Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
“Bisiklete binen herkes benim arkadaşımdır demiş” modern dağ bisikletinin yaratıcılarından Gary Fisher. Zeynep Güven Ünlü Silikon Vadisi yazılarının sonuncusunda, bisikletin hayatına kattığı güzellikleri ve Alexander Nemerov’un sanat tarihi derslerini anlatıyor.
Bu, Silikon Vadisi yazılarının on ikincisi, aynı zamanda da sonuncusu.
İlk kez 17 Eylül’de buluştuk. Yapay zeka, sanal gerçeklik, teknoloji şirketlerine turistik geziler… Vadi’ye özgü birçok konuyu kişisel deneyimlerimi de katarak burada paylaştım.
Ancak iki konu var ki buradaki hayatımı çok güzelleştirmesine rağmen bir türlü denk getirip yazıya dökemedim. O ikisi de bu son yazıda olsun o zaman.
Biri bisiklet.
Bisiklet ve melankoli, ne uyumsuz bir ikili!
Palo Alto, bisiklet kullanımın çok teşvik edildiği bir şehir.
Bunu anlamak için yollara bakmak yeterli.
Yer yer, neredeyse arabalara ayrıldığı kadar yol ayrılmış bisikletlere.
Buraya gelince ilk işim kendime bir bisiklet almak oldu ve “hayatım değişti.”
Bisiklet; kültürüyle, edebiyatıyla, sporuyla bir blog yazısına sığmayacak kadar zengin ve derin. Ben de bir ucundan başladım acele etmeden keşfediyorum. Evlerin, ağaçların en çok da sıkışan trafiğin arasından hızla geçerken kendimi biyonik kadın gibi hissediyorum. Çünkü arabanın giremediği yerlere girebiliyorum ama bir yayaya göre çok daha hızlı ilerliyorum.
James E. Starrs, “Bisikletle melankoli, ne uyumsuz bir ikili” demiş.
Ne kadar doğru!
Hayır, bilimsel referanslar vermeyeceğim.
Bisikletle işe gidenlerin dünyanın en mutlu insanları olduğunu ya da günde yarım saat ya da daha fazla bisiklete binmenin depresyon ve kaygı bozukluklarına iyi geldiğini gösteren araştırmalardan bahsetmeyeceğim.
Sadece kendi hissiyatımı söylemekle yetineceğim: Özgürlük, mutluluk, enerji, gençlik… Bisikletin üstüne çıkar çıkmaz yaşadığım şahane duygular. Her seferinde, hiç şaşmadan.
Bisiklet ne kadar mutlu ediyorsa, İstanbul’a dönünce bisikletten mahrum kalma fikri de o kadar mutsuz ediyordu. Derken, tesadüf bu ya, tekerden gelen sesi kontrol ettirmek için şehrin en büyük bisikletçisi Bike Connection’da olduğum bir sırada, Facebook’a bakarken, Aydan Çelik Sana Dün Bir Seleden Baktım Aziz İstanbul adlı kitabından haberdar oldum. Bu, İstanbul için yazılmış bir bisiklet rehberi ve anladığım kadarıyla durum hiç de umutsuz değil!
İstanbul’u bisikletle yeniden keşfetmek için sabırsızlanıyorum.
Alexander Nemerov'un son dersi bitmiş ama ben Cubberley Auditorium'un önünden bir türlü ayrılamıyorum.
Şu beş aylık Silikon Vadisi deneyiminde bende en çok iz bırakacak olan ise Stanford Sanat Tarihi bölüm başkanı Alexander Nemerov’dan aldığım dersler oldu. Profesör Nemerov, Amerika çapında bir sanat tarihçisi, özellikle de yüksek performans sergilediği dersleriyle ünlü. Sanatçı bir aileden geliyor: Babası Amerika’nın baş şairlerinden Howard Nemerov, halası fotoğrafçı Diane Arbus.
Nemerov’un, büyük bir konferans salonunda, herkese açık olarak haftada üç kere verdiği derslerden burada sanat tarihi doktorası yapan arkadaşım Melih Levi sayesinde haberdar oldum. İlk dersten itibaren büyülendim ve bütün programımı bu derslere göre ayarlayarak hayatımın en güzel öğrencilik deneyimini yaşadım. Kendi kendime de şunu sorup durdum: İnsan öğrenciliğin değerini, neden öğrencilik bittikten çok sonra anlar!
Sadece sanatı değil, hayatı anlatıyordu Nemerov derslerinde. Duyduğum pek çok şey yeni değildi ama bazı şeyleri hatırlamak da en az ilk kez duymak kadar değerliydi. İlk birkaç hafta, gidip kendimi tanıtmayı, belki bir röportaj yapmayı düşündüm ama sonra hiçbir şeyin bu derslerin büyüsünü bozmasını istemediğime karar verdim. Her seferinde, Cubberly Auditorium’da ikinci sıranın 4 numaralı koltuğunda yerimi sessizce aldım.
Birkaç hafta sonra Kaliforniya’daki beş aylık maceramızı tamamlıyoruz. Buraya, (eşim) Burçin’in akademik çalışmaları için gelmiştik, onun araştırmalarının bir devamı olarak altı aylığına Japonya’nın Sapporo şehrine gidiyoruz.
Bir şehrin ve bir yılın sonuna geldik.
Öyleyse…
“Her gün bir yerden göçmek ne iyi,
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş,
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım”
- Mevlana