Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Aşırı erotizm, abartı, teşhircilik – kötü zevk sahibi olmak da modanın tuzu biberi midir?
Kötü zevk, modanın tuzu biberi midir? Pam Hogg öyle olduğunu düşünüyor!
Vivienne Westwood’un açık göğüs desenleri, Chanel’in sneaker’ları içinde süpermarket müşterileri, Galliano’nun kabartılmış kalça detayları, Manolo’nun Rihanna için tasarladığı diz üstü çizmeler… Moda daha da dibe inebilir miydi? Bu kötü zevk keşmekeşinin içinde belki de tek eksik olan Kardashian ailesi.
Ama 21. Yüzyılda neyin “kötü zevk” olduğunu açıklamak eskilere nazaran daha zor. Kötü zevkin İngilizcesi ”Vulgarity”nin türediği sözcüğün basit Latin çevirisi, sıradan normal insanlar olarak tanımlanabilir. İçinde neredeyse hiç yargılama yok. Bu sözcük, çok sonraları gösteriş yapmak, kötü zevk ve toplumun kabul edilir gördüğü sınırları aşmak anlamına gelmeye başladı. Bugün, bu tanımın içine kitsch ve efeminelik de katılabilir.
Walter Van Beirendonck’un 2016 İlkbahar/Yaz erkek giyimi koleksiyonundan somon pembesi bir takım.
Fotoğraf: MICHAEL BOWLES/GETTY IMAGES
Londra’nın Barbican Sanat Galerisi’nde açılan “The Vulgar: Fashion Redefined” sergisi, insana yepyeni şeyler düşündüren bir sergi. Sergideki, John Galliano defilesi için hazırlanmış kocaman şişme Stephen Jones şapkasını görünce gözlerinizin faltaşı gibi açılmaması mümkün değil. Küratör ikilinin Judith Clark ve Psikoanalist Adam Phillips olduğu düşünülürse nasıl bir şeye hazır olmak gerektiği anlaşılabilir.Sergi, bir zamanlar sadece defileye gidenlerin görmüş olduğu parçaların şimdi herkes için görünür kılınmasından çok daha öteye giden düşünsel bir altyapıya sahip.
Phillips, sergiyi, akıllıca bir cümleyle özetliyor: “Kötü zevk, iyi zevkin foyasını meydana çıkaran şeydir.”
Antik bir Yunan heykelindeki drape, bugüne dek Madame Grès’ten Karl Lagerfeld’e kadar birçok tasarımcıya ilham kaynağı oldu. Fotoğrafta, Karl Lagerfeld’in bu drapeden ilham alarak Chloé markası için tasarladığı Crétoise (ön solda) ve Casanova (ön sağda) adlı kıyafetler görülüyor (İlkbahar/Yaz 1984).
Fotoğraf: MICHAEL BOWLES/GETTY IMAGES
Peki o zaman “kötü zevk”in gerçek anlamı ne? Clark, “kötü zevk” tanımını, sergisinde 11 farklı kategoriyle anlatmış. Küratörler, klasisizm döneminden ilham alınmış tasarım örnekleriyle başlıyorlar. Nymph perilerinin, Yunan stili drapelerin bulunduğu kısım burası. Daha bariz örnekler arasında, Vivienne Westwood’un mahrem yerlerinde incir yaprakları olan Eve tulumu var.
Vivienne Westwood’un “Eve” adlı tasarımında sadece incir yaprakları bulunurken (solda) Walter Van Beirendonck’un 2009 koleksiyonunda kaslı erkek streç giysisinin altında şeffaf pantolon bulunuyor.
Fotoğraf: MICHAEL BOWLES/GETTY IMAGES
Küratöre, zarif drapeleri neden “kötü zevk” olarak nitelendirdiğini sordum.
“Bu eski çağlardan bir şeyi alıp kopyalamanın, o kıyafetin değerini azaltıp azaltmadığıyla ilgili. “Kötü zevk” her zaman bir şeyin kötü kopyalaması olarak düşünülmüştür, ama öyle olmadığını açık seçik bir şekilde ortaya koyuyoruz,” diye açıklıyor Clark.
18. yüzyıla ait “Mantuas”ların büyük siluetleri, zamanının zenginlik ve seçkinlik gösterişi açısından en büyük örneği.
Fotoğraf: MICHAEL BOWLES/GETTY IMAGES
“Gösteriş yapmak” ise bir başka kategoriydi: 18. Yüzyıla ait “Mantuas” elbiselerinde gördüğümüz gibi her şeyin aşırıya kaçanı “kötü zevk” olarak nitelendirilebilir. O elbiselerle kapıdan geçebilmek için yan dönerek yürümek gerekir herhalde. Bu bölümde ayrıca John Galliano’nun Dior yıllarından şaşaalı tasarımları görülüyor. Elbette, Christian Lacroix’in rock ve barok görünümleri, Jean Paul Gaultier ve Iris van Herpen’in yenilikçi, heykele benzeyen tasarımları da pas geçilmemiş.
Hem sergi boyunca videolar halinde hem de bir katalogda, tasarımcılarla röportajlar da sergiye dahil edilmiş. Özellikle de Stephen Jones, Manolo Blahnik, Pam Hogg, Zandra Rhodes ve Walter Van Beirendonck gibi tasarımcıların ilginç yorumlarını dinlemek gerekli.
Walter Van Beirendonck’un “Take a Ride” diye adlandırdığı koleksiyonundan filli bir kıyafet.
Fotoğraf: MICHAEL BOWLES/GETTY IMAGES
Belçikalı tasarımcının mahrem yerleri kabartılmış tasarımı ile Puritan dantel yakaların yan yana konumlandırılması “masumiyetin içindeki zevksizlik” olarak adlandırıyor.
John Galliano, 2009’daki koleksiyonu için, tıpkı 16. ve 17. yüzyıldaki kıyafetler gibi siyah elbiselerin üzerine fırfırlı beyaz danteller tasarlamıştı.
Fotoğraf: MICHAEL BOWLES/GETTY IMAGES
Günümüzde “zevksizlik” ne anlama geliyor peki? Mary Quant, 1967’de zevksizlik ile ilgili şunları söylemişti: “İnsanlar kendilerine yeni gelen bir şey görünce onu zevksiz olarak nitelendirirler.” Kendisinin ve André Courrèges’in icat ettikleri mini etekler, hem erotik bir mesaj verirken hem de o dönemde yeni icat edilen doğum kontrol haplarının önemini yansıtıyordu.
Clark, Yves Saint Laurent’in Piet Mondrian tablolarındaki geometrik çizgileri kullandığı couture elbise tasarımını, aynı elbisenin 80’lerde YSL’in hazır giyimi için ticarileştirdiği versiyonuyla karşı karşıya yerleştirmiş.
Yves Saint Laurent, 60’larda büyük ses getiren bu elbise tasarımını Piet Mondrian’dan ilham alarak tasarlamış (ortada).
Fotoğraf: MICHAEL BOWLES/GETTY IMAGES
Bütün bunlara karşıt olarak, Vogue Amerika’nın ikonik editörü Diana Vreeland’in zevksizlik ile ilgili söylediği ve sık sık alıntılanan sözleri hatırlıyorum: “Kötü zevk, hayatın bir parçısıdır… canlılığa sahiptir.” Kendi otobiyografisinde ise şöyle yazmış: “Birazcık kötü zevke sahip olmak, modanın tuzu biberidir. Samimidir, sağlıklıdır, hatta neredeyse fizikseldir – Kötü zevki biraz daha fazla bile kullanabiliriz. Ama hiç zevke sahip olmamak, işte karşı olduğum şey bu.”
Sergi, 11 kategoriye ayrılmasına rağmen görsel olarak yorucu değildi.
Hayatının 18 yılını Roma’da geçiren Judith Clark’a İtalyanlara özgü aşırılık ve masumiyet arasında gidip gelen stilden etkilenip etkilenmediğini sordum. Çocukluğunda, okula yerleri süpüren kürk kabanlarla gelen anneleri hatırlıyormuş.
“Benim annem çok daha mütevazı görünüyordu ve bir anlamda bundan üzüntü duyuyorum. Çünkü annemin giymekten çekindiği ve rahatsız olduğu aşırıya kaçan kıyafetleri, diğer anneler büyük bir rahatlıkla giyiyorlardı,” dyor küratör, “Bir şeyler denemeyi her zaman çok sevdim. Kendi kıyafetlerimi kendim yapardım. Londra’ya geldiğimizde kızkardeşimle ben bir sürü kumaş alır ve kendi kıyafetlerimizi dikerdik.”
Bu serginin amacı, ziyaretçilerine kötü zevkin ne olduğunu düşündürtmek. Hem de sadece çağdaş anlamını değil, geçmişte ne ifade ettiğini de. Sergideki parçaların birine not olarak şu yazı düşülmüştü: “İyi yetişmiş insanlar her zaman modanın en şaşaalı, en güzel tasarlanmış kıyafetlerini giymezler, öyle giyinenler genelde züppelerle sonradan görmelerdir.”
Barbican’daki sergi kötü zevkin ne olabileceğine dair düşünceleri harekete geçiren bir sergi. Hem de içinde hiç Kardashian olmasa bile!