Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Gezegenin, canlıların ve doğanın geleceği hakkında endişeleniyor ve ne yapacağınızı bilmiyorsanız yalnız değilsiniz.
İklim krizinin kırmızı alarm verdiği son günlerde hepimiz bir şeyler okuyor, "ne yapabilirim?" sorusunun peşine düşüyoruz. Her an endişeyle baktığımız yangın ve sel haberleri, "ne yapabilirim?" çabası ve "ne kadar da yetersizim" çaresizliğiyle iklim krizinin sonuçlarını takip ediyoruz. İklim krizi sırtımızı dönemeyeceğimiz kadar yakınımızda hatta kırmızı alarmda. Tüm bu sorunları öğrenmek, üzerimize düşeni yapmak ve hayatımıza adapte etmek son derece önemli ve yapılması gereken şeyler olsa da kapıda bekleyen başka bir sorun daha var: Eko anksiyete.
Açıkçası gezegenin ve canlıların geleceği için endişe duymak ilk başlarda kulağa normal geliyor, kabul edelim. Hatta yayımlanan son iklim krizi raporunun (IPCC) bir kere daha iklim krizinin sorumlusu olarak insanlığı göstermesi, "Mahvettiğimiz gezegen için endişelenmekten daha fazlasını yapmalıyız." diye bile düşündürüyor ancak uzmanlar “eko anksiyete” kavramının ciddiyetine dikkat çekiyor.
Amerikan Psikiyatri Derneği, 2017 yılında eko anksiyeteyi “çevresel kıyametin kronik korkusu” olarak tanımladı. 2018’de yapılan ulusal bir araştırma, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki insanların neredeyse %70'i iklim değişikliği konusunda endişeli ve yaklaşık %51'i “çaresiz” hissettiğini ortaya koydu.
Türkiye’de ise İklim Haber ve KONDA tarafından yapılan Türkiye’de İklim Değişikliği ve Çevre Sorunları Algısı 2020 araştırması bu soruya cevap aradı. Türkiye çapında 3 bin 431 kişi ile yüz yüze gerçekleştirilen araştırmaya katılanların yüzde 51,5’i iklim krizini salgından daha büyük bir tehlike olarak kabul ettiğini belirtti.
Her 10 kişiden 7’sinin iklim değişikliği konusunda endişeli olduğunu ortaya koyan araştırmanın detayları ise şöyle: Görüşmecilerin %14,7’si çok endişeli olduğunu ifade ederken, %54,6’sı ise endişeli olduğunu dile getiriyor. İklim krizinin insan kaynaklı olduğu konusunda neredeyse hemfikiriz; araştırma, Türkiye’de toplumun %71,4 gibi bir oranla iklim değişikliğinin insan faaliyetlerinden kaynaklandığını bildiğini gösteriyor.
Fotoğraf: Mikael Jansson
Gezegenin geleceğinin ciddi bir tehlike altında olmasından duyulan endişe ve korku olarak özetleyebileceğimiz eko anksiyetenin temelinde yangın, kasırga, sel, kuraklık gibi doğal krizler nedeniyle kendimizin ve sevdiklerimizin zarar göreceği endişesi yatıyor.
Çocuklar, gençler, iklim krizi temelli herhangi bir olaya maruz kalanlar (yangın, sel, kasırga) çiftçiler, balıkçılar, hayvancılıkla uğraşanlar başta olmak üzere gelir kaynakları doğrudan doğayla ilgili olanlar, göçmenler eko anksiyeteye daha yatkın olabiliyor.
APA, değişen bir iklimin ruh sağlığını çeşitli şekillerde etkileyebileceğine ve aşağıdaki şekillerde belirtileri olabileceğini söylüyor: Travma ve şok, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, konsantrasyon kaybı, sosyal ilişkilerde zorlanmalar, saldırganlık, uykusuzluk. Herkeste aynı etki ve belirtileri göstermediğini ayrıca buraya yazdıklarımız dışında etkileri olabileceğini de not düşelim.
Getty Images
Gelelim neler yapabiliriz sorusunun cevabına: Aslında atacağımız her adım hem kendimizi daha iyi hissetmemize hem de iklim kriziyle mücadelede üzerimize düşeni yapmamıza vesile olacaktır. İsterseniz, bu konudaki endişelerinizi yakın çevrenizle ya da bir uzmanla paylaşarak işe başlayabilirsiniz.
Bunun yanı sıra olumsuz haberlerden uzak durmak, iklim krizi konusunda bilinçlenmek ve bu alanda gönüllü çalışmalara katılmak, doğaya saygılı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzı benimseyip tüketimlerinizi azaltarak küçük ama etkili adımlar atabilirsiniz.
Başlangıçta bahsettiğimiz noktaya dönerek yazıyı noktalayalım. Uzmanlar eko anksiyetenin iklim krizi konusunda harekete geçmek için destekleyici ve harekete geçirici bir adım olabileceğini de belirtiyor. Ancak endişe ve kaygılarınızı kontrol etmekte zorlandığınız herhangi bir durumda doktorunuza danışmanız gerektiğini hatırlatalım. Eko kaygısı olan pek çok kişi profesyonel yardıma ihtiyaç duyabiliyor. Kişisel mental sağlığımızı koruduktan sonra gezegen ve diğer canlılar için harekete geçmenin çok daha kolay ve işe yarar olacağını da hatırlamakta fayda var.