Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Ayrılıkla başa çıkmak kolay değil. Hele ki ayrıldığınız, normalde ayrılık acısıyla başa çıkmanıza yardım eden arkadaşınızsa… Oysa arkadaşlık ilişkilerinin bitmesi de en az romantik ilişkilerin bitişi kadar doğal. Önemli olan, size drama ikram edildiğinde “ben almıyorum” diyebilmek.
Şiirler, şarkılar, filmler hep sevgiliden ayrılmak hakkında… “Ayrılık” dendiğinde çoğumuzun aklına aşk acısı geliyor; herkes az çok bu tür ayrılıklarla nasıl başa çıkılacağını biliyor ya da öğreniyor. Oysa hayatımızda, bittiğini kabul etmenin, duymanın ya da söylemenin romantik ilişkilere göre çok daha zor olabildiği başka ilişki türleri de var ve bunların başında arkadaşlıklar geliyor. Hayır, yalnızca kırgınlıklardan, dargınlıklardan bahsetmiyorum. Beraber büyümek ama farklı yollara gitmek, artık hiçbir ortak noktanın kalmaması, nezaketen görüşmeye devam etmek ama artık onu da içine sindirememek… Kulağa tanıdık geliyor mu?
Hayat bizi seçici olmaya zorlayınca…
Pandemi döneminde bittiğine ya da kabuk değiştirdiğine şahit olduğum pek çok arkadaşlık var. Kısıtlanan sosyal hayat, bizi görüşeceğimiz insanlar konusunda seçici olmaya zorladı ve bunun sonucunda da çoğumuz “yangından ilk kurtarılacaklar” listelerimizi yapmış olduk. Bir düşünün; koşturmacayla geçip giden hayatınızda kaç programı iptal etmeye can atıyorsunuz? Hangi buluşma sözlerini verdiğiniz anda pişman oluyorsunuz? Sırf aramanız gerekiyor diye arıyorsunuz ama telefon açılmayınca seviniyorsunuz. Belki de bir zamanlar öğle yemeğinde ne yediğinizi bile anlattığınız arkadaşınızla şimdi konuşacak konu bulamıyorsunuz. Elbette senaryonun tersi de mümkün. Siz görüşmeye can atıyorsunuz ama en yakın arkadaşınız uzak durmayı tercih ediyor. Her şeyden önce şunu bilin ki yalnız değilsiniz. Çünkü ayrılık da arkadaşlığa dahil.
Fotoğraf: Michal Pudelka
“Sonsuza dek”, bir hayal mi?
Arkadaş ayrılıkları insana kendini çok yalnız hissettirebilir. Özellikle yakın arkadaşlıklar, gözümüzde yıkılmayan kaleler gibi. Fakat kabul edelim ki ortaokulda hatıra defterlerimize yazdığımız gibi “sonsuza dek” sürmelerini beklemek pek gerçekçi değil. Her tür ilişki sona erebildiğine göre, arkadaş ilişkileri de sona erebilir. Başlarda dünyanın sonu gibi gelse de ayrılık illa ki dinmeyen gözyaşları ve bitmeyen dramlar anlamına gelmiyor. “Yıllarca kardeş gibi yaşadık ama son zamanlarda ilişkimiz artık mecburiyetten sürüp gidiyor gibiydi” diyor, geçtiğimiz ay en yakın dostundan ayrılan bir arkadaşım. “Artık hayatımın yeni bir evresine geçtiğimi hissediyorum ve bu yeni dönemde hiçbir şeyi ‘öylesine’ yapmak istemiyorum. İnsanların yolları ayrılabilir, bunu felaket olarak algılamak ya da inkar etmek yerine olgunlukla kabul edince yaşanan güzel günlere de ihanet etmemiş oluyoruz bence. Hayatımda açılan o boşluğu, şimdiki ruh hâlime daha iyi gelen insanlarla doldurmayı tercih ederim. Paris Hilton ve Nicole Richie, Katy Perry ve Taylor Swift, Gwyneth Paltrow ve Madonna da öyle yapmadı mı!”
Şimdi bir de durumu bu kadar kolay kabullenemeyen ve arkadaş ayrılığı sonrasında acı çeken birine kulak verelim. Bakın, haftanın birkaç günü birlikte yemek yediği, sinemaya, konsere, tatillere beraber gittiği arkadaşı tarafından terk edilen İpek ne diyor: “Aslında ayrılığın sinyallerini birkaç ay önce almış ama kabul etmek istememiştim. Aramızda anlam veremediğim bir soğukluk olmaya başladı. Bir gün gelip ortada belirli bir sorun olmadığını ancak artık ona iyi gelmediğimi, beni sevdiğini ama artık görüşmek istemediğini söyledi. Şoka girdim! Üzerinden neredeyse bir yıl geçti ama kimlerle görüştüğünü, ne yaptığını görmek için Instagram’dan onu stalk’lamayı bile yeni bırakabiliyorum.” Ayrılık acısını atlatmak için psikolojik destek alan İpek’in aynı şeyleri yaşayanlara önerisi, gerekiyorsa bunun terapiye gitmek için başlı başına bir sebep olabileceğini kabullenmek ve profesyonel yardım almaktan çekinmemek. Terapi seanslarının kendine çok iyi geldiğini ve giden arkadaşın ardından “kayıp” hissi yaşamasının normal olduğunu söylüyor. Başka? Her şey bittikten sonra soru işaretleriyle baş başa kalmaktansa, kendimizi ya da karşımızdakini suçlamadan ilişkinin neden bu noktaya geldiğini anlamaya, bunun hakkında açıkça konuşmaya çalışmak yararlı olabilir. Bu, her iki senaryo için de geçerli. Üstelik bir arkadaşlıktan ne beklediğimizi, bizim karşımızdakine neyi ne kadar verebildiğimizi görmek de hayatımızın geri kalanı için önemli. Karşınızdaki iyi günde mutluluğunuzu paylaşmadı, kötü günde yanınızda olmadı, arkadaşlığınız boyunca hep kendisiyle ilgilenilsin istedi ya da yalan söyledi… Düşünün, ilişkinizin negatif yanları olmuş olsa bile, bunca zaman yan yana olduğunuza göre güzel şeyler de yaşadınız. Bu yüzden eğer ayrılmak isteyen taraf sizseniz konuşmayı fazla ertelemeden yüz yüze yapmaya çalışın, olabildiğince dürüst olun fakat kırıcı sözlerden kaçının. Arkadaşlığın yarısı birbirimizi anlamaya çalışmaksa, ayrılık kısmı da empatiyi hak ediyor; bitişler ve başlangıçlarla dolu yaşam döngüsünden arkadaşlıklar da nasibini alıyor.