Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Hollywood yıldızlarının şamanı Durek Verrett ile kendimizi nasıl tanıyacağımızı, ruhumuzun şifrelerini nasıl çözebileceğimizi ve en önemlisi bunları nasıl uygulayabileceğimizi konuştuk.
Şaman Durek Verrett, Fotoğraf: Fırat Giraygil
Özümüze dönmeye ihtiyacımız var. Bedenimizin ötesindekini hissetmeye... Dengelenip iyileşmeye...
Hollywood yıldızlarının şamanı Durek Verrett ile kendimizi nasıl tanıyacağımızı, ruhumuzun şifrelerini nasıl çözebileceğimizi ve en önemlisi bunları nasıl uygulayabileceğimizi konuştuk. “Hiçbirimiz bu dünyaya acı çekmek için gelmedik, sadece içimizdeki sınırsız gücü farketmemiz ve açığa çıkarmamız gerekiyor. Böylece hakettiğimiz hayatı yaşayabiliriz.” diyen Şaman Durek'ten tüm dünyada çok satanlar listesine giren kitabı 'Ruhunun Şifrelerini Çöz'ü dinledik.
Spiritüel dengede kalmayı nasıl tanımlarsınız?
Dengeli yaşamak kendini algılamaktır diyebilirim. Aslında kendimize zaman ayırdığımızda yaptığımız her şeyin kendimizi geliştirmek için olduğunu anlayabiliriz. Böylece kendimizin hayatın getirebileceği zorlukların, testlerin ve mücadelelerin üstesinden gelebilen evrimci bir kişi olduğumuzu fark edebiliriz. Hayatlarımızı her an kolaylıkla ve lütuf ile değiştirebilmemiz ve dönüştürebilmemiz bizim için önemlidir. Ve bunu yapma şeklimiz, kendimizi geliştirmek, kendimizi tanımak ve asla öğrenemeyeceğimizi düşündüğümüz yeni şeyler öğrenmektir. Kendi evrimimize odaklanan bir kişi olduğumuzda özgün ve gerçek bir şekilde diğer insanlarla dünyada var olabiliriz. Hayatımızda her anın güzel bir deneyim olduğunu fark edebilir ve bu durum ne olursa olsun gelişmek, öğrenmek/öğretmek ve hayatı deneyimlemenin ne kadar güzel olduğunu hem kendimize hem de başkalarına hatırlatmak için bir fırsat olarak görebiliriz. Bu netlik ve anlayış düzeyine eriştiğimizde, herhangi bir engeli aşabilir ve üstesinden gelebiliriz. Ve böylece başkalarıyla da hayatın bereketlerini paylaşabiliriz ki onlar da gelişebilsinler ve kendi hayatlarının zenginliğini hissedebilsinler. Dengede kalmak konusunda hissettiklerim bu şekilde.
Mutsuz bir ruh fiziksel hastalıkları da davet edebilir, değil mi?
Sadece mutsuz bir ruhtan kaynaklanmıyor, aynı zamanda şunu anlamalıyız ki “Mutsuzluk kişinin ve ruhunun kendisini desteklenmiş hissetmemesinden ve özgürce ifade edememesinden kaynaklanır.” Toplumda ebeveynlerimizin, devletleri yönetenlerin ve otorite figürlerinin, dinlememiz ve izlerini takip etmemiz gereken kişiler olduğu bize öğretildi, ancak bu süreçte kendi tasarımımıza güvenmeyi ve Tanrı ile olan bağlantımızı unuttuk. Hepimiz yaşam platformuna yeni bir şey getirmemiz için eşsiz olarak yaratıldık. Kültürü ve toplumu zenginleştirmek için dünyaya geldik. Bu yüzden, negatif insanlar, kötü beslenme, yeterince egzersiz yapmama, aşağılayıcı ve kendini küçümseyen düşüncelerle zihni kirletme gibi saldırılara maruz kaldığımızda hem zihni hem benliği yükselten ve değiştiren bir zeka dirilişi olmasına izin vermez ve çevremizde meydana gelen farklı şeylere duygusal dirençler yaratmaya başlarız. Bu agresif saldırılar vücutta iltihaplanma/enflamasyon yaratır ve vücutta uzun süre iltihaplanma hücre bozulmasına neden olur. Sonucunda hücreler kümelenerek kanser oluşturmaya başlar. Bu beyine kadar çıkarak nörolojik sistemde her türlü disfonksiyona neden olabilir. Kaslara giderse fibromiyalji gibi sorunlar yaratabilir. Sinir sistemini etkileyebilir, eklemlerde ve sinirlerde iltihaplanma yaratarak romatoid artrit dahil her türlü sağlık sorununa neden olabililir. Ve liste böyle devam ediyor. Sağlık sorunlarının başlıca nedeni, insanların sağlıklı beslenmemeleri değil, sağlıklı düşünmemeleri, doğru şekilde tepki vermemeleri, ruhlarının iyi hissetmemesi ve dengede olmamasıdır. Buna ek olarak çevrelerine/ortamlarına da dikkat etmiyorlar. Toplumun geri kalanından farklı düşündükleri, farklı hissettikleri, farklı davrandıkları, farklı giyindikleri ve hayatlarını farklı şekilde sürdürmeyi seçtikleri için güvenli, sevgi dolu, yargılanma korkusu olmadan kendilerini ifade edebilecekleri, alay etme ya da dışlanma korkusu olmadan kendileri olacakları bir ortamda olmaları gerekiyor. Biz de insanların seçtikleri hayatları yaşamaları için, her bireyi hem seven hem de destekleyen güvenli bir alan oluşturmaya başlayabildiğimizde, toplumdaki hastalıkları en aza indireceğiz ve insanlık olarak dünyaya uyum sağlamanın yeni yollarını bulacağız.
Şaman Durek Verrett, Fotoğraf: Nick Hopper
İnsanları şifalandırmayı misyon edinmek ruhsal tatmininize nasıl katkıda bulunuyor?
İnsanlığa hizmet eden biri olmak benim için büyük bir ödül, çünkü her zaman dünyaya bakıp kendime “Bizim için sevmek ne kadar zor olabilir? Nazik olmak, cömert olmak, besleyici olmak, kendimizi kaybetmeden birbirimizi anlayacağımız bir şekilde başka bir insanı gerçekten önemsemek ve sevmek ne kadar zor olabilir?” Her şeye katılmak zorunda değiliz ama zaten bunun da amacı kabulün gerçek kurtuluşun anahtarı olduğunu anlamaktır. Sizce de öyle değil mi? Gerçekten özgür olmanın ve hepimizin Tanrı'nın çocukları olduğumuzu kabul etmenin anahtarıdır. Tanrı bizi bireysel olarak yarattı. Hiç kimsenin bir başkasına dikte etme, neden karşılaştıklarını, neden yaratıldıklarını veya yaptıklarının yanlış olduğunu söyleme hakkı yoktur, çünkü bu doğru değil, bunu yapmıyorlar. O kişiyi Tanrı yarattı ve yalnızca kendisi ile Tanrı neden yaratıldığını bilecek. Benim hayat amacım insanları destekleyebilmek, kendilerini güçlendirebilmeleri için onlara araçlar vermek, içlerindeki gücü ortaya çıkarmaları için rehberlik etmek, dünya düzleminde farkındalıkta kalarak güzel ve ilham verici bir şekilde nasıl yaşayacaklarını öğretmek. Aynı zamanda bunu korku ve karşılıklı bağımlılık olmadan, bağımsız ve kendi deneyimlerine odaklı bir şekilde yapmalarını göstermek benim için çok önemli, böylece varlıkları, zihinleri ve duyguları aracılığıyla gezegene daha büyük katkılarda bulunabilirler. Rehberlik ettiğim kişilerin yaşamı algılama biçimlerinin değiştiğini görmek benim için en büyük zevk, çünkü her gece uyuduğumda, ve her sabah uyandığımda, gezegende bilinçli olarak faaliyet gösteren çok daha fazla insan olduğunu biliyorum. Bu yüzden daha güvende hissediyorum, çünkü dünyanın daha iyiye doğru gittiğini biliyorum. Eğer çok daha entegre bir hale gelmemizi destekleyecekse, tüm hayatımı gezegene, hayvanlara, doğaya ve insanlığın iyileştirilmesine vermeye hazırım. Farklılıklarımız olmasına rağmen, birbirimizi tehdit olarak görmeyen, başka bir kişiye saldırmamız veya misilleme yapmamız gerektiğini hissetmeyen, birbirine saygı duyan, sevgi dolu küresel bir aile olabiliriz. Bu noktaya geleceğimize tüm kalbimle inanıyorum. Ve bunu yaptığımızda, hem biz hem çocuklarımız bu gezegende daha anlamlı ve daha güzel bir hayat yaşayabileceğiz.
Son kitabınızda sağlık ve iyi yaşama odaklanıyorsunuz. Bu iyilik hali maddi ve manevi olarak nasıl olmalıdır?
Kitabımda sağlık ve (wellness) iyi yaşamdan çok bahsettim. Sağlığı ve iyi yaşamayı insan bilincinin ön saflarına taşımamın sebebi sürdürülebilir insanlar olmaya başlamamız gerektiğidir. Sanırım pek çok sorunumuz toplum genelinde sürdürülebilirliği yaratamadığımız için ortaya çıkıyor. Türk kültürü için düşünürseniz, aileler çocuklarını kendi yaşamlarını sürdürebilmeleri için eğitiyorlar, bu çok güzel. Çoğu Türk ailesi ve kültürü toprağa yakın insanlardan geliyor. Dağlardan geldiler, göçebeydiler, meydana gelen farklı koşullara nasıl adapte olacaklarını öğrenmeleri gerekiyordu. Bunu ancak aileniz ve toplumunuzdan destek alarak yapabilirsiniz. Böylece bu süreçte yalnız olmadığınızı anlarsınız. Hayatta biriktirdiğimiz her şeyin sadece bizim için olmadığını, aynı zamanda başkalarıyla da paylaşılacağını fark etmeye başladığımızda, doğru kaynak kullanımını anlamaya başlıyorsunuz. Doğru kaynak kullanımını anlamaya başladığınızda fazlasına sahip olanlar ve olmayanlar arasında dengesizlik olmuyor. Fazla kaynağımız olduğunda ve ihtiyaç sahibi birini gördüğümüzde hayatlarını zenginleştirmenin yollarını bulmaya çalışıyoruz. Her zaman söylediğim gibi, bir kişiye balık vermek yerine balık tutmayı öğretmek daha iyidir. Çünkü bir kişiye nasıl hayatlarını sürdürülebilir bir şekilde yaşayacaklarını öğrettiğinizde, aslında tüm toplumu destekliyorsunuz. Ve sonra bu topluluk diğer toplulukları destekliyor. Böylece bir zincir etkisi gibi herkes paylaşmaya ve birbirini desteklemeye başlıyor.
Örneğin, mikro krediye bakalım. Birinin parası varsa ve birisine işini kurması için para verirse, o zaman başka biri işini kurması için başka birine verir ve bu şekilde, topluluğunuzu ve insanları zenginleştirirsiniz. Bu bakış açısıyla düşündüğümüzde maddiyat ve maneviyatın birlikte hareket ettiklerini anlıyoruz. Maddiyatın yaşamımızda maneviyata göre üstün bir konuma sahip olmasına ve hayatımızdaki varlıkların manevi yaşamımızı geri plana atmasına izin veremeyiz. Aynı şekilde maneviyatın çok öne çıkmasına izin vererek, günlük sorumluluklarımızı yerine getiren, faturalarımızı ödeyen ve para kazanan kısacası bu gezegendeki hayat deneyimimizi sürdürmek için ihtiyacımız olan fiziksel varlığımızı da ihmal etmemeliyiz. Aralarında güzel bir denge ve bir sinerji yaratmamız gerekiyor. Bunu da sevgiyi farkederek yaparız, sevgiyi farkettiğimizde sorumlu bir şekilde hareket ederiz çünkü sorumluluk sevgiyle karşılık verme yeteneği demektir. Mesela evinizde ışık olması gerçeğini sevdiğinizi farkettiğinizde, elektrik faturasını ödemek sizi üzmez. Veya vücudunuzun hayatınızı sürdürmek için harika bir araç olduğu gerçeğini sevdiğinizde, onu sağlıklı yiyeceklerle beslemek istersiniz. Arkadaşlarınız ve aileniz ile vakit geçirmenin size ne kadar çok şey kattığı gerçeğini sevdiğinizde, onlarla kaliteli zaman geçirmek için özen gösterirsiniz. Sevgiyi bir pusula olarak kullandığımızda ve hayatımızın amacı olduğunu anladığımızda maddi ve manevi olan arasındaki dengeyi rahatlıkla kurmaya başlarız.
Kendinizi dengede tutmak için bir ritüeliniz var mı? Bizimle paylaşır mısınız?
Kendi hayatımda birkaç farklı şeyin dengesi çok önemli: Kendine bakmak. Kendine değer vermek, yeni bir şeyler öğrenmek için zaman ayırmak ve eğlenmek... Ve ayrıca tabii topluma katkıda bulunmak. Bence bu şeyler arasında bir denge kurduğunuzda, hayatınızı güzel bir şekilde zenginleştirmeye başlıyorsunuz. Bu yüzden benim için ritüel her gün değişiyor ve bence eğer birisi bir ritüele sahip olacaksa, bunlar ritüelin temelleri olmalıdır. Böylece kişisel bakıma zaman ayırdığınızda kendinize bakıyorsunuz, sağlıklı yiyorsunuz, masaj yaptıyorsunuz, koşuyorsunuz, aktif oluyorsunuz, fiziksel biyolojik uzay giysiniz olan vücudunuzu gerçekten besleyen şeyler yapıyorsunuz. Kendinize iyi bakmak aynı zamanda duygusal bakım anlamına da gelebilir; duyguları serbest bırakmak, temizlemek, şifalandırmak, sizi duygusal olarak beslenen biriyle konuşmak, doğada vakit geçirmek gibi anlamlara gelebilir... Ve bence kendine bakmayı yaşam tarzı seçimimizin bir parçası olarak görmeye başladığımızda, sadece zamanımız olduğunda ilgilendiğimiz bir şey olarak yapmadığımızda ve öncelik olarak tuttuğumuzda aslında kendimiz için yeni bir deneyim yaratmaya başlarız. Ve bence kendi kabul etme hayata ne kattığınızı ve hayatta ne yaptığınızı kabul etmektir, çünkü kim olduğunuzu bilirseniz, kim olduğunuza o kadar çok inanırsınız ve kendinizi seversiniz. Dolayısıyla hayatınızda para, bolluk, bereket ve iş fırsatları yaratabilirsiniz ve bu sayede hayata, ailenize, arkadaşlarınıza ve kendinize çok güzel bir şekilde katkıda bulunabilirsiniz. Kısacası kendini kabul etmek, kişinin bu dünyadaki gücünü, cesaretini ve gücünü tanıması için çok önemli bir anahtardır.
Bir diğeri ise kendini eğitmek, geliştirmek. Her zaman yeni bir şeyler öğrenebilirsiniz ve bu gezegende olmanın en güzel yanı da budur. Öğrendiğim yeni dillerden, yemek çubuklarıyla Japon bahçeleri yapmaktan, bahçede bitki ekmekten ya da toprakla çalışmaktan ne kadar harika şeyler öğrendiğimi saymakla bitiremem. Bunlar bir şeylere bakmanın yeni yollarını görmemi sağlıyor. Ne yapacağınız ise size kalmış; heykel yapabilir, resim yapabilir, yeni bir müzik aleti çalabilir, yeni bir dil öğrenebilir veya dans etmeyi öğrenebilirsiniz. Gelişmek için çok fazla fırsat ve seçenek var. Bence bunu ritüelinize eklediğinizde, hayatı algılama şeklinizi gerçekten değiştiriyor.
Ve tabii eğlenmek için gerçekten zaman ayırmak da çok önemli. Eğlenmek benim için ata binmektir. Ahırların kokusunun burnuma gelmesi, atın gözlerine bakmak, ona dokunup yelesini okşamak ve binicilik sporları yapmak bana büyük keyif veriyor. Ama aynı zamanda video oyunlarım ve ile oynamaktan, dans etmekten ve arkadaşlarımla vakit geçirmekten de çok keyif alıyorum. Bunu günlük olarak yaptığınızda bir ritüele dönüşüyor ve hayatınıza denge getirmiş oluyorsunuz.
Ayrıca manevi bir bağlantıya sahip olmak, meditasyon yapmak, dua etmek veya sizi maneviyatınıza adanmışlıkla bağlayacak herhangi bir şey yapmak da çok önemli.
Ve yine çok başka bir tanesi ise toplum adına hayır işleri yapmak, birine yardımcı olmak veya sosyal sorumluluk projelerine dahil olmak gibi karşılığında bir beklenti olmadan topluma katkıda bulunmak. İnsanların gelişmesine ve refah içinde olmasına yardım eden şeyler... Tüm bu saydığım ritüeller herkesin hayatını zenginleştirebilir, denediğinizde ne kadar daha çok bolluk bereket içinde yaşadığınızı, daha sağlıklı ve daha mutlu olduğunuzu görmeye başlayacaksınız. Kendimden örnek verecek olursam, ruhumun şifrelerini çözmeyi, farklı şamanik teknikler uygulamayı, bana rehberlik etmeleri için atalarımla ve ruhlarla bağlantı kurmayı seviyorum. Meditasyon ve dua etmek için zaman ayırmak, sadece kendimle ve Tanrı'yla birlikte olmak daha sevgi dolu ve daha destekleyici bir insan olmamı sağlıyor. Rehberlik ettiğim kişilere veya takipçilerime her zaman tavsiye ettiğim en önemli şeylerden biri bu tür ritüelleri takip etmeleri ve hayatlarındaki harika değişimi kendi gözleriyle görmeleri.
Eğer insanlığa son bir şey söyleyecek olsaydınız mesajınız ne olurdu?
Gerçekten bereketli ve zengin bir hayata sahip olmak için, yüzeyselin ötesinde sevmek gerekir ki aradığımız lütfu bulalım. Kalbinizin sizi yönlendirmesine izin verin, bu sayede her zaman başarılı olacaksınız.
“Ruhunun Şifrelerini Çöz” kitabımda kadim bilgilerin yanı sıra okuyan herkesi güçlendirmeye yardımcı olacak 32 tane şamanik ritüel ekledim. Kolaylıkla deneyimleyebileceğiniz “İç Navigasyon Sistemimizi Kullanma” ritüelini Vogue okuyucuları ile paylaşmak isterim:
Eski şamanlar bu tekniği gezgin kabilelerinin en doğru yere yerleşmesini sağlamak için kullanmışlardır. Bu teknik sayesinde yakınlarda su var mı, hangi bitki zehirli gibi sorularına cevap bulabiliyorlardı. Şimdi siz de iç navigasyon sisteminiz yani kişisel pusulanız ile iletişime geçmek için hemen şu adımları uygulayabilirsiniz:
- Dik oturun ve derin nefes alın. Her derin nefes alış ve verişinizde içsel durumunuza odaklanın. Mümkünse kimsenin sizi rahatsız etmeyeceği, ses ve ışıkların dikkatinizi dağıtmayacağı bir yer ve an seçin.
- Yüksek sesle “Bedenim, bana EVET’i göster, hissettir.” deyin.
- Şimdi konsantrasyon gerektiren kısım; EVET’i vücudunuzun hangi bölgesinde ve nasıl bir hisle hissediyorsunuz, bunu anlamaya çalışın. Karın boşluğunda karıncalanma, boğazda ağrı , gözünüzde seğirme veya göğsünüzde bir enerji akışı olarak hissedebilirsiniz.
- Aynısını HAYIR için yapacağız. Bu sayede iç benliğinizden gelen bu iki farklı cevabı hissettirdiklerini ayrıştırabileceksiniz.
- Eğer hangi cevabın hangi tepkiyi vücudunuzda oluşturduğundan eminseniz dilediğiniz soruyu sormaya hazırsınız. “Bu iş teklifini kabul etmeli miyim? Benim için doğru mu?” veya “Bu kişiyle mutlu ve verimli bir ilişki yaşayabilir miyim?”. Aslında cevapların hepsi içimizde sadece iç sesimize kulak vermemiz gerekiyor.
- Son olarak kitabımdaki bilgi ve ritüellerin insanlığa ışık tutmasını ve bu sayede her birimizin hayatını en yüksek farkındalık seviyesinde yaşamasını diliyorum.
Shaman Durek’in farklı öğretilerine ve daha fazla bilgiye ulaşmak için Instagram hesabı @shamandurek üzerinden takip edebilir ve Ancient Wisdom Today adlı podcast’ini dinleyebilirsiniz.