Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
İstanbul'da yaşayan sanatçı Chiara de Rocchi, Milano'da aldığı mimarlık eğitimi ve İtalyan-İstanbullu geçmişinin etkisiyle, metal ve ahşap kullanarak benzersiz tasarımlar yaratıyor. Dünyanın birçok yerinde sergilenen eserlerinde, işlevsellik ve estetiğin birleşimini, zıtlıkların uyumunu ve el işçiliğinin önemini vurguluyor. Fonksiyonel tasarımlar ile başlayan sanat yolculuğu, şu anda Maslak'taki atölyesindeki heykel çalışmalarına kadar uzanıyor.
İtalyan kökenleri taşıyan, İstanbul ve Milano’da uzun vakitler geçiren biri olarak, iki kültürün harmonisi tasarım anlayışınızı nasıl şekillendirdi? Bu çok kültürlü deneyim, estetiğinize nasıl yansıyor?
Bu iki şehir arasındaki bağ, tasarımlarımda “denge” arayışıyla kendini gösteriyor. İstanbul’un dokusal ve kültürel zenginliği, Milano’nun modern ve işlevsel tasarım anlayışıyla birleşerek hem duygusal hem de estetik olarak zenginleştirilmiş bir tasarım dili oluşturuyor. Bu, yalnızca fiziksel objelerde değil, bir mekânın veya bir koleksiyonun genel ruhunda da hissedilebiliyor.
Örneğin, bir mobilya tasarlarken, İtalyan zarafetini İstanbul’un el işçiliği detaylarıyla birleştirmeye özen gösteriyorum. Ya da bir mekân yaratırken, İstanbul’un enerjisini Milano’nun sakinleştirici düzeniyle dengeliyorum. Bu, iki kültürün arasındaki estetik diyalog gibi algılanabilir. Bu perspektifin aynı zamanda tasarım yaklaşımımı eşsiz kılan unsurlardan biri olduğunu düşünüyorum.
Sonuç olarak, bu çok kültürlü deneyim, her projeye hem yerel hem de global bir bakış açısıyla yaklaşmamı sağlıyor. Köklerim ve deneyimlerim, beni sınırları aşan bir tasarım anlayışına yönlendiriyor.
Fotoğraf: Fırat Erdem
Eserlerinizi, hayatımızda yer alan ikiliklerden ve kontrastların yarattığı dengeyi gözlemleyerek ürettiğinizi belirtiyorsunuz. Bu yaklaşımı daha detaylı açıklayabilir ve tasarım kararlarınızı nasıl etkilediğini örneklendirebilir misiniz?
Eserlerimdeki ikilik ve kontrast yaklaşımı, yaşamın temel dinamiklerinden ilham alıyor. Doğada, kültürde ve insan yaşamında sürekli bir karşıtlık ve tamamlayıcılık dengesi var: karanlık ve aydınlık, geçmiş ve gelecek, doğallık ve yapaylık gibi. Tasarım süreçlerimde bu karşıtlıkları bir diyalog haline getirmek, eserlerime özgün bir anlatı katıyor.
Metal materyali ile üretim yapıyorsunuz; buna yönelmeye karar verdiğiniz ilk anı hatırlıyor musunuz? Sebebi neydi?
Evet, tabii ki. Bir üniversite projesi vesilesi ile ilk defa metal materyalini kullandım. Dersimizin konusu laboratuvardı. Ve laboratuvardaki bütün makineleri kullanarak bir ürün çıkartmam gerekiyordu. Ben de ahşaptan bir şişe yapıp üzerini demir pullarla kapladım ve sorasında şişenin belli kısımlarını yakarak delikler oluşturdum. Bu proje metal ile üretim yapmanın başlangıcı oldu diyebilirim.
Tasarımlarınızın arkasındaki ilham kaynakları nelerdir? Günlük hayat, seyahatler, sanat... Bu kaynakları tasarım sürecine nasıl entegre ediyorsunuz?
En büyük ilham kaynağım doğa olsa da malzemelerden de ilham alıyorum. Tasarım sürecinde ilhamın belirli bir mekân ya da zamana bağlı olmadığına inanıyorum. Üretim süreçleri de benim için ilham verici oluyor. Aslında her seferinde aynı duygu ve düşüncelerle yola çıkmıyorum diyebilirim. Bazen yolculuğun sonunda bambaşka sonuçlarla karşılaşıyorum. Her bir tasarım benim için bir deneyim ve bu deneyimleri aktarmayı seviyorum. Metal ile bağ kurmak ve onu statik görünümden akışkan bir hale getirmek, her seferinde bana yeni kapılar açıyor.
Fotoğraf: Fırat Erdem
Bir sanatçı olarak atölyenizdeki günlük rutininiz nasıl? Üretim sürecinin getirdiği yoğunlukta, rutininizde atlamamak istediğiniz adımlar nelerdir?
Güne atölyemde başlamaktan büyük keyif alıyorum; kendimi huzurlu ve konforlu hissediyorum. Oradayken sanki bütün dünyadan uzaklaşmış gibi oluyorum. Atölyemde arkadaşlarımı ağırlamayı çok seviyorum. Yeni projeler üzerinde uzun saatler çalışırken dostlarla kısa buluşmalar beni mutlu ediyor. Hatta atölyemde misafir ağırlayabileceğim, birlikte yemek yapabileceğimiz özel bir alanımız bile var.
Tasarımlarınızın ötesinde, eserlerinizin sergilendiği mekanların hikayelerine nasıl katkıda bulunmak istiyorsunuz Eserlerinizin bulunduğu ortamlarda nasıl bir atmosfer yaratmayı, nasıl bir hikâye anlatmayı amaçlıyorsunuz?
Öncelikle, eserlerimi sergileyeceğim mekânın tarihini, mimarisini ve mevcut atmosferini detaylı bir şekilde incelerim. Bu bilgiler ışığında, eserlerimin mekâna nasıl entegre edileceği ve mekânın var olan hikayesine nasıl katkıda bulunacağı üzerine düşünmeyi seviyorum. Eserlerimin mekanla uyumlu olması ve ziyaretçilere mekânın tarihini ve karakterini daha iyi anlamalarını sağlayacak bir deneyim sunması da benim için önemli. Bu süreçte, eserlerimin yerleştirilmesinden ışıklandırmasına kadar pek çok detayı dikkatle planlamaya dikkat ediyorum
Fotoğraf: Fırat Erdem
Ortaya çıkan iş kadar, onun üretim sürecinin de bir sanat pratiği olduğunu düşünüyor musunuz? Özellikle işlerinizde zanaat kısmı ne kadar bir zaman alıyor?
Elbette, sanatın üretim sürecini de bir sanat pratiği olarak değerlendiriyorum. Özellikle zanaat kısmına gelince, bu sürenin oldukça değişken olduğunu söyleyebilirim. Hiçbir işin tam olarak kaç hafta veya ay süreceğini önceden belirlemek mümkün değil. Eserin boyutu ve detay düzeyine göre değişkenlik gösterir. Ayrıca, genel bir prensip olarak aynı eserin ikincisini üretmekten kaçınıyorum, bu da her bir eserin benzersiz ve tekrar edilemez olmasını sağlıyor.
Mimarlık eğitiminizin, şu anki sanatsal üretiminize yaklaşımınıza nasıl bir katkısı olduğunu düşünüyorsunuz? Bu iki disiplin arasındaki sinerjiyi nasıl tanımlarsınız ve mimarlığın size kattığı farklı bakış açıları nelerdir?
Mimarlık eğitimimin, sanatsal üretimime önemli katkılarda bulunduğuna inanıyorum, özellikle mekân algısı ve üç boyutlu düşünme yeteneği ile ilgili konularda. Bu yaklaşım,eserlerimin mekanla etkileşimini ve izleyici üzerindeki etkisini derinden etkiliyor. Mimarlık formasyonu detaylara dikkat etme, malzeme bilgisi ve yapısal düşünme gibi beceriler de getiriyor. Eserlerin hem yapısal olarak sağlam hem de görsel açıdan etkileyici olması bu beceriyle geliyor.