Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Fotoğrafçı Erik Johansson İstanbul’daki ilk sergisinde gerçek ile illüzyon, bilinç ile rüya arasındaki eşiklerde dolaşan bir deneyim sunacak.
Gerçek ile hayalin sınırında duran bir fotoğraf evreni düşünün: Baktığınızda imkansız görünen ama gözünüze inandırıcı gelen sahneler... Prag’da yaşayan İsveçli fotoğrafçı ve görsel sanatçı Erik Johansson, tam da bu ikilemin ustası. Anları değil fikirleri yakalamayı tercih ediyor. Kimi zaman devasa sahneler kurarak, kimi zaman en küçük ayrıntıyı titizlikle işleyerek sanatseverleri gerçeğin evrildiği ama asla tümüyle kaybolmadığı dünyalara çağırıyor. Onun için fotoğraf, zamana tanıklık etmekten çok bir soruya yanıt arama süreci: “İmkansızı nasıl fotoğraflayabilirim?” 27 Eylül-12 Ekim’de sekizincisi gerçekleşecek 212 Photography Istanbul kapsamında açılacak Between the Shadows başlıklı sergi, Johansson’un cevaplarını ve görsel anlatım dilini ilk kez metropole taşıyacak.
“Yaratıcı sürecin ilk adımı benim için hâlâ çizimlerdir” diyor sanatçı, Vogue Türkiye’ye verdiği röportajda. “Yaklaşık 25 yıl önce ilk dijital fotoğraf makinemi edindiğimde, yalnızca fotoğraf çekmek bana yetersiz geldi. Onun yerine, fotoğrafa hayal gücümden bir şeyler katmak istedim. Fotoğraf manipülasyonunu da bu sayede keşfettim.” Sürrealist fotoğrafçılık onun için, gerçeği değiştirip bükerek yeni sorular sorduran bir ifade biçimi. Her ne kadar imkansız sahneler yaratmaya çalıştığını belirtse de gerçekçilik ve yarattığı görüntünün izleyiciyle bağ kurması onun için her zaman önemli. Zamanla eserleri daha geniş kitlelere ulaştıkça, görsel dili de tanınır hâle gelen sanatçı, “2000’lerin başında internet bana daha sıcak bir yer gibi geliyordu” diyor. “Paylaşıyor, ilham alıyor ve veriyorduk. Fotoğraflarımı manipüle ettiğimi hep açıkça belirttiğim için pek olumsuz tepkiler almadım; o dönemlerde fotoğrafçılığa sık rastlanmayan farklı bir yaklaşım sergiliyordum.” Sergiler ve uluslararası işbirlikleri derken, bugün adı sürrealist fotoğrafçılıkla neredeyse özdeşleşmiş durumda.
Erik Johansson - Daybreaker
Sebebi, fotoğrafa anları değil fikirleri yakalamayı tercih etmesi. Sanatçı için bir kareyi inşa etmek, var olmayan bir şeyi gerçekte varmış gibi gösterecek şekilde planlamakla ilgili. “Bu yönüyle, sürecim klasik fotoğraf anlayışının tam tersi sayılabilir. Mekan keşfi, modellerin seçimi, sahne ve objelerin inşası... İyi bir planlama sonradan harcanacak zamanı ciddi şekilde kısaltıyor.”
Adım adım bir fikri hayata nasıl geçirdiğini ise şöyle özetliyor Johansson: “Her şey genellikle basit bir eskizle başlar; fikrin özünü yakalayan hızlı bir çizim. Sonra bu fikre dönüp hikayesini örerim. Hangi ânı yakalamak istiyorum? Bu sahne nasıl oluştu, sonrasında ne olacak? Çoğu zaman aynı anda birçok proje üzerinde çalışırım ve fikirlerimin büyük kısmı çizim aşamasını geçemez. Nicelik, nitelik getirir.” Eskizden sonra ihtiyacı olan tüm parçaları fotoğrafladığını söylüyor. Sahneyi mümkün olduğunca kamera önünde kurmak hem gerçekçilik hem de modelin sahneyle etkileşimi açısından ona büyük avantaj sağlıyor. “Böylece aradığım açıları da keşfediyorum. Çekim sürecinde, eskiz aşamasında düşünemeyeceğim ufak detaylar ve geliştirmeler ortaya çıkıyor. Fotoğraf ilk eskizden çok daha zengindir zaten; gerçekçilik detaylardadır.”
Modelin sahneyle fiziksel bağ kurması için çekim öncesinde farklı şekillerde gelen, çeşitli ağırlık hisleri veren el yapımı objeler hazırlıyor. Kimi zaman profesyonel model yapımcılarla çalışıp insan boyutunda bir sera yaratıyor; bazense, gökyüzünden yıldız toplayan dev cımbız gibi karmaşık modeller ürettiğini söylüyor: “Birden fazla proje üzerinde aynı anda çalıştığım için işlerimin bitmesi zaman alabiliyor; belirli bir teslim tarihi olmuyor. Post-prodüksiyon sürecinde çalışmalarımdan uzaklaşıp objektif bakabilmek için zamana ihtiyacım oluyor. Bir fotoğrafın hazır olması aylar ya da yıllar sürebilir. Artık değiştirilecek bir şey kalmadığını hissettiğimde iş bitmiş demektir.”
Erik Johansson - Dahahm Choi
Fotoğrafçı bu çalışma süreci içerisinde izleyicinin sahnenin bir parçasıymış gibi hissetmesini sağlamak için imkansız bir sahnede bile gerçekçiliği yakalamayı amaçlıyor. Zira, ışık ve perspektif dahil tüm unsurların uyumlu olması, sanatseverlerin sahneyle bağ kurmasını kolaylaştırıyor. Sahneyi fiziksel olarak kurmakla dijital olarak inşa etmek arasındaki farkı da şöyle anlatıyor Johansson: “Bazı projeler daha fazla post-prodüksiyon gerektirir, ancak mümkünse sahneyi çekim sırasında kurmayı tercih ederim. Perspektif illüzyonları gibi sahada çekilmesi imkansız fikirlerde ise post-prodüksiyon kaçınılmaz.” Günümüz teknolojisi çerçevesinde, yapay zekanın fotoğraf sanatına etkisini değerlendiren fotoğrafçıya göre bu, yaratıcı ya da sıradan şekilde kullanılabilecek bir araç: “Kişisel olarak, görüntülerimi oluştururken kullanmıyorum. Yavaş ilerleyen yaratım sürecini seviyorum; tüm fotoğrafları kendim bulmak ve çekmek, işlerimde bütünlük sağlıyor. Kolay ya da hızlı olması gerektiğini düşünmüyorum; iyi şeyler zaman alır.”
Yeldeğirmeni Sanat’ta gerçekleşecek sergi, sıradan ve olağan içinde saklananları; aradaki ve ötesindeki hayalleri keşfetme ve kutlama yolculuğu niteliğinde: “Sergideki işler yıllara yayılsa da ortak bir temayı paylaşıyor. Geleneksel anlamda seri çalışmam, her iş kendi hikayesini anlatır. Bu sergideyse tematik bir bağ taşıyan işleri bir araya getirdim; benim için ânı yaşamanın, işlerime dönüp bakmanın ve izleyicilerle buluşmanın bir yolu bu.” Türkiye’de ilk kez sergileyecek olmaktan dolayı çok heyecanlı. Genellikle zihninin hep gelecekte, yeni projeleri planlamak, tuhaf fikirleri anlamlandırmak ve hikayeleştirmekle meşgul olduğunu anlatan fotoğrafçı, ziyaretçilerini de düşünmeye, eserlerde kendi hikayelerini keşfe çağırıyor: “Her esere verdiğim başlık, izleyiciye kendi fikrime dair ipuçları taşır ama sergiden alınan şey tamamen kişisel ve bireyseldir; büyük ya da küçük fark etmez.” İstanbul’a geldiğinde şehri keşfetmek için zaman ayırmayı planlıyor. İlhamın çoğu zaman zıtlıklarda yattığını söyleyen sanatçı için, Doğu ile Batı arasında köprü işlevi gören bu şehir oldukça cazip bir esin kaynağı.