Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Her bir hâli bir bakıma birbirinden farklı ama o haller bir araya gelince bir bütün oluyor. Hepsi birbirini tamamlıyor. Boran Kuzum ile söyleşi ve çekim için buluştuğumuz Paris, 20 bölgeden oluşuyor; peki Boran’ın kaç bölgesi var?
Kaleydoskop gibi. O, dudaklarında kelimeleri döndürdükçe bir başka tarafı ortaya çıkıyor. Ondan bir başka tane daha. O, karşımda kelimeleri cümlelere dönüştürürken ona dair resimler çoğalıyor. Gözünüzün kaleydoskopun (bir diğer adıyla çiçek dürbününün) ucunda olduğunu ve yavaş yavaş onu çevirdiğinizi düşünün. Nasıl kaleydoskopun içindeki aynı malzemeler bir saniye bile geçmeden birbirinden farklı dünyalar ve hikayeler yaratabiliyorsa, Boran Kuzum da karşımda, Paris’in 3. bölgesindeki Sinner Paris adlı otelde birbirinden farklı hâllerini gösteriyor bana. Bu farklı hâller illa ki herkeste var, ama Boran bunların ve kendinin fazlasıyla farkında. İşin garibi bu farkındalık onun doğallığından ve kendiliğinden bir saniye bile çalmıyor. Aksine onun gerçekliğini destekliyor, onu daha bütün ve katmanlı yapıyor. O, işinden konuştuğu zaman çok ciddi, oyunculuk metodundan bahsederken bir bilim adamı kadar detaycı, Instagram’da çok fazla güldüğü reels’leri anlatırken muzip, aşktan konuşurken biraz melankolik, ama her ânında sıcak ve samimi.
Ceket, Gömlek, Kravat BALLY; Tank Louise Cartier saat CARTIER
Bir gün İpek Bilgin oyunculuk hakkında bana şöyle söylemişti: “Bir çark gibi insanın içi, her şey var herkeste.” Bütün o farklı “sen”ler dönüp geliyor, hepsi birbiri arkasına… Hangisi daha çok dönüyorsa içinde o gün veya o tekil anda, o seni biraz daha çok “o sen” yapıyor işte. Boran sahip olduğu bütün bu zenginliğin ötesinde, kendindeki farklı hâller kadar hayattaki farklı konu ve durumlarla ilgileniyor, hiç görmediği yeni yerler veya deneyimlemediği yeni tatlar onun ilgisini çekiyor. Anlatıyor: “En sevdiğim şarkıların farklı versiyonlarını dinlemek çok hoşuma gidiyor. Bildiğin bir şarkının yeni bir hâlini dinlemek sana yeni bir dünya açıyor. Arkadaşım Woodkid Paris’te yaşıyor, bana albümde olan bir parçasının albümde olmayan bir demo versiyonunu dinletti geçenlerde, o versiyonu bana versin diye resmen peşine düştüm (gülümsüyor). Yeni versiyonların yanı sıra bir de yeni yerler önemli. Düşünsene; daha önce hiç adım atmadığın bir yere adım atıyorsun, daha önce görmediğin yeni bir ülke mesela. Yeni bir dünya keşfediyorsun. Bu bana aynı zamanda huzur veriyor. Yenileniyorum. Hayatta en çok huzuru önemsiyorum. Toplum olarak tahammül seviyemiz çok düştü. Her şeyden huzursuz olabiliyoruz, geriliyoruz. Anksiyete grip gibi bir şey oldu, her şey bizi kolayca huzursuz edebilir bir hâl aldı. Dolayısıyla insanın kendine dair bir farkındalığının da olması gerekiyor. Anladım ki kendine zaman ayırmak çok önemli. Kendine zaman ayırmakla yalnız kalmak arasında fark var, insanın bunu öğrenmesi zaman alabiliyor.”
Smokin takım FERRAGAMO; Bot SAINT LAURENT BY ANTHONY VACCARELLO; Tank Française saat, Panthère de Cartier kravat iğnesi , Juste Un Clou yüzük CARTIER
Sol gözüm kapalı, sağ gözüm kısık ve kaleydoskopun neredeyse içinde, sağ elimle hafifçe çeviriyorum dürbünü. Karşımda hayatta en çok dert ettiği konuyla ilgili söylediğine sonuna kadar inanan bir Boran var. Konuyu şöyle özetliyor: “Hümanizm. Bu yüzyılda insanların hâlâ ırk, cinsiyet ve diğer her türlü farkından dolayı ayrıştırılmasından çok sıkıldım. İnsanların ötekileştirilmeye çalışıldığı bir dünyada ve zamanda sanat yapmanın ayrı bir sorumluluğu var. Hepimiz tek bir sistemin parçasıyız. Bunu laf olsun diye söylemiyorum. Tamamen ve sadece insan olmaktan dolayı bu böyle. Mesela şu an biz seninle burada konuşurken dünyanın bazı yerlerinde insanlar öldürülüyor, bir konu yüzünden ayrıştırılıyor. Eğer kaderden bahsedeceksek kader dediğimiz şey, içinde olduğumuz sınırlarla ölçülmemeli.” O, bu son cümleyi söyleyince içinden ona baktığım kaleydoskoptaki görsel bir süreliğine donup kalıyor.
Kaban ALAÏA; Tank Française saat, Juste un Clou yüzük, Love yüzük CARTIER
Boran hayatın onun önüne getirdiği sahnelerde bütün varlığıyla orada olabilmeyi seçiyor. Bunu da basmakalıp tanımlar üzerinden değil de daha geniş bir bakış açısıyla yapıyor: “Örneğin güç dediğimiz kavram bir durum karşısında ağlamamakla alakalı değil. Güç, içinde olduğun durumla nasıl baş ettiğin. Kader konusunda olduğu gibi biraz. Kaderci olmak başka, kader başka bir şey. Olumsuz görünen bir tabloda her zaman daha fazla yapabileceğin bir şey var bana göre. Sana hayır dendiğinde bile yapacak başka bir şey var, insan kendi şansını kendisi yaratıyor hayatta. Kader bir şeylerin oluş zamanı belki de, her şey ve her an değişebilir. Şu an sana gelen bir fırsata cevap verme şeklinle, bundan iki yıl önceki cevap verme şeklin farklı.”
Kaleydoskopu bu sefer, bir anda, hızlıca çeviriyorum; onun daha başka bir hâlini göreyim diye. Resim yakın bir zamana düşüyor, bazılarının yılın heyecanla beklediği bir ânına; bazıları içinse sadece öylesine olan bir güne: Sevgililer gününe. Her ne kadar sevgili olmakla aşk arasındaki farkı onunla uzun uzun konuşsak da onun aşka dair tanımı net: “İnsan ailesini seçemiyor ya, kime âşık olacağını da seçemiyorsun. Ve bir daha o duyguyu hissedebilecek misin bilemiyorsun. Aşk eksperi falan değilim ama ilişki ve hatalardan bahsedeceksek önemli olan bir nokta var; bu iş karşılıklı, hiçbir zaman tek taraflı bir hata yok.”
Pantolon, Ceket, Gömlek DRIES VAN NOTEN; Kravat SEAN SUEN; Spor ayakkabı AMI; Tank Française saat, Love yüzük CARTIER
Kaleydoskopu biraz daha döndürüyorum; işini yapan Boran’ı görmek için. Ona, kime iyi oyuncu dediğini sorduğumda bir an bile düşünmeden cevap veriyor. “Bir sahne bile sana bunu dedirtebilir, var olan duyguların ve hikayelerin bir anlık yansıması. İnsan kendinden bir şey gördüğü zaman da etkilenir, daha önce hiç hissetmediği bir şey ona hissettirildiği zaman da. Benim için en önemli şey, oyuncunun an yaratabilmesidir. Belki bu sadece iki saniyedir ama en önemli şeydir. Tabii bunu tek başına yaratmazsın. Yönetmen, senaryo, partnerin bu ânı yaratmak için gerekli birçok paydaştan bazıları.”
Ona bu anları yarattığı işlerden kalbine en yakın olanı sorduğumda ekliyor: “Hazine filmi. Oynadığın her şey, büyük ya da küçük, bir sonraki işi nasıl yaptığını etkiliyor. Daha önce ‘o’ hataları yaptığım için şu anki işi daha iyi yaptığımı düşünüyorum. İşinde sana diretilen ve senden beklenen dışında bir şey yapabilmek çok değerli. Hazine de benim için böyle bir işti. Farklı bir rolü teslim etmeye çalıştım, bunu yaratmak için alanım vardı, bana alan tanındı. Ben de bu fırsatı doğru değerlendirdiğime inanıyorum. Aziz Nesin’in yazdığı Mucize Aynalar Şubat ayında izleyiciyle buluşacak, Tolga Örnek’le çalışmak harika bir deneyimdi. Bir de yakın zamanlarda ortak yapımcılığını yürüttüğüm Adresi Olmayan Ev isimli iş var. Cast seçimlerine kadar ilgilendiğim, menajerlerle konuştuğum bir proje oldu benim için.”
Gömlek BRIONI; Trençkot MAISON MARGIELA; Kravat FURSA; Tank Française saat CARTIER
O, kameranın arkasında olduğu işlere de ayrı bir heyecan duyuyor. On yıl sonra yine aynı yerde buluşursak tahminen ne konuşuruz diye soruyorum ona, gülümseyerek cevap veriyor: “Mesleğimi aynı şevkle yapıyor olurum sanırım. Kim bilir neler konuşuruz ama sanırım hayatta bazı konulara dair çok daha az kaygı duyduğum bir noktada olurum. Benim daha arka tarafında olduğum işlerle ilgili konuşuruz. Umarım çalıştığımız endüstride bunun bir ekip işi olduğu artık daha çok anlaşılmış olur, herkes daha eşit şartlarda üretebilir, genç zihinlere daha çok fırsat verilir, biz de bu yeni zihinlerin daha çok parçası olduğu bir düzende o insanlarla üretebileceğimiz bir sistemin içinde oluruz.”
O, yaptığı mesleğin bir sorumluluğu olduğuna inanıyor, milyonlarca insan onun parçası olduğu dünyayı izliyor ve onun anlattığı hikayeyle tanışıyor: “Yaptığımız bu işle birçok insana hayatı gösteriyoruz. Hepimiz bir bütünün parçasıyız ve bunun bilincinde olmalıyız. Basitçe söylenen ve herkesin bildiği ama sıkça hatırlatılması gereken bir gerçeği hatırlamak ve hatırlatmak isterim; bu dünyaya bir kez geliyoruz. Ve sorunlarımız genelde iki gün sonra geçiyor, o en çok kafaya taktığımız konular bile…” Ama o bir konuyu fazlaca kafasına takıyor; çevresindeki insanların ve sevdiklerinin huzurlu ve iyi olması. Onunla masaya oturduğum andan itibaren, yemek ve söyleşi boyunca benim için her şeyin iyi gittiğinden emin olmaya çalışması, onun en incelikli hâliyle hayata geçiyor. Her sorduğu soruyu kast ediyor. “Nasılsın?” dâhil, bunun bir insana sorulabilecek en güzel sorulardan biri olduğuna inanıyor. “Bunu gerçekten sormak, sohbet edermiş gibi değil de, gerçekten sormak. İnsanlara,onları gerçekten iyi olmadıklarına ikna edene kadar ‘iyi misin’ diye sorarım.” Kahkahalara boğuluyoruz. Çok fazla gülünce elimdeki hayali kaleydoskop sarsılıyor ve konuyla görsel tam da olduğumuz yere, Paris’e düşüyor. “Paris kendi yarattığım bir konfor alanına dönüştü, burada sadece sokağa çıkmak bile iyi geliyor. Ben burada daha ben oluyorum. Mesleğe erken başlamamdan dolayı ben daha kendi hakkımda fikir sahibi değilken, insanlar benim hakkımda fikir sahibiydi kariyerimin başlarında. Burada o durum yok, göz önünde değilim ve zaten göz önünde olmayı da çok sevmiyorum. Fark ediyorum ki burada sokakta bile daha özgüvenli yürüyorum, boyum bile daha uzun sanki.” Sahip olduğu bütün bu zenginliğe rağmen insanların gözü önünde olmak bu meslekle birlikte gelen durumlardan en sevdiği değil. Ekliyor: “Bunu sevmemem yapısal bir şey. Oyuncu olmaya 17 yaşında karar verdim, ben sadece kendimi ifade etme biçimi arıyordum, kendimi anlamlandırma çabası içindeydim. Amacım göz önünde olmak olmadı hiçbir zaman.”
Pantolon, Ceket, Gömlek PRADA; Tank Française saat, Love yüzük, Juste un Clou yüzük CARTIER
Kaleydoskopta gördüğümüz o farklı görüntüler ışığın yansımasıyla oluşuyor ve şüphe yok ki Boran sevse de sevmese de ışıklar onu çok seviyor. O, onu gördüğüm bir kaleydoskop; o hem bu kaleydoskopun içindeki görsellerde hem de bu kaleydoskopun kendisi gibi hayatı farklı yerlerinden görüyor. Paris’teyiz, bir de bu Rive Gauche ve Rive Droite olayı var; Paris’in Seine nehriyle ayrılmasından mütevellit nehrin hangi tarafında kaldığımızın konusu, e hangi gün hangi tarafından kalkacağı da belli olmuyor insanın. Ama belki de hangi tarafta olduğun veya hangi tarafını yaşadığından daha önemli bir şey vardır hayatta, onun sorduğu şekliyle: “Sen hayatta keşfettiklerinle insanlara ne keşfettirmek istiyorsun?”
Gömlek, Pantolon JIL SANDER BY LUCIE AND LUKE MEIER; Tişört AMI; Loafer CHRISTIAN LOUBOUTIN; Şapka DINNAGÉ; Tank Louise Cartier saat, Juste un Clou küpe CARTIER
Saç: Anne-Sofie Begtrup, Oribe ürünleriyle
Makyaj: Vera Dierckx
Işık amiri: Philippe Milliat
Moda editörü asistanı: Manuel Robbin