Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Stili, şıklığı, enerjik duruşuyla yeni neslin sevilen ve başarılı oyuncuları arasında yer alan Aslıhan Malbora, Koton ile yeni işbirliğini, oyunculuğun kendisi için önemini ve değİşen dünya koşullarını anlatıyor.
Her sezon birbirinden farklı isimlerle işbirliğine giderek dikkat çekici koleksiyonlara imza atan Koton, 2022 Sonbahar/Kış sezonunda sürpriz bir isimle güçlerini birleştiriyor. Stili, şıklığı, enerjik duruşuyla yeni neslin sevilen ve başarılı oyuncuları arasında yer alan Aslıhan’ın genç ve konforlu tarzından yola çıkarak hazırlanan koleksiyon; Punk Revival, Modern Academia ve Spiritual Wanderer adlı üç temadan oluşuyor. Kolej stilinin şehrin rahat şıklığıyla bir araya geldiği parçalar eşliğinde Ağva’da sizleri özgür ruhlu bir moda yolculuğuna davet ediyoruz.
Oyunculuk ile yolunuz nasıl kesişti? Gıda mühendisliğinden oyunculuğa uzanan yolculuğunuzdan biraz bahsedebilir misiniz?
Mühendislik bir nevi aile mesleği. Ailemdeki herkes mühendisliğin farklı dallarından mezun. Dolayısıyla beni de yeteneklerim ve kendi bildikleri doğrultusunda bu alana yönlendirdiler. Oyunculuk ise hep içimde olan fakat üniversite döneminde dile getirme şansına sahip olduğum bir tutkuydu. İstanbul’a gelince de bu tutkumun peşinden gittim.
İlk kamera önüne geçtiğinizde neler hissettiniz?
İnsanın hayallerinin gerçek olması çok enteresan bir duygu. Bir de eğer bu hayali sizinle paylaşan ve size inanan çok insan bulamıyorsanız ona eriştiğiniz andaki duygunuz çok daha kuvvetli oluyor. Kendimle ne kadar gurur duyduğumu hatırlıyorum o an. Her şeye rağmen vazgeçmediğim için, hayallerimin peşinden koşma cesaretini gösterdiğim için kocaman sarılmıştım kendime içimden. Hem bir o kadar içindeydim ânın, hem de bir kadar dışında.
Oyunculuk eğitimi almanın size ne gibi faydaları oldu?
Bir işin mutfağına girmeden önce onun hakkındaki temel teknik bilgileri edinmeyi kıymetli buluyorum. Üstelik sadece meslekte değil, hobide de bu kıymetli. Bugüne kadar tüm eğitim hayatım hep bu şekilde oldu. Bu nedenle profesyonel olarak oyunculuk yapmadan önce alanında uzman isimlerden eğitim almak istedim. Böylece kamera önüne ilk çıktığımda hissettiğim tecrübesizlik duygusunu nispeten yatıştırma şansım oldu. Ama tabii oyunculuğa dair eğitimim o kadarla sınırlı kalmadı. Bilgiye, gelişime aç bir karakter olduğumu söylemeliyim. Yeni bir role başlamadan önce benden daha deneyimli ve kıymetli isimlerle o role dair bilgi, tecrübe, fikir alışverişi yapmaya çalışıyorum. Kendimi eğitmek kendimle ilgili verdiğim en büyük savaş.
Oyunculuğun en sevdiğiniz yanı nedir?
Galiba rol kısmı. Bilmediğim, tanımadığım başka ruhlara hayat vermeyi çok eğlenceli buluyorum.
Oyunculuğun empati yeteneğini geliştirdiği ve her karakterin hayata dair yeni bir şey öğrettiği söylenir.
Kesinlikle doğru. Bir karakteri ele alırken şimdiye kadar ne yaşamış, neler hissetmiş, neden bunu hissetmiş, defoları, güçlü yanları gibi o karakterin çekirdeğine kadar tüm katmanları didik didik araştırıyorsunuz. Onu anlamaya çalıştığınız bu yolculukta empati duygusunun gelişmesi de kaçınılmaz oluyor. Bu da mesleğimin bir diğer sevdiğim yanı.
Her şeyi hızlı tükettiğimiz, acımasız eleştiriler yaptığımız ve çeşitli zorluklarla karşılaştığımız bir çağdayız. Böyle bir dönemde genç bir oyuncu olarak düşmeden ayakta kalmak ve duruşunuzdan ödün vermeden ilerlemek zor oluyor mu?
Çocukken tarih derslerinde ne kadar şanslı bir dönemde doğmuşum diye düşünürdüm; savaş ya da kıtlık görmedik diye. Şimdiyse çok erken karar verdiğimi görüyorum. Keşke tek sorunumuz hızlı tüketim olsa. Bir yandan son yıllarda yaşadığımız iklimsel krizler, doğa felaketleri, pandemi, ülkeler arası yaşanan siyasi krizler, savaşlar devam ederken bir yandan da her gün hayvanlara, çocuklara, kadınlara fiziksel ile duygusal şiddet uygulanıyor. Bu da teknolojik olarak ne kadar ilerlemiş olsak da insanlık olarak ne kadar sınıfta kaldığımızı gösteriyor. Üstelik her şeyle ilgili bu kadar öğrenme ve kendini geliştirme imkanı varken insanoğlunun nasıl bu kadar ilkel kalmayı başarabildiğini anlayamıyorum. Ben bilimden, sanattan konuşmayı hayal ederken, hâlâ “yere çöp atma” diye uyardığım insanlara denk geliyorum. İçinde yaşadığı dünyadan nasıl bu kadar bihaber, bencil ve kötü olabiliyorlar diye hayret ediyorum. Bir oyuncu olarak değil bir insan olarak bu düzende ayakta kalmakta çok zorlanıyorum.
Kariyerinize dair kendinize koyduğunuz bir hedef var mı, yoksa hayatın akışına kendinizi bırakanlardan mısınız?
İkisi de… Bir yandan eğer kendime hedef koymazsam yolumu kaybederim diye düşünüyorum, bir yandan ise bir şeyler beni yolumdan alıkoyuyorsa kendi kendime “vardır sebebi” diyor, böylesinin daha iyi olacağına inanarak yoluma devam etmeye çalışıyorum. Akışa direnmenin faydasını hiçbir zaman görmedim.
Yeni şeyler denemek cesaret ister. Siz kendinizi “cesur” olarak tanımlar mısınız?
İçimde hem çok ürkek hem de bir o kadar cesur bir Aslı var. Yeni şeyler denerken genellikle korkuyorum; başarısızlık korkusu, o yol beni nereye çıkaracak korkusu... Ama bunlar asla o adımı atmaktan geri koymuyor beni. Ürkekliğime rağmen gözümü kapatır, karanlığa çıkarım o güvenli alanda. Bu da beni en çok ben yapan özelliklerden biri sanırım.
Başka hangi kelimeler tanımlıyor sizi?
İnsanın kendini tanımlaması bence sorulabilecek en zor sorulardan. Hayalperest biriyimdir çocukluğumdan beri mesela. Hayvanları çok severim. İnsanları severim, hâlâ, her şeye rağmen. Umut doluyumdur genelde. Negatiflik içinde var olamıyorum. Sevgi ve merhamet kalbime giden yolun en büyük anahtarlarıdır.
Oyunculuk gibi moda da aslında bir ifade biçimi. Kıyafetler aracılığıyla bir kişinin karakterini ya da ruh halini anlayabilirsiniz. Moda sizin için ne ifade ediyor?
Kendi moda gündemimi kendi kendime oluşturuyorum. Modayı takip eden biri olamadım hiçbir zaman. Bana ne iyi geliyorsa, neyin içinde kendimi iyi hissediyorsam hep onu giydim. Yani benim için moda benim ve benim ruh halim.
Kendi stilinizden biraz bahsedebilir misiniz?
Spor ayakkabı kadınıyım ben. Salaş bir tarzım var. Ama o salaşlığın içine ufak bir dişilik eklemeyi seviyorum. Vintage parçalar almayı çok seviyorum. Çok fazla canlı renk giyemem, genellikle pastel tonlar tercih ederim. Gardırobumda en çok denim ceketler ve vintage blazer’lar var sanırım. Bir de kovboy çizmelerine doyamıyorum.
Koton ile heyecan veren bir koleksiyona imza atıyorsunuz. Koton markasını nasıl tanımlarsınız?
Çocukluğumdan bu yana Koton her zaman benim için kurtarıcı bir marka olmuştur. Yerel bir marka olması ve her zaman vizyonunu ileriye çevirmesiyle radarımdaydı. Tabii bunlar benim onları daha yakından tanımadan önceki düşüncelerimdi. Markanın kapısından içeriye girdikten sonra bir o kadar da görünmeyen, şahane bir tarafı olduğunu gördüm. Örneğin; çoğunlukla kadınlardan oluşan bir ekibi var. Tüm başarılarına rağmen her biri alçakgönüllü ve nahif. Koleksiyonu hazırlarken fikirlerime verdikleri kıymet, birbirleriyle olan keyifli ve uyumlu çalışma sistemleri, modaya dair fikirleri ve profesyonellikleri, kendilerine tamamen hayran kalmama sebep oldu. Böyle bir yerel markaya sahip olduğumuz için ve onlarla çalışma şansına nail olduğum için kendimi şanslı hissediyorum.
Bu sezon “okula dönüş” stili oldukça yükselişte. Koleksiyonda da bu stilin bir parçası olarak ekose etekler, baklavalı süveterler öne çıkıyor.
Koleksiyonu hazırlarken ilham kaynağınız ne oldu?
Koleksiyonu hazırlarken önce sezon modasıyla tüketicinin arz ve taleplerini inceledik. Ardından onların benimle, tarzımla kesiştiği noktada koleksiyonu oluşturduk.
Koleksiyondaki favori parçanız hangisi?
Koleksiyonun bence en önemli özelliklerinden biri gerçekten çok fazla olmazsa olmaz parça barındırması. Örneğin; şahane deri ceketler var. İster şık bir kombinin üstüne geçirin ister bir eşofman takımının... Ben genellikle istediğim tarzda etek bulmakta çok zorlanırım. Ama o kadar güzel etekler hazırladılar ki... İlk başta etek sorunuma “dur” dedikleri için kendi gardırobum adına çok mutlu oldum. Jean pantolonların kalıpları ise çok güzel. Sadece jean üzerinde çalışan markalardan bile daha iyi kalıpları ve kumaşları var.
Peki çekimler nasıl geçti? Bir moda markası için kamera önünde olmak nasıl bir histi?
Çekimler çok keyifli geçti. Giyinmeyi seven biriyim. Hal böyle olunca içinde yer almaktan çok keyif aldığım bir yolculuk oldu. Çekimler sırasında tek derdim bu güzel kıyafetleri onlara hakkını vererek taşımaktı. Verebildiysem ne mutlu…
Proje Yöneticisi: Melis Akcan
Proje Uzmanı: İpek Elbeyli
Saç: Burhan Çılgın
Makyaj: Bedirhan Aydın
Prodüksiyon: Bihter Neymen
Moda Editörü Asistanı: Melek Darcan
Saç Asistanı: Mehmetcan Yılmaz
Mekan: Ağva Park Mandalin Otel