Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Gastronominin zihin açıcı yanına odaklanan sanatçılar, gıda ve yemekle ilişkimizi toplumsal cinsiyet, hafıza, tedarik zinciri ve temsiller üzerinden irdelerken bize yeni bakış açıları sunuyor.
Gastronominin zihin açıcı yanına odaklanan sanatçılar, gıda ve yemekle ilişkimizi toplumsal cinsiyet, hafıza, tedarik zinciri ve temsiller üzerinden irdelerken bize yeni bakış açıları sunuyor.
Sanatın kullandığı malzeme çeşitliliği ve sanatsal ifadenin olası olduğu alanlar dahilinde; yiyecek, gıda yahut yemek mefhumları sosyal, kültürel ve politik boyutlarıyla inceleniyor ve kavramsal olarak yeniden üretiliyor. Sanatçılar, öncelikle gündelik hayatın sürmesine aracı olan ve zamanla türlü anlamlar ve boyutlar kazanan bu olguyu derinleştiriyor, kendi dilleriyle izleyiciye anlatıyor. Böylece, mutfağın bileşenleri çağdaş sanat tarihinin bir parçasına dönüşüyor.
Seda Hepsev
Seda Hepsev - Erotic Brand, 2012
2000’lerin ortalarından bu yana ulusal ve uluslararası sergilerde yer alan ve aktif üretim yapan Seda Hepsev’in düşünme, araştırma yapma ve yazma pratiklerini edindiği yer, Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi. “2001 yılında yüksek lisans yapmaya ve hemen ardından üniversitede çalışmaya başladım. Sanat Tasarım Fakültesi henüz kurulmuştu ve yenilikçi, disiplinlerarası geçişkenliği destekleyen, entelektüel bir platform gibiydi. Bu süreçte okulda çok değerli sanatçılar ve hocalarla çalışma şansım oldu” diyerek özetliyor bu dönemi Hepsev. Bu süreç boyunca daha çok resimleriyle izleyiciye ulaşan sanatçı, gıda malzemeleriyle işler yapmaya bir çağrı üzerine başlıyor. “2007 yılında Halil Altındere’nin davetiyle Gerçekçi Ol, İmkansızı İste sergisine katılmıştım. Karşı Sanat Çalışmaları’ndaki bu serginin açılışında yenmek üzere servis edilen kurabiye adamlar ve kadınlar yapmıştım. Her iki şeklin cinsiyetini vurgulamak üzere belli bölgelerine çörek otu eklemiştim. Kadın kurabiyeler hemen yenmişti ama erkek kurabiyeleri alıp yemeye çekinmişti sergiye gelen izleyiciler.” Yiyecek ve yeme kültürü üzerinden sanatsal üretiminde toplumsal cinsiyet rollerini irdeleyen sanatçı, gıda malzemelerinin formları ve bu formların toplumsal cinsiyet alanındaki temsilleri üzerine düşünüyor, araştırıyor. Bu noktada 2018’de ekmek hamurundan yaptığı minik anıtlar üzerine bir anekdot paylaşıyor: “Biraz soyuta kaçan ama fallik formlar olmasına dikkat ettiğim bu anıtları, Zürih Gölü kenarına yerleştirip orada bıraktım. Göldeki kuş, kuğu ve ördeklerin anıtları yemelerini istedim. Bazılarını kuşlar kaptı. Ekmek anıtlar suya düşünce yumuşadığı için ördekler ve balıklar da yedi.” Sanatçının ekmek dilimlerini farklı pozisyonlarda çizdiği Erotic Bread isimli desen serisi, çeşitli koleksiyonlarda yer alıyor. Yine ekmek desenlerini kullandığı Edge of a Bread as a Topography isimli işi, Scoul’da NAIRS Zentrum für Gegenwartskunst’taki bir sergide yer aldı. Şu sıralar İsviçre’de katılacağı sergilere çalışan Hepsev, gıda malzemelerini kullanarak yaptığı işleri, farklı süreçler gerektirdiği için “zihin açıcı” buluyor.
Tunca
Gıda hareketlerini, aktivistleri, yeme-içme oluşumlarını, genç şefleri ve çeşitli gastronomi aktörlerini yakından takip eden sanatçı TUNCA, 2014 yılında artON’da gerçekleşen Desire sergisi kapsamında aşçılık eğitimi alıyor. Gıdayı bir malzemeden çok alan olarak gören sanatçı, o dönemde yeni kurulan Doors Akademi’ye gidip onlara mutfağı tanımak ve öğrenmek istediğini söylüyor. Akademi projeyi beğenerek sponsor oluyor. Yöntemsel olarak, “mutfağı” pratiğinin bir parçası olarak gören sanatçı; nesnelerin, kavramların arkasındaki ideolojileri sorgularken, mutfağın sosyolojik ve politik durumunun kendisi için “çok cezbedici” olduğundan bahsediyor. Gastronomiyi hafızayla ilişkilendiren sanatçı, örneğin, 2014’te Adam Mickiewicz Müzesi çatısı altında Tarlabaşı’nda, Mickiewicz’in yaşadığı 1800’lü yıllara ait bir reçeteyi performe ediyor. Tavuk eti parçalarının ve kuru meyvelerin bir arada olduğu ve balla tatlandırılmış Ballı Mahmudiye yemeğini yapıyor Osmanlı mutfağından. Tadan izleyicilerse tavuklu aşure yediklerini söylüyor. Bu noktada Tarlabaşı’nın bir dönem Rumların, Ermenilerin oturduğu ve tatlı ile tuzlunun eşzamanda tecrübe edildiği bir semtken; 1980’lerde Doğu’dan Batı’ya göçle gelen kebabın, daha tuzlu ve ekşi bir mutfağı getirdiğine dair bir çıkarım yapıyor. İstanbul, sonra Amsterdam, Paris ve en son da Tel Aviv’de izleyiciyle buluşan Desire sergisini sanatçı detaylandırıyor: “İçeriğindeki 20. yüzyıl liderlerinden bir seçkinin yemek yerken çekilmiş görüntülerinin ve yemekle ilintili hallerinin çizimlerinden oluşan bir sergiydi. Ek olarak bu liderlerin favori yemeklerini dönemin reçetelerine sadık kalarak uyguladım ve televizyonda rast gelebileceğiniz herhangi bir yemek programı formatında videoya dönüştürdüm. Tel Aviv’de gerçekleştirdiğim performansta ise liderlerden Kruşçev’in favori yemeği Borş Çorbası’nı pişirerek izleyiciye tadıma sundum. Ayrıca çizimleri, yemeklerin fotoğraflarını ve reçetelerini içeren, yemek kitabı formatında bir sanatçı kitabı yaptım.” Ayvalık’ta yaşayan sanatçı, şimdilerde başka sanatçıların, şeflerin, aktivistlerin, düşünürlerin üretimlerine alan açacak bir atölye - mutfak ve restoran kurmayı planlıyor ve bunun üzerine çalışıyor.
Serra Tansel
Serra Tansel, Super Mercato Canaletto, 2017
Bağlama ve mekana özel iş ürettiği için pratiğinde genellikle şehir hayatına odaklanan sanatçı Serra Tansel, son 14 yıldır Londra’da yaşıyor, ancak İstanbul’a sıklıkla seyahat ediyor. Sanatçı, İstanbul üzerine bir işi İstanbul’da üretmeye ve sergilemeye, Londra üzerine ürettiği bir işiyse Londra’da sunmaya özellikle dikkat ediyor. Böylece iki büyük kentte yaşama ve üretme; gündemini, sokak hayatını, politikasını takip edebilme; sistemsel benzerlikleri ve farklılıkları gözlemleyebilme fırsatlarını ve dünya düzeniyle ilgili daha geniş bir bakış açısını yakalayabiliyor. Gıda ve yemek kültürüyle alakalı olarak çalışmaya başlamasıysa, Londra’nın Vauxhall semtinde bir dönem yaşadığı evin büyük bir meyve-sebze haline yakın olmasıyla ilinti. “Sabah 7’de, hal kapandıktan sonra insanların kalan artık ürünleri topladığını duymuştum. Bunun üzerine bir arkadaşımla gittiğimizde kasalarca taze meyve-sebzenin ortalıkta bırakıldığını gördük. Toptancıların miktar algısı farklı oluyor ve Londra kadar pahalı bir şehirde yer kısıtlı olduğu için depolama masraflarından dolayı satamadıklarını sokakta bırakmak bazen daha kârlı oluyor.” Londra’da da yoksulluğun her geçen gün derinleştiğinden bahseden sanatçı ekliyor: “Yemek bankaları, ihtiyacı olan insanlara haftalık gıda sağlamaya çalışıyor. Devlet ve finansal düzenin yarattığı sistematik vahşetin insanları nasıl mağdur ettiğini bireysel hikayeler üzerinden anlatan, eski bir yemek bankası çalışanı Tara Osman tarafından yazılıp yönetilen Foodbank As It Is adlı tiyatro oyununu izledikten sonra, halde bulduğum artık yemekler ile bu gıda ihtiyacı arasında köprü kurmayı düşündüm.” Super Mercato Canaletto başlığıyla bir yemek projesi kurgulayan Tansel, artık meyve-sebzelerle yemekler yaparak insanları açık büfeye davet ediyor. Katılımcılar yedikleri ve eve götürmek için aldıkları taze meyve-sebzelerin karşılığındaysa istedikleri kadar bağış bırakıyor. Sanatçı bu bağışları yemek bankalarına aktarıyor. Gıdanın “pazar değerini” korumanın ziyana dayalı olduğunu halde artıkları toplarken öğrendiğini anlatan sanatçı, diğer yandan yemeklerin sembolik değeri üzerine düşünüyor. Tansel, şimdilerde Pilot Galeri’deki Suyun Bildikleri başlıklı karma sergide yer alıyor.