Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Christie’s müzayede evinin 11 Mart’taki rekor satışıyla sanat dünyasının gündemine oturan NFT teknolojisi, sanatta gerçek bir dönüm noktası mı yoksa geçici bir spekülasyon hamlesi mi olacak?
Amerikalı sanatçı Mike Winkelmann ya da sanat dünyasında kullandığı ismiyle Beeple, 11 Mart Perşembe akşamı South Carolina’daki evinin salonunda ailesiyle beraber ekran başındaydı. Tüm aile nefesini tuttu ve Everydays: The First 5000 Days eseri için Christie’s’in düzenlediği online müzayedenin son dakikalarını izledi. Müzayede sona erdiğinde ekranda yazan 69.346.250 USD tutarındaki satış fiyatını gördüğünde Beeple gözlerini kapattı ve şu cümleyi söyledi: “Sanırım dijital sanat kalıcı olacak.”
Beeple’ı yaşayan en değerli sanatçılar arasına yerleştiren Everydays: The First 5000 Days eseri, sanatçının 13,5 yıl önce başladığı bir projenin ürünü. Bu süre zarfında her gün bir dijital eser üreten ve bunları sosyal medya hesabında yayınlayan Beeple, projenin ilk 5000 gününden bir seçkiyi bu eserde bir araya getirdi. Peki Beeple’ın daha önce de paylaştığı, bir tık ile bilgisayar ekranımıza kaydedebileceğimiz bu eserini Claude Monet’nin Nilüferler’inden ve Jeff Koons’un Balloon Dog (Orange)’ından daha yüksek fiyata satılmasına sebep olan ve hatta Salvador Dalí’nin en pahalı eseri Portrait de Paul Éluard’dan yaklaşık iki kat değerli kılan ne? Bu soruların yanıtını bulmak için öncelikle, dijital varlıkları benzersiz ve değiştirilemez bir kodla sertifikalandırmaya yarayan non-fungible token’ların (NFT) sanat dünyasına kattığı değeri anlamak gerekiyor, zira Christie’s’deki rekor satışın arkasında yatan sebep bu.
Konuyu, NFT tabanlı sanatı Türkiye’de en sıkı takip eden isimlerden, x-ist Galeri’nin direktörü Zeynep Pakel ile konuşuyorum öncelikle. Zeynep bir galerici olarak sanatçılarla ve koleksiyonerlerle sürekli iletişim hâlinde; bu bağlayıcı konumu sayesinde her iki tarafı da yakından gözlemleme fırsatına sahip. 2018 yılından beri kripto sanata ilişkin gelişmeleri ilgiyle izleyen Zeynep, “Koleksiyonerlerin, özellikle de teknolojiden ve finans sektöründen para kazanan, kendilerine ait estetik beğeniye sahip yeni kitlenin, mülkiyet anlayışında son 10 senede ciddi değişimler oldu” diyor ve ekliyor; “Artık sanat eserlerimizi duvara asmanın ya da depolarda saklamanın yanında dijital cüzdanlarımızda da biriktirebiliyoruz.”
NFT’lerin sanat dünyasına kazandırdıklarını üç temel başlık altında topluyor: Orijinalliği ispatlaması, yeni platformlar sunması ve telif hakları. Blockchain teknolojisi üzerinden gerçekleşen işlemlerin, kalıcı kayıt özelliğiyle tartışmasız mülkiyet hakkını belirtmesinin ve sanat eserinin orijinalliğini ispatlamasının, sanat piyasası için oldukça önemli bir adım olduğunu ifade ediyor: “Blockchain tabanlı kayıt sistemi sayesinde NFT’ler sanatta sahteciliğin önüne geçme imkanı sağladı.” İkinci olarak, Nifty Gateway, SuperRare, OpenSea ve Foundation gibi platformlar sayesinde, fiziki mekanda sergilenmesi ve satışı zor olan dijital eserlerin ya da geleneksel galeri yapısının içinde sıklıkla yer bulamayan sanatçıların görünürlük kazanabileceğinden bahsediyor. Son ve belki de en önemli başlık altındaysa, sanatçıların akıllı sözleşmeler (smart contract) aracılığıyla eserlerinin ikinci el satışlarından yaklaşık yüzde 10’a tekabül eden telif haklarını (Artist Resale Royalties) koşulsuz şartsız alabileceklerini anlatıyor: “Türkiye’de sanatçılar aslında zaten hukuki olarak 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında ikinci el satışlardan pay elde etme hakkına sahipler, ancak takibinin oldukça zor olması ve sistem tarafından bazen kasti olarak göz ardı edilmesi neticesinde çoğu zaman sanatçılar bu haklarını alamıyor.” NFT’ler bu anlamda sanatçıları gözeten bir yapı sunduğu için bir dönüm noktası.
Sözü bu kez teknolojik gelişmelerin üretime etkisini ilk elden deneyimleyen sanatçılardan birine, Hande Şekerciler’e veriyorum. Dijital çağdaş sanat ikilisi Ha:ar’da yer alan Hande, konvansiyonel heykel üretiminin yanı sıra yeni medya sanatıyla ilgileniyor. Ha:ar’ın yolu NFT ile, SuperRare’in kurucusuyla tanışıp platforma davet edilmesiyle kesişmiş. Şimdiye kadar dört eser “drop” eden ikilinin eserlerinin hepsi de iyi koleksiyonlara, fiziksel edisyonlarla neredeyse aynı fiyattan girmiş durumda. Platformun “alternatif bir koleksiyoner grubuyla bir araya gelmelerine” vesile olduğunu söyleyen Hande, “Hatta eserlerimizi SuperRare’de görüp, NFT edisyonuyla beraber fiziksel edisyonunu alan koleksiyoner dahi oldu. Şu anda bir resmimiz, onun NFT’sine de sahip olan koleksiyonerin Venedik’teki evine doğru yola çıktı bile” diyor. Bu durum, NFT tabanlı eserlerin geleneksel formları arkada bırakmak yerine onlarla iç içe geçebileceğine dair bir işaret gibi yorumlanabilir.
NFT platformlarında yer alma sürecini galerilerle kıyaslamasını istiyorum Hande’den. “Aslında bu sistem aracıyı ortadan kaldırmıyor” sözleriyle başlıyor, “Tıpkı bir galeriyle çalışır gibi ama çoğunlukla sanatla doğrudan bir bağı olmayan bir yazılımcıya/şirkete ait bir platformla çalışıyorsunuz.” İyi bir galeriye girerken olduğu gibi, bu platformlara girmenin de bazı zorlukları var; platforma eser yüklemek ve satış sonrası belirli ödemeler yapmak gerekli. Galeri komisyonlarıyla karşılaştırınca rakamlar düşük kalsa da buna karşılık iyi bir galerinin sağladığı teknik/lojistik destek, PR çalışması, yeni koleksiyonerlerle ilişki kurmanıza aracılık etmek gibi olanakları bu platformların sağlamadığının altını çiziyor ve ekliyor; “İyi bir iletişim beceriniz, sosyal medya varlığınız olmalı ve teknik konularla başa çıkabilmelisiniz.”
Çoğumuzun robot şair Deniz Yılmaz işiyle tanıdığı, dijital eserler üreten sanatçı Bager Akbay’a göre; “NFT’lere Bitcoin benzeri, kaçan bir tren gibi yaklaşmamak gerekir.” Bager, bu furyaya bir anda katılmaktansa sistemin yerine oturmasını, NFT’nin anlamlı bir şeye dönüşmesini beklemeyi daha akıllıca buluyor. Bu dönemi, “Eseri neden satıyoruz?”, “Eser üzerindeki spekülasyon ne demek?”, “Daha anlamlı bir sanat üretimi nasıl yapılabilir?” gibi soruların yanıtını arama fırsatı olarak değerlendiriyor. “Türkiye’deki sanatçı toplulukları bir araya gelmeli ve sanat sistemiyle ekonomi tarafını nasıl kurgulayacağımızı, hangi isimlerle bir araya gelip nasıl bir platformda yer almak istediğimizi konuşmalıyız” diyor; “Bize dayatılanların dışına çıkabilmemiz için bir fırsat bu.”
Tüm bunların ışığında yazının açılışında bahsettiğim Christie’s müzayedesine geri dönelim. Kripto topluluğu tarafından MetaKovan ismiyle tanınan iş insanı Vignesh Sundaresan’ın yatırımı, aslında sanat dünyasında bugüne kadar çok da etkili bir figür olmayan Beeple’ı bir anda günümüzün en çok konuşulanlarından biri hâline getirdi. Kimliğini kısa süre önce açıklayan MetaKovan’ın çeşitli kanallarda yaptığı röportajlarda eserin sanatsal değerinden üstünkörü bahsedip maddi potansiyeline odaklanan açıklamalar yapması, yatırımın spekülatif doğasına işaret ediyor. Bu tip yüksek satış rakamları ve ani yükselişler maddi kazanç sağlamak isteyen bir topluluğu cezbederken bir kısmının da bu teknolojiden uzak durmasına sebep oluyor. Öte yandan NFT’lerin hem üretimi yapan sanatçılara hem de sanatseverlere sunduğu imkanlar şüphe götürmez. NFT’ye para ve zaman yatırımı yapmak ileri görüşlülük mü yoksa çılgınlık mı, süreç gösterecek. Emin olduğumuz tek şey ise NFT’lerin sanat gündemini uzun süre daha meşgul etmeye devam edeceği.