittim, ben bu müziği seviyorum” demenin en eforsuz yolu ve konser modasının küçük bir parçası. Baktığınızda hepimizin derdi aynı: Pop ikonları kahramanı oldukları hikayeler anlatıyor, biz de bunlardan hoşumuza gideni seçiyor ve kendimizi o hikayenin başrolünde görmek istiyoruz. Ve artık tasarımcılar da bu durumun bilincinde, onlar da bu denklemde yerlerini alıyor. Şarkıcıların sokak ya da sahnede çekilmiş kareleri başlı başına birer moda anı aslında. Konserine gittiğimiz, idolleştirdiğimiz müzisyenin sahne kostümünü beğeniyoruz genellikle. Defile mi? Gerek yok, tasarımcının yeni koleksiyon tanıtımına en önden biletinizi aldınız bile. Tam bir win win durumu. The Row sweatshirt’ü içinde Kendrick Lamar’ı düşünün ya da baştan ayağa Dolce & Gabbana tasarımları içinde Lana Del Rey’i… Modacılar için dünyaca ünlü isimlerin tasarımlarını sahnede ya da sokakta taşıması hatta kimi zaman modaevlerinin şarkı sözlerini süslemesi paha biçilmez bir marketing çalışması. Tony Effe’ye bakın; Miu Miu bir lüks marka listesi adeta: “Miu Miu, Courchevel, Tony bana çantayı al / Louis V.’yi sevmiyorsan, Chanel’e gidelim / Oğlana ‘Gucci’, kıza ‘Fendi’ diyeceğim / LA’ye gidiyorum, LV duffle çantayla...” Bildiğimiz kadarıyla ruhun gıdası olan müzik, modanın tek gıdası olmasa da hafife alınmayacak bir takviyesi diyebilir miyiz?