Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Dünyanın dört bir yanında iklim değişikliğinin ön cephesinde yer alsalar da kadınlar, söz konusu karar almak olduğunda hâlâ yeterince temsil görmüyor. Vogue, gezegenimizin karşı karşıya kaldığı krizle baş ederken toplumsal cinsiyet eşitliğine değinmenin neden vazgeçilmez olduğunu inceliyor.
Fotoğraf: Mike Abraham
Dünyanın dört bir yanında iklim değişikliğinin ön cephesinde yer alsalar da kadınlar, söz konusu karar almak olduğunda hâlâ yeterince temsil görmüyor. Vogue, gezegenimizin karşı karşıya kaldığı krizle baş ederken toplumsal cinsiyet eşitliğine değinmenin neden vazgeçilmez olduğunu inceliyor.
“Ataerki = iklim aciliyeti” yazıyordu Paris Moda Haftası boyunca Dior podyumunun üzerine asılmış neon bir tabelada; söz konusu mesaj, gezegenimizin karşı karşıya kaldığı krizde erkeklere hizmet eden güç yapılanmalarımızın ne kadar suçlu olduğuna dair bazı soru işaretleri yarattı.
Denklem bu kadar basit olmayabilir, fakat şüphesiz ki iklim değişikliğinin en şiddetli darbesini sıklıkla kadınların göğüslediği anlamına geliyor. “Toplumdaki mevcut eşitsizlikler [iklim değişikliğinin] etkileriyle daha da katlanıyor” diyor Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi cinsiyet işleri memuru Fleur Newman, Vogue’a.
İklim değişikliğinin kadınlar üzerindeki etkisi bağlama göre değişirken dünyanın dört bir yanında görülen ortak meseleler de yok değil. Dünya Doğayı Koruma Birliği’ne (IUCN) göre kadınlar, gıda, su ve yakıt anlamında sıklıkla daha sorumlular; yani bu kaynakların kıtlığının kadınlar üzerinde gözle görülür bir etkisi var.
“Kuraklık varsa, içmek ve yemek pişirmek için kilometrelerce yol yürümek zorunda kalanlar kadınlar oluyor.” diyor Doğu Anglia Üniversitesi toplumsal cinsiyet ve gelişim hocası Nitya Rao; kendisi iklim değişikliğinin Asya ve Afrika’daki kadınların üzerindeki etkisini incelemiş. “Kırsal çiftçi toplumlarda iklim değişikliğinin ekinler üzerindeki etkisini erkeklerin başka iş bulabilmek için kasabalara veya denizaşırı yerlere göç etmesi ve kadınların daha büyük sorumluluklarla geride kalması şeklinde görüyoruz.”
Bu esnada, Dünya Doğayı Koruma Birliği’nin yakın zamanda gerçekleştirdiği bir araştırma, topluluklar ve haneler içerisindeki mevcut güç dengesizlikleri sınırlı kaynaklarla daha da hassaslaşırken, iklim değişikliğinin dünyanın dört bir yanında kadına karşı şiddette artışa neden olduğunu gösterdi. İnsan kaçakçılığı ve kadınların cinsel anlamda sömürülmesi de -insan kaçakçıları zor durumdaki toplulukları hedef aldığından- bir iklim felaketinin ardından yükselişe geçiyor; 2013 yılında Haiyan tayfununun ardından kaçakçılık sayılarının üç katına çıkması gibi.
Çocuk yaşta evlilikteki artan oranlar da iklimsel felaketlerle ilintili; zira Bangladeş, Etiyopya ve Güney Sudan gibi ülkelerde aileler üzerindeki yükü azaltmak adına genç kızlar evlendiriliyor. Pasifik bölgesinde toplumsal cinsiyet bazlı yüksek şiddet oranı ciddi bir endişe arz ediyor; 2011’de Vanuatu’daki iki tropik siklonun ardından bir aile içi şiddet kuruluşu vakalarda yüzde 300 artış bildirdi.
Kadınların sahip olduğu seçenekler de felaketlerin ilk dalgasından etkileniyor. “Güvende olabilmek için nereye gideceğine karar verirken bir acil durum merkezinde güvende olacağını nereden biliyorsun?” diye soruyor Fiji’deki bir lezbiyen, biseksüel ve transseksüel kadınlar kolektifi olan Diverse Voices and Action for Equality’nin (DIVA) kurucu ortağı Noelene Nabulivou.
Fotoğraf: Mike Abraham
İklim değişikliğinin ön cephesinde yer alan kadınlar çevresel felaketlerin giderek büyüyen tehdidiyle baş etmek için çeşitli stratejiler geliştirmek durumunda bırakılıyor; birbirlerine yardım edebilecekleri kadın ağları kurmak bunlardan yalnızca biri. “Doğu Afrika’da kadınlar diğer kadınlarla haneler kuruyor” diyor Rao. “İkinci bir strateji de kolektifler [kurmak]; bunlar tasarruf, iş paylaşma veya çocuk bakımı grupları olabilir."
Fiji’de hanenin geçiminden sorumlu kadınlar, tropikal bir siklon vurduğunda genellikle sahaya çıkan ilk isimler olarak kendi toplulukları içinde bilgi ve kaynak paylaşıyorlar. “[2016’da] Winston Siklonu’ndan birkaç saat sonraydı, ağlarımızla çalışmalara başlamıştık,” diyor Nabulivou. “Dünyanın her yerinde gördüğümüz ilginç şeylerden biri de bu: kadınlar bir şekilde baş ediyor.”
Küresel bir ölçekte, ön cephedeki kadınların verdiği yanıt 2015’te kurulan ve 200’den fazla kuruluşu barındıran bir ağ olan Kadınların Küresel İklim Adaleti Çağrısı gibi kampanya gruplarına kapı açtı. “Feministler ve kadın hakları kuruluşları uzun yıllardır bu alanda çalışıyor” diyor kampanyanın koordinasyon komitesindeki kuruluşlar arasında yer alan Kadın Çevre ve Kalkınma Örgütü (WEDO) direktörü Bridget Burns. “Daha kapsamlı bir feminist incelemeyi ana akım ve kamusal alana çıkarabilme gayesiyle, kolektif bir şekilde katıldığımız daha güçlü bir seferberlik hareketi kurmak istedik.”
İklim değişikliğinin dünyanın dört bir yanındaki kadınlar açısından ne kadar büyük zorluklara sebep olduğu düşünülürse, onlara kulak verilmesi de bir o kadar gerekli görünüyor. 2019 tarihli bir BM raporu iklim konularında alınan kararlarda kadınların hâlâ yeterince temsil edilmediğini ve bu sorunun yerel topluluklarda çok daha yaygın olduğunu gösterdi. “Sıklıkla görüyoruz ki kadınlar gerekli birikime sahip olsalar da karar alma odalarına alınmıyor.” diyor Nabulivou.
Yeni inovasyonlar üretenler de dahil olmak üzere, iklim değişikliğiyle mücadele etmeye çalışan kadınlara yatırım yapmak da büyük önem taşıyor. “Ön cephede çözümler sunan kadın aktivistlerimiz var.” diyor Burns. “Herkes iklim krizini çözecek sihirli değneği arıyor ama asıl çözüm çeşitliliğe gerektiği ölçüde yatırım yapmak.”
Nihayetinde, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine daha genel bir perspektiften yaklaşmak iklim değişikliğinden en çok etkilenen kadınlara yardımcı olmakla kalmayacak, aynı zamanda çözümün bir parçası olmalarını da sağlayacak. “Dünya çapında her alanda toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama ve kadınları yetkilendirme hareketini hızlandırabilirsek politika ve aksiyonlar daha etkili olacak; bu da ülkelerin gayretlerinde daha hırslı olmasını sağlayacaktır.” diyor Newman.