Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Evrene sunduğumuz her şeye, evren de aynı tonda karşılık verir ve aslında bu yaşamımızı şekillendirir. Oluş halimiz ve çekim yasasının işleyişinden yola çıkarak, hayatınızı yüksek frekansa uyumlamak üzere sizlere birkaç önerimiz var.
Fotoğraf: © Josh Olins
Kuantum fiziğin altın çağını yaşadığı şu zamanlarda, iyi yaşam temasına ilgi duyanlardansanız zamanının bilge ruhlarından Albert Einstein’ın şu sözüne mutlaka rastlamışsınızdır: “Her şey enerjidir ve her şey yalnızca bundan ibarettir. Sahip olmayı istediğiniz gerçekliğin frekansına uyumlandığınızda artık yapacak bir şey yoktur. O gerçeklik size ait olur. Bundan başka bir yol yoktur. Bu felsefe değil, fiziktir.”
Spiritüel konularla ilgili olan, olmayan herkesi içine çeken bu sözler, çekim yasası prensibini o kadar yalın bir dil ve net bir ifadeyle açıklıyor ki, üzerine bir şey eklemek istemiyor insan.
Farklı frekanslarda titreşen, farklı moleküllerden oluşan varlıklar olarak; bedenlerimizin, düşüncelerimizin, duygularımızın evrene her an titreşim yoluyla bir sunuda bulunduğunu hayal edin. Evrene sunduğumuz her şeye, evren de aynı tonda karşılık verir ve aslında bu yaşamımızı şekillendirir.
Oluş halimiz ve çekim yasasının işleyişinden yola çıkarak, hayatınızı yüksek frekansa uyumlamak üzere sizlere birkaç önerimiz var:
İlk adım sabah uyandığımızda, canlılığımız için şükrederek başlamak çok basit ve en etkili seçimlerden biridir. Yaşamda her nefes bize kendimizi yaşamak için sunulmuş eşsiz bir mucize sadece bunu fark etmek bile içimizi şükürle doldurabilir.
Konu yüksek frekans olduğunda, yediklerimizin önemini bir kez daha vurgulamak oldukça değerli. Tabaklarımızı; en kıymetli enerji kaynağı olan güneş ışınlarını absorbe ederek yetişen sebzelerle doldurmaya özen göstererek, yüksek enerjide kalmayı seçebiliriz. Kahve ve alkol gibi düşük frekanslı içecekler yerine, yaşamın kaynağı olan suyu bedenimize sunmak yapacağımız en basit ve en etkili alternatiflerden biri olacak.
Yediklerimizin yanı sıra konuşurken seçtiğimiz sözcüklere de farkındalık getirmek, frekansımızı değiştirmenin en etkili yollarından biridir. İç ve dış sesinizi fark etmeye başlayın, örneğin bir gün boyunca şikayet belirten cümleler kurmamayı deneyin, yaşamın size ne kadar farklı yanıtlar vermeye başladığına inanamayacaksınız.
Bedenimize ilgi gösterdiğimiz ölçüde, ruh halimize de özen göstermeyi deneyebiliriz. Örneğin, pazar günleri evimizin banyosunda spa seansı ile bedenimize bakım sunarken, 20 dakikalık bir meditasyon ile farkındalığımızı uyandırabilir, günün geri kalanında kendimize ve tüm canlılara sevgi ve şefkat göstermeyi seçebiliriz.
Doğada yapılacak kısa yürüyüşler ise, şehir hayatında birçok toksine maruz kalan bizlerin kendine sunabileceği en güzel ödüllerden biri olabilir. Ya da ev konforunda kısa bir yoga seansı planlamak, bedenin akışkanlığını hatırlamak için her zaman iyi bir yol.
Renklerin dünyasına adım atın, ev dekorasyonunuza yüksek enerjiyi, yaratıcılığı temsil eden turuncuyu veya canlılığın altını çizen sarıyı katmayı deneyebilirsiniz. Bir yandan daha fazla sevgi frekansı için yeşili veya dinginlik ve huzur hissi için maviyi seçebilirsiniz. Dinlediğiniz müziğin yaydığı enerjiyi hissedin, seçim sizin.
Nefes egzersizleri; frekansınızı yükseltmek, bedene canlılık katarken, zihni berraklaştırmak için iyi bir alternatif. Enerjinizi hızla yükseltmeye yarayan, ateş nefesi olarak bilinen pranayama çalışmasını deneyerek başlayabilirsiniz.
Unutmayın evrenin işleyişi aslında çok basit; ünlü yazar Abraham Hicks’in ünlü sözlerindeki gibi; ne düşünürsek o titreşir, ne titreşirse onu çekeriz.