Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Eğer kişi kendinin sevilebilir olduğuna tam olarak ikna olmazsa, diğerlerinin de onu sevebilme potansiyeline sınır koyarmış.
Fotoğraf: © Javier Cortés
The School of Life London tarafından yayınlanan bir makalede şöyle bir cümleye denk gelmiştim. “Eğer kişi kendinin sevilebilir olduğuna tam olarak ikna olmazsa, diğerlerinin de onu sevebilme potansiyeline sınır koyarmış.” Bu kısa ama özde çok şey anlatan ifade beni oldukça etkiledi.
Son yıllarda çoğumuzun sıklıkla karşına çıkan tavsiye niteliğindeki sözlerden biri şüphesiz “kendini sevmek”. Peki, birçoğumuzun kendiyle mesafeli bir ilişki yürüttüğü yaşam yolculuğunda, tıpkı bir deyim gibi dilimize yerleşen bu kendini sevme hali ne anlama geliyor?
Genellikle, iyi hissetme durumu ile karıştırılan bu koşulsuz sevebilme hali; kendimizi olduğumuz halimizle kabul ederek; zayıf veya güçlü yanlarımız gibi bir dualite yaratmaksızın; oluş halimize saygılı bir yaklaşımla hayatta kendimize her durumda öz şefkat gösterebilmekten geçiyor.
Özellikle bu yıl; sevgi temasının altının kırmızı notalarla çizildiği şubat ayında, kendinize bir adım daha yaklaşarak, benliğinizle, ya da bir başka deyişle yaşamın kaynağıyla yakın bir flörte var mısınız?
Çoğu insan; tıpkı pamuk prens masalında anlatıldığı gibi kendini tamamlanmış hissedebilmek arzusuyla, onu koşulsuz sevecek o kişinin hayatına girmesini bekliyor.
Aslında belki de o koşulsuz sevginin sıcaklığını tüm varlığımızla hissedebilmek için o olmamız; daha doğru bir ifadeyle, özde o koşulsuz sevginin ta kendisi olduğumuzu anımsamamız ve kalbimizi sevgiye açmamız gerekiyor.
Konuya benzer benzeri çeker prensibi ile baktığımızda; kendiyle barışık bireylerin yaşamlarına, aynı şekilde kendilerini sevebilen; dolayısıyla tüm varlıklara sevgi sunabilen insanları çekme potansiyeli olduğunu görürüz.
Yaşamdaki tüm kapıların anahtarını size sunan, bütünsel anlamda iyi olma halimize ışık tutan bu büyülü sevgi boyutuna ulaşmak için neler yapabiliriz? Şüphesiz ilk aşama kendimizi olduğumuz gibi kabul edebilmekte başlıyor.
İşte size, koşulsuz sevgi yolunda atılabilecek birkaç öneri:
Kendinizle iletişim vakti:Kişiliğinizin her yönüyle tanışmayı, kendinize yaklaşmayı deneyin. Hayatımız boyunca birçok farklı dili, kültürü ve bilimsel çalışmanın derinlerini öğrenmek için çaba gösterirken, kendimizi tanımak için gerçekte pek de zaman ayırmadığımızı söylersek yanılmış olmayız sanıyorum. Kişinin kim olduğunu bilmesi yaşamı çok daha anlamlı kılarken, kendini gerçekleştirme potansiyelimizi artırır. Günde 5-20 dakika meditasyon yapmak, akşam yatmadan önce günlük tutmak gibi kendinizle baş başa geçireceğiniz zamanlar yaratarak başlayın, dinleyin… Özellikle iç sesinizi ve onun size söylediklerini fark etmeyi deneyin. Unutmayın çoğu zaman dönüşümümüz; acımasız bir yargıç tavrıyla seçimlerinizi yönlendiren iç sesimizi duymaya ve tonunu değiştirme gücünü bulduğumuzda başlıyor.
Gölgenize merhaba deyin:Açık bir kalple gölge yanlarınızla selamlaşmaya hazır olun. Birçoğumuz bir şeyi başardığımızda veya birine yardım ettiğimizde kendimizi sevebilirken; beğenmediğimiz yanlarımızı görüp, başarısız olduğumuzu düşündüğümüz zamanlarda kendimize aynı şefkati sunmakta zorlanırız. Hayat boyu kabullenmekte, beğenmekte zorluk çektiğimiz taraflarımızı tüm açıklığıyla ortaya koyarak; bu yönlerimizle kendimizi yargılamadan yüzleştiğimiz an iyileşmeye başlayacağız. Unutmayın cesaret, tüm korkulara rağmen adım atmayı gerektirir. Zaman kendimize öz- şefkat gösterme zamanı.
Sağlıklı sınırlar, sağlıklı ilişkiler: Yaşamda elini tuttuğunuz, sohbetinden keyif aldığınız ve vakit geçirdiğiniz insanları farkındalıkla izleyin. Hangileri size sevilebilir biri olduğunuzu anımsatarak, varlığınızın özü olan sevgiyi size geri yansıtıyor? Bu sorunun yanıtı, hayatımızda yer alacak ilişkileri seçerken bize eşsiz bir rehber olacaktır. Sizlere her halinizle, yargılamadan hayatında yer açan kişilerin ve ilişkilerin değerini bilmeye özen gösterirken; öte yandan içinizde benzer hisleri uyandırmayan ilişkilerde daha sağlıklı sınırlar koymayı deneyimleyebilirsiniz. Kendini sevmek çoğu zaman anlamlı sınırlar koymayı gerektirir.
Affetmeyi deneyin: Çocukluğunuzda yaşanmış ve sizde utanç, suçluluk, hayal kırıklığı gibi duygular yaratmış tüm geçmiş deneyimlerle vedalaşma zamanı. Affetmek belki büyük bir söz, sanırım işe olanı kabul ederek başlamak en doğrusu. Geçmişte yaşananların bugün hangi olayların tekrarına sebep olduğunu fark ettiğinizde, bu durum artık sizin bugün yaşadığınız deneyimleri eskisi gibi etkilememeye başlar. Farkındalıkta kalmayı seçerek; geçmişte yaşananların sizin ve etrafınızdakilerin o anki bilinç seviyesiyle yaptıkları en iyi seçimler olduğunu hatırlamak iyi hissettirecektir.
Unutmayın hepimiz, herhangi bir şeyi iyi yaptığımız veya başardığımız için değil; sadece varoluşumuz nedeniyle her halimizle sevilmeye ve öz şefkate değeriz. Ve bu sevgiyi kendimize yansıtmak için en iyi zaman tam da şu an…