Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Güzel bir cilt denince son yıllarda en çok konuşulan konu olan kolajeni tüm detaylarıyla inceledik.
Eminim herkes ışıl ışıl parlayanbir cilt ister. Peki, sağlıklı bir cilt için neler yapmak gerekiyor? Elbette kullandığınız kozmetik ürünler ve genetiğin etkisi de çok büyük. Fakat, cildi sadece dışardan beslemek ışıl ışıl bir cilt için yeterli değil. Yeterli ve dengeli beslenme, düzenli egzersiz, bol bol su içmek, cilt temizliğine özen göstermek ve uyku düzeninize dikkat etmek cilt sağlığınız için yapmanız gerekenlerin başında.
Güzel ve ışıl ışıl bir cilt denince son yıllarda ilk akla gelenlerden biri kolajen oluyor. Çünkü kolajen cilde esneklik ve sıkılık verir. Tüm bağ dokularımızın uyumu, elastikiyeti ve yenilenmesinde, saç ve tırnakların güçlenmesinde önemli bir yapısal proteindir. Bunların yanı sıra kas ve iskelet sistemi için de oldukça önemlidir.
Kolajen aslında vücudumuzda doğal olarak bulunan, doğduğumuz andan itibaren üretilen bir çeşit proteindir yani vücudumuzda doğal olarak sentezlenir. Ciltte, tendonlarda, kıkırdakta, kemiklerin organik matriksinde, ligamentlerde organlarda ve gözün korneasında önemli miktarlarda bulunur.
Her ne kadar doğal olarak vücutta sentezlenen bir protein olsa da bazı etkenler vücutta kolajen sentezinin azalmasına neden olabiliyor. Özellikle, yaş ilerledikçe vücudumuzdaki kolajen üretimi yavaşlar. Modern yaşam tarzı, kötü beslenme, yüksek oranda güneşe maruz kalma, sigara içmek, aşırı alkol tüketimi, günlük alınması gereken C vitaminine dikkat etmeme, kirli hava, çok yoğun spor aktivitesi, uyku düzensizliği gibi bir çok etken vücudumuzun kolajen depolarını azaltır.
İşte, bütün bunlara bağlı olarak da bağ dokumuzda, eklemlerimizde ve cildimizde bol miktarda bulunan kolajen proteini yıllar içerisinde azalmaya ve yapısal bütünlüğünü kaybetmeye başlar. Bu azalma 30’lu yaşlarda başlar. Buna bağlı olarak da kolajen üretimine destek verilmediğinde ciltte, kemiklerde, eklemlerde bir takım hasarlar oluşmaya başlar.
Oluşan hasarlar sonucu hedef dokuya yönelik bir takım istenmeyen durumlar ortaya çıkar.
Eminim piyasada bir çok farklı kolajen görüyorsunuz, bu konuda kafanızın karışması çok normal. Aslında vücudumuzda farklı tiplerde birçok kolajen var. En sık duyduklarımız ve vücudumuzdaki kolajenlerin yaklaşık olarak %80-90’ını oluşturan; tip 1, 2 ve 3 kolajenler.
Söz konusun cilt olunca tip 1 ve tip 3 ön plana çıkıyor çünkü cildimizin %75’i tip 1 ve 3 kolajenden oluşuyor. Eğer kolajeni cildinize destek için kullanacaksanız tip 1 kolajen tercih etmenizi öneririm.
Kolajeni saç ve tırnaklarınızı desteklemek için kullanacaksanız tip 1 kolajeni tercih etmelisiniz.
Kolajeni tendonlarınızı yani kasların kemiğe tutunduğu yapıları desteklemek için kullanacaksanız tip 1 kolajen tercih etmelisiniz.
Eklem kıkırdaklarını oluşturan kolajenin %70’ini tip 2 kolajenden oluşuyor. Eklem kıkırdaklarına destek için tip 2 kolajeni tercih etmek çok daha değerli.
Osteoporoz, osteoartrit gibi rahatsızlıklarda kemiklerinize destek olmak için tip 1 kolajen tercih etmelisiniz.
Tip 3 kolajen; gastrointestinal sistem, vasküler sistem ve deride bulunur.
Hem danışanlarımdan hem de sosyal medya takipçilerimden en çok aldığım sorulardan; kolajen takviyesi alırken nelere dikkat edilmeli konusu...
Peki alırken nelere dikkat edelim? Öncelikle içeriğinde kullanılan ham madde kaynağının kaliteli ve güvenilir kaynaklardan elde edilmiş olmasına dikkat etmek önemli. Kolajen içeriğine ek olarak C vitamini, hyaluronik asit, selenyum, biotin içeren ürünler kolajenin etkinliğini artıracaktır. Kolajenin faydasını daha da yükseltmek için glutatyon, koenzim Q10 ve R-alfa lipoik asit kombinasyonlu kolajen takviyelerini tercih edebilirsiniz. Kolajenin molekül ağırlığı da bu noktada önemli. Molekül ağırlığı çok yüksek olan kolajenlerin emilimi yetersiz, faydaları da sınırlı oluyor. Aldığımız kolajen takviyelerinin vücut tarafından emilebilmesi ve biyolojik yararlanımın sağlanabilmesi için 2000 dalton civarında moleküler ağırlığı olan düşük molekül ağırlıklı kolajenler tercih edilmeli.
Kullanacağınız kolajenin miktarı yaşınıza ve cilt yapınıza göre değişir. Yapılan çalışmalar sonucunda, kolajenin ara verilmeden 8 ila 12 hafta arasında kullanılması önerilmektedir. Günlük uygun dozajı hidrolize ya da peptit kolajenleri günde en az 5-5.5 gram şeklinde almanız daha doğru olur. Daha ileri yaşlarda günlük kullanım dozajı 10 gr olacak şekilde düşünebilirsiniz.