Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’müzü, kadının gücünü beyaz perdeye taşıyan bu 8 yapımla kutluyoruz.
Cléo from 5 to 7 – Yön. Agnès Varda (1961)
Fransız sinemasında Yeni Dalga akımının büyükannesi olarak kabul edilen kadın yönetmen Agnès Varda imzalı 1961 yapımı Cléo from 5 to 7, varoluşsal krizin ortasındaki Cléo’nun hikayesine odaklanıyor.
Agnes Varda’nın yazıp yönettiği Cléo from 5 to 7’ın başrolünde filmin baş karakteri Cléo’ya hayat veren, kariyerinin ilerleyen dönemlerinde bile filmle özdeşleşecek Fransız aktris Corinne Marchand’ı izliyoruz. Bir gün Cléo gittiği falcıda kendine tarot falı baktırır ve falcı onun kanser olup öleceğini söyler. Bunu duyunca yıkılan Cléo, daha sonra biyopsi sonucunu öğrenmek için doktoruna danışır. Ölüm kalım savaşının eşiğinde bir de hassas dönem geçiren Cléo, yetmezmiş gibi yakın arkadaşlarının da kendinden uzaklaştığını hisseder. Ancak kısa bir süre önce tanıştığı bir asker, Cléo’ya samimiyetle yaklaşan tek figür olur.
Genç bir kadının varoluşsal krizine odaklanan ve 1962 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülüne aday gösterilen Agnès Varda imzalı Cléo from 5 to 7, bu özel günde sizi empatiyle karşılayabilir.
Thelma and Louise – Yön. Ridley Scott (1991)
Callie Khouri’nin yazıp Ridley Scott’ın yönettiği ve başrolleri Geena Davis ile Susan Sarandon’ın paylaştığı 1991 yapımı Thelma & Louise, sıkıcı hayatlarından sıyrılıp beraber bir macera yaşamayı göze alan iki kadının hikayesini konu alıyor.
Eşiyle mutsuz bir ilişki sürdüren Thelma ve tekdüze hayatından hiç memnun olmayarak garsonluk yapan Louise, hafta sonu beraber tatile çıkmaya karar verir. Binbir türlü polisiye zorlukla mücadele ederken çıktıkları uzun yolun aslında onları özlerine dönmeye götüren yol olduğunu kavrayan Thelma ve Louise’in hikayesi, kadının en yakın dostunun kadın olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
1992’de “En İyi Senaryo” dalında Oscar elde eden Ridley Scott yapımı Thelma & Louise’in başrollerini paylaşan Geena Davis ve Susan Sarandon’ın da aynı anda “En İyi Kadın Oyuncu” dalında aday gösterildiğini göz önünde bulundurursak, Thelma & Louise bu özel günde fırsatını bulup zaman ayırmanıza değer.
Frida – Yön. Julie Taymor (2002)
Julie Taymor’ın yönetmenliğini üstlendiği ve Salma Hayek’in efsanevi feminist sanatçı Frida Kahlo’ya hayat verdiğini izlediğimiz 2002 yapımı biyopik türündeki Frida, adından da anlaşılabileceği üzere Frida Kahlo’nun dramatik başarı öyküsünü odağına alıyor.
2003 yılında 6 dalda Oscar adaylığı elde edip “En İyi Makyaj” ve “En İyi Orijinal Müzik” dallarında ödül kazanan Frida, kült bir figür haline gelen otoportre sanatçısının eksantrik kişiliğine dair derin bir bakış açısı sunarak yaşamın ona sunduğu zorlu koşulları başarılarını ortaya koyarak atlatan önemli bir kadın figürün hikayesini beyaz perdeye taşıyarak bütün kadınlara ilham oluyor.
Eat, Pray, Love – Yön. Ryan Murphy (2010)
Yazar Elizabeth Gilbert’ın 2006’da yayımlanan aynı adlı romanından uyarlanan ve başrolünde Julia Roberts, Javier Bardem ve James Franco’yu izlediğimiz 2010 yapımı Eat, Pray, Love’ı bilmeyeniniz belki de yoktur. Hayatının kırılma noktasında, depresyonla mücadele eden Liz, karmaşık bir sürecin ardından eşinden boşanır ve bununla da kalmaz, kariyerine de ara vererek hayatın amacını yeniden sorgulamaya başlar. Dostlarının desteğini esirgemediği Liz, kendini yeniden bulmak için çıktığı arayış yolculuğunda kendine üç durak belirler: İtalya, Hindistan ve Endonezya.
New York’taki hayatında dibe vuran Liz, kendine belirlediği bu üç durakta hayatın güzelliklerini ve anlamını yeniden keşfeder. Ryan Murphy imzalı 2010 yapımı Eat, Pray, Love, her kadının hayatının belirli bir döneminde yaşamasının kaçınılmaz olduğu yaşamın özünü sorgulama sürecinde sıfırdan başlamanın mümkün olduğunu gözler önüne sererek, bu anlamlı günde hepimize ilham oluyor.
Suffragette – Yön. Sarah Gavron (2015)
Kadının gücünü kutlayan yapımları listelerken, kadınların demokratik sistemde oy hakkını elde etme mücadelesinin epik hikayesini konu alan Suffragette’e yer vermemek olmaz.
Sarah Gavron’ın yönetmen koltuğunda oturduğu, başrollerinde Carey Mulligan, Helena Bonham Carter ve Meryl Streep’i izlediğimiz 2015 yapımı Suffragette, 20. yüzyılın başlarında İngiltere ve ABD’deki “süfrajet” olarak nitelendirilen radikal kadın hakları savunucusu grupların seçme ve seçilme hakkını elde etmek için verdikleri mücadelenin hikayesini konu alıyor.
Küçük yaşlardan itibaren çamaşırcılık yapan Maud, kendini süfrajet hareketinin içinde bulur ve kadınların oy hakkı elde etmesi için mücadele vermeye başlar. İçinde bulunduğu ataerkil düzenden mütevellit ne ailesi ne de eşi Maud’un mücadelesinden memnun değildir. Maud’un bu yolculuktaki en büyük destekçileri yine kendi gibi gözü kara, öncü kadın figürleri olacaktır.
Hidden Figures – Yön. Theodore Melfi (2016)
Theodore Melfi’nin yönetmen koltuğunda oturduğu; başrolleri Taraji P. Henson, Octavia Spencer ve Janelle Monae’nin paylaştığı Hidden Figures, seksizmin ve ırklar arası ayrımcılığın had safhada olduğu 1960’ların Amerika’sının karanlık döneminde, kadının gücünü kanıtlamaya yemin etmiş üç kadın mühendisin NASA’ya uzanan başarı hikayesini sinema severlerle buluşturuyor.
Yaşanmış bir hikâyeden ilham alan Hidden Figures, Soğuk Savaş döneminde doğu ve batı bloğunun arasındaki uzay yarışında önemli hesapların yapılmasında kilit rolleri üstelenen üç siyahi kadının, dönemin mevcut şartlarından mütevellit yüzleştikleri zorluklara rağmen isimlerini NASA arşivlerine kazımayı başarmalarının ilham verici öyküsünü konu alıyor. Müziklerini Pharrell Williams’ın yaptığı ve 3 Oscar adaylığı elde eden 2016 yapımı Hidden Figures, 8 Mart günü izleme listenizde yer almayı hak ediyor.
Battle of Sexes – Yön. Valerie Faris, Jonathan Dayton (2017)
Yönetmen koltuğunu Valerie Faris ve Jonathan Dayton’ın paylaştığı, başrollerinde Emma Stone ve Steve Carell’ı izlediğimiz 2017 yapımı Battle of Sexes’in konusu kadın sporcu Billie Jean King ve erkek sporcu Bobby Riggs’in 1973’teki tenis karşılaşmasının hikayesinden ilham alıyor. O dönemde ülke çapında milyonlarca kişiyi ekrana kilitleyen ikonik maçın kahramanlarının kortta verdiği mücadelenin devrim niteliğindeki etkisi Emma Stone ve Steve Carell’ın performanslarıyla beyaz perdeye taşınıyor.
Bir kadın ve erkek sporcunun aynı kortta birbirleriyle karşılaşmasının ardından spor müsabakalarındaki pek çok klişe sorgulanmaya başlar. Bunlara sporcuların eşit ücreti hak etmesi ve cinsiyetler arasındaki oyun alanının eşitlenmesi gerektiğine dair sorgulamalar da dahildir. Yüzyıllardır süregelen cinsiyet eşitsizliğinin ve cinsiyet rollerine dair yerleşen kalıpları basit bir mücadeleyle yerle bir eden ikonik maçın öyküsüne odaklanan Battle of Sexes’in 75. Altın Küre Ödülleri’nde Emma Stone’a “Bir Komedi veya Müzikal Dalındaki En İyi Kadın Oyuncu” dalında adaylık kazandırırken; Steve Carell’a “Bir Komedi veya Müzikal Dalındaki En İyi Erkek Oyuncu” adaylığını kazandırdığı göz önünde bulundurulursa, bu özel yapıma bu özel günde bir şansa vermeye mutlaka değer.
Priscilla – Yön. Sofia Coppola (2023)
Olayları kadın figürlerin perspektifine indirgeyerek aktarmayı kendine görev edinmesiyle tanıdığımız yönetmen Sofia Coppola’nın en sonuncu eseri 2023 yapımı Priscilla, efsanevi rock&roll yıldızı Elvis Presley’nin eşi Priscilla Presley’nin hikayesini odağına alıyor.
Şöhreti dünya çapına yayılan Elvis, kariyerinin en parlak döneminde, 1958 yılında Amerikan ordusundaki görevi sırasında henüz 14 yaşındaki Priscilla Beaulieu ile tanışır. Aralarındaki yaş farkından dolayı ailelerin pek hoş karşılamadığı ilişki, şöhrete ve çiftin maruz kaldığı eleştirilere rağmen devam eder. Elvis hayranlarının ve pop kültürünün sıkı takipçilerinin olaylarına oldukça hakim olduğu aşk hikayesi bu kez Sofia Coppola’nın dokunuşlarıyla zorlu ilişkinin kadın tarafı olan Priscilla Presley’nin duygularını merkeze alarak beyaz perdeye aktarılıyor. Şöhret sarhoşu Elvis’in, Priscilla’nın duygusal ihtiyaçlarını göz ardı etmesi ve hayatının aşkı olarak nitelendirdiği kadını zaman zaman yalnızlıkla baş başa bırakmasının dolambaçlı öyküsü filmin başrollerini paylaşan Jacob Elordi ve Cailee Spaeny aracılığıyla seyirciyle buluşturuluyor.
Cailee Spaeny’ye “En İyi Kadın Oyuncu” dalında Altın Küre kazandıran Priscilla, bu özel günde izleme listenizde yer almayı hak ediyor.