Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Sanatçı Vardal Caniş'in Mamut Art Project'in 11. edisyonu için ürettiği “olmadığımız masa” seçkisi, dün gecenin hikayesini anlatan ve bakana hemen “tanıdık” gelecek sofralardan meydana geliyordu. Caniş'le, onu eserleriyle kayıt tutmaya iten faktörlerden şu sıralar hazırlanmakta olduğu sergilere kadar merak ettiklerimizi konuştuk.
Kendini ressam olarak mı tanımlıyorsun yoksa multidisipliner sanatçı mı? Neden?
Kendimi “multidisipliner” diye uzatmadan sanatçı olarak tanımlıyorum. Sadece resim yapmıyorum çünkü. Fanzin çıkardım arabesk isminde, sanatçı kitapları ile ilgilendim, pandemide çevrimiçi bir yayın olarak cumartesi ertesi'ni yaptık. Tiyatrolarla çalıştım. Mahkeme çizerliği yaptım, derneklerle çalıştım. Bunu sık sık tekrarlıyorum, ben akademide resim okuduktan sonra resim yaparak para kazandım ama ressamlık yapmadım. İş için illüstrasyonlar, çizimler yaptımsa da sergi açmak için resim yapmak bana çok cesurca geliyordu. O cesarete sahip olmak için söylecek sözü, bir meselesi olan resimler yapmam gerekiyordu, zaman içinde bunu buldum.
Seni bellek üzerine çalışmaya iten faktörleri merak ediyorum, kayıt tutmak, buluntu nesneler senin için ne ifade ediyor?
12 yaşımdan beri günlük tutuyorum. Bu, düzenli yapmaya devam ettiğim nadir şeylerden biriydi. Kayıt tutmayı sevdiğim için mi günlük tutma alışkanlığım var, yoksa alışkanlık haline getirmiş olmam mı beni dönüştürdü kestiremiyorum. Benim için bir değer oluşturmaya başladı zaman içinde geçmişimin kaydını tutmak. Ailemle de keyifli sohbetlerimizin temel konusudur onların kendi geçmişleri. Annem ve babam eski solculardandır, onların hapishane anıları, babaannemden dinlediğim kendi göç hikayeleri, yaşadıkları tüm berraklığı ile zihnimde. Bunları kaybetmek istemediğim için ses kayıtlarını alıyor ve videolarını çekiyorum. Annem toplumsal değerlerin, deneyimin kadimliğine inanan biridir. 5-10 yıldır Türk Edebiyatı eserleri okumaya başladı mesela ve o kadar hayıflanıyor ki kendi edebiyatımızdan neden bu kadar uzak durdu diye. Duyarlı insanlarla büyüdüm. Bir arkadaşım kütüphanesinden bir kitap çıkarıp beni ilk defa Reşad Ekrem Koçu ve İstanbul Ansiklopedisi ile tanıştırdığında sene 2014'tü ve ben “annem seni çok sevecek” diyerek ağlamıştım. Reşad Ekrem Koçu'nun ne kadar kıymetli biri olduğuna dair zaman içinde farklı perspektiflerden kavrayışlar geliştirdim. Ama ilk karşılaşmamda içimde hissettiğim o hüzünlü sevinç herhalde mizaçla ilgili. Varoluşumuzdan beri taşıdığımız o öz beni böyle tercihler yapmaya itiyor. Kader de böyle bir şey herhalde.
Kelimeler işlerinde hep bu kadar baskın mıydı? Bir işi, görseli ve metniyle mi tasarlıyorsun kafanda yoksa biri birinden önce mi geliyor?
Baskındı galiba. Bir bilinçle tasarlayıp yapmadığım, sonrasında da geri dönüp neyi niçin yaptığımı düşünmeye yeni başladığım için ben de yakın zamandan beri soruyorum bunu kendime. Yazı ile ilişkim hep iyiydi. Hani resmin üzerinde bir yazı olmasa bile, resme bir dizeye benzer isimler verirken bulurum kendimi. Resimleri metinleriyle eş zamanlı tasarlıyorum galiba, bir kelime, bir tema oluyor, resmi yaparken cümleler de resimle birlikte şekilleniveriyor.
Vardal Caniş, pınar ile kahvaltı zamanı, 2024 karton üstüne akrilik, 11x8cm.
Büyükada’da yaşam nasıl gidiyor, İstanbul’la nasıl bir ilişki yaşadığını düşünüyorsun? Pek çok ev değiştirdiğini okudum çok kısa sürelerde.
Büyükada çok güzel benim için. Adada üçüncü yılımı devirdim. Köksüz hissediyordum kendimi. Nerede değilsem orada mutlu olacakmışım gibi geliyordu. 10-11 yılda 19 kere taşındım. Pandemi ve 30. yaşım ile birlikte değişti bu yörüklük hali. Adada yerleşik hayata geçmeyi seçmek de bu anlamda biraz esprili geliyor bana. İstanbul’a yakın ve uzak olmanın benim kontrolümde olmasını seviyorum. İzole olmak olarak algılanabiliyor ada yaşamı, bir açıdan da öyle. Uzaklaşma hissinin içinde fiziksel bir mesafe de barındırması Beni rahat hissettiriyor. Çalışma motivasyonumu koruyabilmek için bilinçli olarak tercih ettiğim bir şey. İstanbul'a gezmeye gitmeyi, turist gibi gezmeyi ama turist kalmamış olmayı seviyorum. Adaya dönmeyi seviyorum. Yolda geçen 1saat 45 dakikada sadece müzik dinleme, durup düşünme, bir şeylerle faydalı hale getirmek zorunda olmadığım bir yolculuk vaktinin denizde, adaya ve İstanbul'a bakarak geçmesi lüksüne sahip olduğum için minnettarım.
Çalışma rutinini merak ediyorum, sanat üretimlerinde ve proje bazlı üretimlerinde nasıl ilerliyorsun?
İş olarak yaptığım proje bazlı üretimler bir takım talepleri karşılamak üzere -kendi süzgecimden geçirerek- bir teslim tarihine bağlı kalınarak ilerliyor. O dönem yapmak istediğim tarza dair ön araştırma yapıyorum, çünkü ruh halimin içinde rahat ettiği çizim tarzı, elimin rahat ettiği tarz değişebiliyor. Neden bilmiyorum, sıkılıyorum herhalde benzer stillerde çizmekten. Görsel dünyanın ihtiyaçlarına göre nasıl bir şey çizmek istediğime dair referans görseller buluyorum. Çalışmanın ihtiyacına hizmet edecek stilin çizim dünyası kurgulamak için de bol bol zihnimde düşünüyorum. Kendi işlerim için ise kazandığım paranın el verdiği ölçüde kendim için zaman satın alıyor, arzularımı gerçekleştirmek için çalışıyorum. Ama zaman içinde, oluşturduğum dünya bana yapmaktan keyif aldığım, “ben de böyle bir şey yapmak istiyordum” dediğim işleri karşıma çıkarmaya başladı ve inanılmaz mutluyum bundan. Yapmak istediğim bir dünya şey var, telaşla peşlerinde koşmuyorsam da asla vazgeçmiyorum. Her arzu ettiğim işin, içimde kendilerine ait bir zamanda olgunlaşma süreci olduğunu anladım. Yapmak istediğim şeyler kendi şahsi ihtiyaçlarım üzerine ortaya fikir olarak çıkıyor, zaman içinde de bir yaratım sürecine giriyorum. Kimi hızlıca oluveriyor kimi 10 yılı aşkın süredir ortaya çıkmak için doğru anı bekliyor. Ama yapmak istediğim tüm çalışmalar ağır aksak olsa da ilerliyor.
Vardal Caniş, kökü mazide olan ati, 2024, karton üstüne akrilik, 8x8cm.
Mamut Art Project nasıl geçti, burada yer alan “olmadığımız masa” serisi nasıl ortaya çıktı?
Çok heyecanlı ve çok güzel bir süreçti benim için. Arkadaşlarımla “Ben ressammışım, bunu biliyor muydunuz?” şakaları yaptık bol bol. Neyi resmetmek istediğime yeni yeni karar vermiş biri olarak, mesele edindiğim temalar üzerine çalışmak için büyük motivasyon oldu Mamut Art Project. İçten içe bunun bir karşılığı olduğunu biliyordum ama farkındalığım çok arttı. Kafamda dönen, yine de sıkı bir çalışma disiplini ile üzerine eğilemediğim bir şeydi “olmadığımız masa” teması altında resmettiklerim. Serinin ayak sesleri zaten gelmişti, borderless ile yaptığımız editions işbirliğinde, başka dergiler için yaptığım çizimler, hazırladığım afişlerde kendisini hissettiriyordu. Gündelik hayatımda zaten elim oralara gidiyordu. Sonradan fark ettiğim şey ise, olmadığımız masaların fotoğraflarını çekmiş, eskizlerini yapıp durmuş olduğumdu. Bir seri olarak üretime geçirmemiştim. Bulunduğumuz her yeri yuva haline getirdiğimiz masalar kurmak, bir masanın etrafında kendimizi evimizde hissetmek benim ilişkilenme biçimimin temelini oluşturuyor. Öyle gördüm ben de büyürken. Yaptığım her resim kişisel bir anım, bir şeyleri anlatırken iyi hissettiğim, yaşarken mutlu olduğum ya da olmak istediğim yerler. O yerlerden geri kalanların resmi. İzleyicisine satır aralarında saklanmış cümleleri olan bir mektup gibi. “Dün gecenin arkeolojisi” lafını seviyorum resimleri anlatırken.
Şu sıralar neler okuyorsun ve neler dinliyorsun?
Hüsn ü Aşk'ı okuyorum şu an. Ben de annem gibi Türk Edebiyatı'na, bu toprakların tarihini taşıyan eserlere bakıyorum. Suat Derviş, Besim Dellaloğlu, Nurullah Ataç, Bedri Rahmi okuyorum. Dinlediklerimde ise uzun zamandır bir değişiklik yok, bu konuda muhafazakarım biraz. Her daim Sezen Aksu ve arabesk.
Arabesk Fanzin ve cumartesi ertesi’nin nasıl ortaya çıktığını merak ediyorum, biraz bahsedebilir misin? Arabesk Fanzin devam ediyor mu? Instagram hesabında güncel paylaşımlar yapıyorsun.
Arabesk fanzin fikri, Yağız Yılmaz'ın hazırladığı bir fanzin için benden kapak istenmesi üzerine doğdu. Fanzine kapak yaptım ve bayıldım. Liseden beri aşina olduğum bir kültür fanzin dünyası ama bir ilgi alanı olarak derinleşmiş olduğumu söyleyemem. 2014 senesinin sonlarına doğru okuldan bir arkadaşımın arkadaşı olan Reyhan Polat ile hazırlamaya başladık. Öncesinde çok da bir samimiyetimiz yoktu. Fanzinle birlikte yakınlaştık diyebilirim. İkimiz de romantik ilişkilerinde farklı türde problemler yaşıyorduk ve ortak arkadaşımızın bizi sürüklediği saçma sapan bir sorunla uğraşıyorduk. Arabeske aşinalığın fazlasına sahiptik. Birini sevmek için o kişinin varlığına ihtiyaç duymayan ben ve bitirim bir yapıya sahip Reyhan, bir hevesle güncel dertlerimizi üzerimizden silkelemek için giriştik bu işe. Sonucunda yapmış olduğumuz için her zaman büyük mutluluk ve gurur duyduğumuz Arabesk Fanzin çıktı. Arabesk Fanzin'in için Reşat Ekrem Koçu, Nişanyan Sözlük gibi kaynakları kullandık. Kendi öğrenmek istediğimiz şeyler için kendimize alan açtık aslında. Sevdiğimiz insanlara kendimizi sevdirmek için, sevgimizi göstermek istediğimiz için ufak uğraşlar edinerek yarattık. Kendi adıma konuşmam gerekirse benim temel motivasyonlarımdan biri buydu en azından. Neydi bunlar? Yemek tarifi, kuşçuluk, argo sözlüğü, İstanbul'un 7 tepesi, sokakları, dansözler, sokak çeteleri, mezarlıklar ve ölüm ritüelleri, bizim yazdığımız içinde gizli bir çalma listesi barındıran Eyüb'ün hikayesi, okurlarımızın şiirlerine yer verdiğimiz sayfalar.... Boncuktan kuş yapmayı tarif ettiğimiz sayıda paketin içine boncuk alıp koyacak kadar da inceydik.
Cumartesi ertesi de pandeminin kaydını tutmak ve hiçbir şey yapamıyor olmanın çaresizliğini kırmak için başladı. Cansu Baydar ve Ata Sözütok ile ne yapalım, bir şey yapalım diye konuşup, Instagram'da yayınlanacak çevrimiçi bir dergi fikri çıktı. Bir sürü insan da kendini ifade etme ihtiyacı içindeymiş, o dönem dergi için kimden yazı istesek herkes hemen kabul etti ve her şey tıkır tıkır işledi. Pandeminin etkileri azalıp herkes kendi rutinine, yoğunluğuna dönünce bitti. İyi de oldu. Tam olarak o zamanı kaydetmek için ortaya çıkan bir yayındı, pandemi bitince bitti. Onu da kitap haline getirmek istiyoruz aslında ama kendi zamanını ve bütçesel ihtiyaçlarının karşılanabileceği rahatlığı bekliyor şu an.
Vardal Caniş, çay bardağında rakı, rakı bardağında çay, 2024, karton üstüne akrilik, 10x8cm.
Şu sıralar üzerinde çalıştığın neler var, belli olan proje ve sergilerin hakkında bilgi verebilir misin?
Leros adasında bir sergi olacak Haziran ayında. Serginin temasına uygun görsel bir dünya hazırlıyorum, merch olacak bunlar. Kendi çizgi romanım tempomun düşüp biraz kendimle kalabileceğim bir anı bekliyor. Bir sanatçı kitabı projem var, 10 yıllık bir süreç ama inanılmaz değişti, çok acayip bir yere geldi. Umarım eylül ekim gibi bitecek. Hazırlamak istediğim bir harita, yapmak istediğim bir seramik pano projesi var. Babaannemle ilgili orta metraj bir belgesel projem beklemede. Yaşadığım Büyükada'nın köpeklerini çizdiğim ve onları anlattığım ufak bir fanzin çıkarmıştım, şimdi onu biraz daha geliştirmek istiyorum aslında. Çok fazla şey var! Zamanla olacak hepsi inşallah.