Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Bir gün bir arkadaşım bana; “Hızlı gitmeye çalıştığın için aslında daha yavaş gidiyor olabilirsin” demişti. Mr. Vogue Yusuf Çim ile yaptığım sohbet, bir süredir üzerinde düşündüğüm bu sözlerin ne kadar doğru olduğunu gösterdi bana.
Bir gün bir arkadaşım bana; “Hızlı gitmeye çalıştığın için aslında daha yavaş gidiyor olabilirsin” demişti. Mr. Vogue Yusuf Çim ile yaptığım sohbet, bir süredir üzerinde düşündüğüm bu sözlerin ne kadar doğru olduğunu gösterdi bana.
Her zaman illa bir yolu var mıdır? Her zaman bir çözüm bulunabilir mi? Sorun veya durum her ne olursa olsun? Özellikle de zamanınız kısıtlıysa... Diyelim ortada bir “sorun” var. Farklı insanlar buna farklı çözümler üretebilir. Ama belki de bazı insanlara göre birisinin çözüm olarak önerdiği, bir diğeri için çözüm olarak sayılmıyordur bile. O zaman ne yapacağız? Bir de zaman konusu var. Zaman, her zaman önemli elbette ama bir şeyi çözmeye çalışıyorsanız, iyice önemli. Ne kadar çok zaman, o kadar iyi. Daha çok yaşam ve olasılık getirdiğinden belki de… Bu sayının basılmasına saatler kala ben hâlâ Yusuf Çim ile görüşememiş bir şekilde kara kara bu sayfaların nasıl yazılacağını düşünüyorum. Onun yoğun programında bana zaman ayıracağı set arası için haber bekliyoruz. Onunla söyleşiyi yaptıktan sonra, daha doğrusu bir yandan söyleşiyi yapar bir yandan yazıyı yazarken onunla hız konusundan konuşuruz diye planlar geçiyor aklımdan. Böylece içinde olduğumuz durum üzerinden bu kavramı beraber konuşuruz diyorum. Menajerini kendimden bıktırmış olmalıyım, benim adımın baş harfini gördüğünde eminim telefonu ters çeviriyor. Bu yazıyı yetiştirmek adına bir çözüm bulmam gerektiği için Yusuf’u tanıyan ortak tanıdıklarıma “onu nasıl bilirsiniz” şeklinde sorular soruyorum. Aramadığım kimse kalmıyor. Kimseden istediğim türde bir cevap gelmediği sırada ona, onun kim olduğunu sorduğum sorunun cevabı WhatsApp’tan cep telefonumun ekranına düşüyor. “Aslında bunu beni tanıyanlara mı sorsak? Galiba büyüdükçe her şeyi daha iyi ve daha çok anlamaya; hızlı hareket etmemeye ya da hızlı karar vermemeye başladım diyebilirim. Oyunculuk dışında müzikle ilgileniyorum, müzik çalışmaları yapıyorum, gitar çalıyorum. Belki ilerleyen zamanda, yani o enerjiyi kendimde bulursam ve kendimi gerçekten iyi hissedersem müzik alanında bir şeyler yapmak istiyorum gerçekten. İçimde hep böyle bir his ve arzu var. Bunu durduruyorum çünkü en iyisini yapmak ve ortaya en iyi ürünü çıkarmak istiyorum.”
Bir gün bir arkadaşım bana; “Hızlı gitmeye çalıştığın için aslında daha yavaş gidiyor olabilirsin” demişti. Bu sözü hayatımda daha sonraları anlamaya başladım. Hız bazen bazı şeylerin eksik kalmasına sebep olabiliyor ve bazen gerçek hız, yavaş gidebilmekten geliyor. Yusuf da artık hızlı karar vermemeye başladığını söylese de hız konusundaki fikri kesin: “Bence hayatın akışında kalmalıyız, ânı yaşamaya odaklanınca insan daha huzurlu oluyor. Bunların dışında; gelişen teknoloji ve her şeyin daha kolay erişilebilir olması önemli bir sorunu da beraberinde getiriyor: hızlı tüketim… Eskisine göre daha hızlı tüketiyor, daha hızlı yemek yiyor, her şeyi daha hızlı kullanıyor ve eskitiyoruz. Sadece ihtiyaç olana odaklanmak, yavaş yemek yemek, yavaş tüketmek, hayatı yavaşlatmak için atılabilecek birkaç küçük ve kolay adım arasında yer alıyor. Hayatı yavaşlatmak ve âna odaklanmak bireysel olarak mümkün görünse de aynı düşünceye sahip insanların azlığı hem daha fazla enerji hem de zaman harcanmasına neden oluyor. Bireysel olarak atılacak adımların yanı sıra çevredeki insanlara da hayatı yavaşlatmanın nedeni ve önemi anlatılmalı. Ben terazi burcuyum, dengede yaşamak bence çok önemli ve kıymetli. Bir yandan istediğimiz her şeye artık çok rahat ve kolay ulaşabiliyoruz. Diğer yandan bazı şeylere çaba göstermeden erişmemiz mümkün değil. Fakat bu çağ bizi öyle bir kolaylığa itti ki; çaba göstermeden, yorulmadan bir şeyleri kazanacağımızı sanıyoruz. Yavaşlamaya ihtiyacımız var. Kendimize dönmeye, keşfetmeye çok ihtiyacımız var. Sonuca hızla varmak, çevremizde olan birçok şeyi görmemizi engelliyor. Bu hızlı yaşam arkamızda tortular, izler bırakıyor. Tüm bu yorgunluğumuz tamamen bu yüzden. Bu yüzden hayatta hızlı olmak, hızlı yaşamak bana pek değerli gelmiyor. Sindire sindire ve dengede yaşamamız gerektiğini düşünüyorum, hiçbir şeyi hızlı tüketmeden.”
Şu an beIN Connect’te yayınlanan Hayaller ve Hayatlar’da rol alan Yusuf çok yakın zamanda TRT1’de yayına girecek Mevlâna dizisiyle de ekranlarda olacak. Başlarda oyunculuk kariyerinin buralara kadar geleceğini tahmin etmiyormuş. Zaman kendi hızında bunu ona göstermiş. “Bu meslekten bu kadar haz alacağımı tahmin etmiyordum ama bu duygu bütün hayatımı kapladı diyebilirim. O andan itibaren daha çok çalışmam gerektiğini düşündüm, bu benim işim oldu. Doğru bir karar verdiğimi düşünüyorum ve peşini bırakmıyorum. Bu sektörde neredeyse sekiz yılı doldurdum. Kendimce bir yol kat ettiğimi düşünüyorum ve bence bu bir yolculuk. Bense güzel bir tarafındayım, iyi bir tarafındayım, daha çok anlamaya ve gözlemlemeye başladım, güzel bir karar verdiğimi düşünüyorum. Bu beni hep heyecanlandırıyor. Örneğin; yeni bir karakter açmak ve onun içine girmek gibi, hele bir de karşılığını aldığım zaman tabii ki inanılmaz bir haz veriyor bana, bu işi bunun için yapıyoruz. Oyunculuğun en güzel yanlarından biri yarattığın karakteri haklı çıkarabilmek çünkü her karakterin haklı tarafı var; kötü de olsa, iyi de olsa, yanlış bir şey de yapsa karakter bence hep kendince haklı. Haklı tarafını bulmak ve göstermek gerekiyor, bunu iyi bir şekilde yansıttığın zaman seninle beraber o karakterin içine girenler ve hissedenler o karakteri çok seviyor. Sevildiğinde bunu sen de hissediyorsun, sana gösteriliyor. Yani sevilmek ve sevildiğini bilmek, bence bu işin en güzel yanlarından biri. En zorlu yanlarından biri de tabii ki bu işin çok stresli olması. Özellikle dizide karşımıza haftalık bir karne geliyor. Bazen istediğin gibi gitmiyor tabii ki. Dışarıdan göründüğü kadar kolay bir iş değil. Çalışma saatlerini geçiyorum, çok stresli bir iş sonuç olarak, çünkü biz de çıkardığımız karakterin çok iyi anlaşılmasını ve izleyiciyle bir bağ kurmasını istiyoruz.”
O, oyunculuğa dair bütün bunları anlatırken kime “çok iyi oyuncu” dediğini merak ediyorum, hemen yanıtlıyor: “Buna klişe bir yanıt vermek istemiyorum, yani, ‘şu oyuncular var, buraya yazmayın’ demeyeceğim. Diyelim canlandırdığımız bir karakteri oynuyoruz, o sırada aslında bunu seyirciye oynamak ve onun bir bağ kurmasını sağlamak bence en önemli nokta. Marlon Brando’nun bir tane belgeseli var çok sevdiğim; ‘Elindeki mısırı düşürmek’, yani şaşırtmak, ritmin değişmesi, bu benim çok hoşuma gidiyor. Beklenmedik bir hareket yapmak, tabii ki bu sadece benim fikrim. Yani bunu yapmayanlar iyi oyuncu değildir demiyorum. Oyunda farklı bir şey yapmak, orada yaşayan bir enerjinin olması hoşuma gidiyor. Seyirci bazı şeyleri tahmin etmeli ama bazen de etmemeli. Bazen bu işi ona bırakmamalıyız, farklı bir şey yapmalıyız, heyecanlandırmalıyız. Bunu yapabildiğin zaman bence çok güzel bir şey çıkıyor ortaya.”
“Her şeyin bir zamanı vardır” derler, her olayın ve durumun da kendine göre bir hızı. Bu anlayışın Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî’nin yazılarında savunduğu fikirlerden biri olduğunu söylersek hata etmeyiz. Yusuf’un yeni rolü, hız konusunu da onunla bir başka pencereden bir araya getirmeye hazırlanıyor: “Çok yakında izleyiciyle buluşacak olan Mevlâna adlı dizimizden bahsedecek olursam… Bu kadar sevilen, sevgiyi ve hoşgörüyü dünyaya yayan tarihi bir figür ve ben de o figürün oğlunu oynuyorum: Sultan Veled. Bin yıl öncesinden bir karaktere çalışmak ve yansıtmak benim için çok çok önemli bir deneyim. O tarihi araştırıp Mevlevilik ile alakalı gelinen noktadaki Sultan Veled’in bakış açısı, yazdıkları, onun gözünden babasını, ailesini, oradaki büyükleri yazması ve günümüze taşıması, tarihte ne kadar önemli bir karakter olduğunu gösteriyor. Mevlâna zaten dünyada karşılığı olan ve sevilen biriydi. Daha önce de hiç dizisi yapılmamış, eğer yapıldıysa da çok bilinmiyor. Biz de bu yüzden onu izleyiciye en iyi şekilde göstermeye çalışıyoruz ve bence göstereceğiz de.” Bakalım bu yeni proje Yusuf’un hız konusunda fikirlerini nasıl şekillendirecek. Takip edeceğiz.