Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Pozitif olumlamaların arkasındaki psikoloji ve toksik pozitifliğin tehlikelerinin yeterince farkında mıyız?
Krizler çağının ortasındayız. Her güne olumsuz bir haberle uyanıyoruz. Bu haberler gezegenimizi ya da yaşadığımız toplumu ilgilendiren genel olayların yanı sıra kişisel hayatımıza dair olaylara dair de olabiliyor. Öte yandan sosyal medyada, özellikle TikTok ve Instagram’da biraz fazla zaman geçiriyorsanız birçok kişinin kendinden emin bir şekilde ne kadar şanslı olduklarını ilan eden videolarını görmüş olabilirsiniz.
"Çok şanslıyım ve işler benim için her zaman yolunda gidiyor."
TikTok’ta bu sözleri tekrarlayan videolara siz de denk geldiniz mi? Lucky Girl Syndrome olarak tanımlanan bu sözler sosyal medyada çok kısa sürede büyük ve sadık bir takipçi kitlesi topladı. Son baktığımızda 205 milyondan fazla görüntülemeye sahipti.
Bu yeni akımı aslında bir “baş etme yöntemi” olarak da tanımlayabiliriz. Şöyle ki aslında bu son yılların favori kavramı “manifesting”in bir uyarlaması. Lucky Girl sendromu doğrultusunda evrene ne kadar şanslı olduğunuzu tekrar tekrar söylerseniz, eninde sonunda hayal ettiğiniz şeyler gerçek olabilirmiş.
Lucky Girl sendromunun temeli, günlük olumlamalarla hayallerin ve isteklerin gerçekleşeceğine dayanıyor. Günlük hayatı kolaylaştıran, sürekli tetikte ve panik bir halde mutsuz bir yaşam rutini belirlemeye kıyasla her şeyin olumlu yönüne odaklanmak, sorunların eninde sonunda çözüleceğine ve her şeyin daha iyi bir hale geleceğine inanmak da elbette hiçbir sorun yok. Hatta olumlu yanları olduğunu bile söylebiliriz.
Bu nedenle her ne kadar iyi niyetli ve zararsız gibi görünse de dikkat etmemiz ve kendimize sormamız gereken şeyler de var. Örneğin, pozitif olumlamaların arkasındaki psikoloji ve toksik pozitifliğin tehlikelerinin yeterince farkında mıyız?
Pozitif bir zihniyet benimsemek, hayatınızı iyileştirmek için harekete geçmemize vesile olabilir ancak bu, yeterli değildir. Ve elbette yaşam koşullarına ve sosyo ekonomik farklılıklar nedeniyle herkes kaynaklara veya fırsatlara aynı erişime sahip değil. Dolayısıyla bu trendin ayrıcalıklı ve konforlu bir alanda yükselişe geçtiğini söyleyerek başlayalım.
Ama gerçekten işe yarıyor mu, bize zararları ve faydaları ne konusunda sözü Vogue Teen’e konuşan uzmanlara bırakalım. Terapist Eloise Skinner, nun inananların olumsuz düşüncenin üstesinden gelmesine yardımcı olacak şekilde çalışabileceğine inanıyor: “Varoluşçu bir bakış açısından, her şeyin her zaman yolunda gittiğine inanmak, temel güven adı verilen daha büyük bir teoriye bağlanabilir. Bununla, insanlar, olumsuzluk önyargısını yenmelerine yardımcı olan bir inanç ve güvenlik duygusuyla dünyada hareket ederler" diyor.
Bununla birlikte, amansız pozitiflik, inananları başarısızlığa sürükleyebilir. Pozitif düşünceyi araştırmak için on yıllarını harcayan New York Üniversitesi'nde Psikoloji Profesörü PhD Gabrielle Oettingen, Lucky Girl Sendromunun "son derece kusurlu" olduğuna inanıyor. Bazıları için işler kaçınılmaz olarak yolunda gitmediğinde, Şanslı Kız Sendromu'nun kendilerini suçlamalarına yol açacağından endişeleniyor.