Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
İnternette gördüğünüz elbiseyi üzerinizde denediğinizde kaç kere hayal kırıklığına uğradınız? Modellere durduğu gibi durmadığını düşünüp hiç üzüldünüz mü? Hata sizde değil, moda sektöründe.
Kendimi bildim bileli pantolonlarımın paçalarını yaptırırım. 1,61 boyunda, Türkiye standartlarında “normal” sayılabilecek bir boydayım. Neden kendime uygun pantolon bulamıyorum?
Aynı soruları çevremdeki birçok kişinin de sorduğunu duyduğumda, sorunun bende olmadığını anladım. Çoğu markanın belirli bir vücut tipine göre kıyafet üretmesi, büyük bir çoğunluğun kendine uygun kıyafet bulamamasına yol açıyor. Modellerin üzerinde görüp beğendiğimiz kıyafetler bizim üzerimizde aynı durmayınca, suçlayan zehirli okları kendimize çeviriyoruz. Halbuki mankenlerin beden ölçüleri, toplumun çoğunluğundan hayli farklı. Birleşik Krallık Model Birliği’nin belirttiğine göre; manken olmak için ideal beden 34 beden iken, ideal boy 173-180 cm arasında olmalı. NPD Group’un araştırmasına göre Amerika’da yaşayan bir kadının ortalama bedeni 44 ve üzeri iken, Birleşik Krallık’ta ise ortalama beden 44. Türkiye için durumun pek de farklı olduğu söylenemez. TÜİK tarafından açıklanan verilere göre kadınların yüzde 28’inin obez olduğu bir ülkede, 34 beden giyenlerin çoğunlukta olması pek olası mı sizce? Peki, neden hâlâ giysiler model ölçülerine göre yapılıyor?
1940’larda kişiye özel giysi yapımından hazır giyim, yani konfeksiyona geçildiğinde üreticiler üretimi hızlandırıp ucuzlaşması amacıyla standart beden ölçülerine geçti. Standart beden ölçüleriyle de toplum bir bakıma sınıflandırıldı: “Small giyenler”, “Medium giyenler” gibi gruplara ayrılan toplumda, grubundan memnun olmayanların kilo ve görüntü takıntısı da başlamış oldu. Sosyal tarihçi Joan Jacobs Brumberg, The Body Project adlı kitabında şöyle yazıyor: “Mağazalardan aldığımız kıyafetlerle beraber, bedenlerimiz genellemeyle yaratılan standart beden ölçülerine sığmaya zorlandı. Giysilerimiz üstümüze olmayınca da, genç kadınlar vücutlarında bir sorun olduğuna inanmaya başladı.’’
Giysilerimizin üzerimizde nasıl duracağını belirleyen en önemli etkenlerden biri kalıptır. Kalıbı bize uygun olan bir giysiyi giydiğimizde, giysi bedenimize oturur, onu güzelleştirir. Özgüvenimize katkısı büyük olan bu durum, bize uygun olmayan kalıplı bir şey giydiğimizde tam tersine döner. Omuzları dar, kolları uzun veya başkasından ödünç almışsınız gibi görünen giysiler giydiğinizde kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Grazia dergisinin 300 kadın ile yaptığı ankete katılanların yüzde 56’sı bedenlerine uygun kıyafet bulamadıklarında bunun özgüvenlerini etkilediğini belirtmiş. Tam da bu sebeple markaların sadece tek bir beden biçimine uygun kalıpla üretilmiş giysiler yapmayı sonlandırması gerek.
Moda alanında hizmet veren bir halkla ilişkiler ajansında çalışmaya başladığımda ilk fark ettiğim şeylerden biri, markalar tarafından dergi çekimlerine ve ünlülere gönderilmek üzere bize ödünç verilen numune giysilerin hepsinin tek bir beden oluşuydu. Tahmin edebileceğiniz üzere, bütün numuneler small bedende üretiliyor. Peki ya small beden olmayanlar? Moda markalarının beden skalasının en uçlarındaki modellere uygun giysiler üretmesi, o ölçülerde olmayan toplumun çoğunluğunu görmezden geldi. Grazia dergisinin aynı anketinde, katılanların yüzde 88’i, markaların farklı beden ölçülerinden model kullanmasını tercih edeceklerini söylemiş. Bu kadar büyük bir kesimin talebini dinlememek, markalar için büyük bir hata olur.
Plus-size’ın yükselişi
Çoğu markanın kendini temsil etmediğini düşünen plus-size (büyük beden) kadınlar, beden ölçülerine uygun kıyafet bulmanın zorluğundan yakınarak markalara seslerini duyurdular. Bu kadar büyük ölçüde bir kesimin talebine karşı koyamayan markaların harekete geçmesiyle, son yıllarda büyük beden, yani XXL beden ve üstü giyimin artışına şahit olduk. Gerek büyük beden giyime odaklanan markalar, gerekse halihazırda koleksiyonlarına büyük beden ekleyenler çoğaldı.
Bunun yanı sıra, TikTok’ta geçtiğimiz yıl çıkan “Mid-size” yani ara beden trendi, moda dünyasında sık sık görmezden gelinen bir kesimi görünür kıldı. Az önce bahsettiğim gibi “standart”, yani moda dergilerinde görmeye alışık olduğumuz modeller, x-small ve small gibi beden skalasının uçlarındaki bedenleri giyiyorken, büyük beden modeller de XXL ve üstü bedenleri giyerek, aradaki büyük bir kısmı atlıyor. “Mid-size”, tam da bu kısmı kapsıyor.
Ancak bu, kadınları beden ölçülerine göre sınıflandırma problemini ortadan kaldırmadı, aksine onları “standart beden”, “ara beden” ve “büyük beden” kadınlar olarak ayırarak aradaki farkı iyice açtı. Büyük beden ve ara beden kadınlar, bir azınlık, standart dışı veya farklı görünmek istemiyorlar. Bir kıyafet mağazasına girdiklerinde büyük beden ürünlerin hep arka tarafta ayrı bir bölgede sergileniyor olması, alışveriş deneyimini eğlenceli aktiviteden, utanç verici bir aktiviteye dönüştürüyor. Aynı zamanda ara beden ve büyük beden giysilerin standart beden giysilerden farklı olması -çoğu zaman daha az dekolteli ve daha az detaylı- bu bedenlerin kadınlarının kendilerini dışlanmış hissetmesine sebep oluyor. Standardın onları da kapsamasını istiyor, azınlık gibi görülmemek istiyorlar.
Bunun çözümü: inclusive clothing, yani kapsayıcı giyim. Standart, ara, büyük beden ayırt etmeden herkese yönelik giysiler demek olan kapsayıcı giyim, gittikçe popülerleşen bir trend. Bunu en başarılı uygulayan markalardan Universal Standard; 4XS’ten 4XL’a beden sunuyor. Kurucularından Alexandra Waldman, Vogue ile yaptığı röportajda ulaşılabilir kıyafetlerin bir itibar meselesi olduğundan bahsediyor: “Bir tasarımcı her beden ölçüsünden kişilerin giyebileceği giysiler yaptığında herkesi gördüğünü, kabul ettiğini ve markasının giysileri için değerli bulduğunu vurgulamış oluyor.”
Londra merkezli size inclusive (farklı bedenleri kapsayıcı) We Are Kin markasının kurucusu, aynı zamanda influencer Ngoni, ona neden size inclusive olmayı tercih ettiğini sorduğumuzda şöyle diyor: “Giysilerimi giyen müşterilerimin nasıl hissedeceğini hesaba katmaya çalıştım. Herkesin bir mağazaya girdiğinde kendine yakışacak giysiler bulabilmesinin ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Her kadının kıyafetlerimi giydiğinde kendisini güçlü hissetmesini istiyorum çünkü ben de -We Are Kin olsun veya olmasın- en sevdiğim kıyafetlerimin içinde kendimi böyle hissediyorum.” Sıklıkla birçok kadının kendisine uygun kıyafet bulamadığı için yakındığını belirten Ngoni, tek isteğinin, her kadının kendini mükemmel hissetmesi olduğunu belirtiyor.
Uzun yıllardır birçok farklı vücut yapısının görmezden gelinip, sadece idealleştirilmiş vücut ölçülerine uygun giysiler yapılması çoğunluğu dışlayarak azınlık gibi hissettirdi. Ama artık bu değişiyor. Başlarda büyük beden, sonra ara beden olarak gruplaştırılan bütün kadınları birleştiren bir trend olarak ortaya çıktı kapsayıcı bedenlendirme. Herkesin kendine uygun giysiler bulup, özgüvenli hissedebilmesi için ortaya çıkan bu akım, daha kapsayıcı bir dünya için ümit vaat ediyor.