Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Beden, zihin ve ruh hepsi birbirini tamamlayan bütünün parçası.Yaşadığımız süreçte ise beden sağlımıza ne kadar özen gösteriyorsak zihnimizin bağışıklığını koruyabilmek de oldukça önemli. Sizin için hazırladığımız 7 öneri kişisel koruma kalkanınızı oluşturmak için size yardımcı olabilir.
Fotoğraf: Nick Knight
“Çöpü dışarı at Dan!” diye Sokrates adını verdiği yabancı alnını işaret ettiğinde Dan Millman bir süre ne kastettiğini anlamadan öylece durmuştu. Millman’ın gerçek hayat hikayesini anlatan kitabından uyarlanan “Peaceful Warrior” filminde en çok bu söz aklımda kalmıştı. Günlük hayatın koşturmacası, gelecek planları ve geçmişin hesaplaşmaları derken zihnimiz hızını arttırmış bir dönme dolaba dönüşebiliyor. Elbette bunun dışında yaşanan duygu değişimlerini, elimizde olmadan tersine dönen koşulları henüz hesaba katmadım. Bir sürü bilgi, düşünce ve görsel aktarım yaşadığımız her an zihnimizde yavaş yavaş doluyor ve içinden hangisinin gerekli olduğunu seçmekte zorlandığımız mental bir çöp sepetine dönüşebiliyor. İşte bu tür zamanlarda gerçekten bir an durup, zamanla bedenimize ve ruhsal dengemize de yansıyacak bu gereksiz doluluğu dışarı atmamız gerekiyor. Bu süreç tabi ki de kolay değil ancak uzun vadeli düşündüğümüzde bunun sonu yok. Tıpkı evinizi çok fazla eşya doldurduğunuzda o evde sizden çok eşyaların yaşaması gibi zihninizi de çok fazla doldurursanız bir süre sonra sizin adınıza bu karmaşa yaşamaya başlar ve zihinsel bağışıklığınız da düşüşe geçebilir. Peki söylemesi kolay yapması pratik isteyen bu rahatlamayı nasıl yapabiliriz.
İçinizdekileri Paylaşın
Çoğu zaman kimseyi kırmamak adına ya da bazen sırf kendimizi anlatmaktan yorgun düştüğümüz için aklımızdakileri ifade etmekten kaçınıyoruz. Ancak kaçındığımız her şey bir şekilde zihin depomuzda tutuluyor ve belki de hepimizin yaptığı gibi söylemek istediklerimizi hayali konuşmalarda dile getiriyoruz. Bunu yükü taşımak yerine eğer doğru bir şekilde paylaşmayı seçerseniz ne kadar rahatladığınızı görebilirsiniz. İlkinde zor olan bu durum zamanla daha kolay bir hale gelecek ve her seferinde bu yükü biraz daha hafifleteceksiniz.
Negatif Düşünceleri Bastırmayın
Toksik pozitiflik artık hepimizin bildiği bir durum ve hayat her zaman çiçek değil. Bu yüzden içinizden o an negatif bir duygu geçtiyse bunu bastırmaya çalışmayın. Meditasyonlarda ve nefes terapilerinde genelde kullanılan “İçinden geç” diye bir tabir vardır. Baskılamak yerine bu duygu her neyse onu düşünün, içinden geçin ve bırakın. Hissettiklerinizi görmezden gelmeyin ama sizi bir şekilde tutsak etmesine de izin vermeyin. Her şeyin bir şekilde geçici olduğunu anımsayarak yüzleşmekten korkmadan ilerleyin ve iyi hissetmenin sadece pozitif düşünceyle değil bakış açımızı yönetebilmemizle ilgili olduğunu ve her duygunun normal olduğunu hatırlayın.
Analiz Edin
Bir gün şu an hatırlayamadığım bir podcast’te şu cümleleri duymuştum. “Kötü bir duygu yaşadığınız zaman o an ürettiğiniz fikirlerin sizi yönetmesine ve sizin öyle bir insan olduğunuzu hissettirmesine izin vermeyin çünkü onlar gerçek değil.” Aslında farkındalığınızı güçlendirip o hissin alanından bir adım geri atıp dışardan bakabilirseniz her şeyi çok daha net görebilirsiniz. Zaten bu yüzden sevdiğimiz ve fikirlerine güvendiğimiz insanların yardımına ihtiyaç duymuyor muyuz? Yaşadığımız duygudan bağımsız olarak objektif değerlendirmeler bu yüzden önemli. Elbette o andan sıyrılıp bu şekilde bakmak kolay değil ama biraz deneme yanılma yöntemiyle ve kendinize zaman ayırarak bunu başarmak mümkün.
Fotoğraf: Arthur Elgort
Yürüyün
Frederic Gros’un Nietzsche’den Rousseau’ya adım atmanın yaratıcı ve özgürleştirici bir tavır olduğunu anlatan “Yürümenin Felsefesi” adlı kitabından ilhamla yapılabilecek bu en kolay aktivitenin zihninizi rahatlatma gücünü asla küçümsemeyin. Nefes alın, adım atın ve o an zihninizde yüzleşmekten çekindiğiniz ne varsa onları düşünün ve yola bırakın. Ne kadar ihtiyacınız varsa o kadar yürüyün bunun zamanla ne kadar iyi hissettirdiğini fark ettiğinizde yürümek zorlu bir eylem olmaktan çıkacaktır. Bunu yaparken etrafınızdaki güzellikleri, yenilikleri de fark etmeye çalışın, Paulo Coelho’nun Simyacı kitabında anlattığı gibi elinizdeki bir kaşık zeytinyağını dökmemek uğruna sadece kaşığa odaklanmayın.
Egzersiz Yapın
Yürümek eğer size yeterli gelmezse zihninizi yatıştırmanın ve rahatlatmanın en geçerli yollarından biri de spor yapmak. Belirli bir egzersiz planı oluşturarak ve ufak hareketlerle başlayarak zamanla seviyenizi yükseltebilirsiniz. Terledikçe vücudunuzdan atılan toksin sizi sadece bedensel değil zihinsel olarak da rahatlatacaktır ve biraz yorgunluktan sonra enerjinizi çok daha kuvvetli bir şekilde geri kazanacaksınız.
Dinlenmeye Zaman Ayırın
Kendinize mutlaka izin verin. Evet hepimizin sorumlulukları hatta zamanla bir yarışı var ancak insan olduğumuzu bir kenarı bırakarak sürekli devam etmeye çalışmak da imkansız. İlerleyebilmenin en önemli noktalarından biri zaten durmak.
Dinlenmek, yeniden enerji kazanmak ve zihnimize de aynı molayı verdirmek gerekiyor. Bazen bu durumu çok yanlış anlayabiliyoruz ve dinlenmenin bizim için günlük koşturmalar yüzünden yapmayı ihmal ettiğimiz diğer işlerimizi bitirmek için bir fırsat olduğunu düşünüyoruz. Ama aslında olay gerçek anlamda hiçbir şey yapmamak. Hem zihnimizi hem bedenimizi bir süreliğine boşluğa bırakmak gerekiyor
Sosyal Medyanızı Sınırlayın
Hiç şüphesiz zihnimizdeki bu doluluğun en kuvvetli etmenlerinden biri de sosyal medya. Sayısız platformla birlikte milyonlarca insanla her gün temas halindeyiz ve bu temastan kaynaklanan sınırsız bir akış var. Evet akıllı telefonlarımız artık bir parçamız oldu ve en ufak sessizliği bu dünyanın içine dalarak bastırmaya çalışıyoruz. Üstelik maruz kaldığımız bu bilgi ve düşünce kirliliği zihnimizi de yoruyor ve belki hayatımız boyunca asla görmeyeceğimiz insanların fikirlerini üzerimizde taşıyoruz. Bu dünyanın içinde sürekli var olmak istememizin bir diğer sebebinin de yalnız hissetme korkusu mu olduğunu düşünüyorum aslında korku yerine kendimizle kalmanın sıkıntısı demek daha doğru olabilir. Ancak belki de Andrey Tarkovski’nin de dediği gibi kendimizi, kendimizle zaman geçirmeyi yalnızlık sanmayacağınız şekilde yetiştirmemiz gerekiyor. Bunun da ilk adımı olarak hem kendimizi hem de zihnimizi güçlendirmek adına sosyal medyaya ufak molalar verip yalnızlığımızda dinlenmeyi öğrenebiliriz.