Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
İnsan uygarlığı 2050’ye gelindiğinde yeryüzünden silinmiş olacak mı? Vogue en “kıyametçi” iklim krizi manşetlerinden birkaçını mercek altına alarak gerçekleri bulmak ve atılması gereken adımları öğrenmek için uzmanlarla konuştu.
Fotoğraf: Seppfriedhuber
İnsan uygarlığı 2050’ye gelindiğinde yeryüzünden silinmiş olacak mı? Vogue en “kıyametçi” iklim krizi manşetlerinden birkaçını mercek altına alarak gerçekleri bulmak ve atılması gereken adımları öğrenmek için uzmanlarla konuştu.
İklim krizi çağımızın en endişe verici varoluşsal tehditlerinden biri. Mevcut bilgi miktarını düşününce bu konuda güncel kalmak zorlaşabiliyor.
Bu sonbahar, küresel ısınmanın kapsamını ve etkisini genel hatlarıyla anlatan Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) raporunun birinci yılı doluyor. Söz konusu rapor bir dizi korkutucu küresel haber manşetine yol açtı; The Guardian’dan bir örnek vermek gerekirse: “İklim değişikliği felaketini sınırlamak için 12 senemiz var.”
Peki, bu felaket tahminleri gerçekte ne kadar isabetli? Uzmanlar günümüzde iklim değişikliği haberciliğine sirayet eden heyecan döngüsü'nü eleştiriyor. Medyanın ve çevre savunucularının sunduğu sözde aksi kanıtlanamaz gerçeklerin çoğu hakikatmiş gibi, durumun nüans ve detaylarını kavramadan paylaşılıyor.
Ancak önemli bir konuda yaygın bir uzlaşma söz konusu; feci neticelerin önüne geçebilmek için küresel ısınmanın sanayi öncesi 1,5 santigrat derecede tutulması şart. Bu seviyede bir ısınma herhangi bir şekilde güvenli olmasa da ortalama 2 santigrat derece ya da daha fazla ısınmasından çok daha iyi.
2015 Paris Anlaşması kapsamında 195 ülke, ısınmayı 2 santigrat derecenin çok altında tutmak için ve sıcaklık artışını 1,5 santigrat dereceyle sınırlama çabasıyla, 2030 yılına dek sera gazı salınımını azaltma vaadinde bulundu. Ancak Başkan Trump, dünyanın en büyük ikinci sera gazı üreticisi ABD’yi 2017 yılında anlaşmadan çekerek belirtilen hedeflere ulaşılmasını oldukça güçleştirdi. Birleşmiş Milletler’in 2017 yılında yayınladığı bir rapora göre, tüm ülkeler kendi hedeflerine ulaşsalar bile bu durum 2100 yılında 3,2 santigrat derecelik bir artışa sebep olacak; yani mevcut hedefler yeterli olmaya yakın bile değil.
Vogue en endişe verici manşetlerden dördü hakkındaki gerçekleri öğrenmek üzere 2018 IPCC raporunun ortak yazarlarından Dr. Debra Roberts, Plymouth Deniz Laboratuvarında çalışan bilim insanı Dr. Nicola Beaumont ve UCLA İklim Bilimi Merkezi Müdür Yardımcısı Katharine Reich ile görüştü.
“Gezegenin feci bir iklim değişikliği görmemek için 2030’a kadar vakti var”
Haber: Ekim 2018’de yayımlanan bir CNN makalesine göre “Dünyanın dört bir yanındaki hükümetler felaket seviyelerinde küresel bir ısınmayı önlemek için ‘toplumun her alanında hızlı, kapsamlı ve örneğine rastlanmamış değişimlere önayak olmalı.’”
Bilim: 2018 IPCC raporuna göre ısınmanın 1,5 santigrat derecede kalabilmesi için 2030’a dek (2010’daki seviyelere kıyasla) %45 düşmesi gerekiyor. Bu hedefe ulaşılsa bile küresel ısınmanın bazı etkileri, örneğin ekosistemlerin ve Grönland buz örtüsünün kaybolması gibi, uzun vadeli veya geri döndürülemez olabilir.
Ancak Roberts’a göre 2030’u bir kritik eşik olarak görmemeliyiz. “Her şeyin [2030’a gelindiğinde] mahvolacağı fikri en basit hâliyle hatalı.” diyor Vogue’a. “Küresel ısınmayı 1,5 santigrat derecede tutabilmek için alınması gereken aksiyona dair bir ibare sadece.”
Mevcut durum:En son verilere göre Paris Anlaşması’nı imzalayan çoğu ülke 2030’a dek tekil hedefini yakalayabilecek durumda değil.
“Önemli bir iklim raporu 2040 kadar erken bir tarihte yüksek kriz riski öngörüyor”
Haber: Yine Ekim 2018’de New York Times’da yayımlanan bir makaleye göre, IPCC raporu “giderek kötüleşen gıda kıtlıkları ve kontrol edilemeyen yangınlarla dolu ve mercan resiflerinin 2040’a gelindiğinde kitleler hâlinde öleceği bir dünya tasvir ediyor; küresel nüfusun çoğunluğunun göreceği bir zaman aralığı.”
Bilim: IPCC raporuna göre, mevcut ısınma oranı devam ederse 2040’a gelindiğinde ortalama sıcaklıklar sanayi öncesi seviyelerin 1,5 santigrat derece üzerine çıkacak; Robert’a göre bu durum aşırı olayların sıklığının artmasına neden olacak. Buna sel, sıcaklık dalgası, kuraklık ve kontrol edilemeyen yangınlar da dahil.
Ancak 2040’ın bir son tarih olmadığını da vurgulayarak bazı ülkelerin (bilhassa bazı küçük adaların) bu öngörülen sıcaklık artışından çok daha ağır etkileneceğini açıklıyor.
Mevcut durum: Geçtiğimiz yılın IPCC raporunun ardından dünya hükûmetlerine daha acil bir eylem planı uygulama çağrısında bulunuldu. Dünya Doğayı Koruma Vakfı, mevcut 2050 hedefinden ziyade 2040’a dek net sıfır karbon salınımına ulaşması için dünyanın en büyük üçüncü sera gazı üreticisi Avrupa Birliği’ni sıkıştırıyor.
“Yeni bir uyarıya göre balık türleri 2048’e dek bitebilir”
Haber: Aralık 2017 tarihli bir Huffington Post makalesine göre, Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın bir uyarısına göre “dünya mevcut hızda balıkçılığa devam ederse 2048’e gelindiğinde yiyecek balık kalmayacak.”
Bilim: Deniz çeşitliliği hakkında 2006 tarihli bir araştırmaya göre, aşırı avcılık aynı oranda devam ederse dünyanın balık kaynakları 2048’de sona erecek. Söz konusu araştırma, okyanuslarımızın 30 yıl içerisinde öleceği gibi bir dizi korkutucu iddialara yol açsa da bu öngörü yalnızca yediğimiz balıkları kapsıyor. “Yalnızca büyük ölçekli balık yataklarına baktık” diye açıklıyor araştırmanın ortak yazarlarından Beaumont.
Araştırmanın yayımlanmasından bu yana önemli çevresel değişimler görülse de 2048 öngörüsüne dair -daha iyi ya da kötü- yeni bir değerlendirme olmadı. “O tarihten bu yana balık yataklarında daha katı bir yönetim var” diyor Beaumont. Ancak okyanus sıcaklıklarında, okyanus asitlenmesinde ve denizlerimizdeki plastiklerde bir artış görülüyor ki bunlar da neticeye etki eden ek faktörler.
Mevcut durum: Birleşmiş Milletler, sürdürülebilir kalkınma hedefleri kapsamında okyanuslarımızı koruyabilmek için önemli hedefler belirledi. 2020’ye dek kıyı ve deniz alanlarının en az %10’unun korunması ve 2025’e dek deniz kirliliğini önemli ölçüde azaltmak bu hedefler arasında yer alıyor. Beaumont’a göre burada bireylere de iş düşüyor; tek kullanımlık plastikten kaçınabilir ve deniz ürünleri tüketimimizin sürdürülebilir olmasını sağlayabiliriz.
“İnsan uygarlığının 2050’ye dek sona erme ihtimali oldukça yüksek”
Haber: Haziran 2019’da The Independent’te yayımlanan bir makale endişe verici yeni bir rapora göre “İnsan uygarlığının son 30 yılına girmiş olabileceğini” yazdı.
Bilim: Mayıs ayında Avustralyalı düşünce enstitüsü Breakthrough National Centre for Climate Restoration’ın yayımladığı rapor 2050 için bir en kötü senaryo hazırladı ve insan uygarlığının sona erme ihtimalinin çok yüksek olduğunu öngördü.
Ancak raporun yazarları bu senaryonun ne kadar olası olduğunu belirtmedi. “Bu raporun bilimsel bir ürün olmadığını anlamak önemli.” diyor Reich. “Yazarlar, olabilecek şeylere dair belirli varsayımlarda bulunan bir gelecek senaryosu sunuyor; olacak şeylerin bir tahmini değil bu.” diye ekliyor.
Rapordaki sayılar diğer çoğu öngörüden çok daha ekstrem olsa da önümüzdeki yüzyıl içerisinde bu senaryoyu yaşayabileceğimizi ima eden araştırmalar da mevcut. Örneğin, 2050 senaryosu 3 santigrat derecelik bir küresel ısınma artışını temel alıyor; IPCC’ye göre hemen acil eyleme geçilmezse 2100’e gelindiğinde bu durum gerçek olabilir. Rapor ayrıca 1 milyar insanın iklim değişikliği sebebiyle yerinden edileceği bir dünya tasvir ediyor; mevcut hesaplamalar bu sayının 25 milyon ile 1 milyar arasında olmasını öngörüyor.
Mevcut durum: Birleşmiş Milletler 2050’ye dek net sıfır salınım hedefine bağlı kalmaları için ülkelere çağrıda bulunuyor. IPCC’ye göre ısınmayı 2 santigrat derecede tutabilmek için 2070’e dek net sıfır salınımına ulaşılmalı.