Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
İnsan sosyal bir varlık olabilir ve biz bu dönemde yalnızlığı çok fazla tecrübe ettiğimizi düşünebiliriz. Ancak yalnız kalabilmek hem kendimizle hem de çevremizle iyi ilişkiler kurabilmek için oldukça önemli.
Fotoğraf: Arseny Jabiev, Vogue Rusya, 2020 Temmuz
“Kendinizi, kendinizle zaman geçirmeyi yalnızlık sanmayacağınız şekilde yetiştirin.” Andrei Tarkovsky
Kendi başınıza kalmak sizin için ne anlama geliyor? Bir şeyleri yalnız yapmak gerçekten ilk okunduğu kadar buruk bir his mi yaratıyor? Sosyal canlılar olduğumuzu düşünürsek yalnız kalmayı öğrenmek ilişkilerimiz için bir tehlike oluşturur mu? Bu ve bunun gibi pek çok soru yalnızlık hakkında birden fazla cevap bulmamıza sebep oluyor. Ancak gerçek anlamda yalnız kalabilmek aslında kendinize olan sevginizin bir göstergesi çünkü bu kendinize eşlik etmekten keyif aldığınız anlamına da geliyor.
Aslında yalnız kalmayı öğrenmek başlı başına bir sanat ve yolculuk. Aşamaları, pratikleri ve deneyimleri var. Örneğin tek başına bir evde yaşıyor olmanız içten içe yalnız kalmayı sevdiğiniz anlamına gelmez. Bunun için ufak bir gözlem yapabilirsiniz. Eğer evde tek olduğunuz zaman eliniz sürekli telefona gidiyorsa ve mutlaka birileriyle konuşuyor ya da mesajlaşıyorsanız aslında tam olarak bu durumdan hoşnut olduğunuzu söyleyemeyiz. Ya da bir arkadaşınızla buluşmak için sözleştiğinizde ve o geç kaldığında ne kadar süreyi telefona bakarak geçiriyorsunuz? Bu oyalanma biçimi aslında bir nevi yalnız kalma korkumuzdan kaynaklanıyor ve bundan korkmamızın en büyük sebeplerinden biri ise sessizlik. Çünkü etrafınız sessizleştiği zaman zihniniz konuşmaya başlar ve zihniniz konuşmaya başladığında aklınıza her zaman sizi mutlu eden olaylar gelmez.
Fotoğraf: Arseny Jabiev, Vogue Rusya, 2020 Temmuz
Dikkat ederseniz benzer bir tecrübeyi genellikle gece yatarken yaşarız. Çünkü gece de aynı sessizliği yaşarız. Yıllar önce söylediğimiz yanlış bir söz ya da bizi üzen bir olay aklımıza gelir ve bunu elimizde olmadan saatlerce zihnimizde çevirip dururuz. İnsanlar olarak nedense geçmişin sayfalarını sürekli açmak ve hayali olarak da olsa oradaki yanlışları silip tekrar yazmak istemek gibi bir huyumuz var. Yalnızlık bu yüzden ürkütücüdür; çünkü aslında kendimizi yenmemiz gereken ve yine kendimizle barışmamız gereken bir sürece gireriz. Bu yüzden de bizi bu yolculuktan uzak tutacak ne varsa onunla ilgilenmeyi tercih ederiz.
Ancak bunu bir kere yapmaya başladığımızda ve kendimizi merkeze aldığımızda zorlu olduğu kadar da keyifli bir yolculuk başlatmış oluyoruz. Kendimizle kalabilmek bir bakıma ucunda hazine bulunan bir haritayı takip etmek gibi çünkü yolun sonunda ulaştığımız hazine aslında “Biz”iz. Genelde şöyle bir algı da var: bir kere yalnız kalmayı öğrendiğiniz zaman diğer insanlarla anlaşmak hatta onlara tahammül etmek çok zor olur. Bu, derine indiğimizde çok da doğru olmadığını düşündüğüm bir varsayım. Çünkü yalnız kalmak günün sonunda bencilliği ya da anlayışsızlığı beraberinde getirmemeli. Aksine kendi içimize döndükçe, kendi dünyamızla yüzleştikçe diğer insanların da benzer hikayeleri olabileceğini ya da gidişatı farklı olsa da sonu aynı yere çıkan duyguları yaşadığını daha rahat düşünebilir ve empati kurmayı öğrenebiliriz. Yani bu yalnızlığımızı nasıl işlediğimizle alakalı bir durum. Aynı zamanda yalnız kalmak bütün dünyaya ve iletişime kendimizi kapatmak anlamına gelmiyor tam tersi içimizdeki dünyayı başkalarına açmak anlamına geliyor.
Fotoğraf: Benjo Arwas, Vogue Tayvan, 2018 Aralık
Eğer önce kendimizi tanırsak ve kendimizle vakit geçirmekten keyif alırsak bu keşfin yarattığı özgürlükle insanlar hakkında beklentiye girmeyi de bırakabiliriz. Çünkü beklenti adı üstünde sadece bizim beklediğimiz ve belki karşı tarafın aklından bile geçmeyen bir dizi yapılması gerekenler listesi. Kendimizden kopup dış dünyaya ne kadar bağımlı olursak aynı oranda da savruluruz ve özümüzden ayrılmaya başlarız.
Bu yüzden özünüz, kökünüz sabit kalsın. Dallarınız bırakın istediği kadar istediği yere uzasın ama köklerinize bakmayı, ona zaman ayırmayı unutmayın; çünkü o temeliniz, sizi siz yapan şey ve siz bırakmadığınız sürece de her zaman orada olmaya devam edecek. Kendinize değer verin; tek olabilmenin o vurdumduymaz keyfini çıkartın. Belki ilk başta zor olabilir ama sizi korkutan o sessizliği bir kere kırmayı başardığınız zaman veya sadece olumsuz anıları hatırlamayı bıraktığınız zaman kendinizle konuşmayı, kendinizle vakit geçirmeyi ne kadar sevdiğinizi de fark etmiş olacaksınız.