Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Kubilay Aka ile romantik yaz dizisi projesinin çekim arasında buluştuk.
Onları uzaktan izliyorum. Benim orada olduğumdan ikisinin de haberi yok. Kubilay Aka ve moda editörümüz Ece Öğütoğulları Altın sette kendi aralarında konuşuyorlar. Kubilay bütün nezaketi ve mütevazılığıyla sohbeti sürdürürken Ece ona ne kadar da kibar olduğunu söylüyor. Uzakta olduğumdan tam duyamasam da sanırım Kubilay’ın ağzından ataerkillik gibi bir kavramın hayatlarımızda ne kadar baskın olduğu ama bununla birlikte bir erkeğin kibar ve nazik olmasının önemine dair sözler dökülüyor. Bu konunun peşini bırakmıyorum. O da bırakmıyor çünkü bu konuyu önemsiyor. “Cam Tavanlar projesine dair beni en çok heyecanlandıran şey Leyla karakteri. Çünkü Leyla’nın ataerkilliği normalleştiren topluma karşı- bir derdi var. Belki bu, çoğu insanın da ortak derdi veya savaşı. Aslında potansiyeli varken üstünde cam tavanlar olan çok insan var maalesef. Bence karakterin temsil ettiği en güzel değer bu. İki ayrı çok güçlü karakter izleyeceğiz birlikte; Leyla ve Cem’in karşılıklı savaşını. Cem’in ayrıcalıklı olduğu için hiç istemese de bütün kapılar önünde açılırken Leyla’nın hayallerini gerçekleştirme yolunda ne kadar büyük savaşlar verdiğini göreceğiz. Heyecan büyük.” Kubilay, başrolünü Bensu Soral ile paylaştığı yeni dizi projesinde onu en çok heyecanlandıran noktayı sorunca böyle cevap veriyor. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları araştırması, Kubilay’ın söylediği konuyu doğruluyor ve içinde bulunduğumuz sistemin toplumsal cinsiyet ve cinsiyet kavramlarını birleştirerek kadını çoğu zaman feminen karakterlere uygun gören iş alanlarına itebildiğini söylüyor. Kadınların bunun üzerine bir de, ataerkil toplumsal yapının hayatlarına getirdiği stresle mücadele etmek zorunda kaldığını ekliyor. Tabii Leyla bu bahsi geçen durumda ve ataerkilliğin baskın olduğu ortamda tek başına değil. Kubilay Aka’nın canlandırdığı Cem karakteri bu serüvende bu konularla Leyla (Bensu Soral) ile beraber savaşıyor. Kubilay diğer yandan Cem ile birbirlerine hiç benzemediklerini söylüyor. “Cem’e kendi aramızda ‘Lord’ diyoruz. Maalesef onunla hiç benzer noktamız yok. Buna sette yönetmenlerimizle çok gülüyoruz. Cem ile reflekslerimiz hiç benzemiyor; çok olgun bir karakter o. Ben daha atik, daha anlık kararlarla hareket eden biriyim henüz. O yüzden Cem’e nazaran benim gerçek hayatta yanlış yapma olasılığım daha fazla. Cem ise daha garanti adımlar atmaya yönelik düşünüp hareket ediyor. Sanırım o kadar olgunlaşmak için biraz daha vakit var. Umarım vardır yani.” Kubilay her karakterin ona göre ayrı bir insan olduğunu ifade ediyor. Hepsinde farklı bir karakter olmaya çalıştığını söylüyor. O karakter nasıl güler, hafif kambur mu durur, yoksa dimdik mi durur, ne yük var bu adamın omuzlarında, nasıl dursun, diksiyonu nasıl olsun, nereli, nasıl yürüsün, nasıl basıyor ayakları yere gibi sorular onun hep aklında oluyor karakter yaratım sürecinde. Bu sorulara cevap vermeye çalıştığı sürecin de onu ayrıca heyecanlandırdığını dile getiriyor. O, onun deyişiyle elinden gelenin müsaade ettiği kadarıyla bu karakterleri sonuna kadar yaşamaya çalışıyor.
Kubilay her karakterin ona göre ayrı bir insan olduğunu ifade ediyor. O karakter nasıl güler, hafif kambur mu durur, yoksa dimdik mi durur, ne yük var bu adamın omuzlarında? Bu sorular onun hep aklında oluyor
karakter yaratım sürecinde.
Kubilay’a oyunculuğa dair hayalini sorunca bir an bile tereddüt etmeden yanıtlıyor: “Aksiyonu her zaman çok sevdim. Kendimi bu alanda olabildiğince geliştirmeyi çok istiyorum. Çok hayalim var. Bunlar arasında düşününce beni çok heyecanlandıran şeylerden biri global standartlarda Türk yapımı bir bilim-kurgu veya aksiyon filminde rol alabilmek. Her tür Türk yapımı filmlerimizle ve dizilerimizle global başarılar elde ettik zaten. Çok gurur duyuyorum. Şimdi sıra aynı başarıyı bilim-kurgu veya aksiyon türünde de gerçekleştirebilmek. Bence bu hiç uzak değil.”
Mr. Vogue ile bir araya gelip de modadan konuşmadan ayrılmak olmaz. Stil ve moda hakkındaki düşüncelerini merak ediyorum. “Bence insanların karakterleri stiline yansıyor. Sevdiği müzik türüne göre giyinen, sevdiği sanatçının ya da sporcunun saç stilini kendi stiline katıp daha iyi hâle getiren ve stilini keşfeden insanlar var. Yaşa, bulunduğu ortama, yaşadığı topluma, kişinin aile bilincine, kendine verdiği değere bile bağlı bence. Siyah parçaları tercih edip kendimi garantiye alanlardan olsam da erkeklerin de farklı parçaları ve renkleri bir araya getirip stil sahibi olmaları çok hoş. Çevremde kendi modasını yaratmış, güncel modanın da getirdiği rüzgarla giyinmiş olan insanları görünce mutlu oluyorum. Kadın-erkek değil, herkes kendine özen göstermeli bence.” O, şu sıralar eviyle işi arasında mekik dokuduğu için bol bol eşofman giyiyor, işe gidince de kostümlerine bırakıyor kendini.
Ondan ayrılmadan takipçilerinin onun hakkında bilmediği bir şeyi bizimle paylaşmasını rica ediyorum. “Onları şaşırtabileceğimi sanmıyorum. Takipçilerime çok selamlar, beni benden daha iyi biliyorlar” diyor gülümseyerek. Yine de bilmeyenler varsa ben söyleyeyim; evcil hayvanları ve kahve, onun vazgeçilmezleri. Vazgeçilmez demişken, bir oyuncunun mutlaka sabırlı olması gerektiğine inanıyor. Bunu belki direkt söylemiyor ama bir erkeğin, hele de Mr. Vogue’un kibar ve mütevazı olması gerektiğini bize duruşuyla gösteriyor zaten.