Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Çok İyi İşler yayınının kurucusu Rumeysa Kiger, 2023 yılında görsel sanatlar alanında Türkiye’de yaşanan önemli gelişmeleri derledi.
İstanbul Modern yeniden açıldı
Türkiye’nin ilk modern ve çağdaş sanat müzesi İstanbul Modern, Mayıs ayında Karaköy’deki yeni mekânına taşındı. Bu bina, Paris’teki Centre Pompidou ve New York’taki Whitney Müzesi gibi birçok ikonik yapıya imza atan ünlü İtalyan mimar Renzo Piano’nun ofisi tarafından Türkiye’de yürütülen ilk proje olmasının yanı sıra, kıyısındaki İstanbul Boğazı’nı ve karşısındaki Tarihi Yarımadayı panoramik bir şekilde izlemeye imkân tanıyan mimari özellikleri, kullanılan malzeme seçimi ve yapının geçirgen tasarımı nedeniyle çokça övüldü. Baskın bazı unsurlar kullanarak etrafındaki diğer yapıları geri planda bırakacak bir tasarım yerine, hem denizi hem de diğer tarihi yapıları cephesinde kullanılan yansıtıcı malzemelerle aynalaması ve aynı zamanda da, binanın içini görünür kılan seçimleriyle de kişileri müzeyi gezmeye davet etmesi yeni yapının en beğenilen yanları oldu.
Müze 2004 yılında, Eczacıbaşı şirketler grubunun ilk yatırımı, proje yönetim finansmanı ve müzenin çekirdek koleksiyonunu oluşturan sanat eseri bağışı ile açıldığında, bir önceki sene gerçekleşen 8. Uluslararası İstanbul Bienali mekanlarından biri olan Antrepo 4’ü kullanıyordu. Daha önce 90’lı yıllarda, Haliç kıyısındaki Feshane-i Amire’nin bir çağdaş sanat müzesi olarak Eczacıbaşı Vakfı’na tahsis edilmesi ancak bu projenin gerçekleşmemesi üzerine bu sefer Antrepo 4 binası, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği için yapılacak müzakerelerin tarihinden önce açılması koşuluyla İstanbul Modern’e mekân olarak verildi. İlerleyen yıllarda Antrepo 4, hem sanat dünyası, hem de mimarlar ve şehir plancıları tarafından çokça tartışılan Galataport projesi kapsamında tamamen yıkıldı ve müze bir süreliğine Beyoğlu Meşrutiyet Caddesi’ndeki Union Française binasına taşınarak sergilerini burada sürdürdü.
İstanbul Modern, bugün Türkiye’nin modern ve çağdaş sanat alanına dair bütünlüklü bir sergileme görebileceğimiz en geniş mekân. Müzeyle ilgili bu sene yaşanan bir diğer çok önemli gelişme ise, 2012 yılından bu yana gerçekleşen birçok serginin küratörlüğünü üstlenen Levent Çalıkoğlu’nun kurumdan ayrılmasıydı. Uzun zamandır İstanbul Modern’in şef küratörlüğünü yapan Çalıkoğlu’nun görevini bırakmasının sebebi sanat dünyası kulislerinde çağdaş sanatın ekonomik yönü üzerine spekülatif çok fazla sohbetin konusu olurken, bu konuda müzeden veya kişilerden herhangi resmi bir açıklama yapılmadı.
Artİstanbul Feshane’nin açılması
Osmanlı Dönemi’nde fes üretimi için açılan Haliç kıyısındaki Feshane-i Amire, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından sürdürülen üç senelik restorasyonun ardından bu sene Temmuz ayında Artİstanbul Feshane ismiyle bir sanat mekânı olarak yeniden açıldı. 1989’da, içinde tekstil üretimi durdurulan ve Eczacıbaşı Vakfı’na devredilen yapının sanat mekânı olarak kullanılmasının badirelerle dolu ve önemli bir tarihi var. İlk önce Seratonin sergilerine, ardından da 3. İstanbul Bienali’ne mekân olan Feshane, İstanbul’un ilk çağdaş sanat müzesi olmak üzere restore ettirilse de, o yıllarda yaşanan yerel yönetim değişikliklerinin ardından bu fonksiyonuyla kullanılamamıştı. 2007 yılında Beral Madra’nın küratörlüğündeki bir sergiye ev sahipliği yaptıktan sonra uzun yıllar Ramazan şenlikleri ve düğün organizasyonları için kullanılan yapı, yaklaşık 30 yıl sonra yeniden çağdaş sanat eserlerinin de sergilendiği bir sanat merkezine dönüştü. 19 küratörün yaklaşık 300 sanatçıdan seçtiği eserlerle açılan “Feshane Umut Buluşması, Ortadan Başlamak” isimli sergi, Artİstanbul Feshane’nin sanat dünyasında özlemi çokça duyulan birliktelikler üzerinden iş üretme niyetinin somut çıktılarından biriydi.
Üzücüdür ki bu açılış sergisi, “sapkınlık” suçlamalarına maruz kalarak bazı politik grupların çeşitli saldırılarına uğradı; bu saldırılardan birinde de sanatçı Gönül Nuhoğlu’nun keçi heykelleri “satanist” semboller olduğu ileri sürülerek tahrip edildi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi saldırılar hakkında suç duyurusunda bulunurken, serginin “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” içerdiği gerekçesiyle suç duyurusunda bulunan bir kişinin başvurusu üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Sonradan öğrenilen bilgilere göre, suç duyurusunda bulunan kişinin kaçırma, işkence, halkı din ve düşmanlığa tahrik gibi nedenlerden suç kaydı olduğu ortaya çıktı. Yaşanan bütün bu olumsuzluklara rağmen Artİstanbul Feshane’deki etkinlikler, sonraki aylarda planlandığı gibi devam etti.
İstanbul Bienali üzerine tartışmalar
2023, sonuçları itibariyle çok da alışık olmadığımız türden ilginç bir krizin daha yaşandığı yıl oldu. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 1987 yılından bu yana düzenlenen İstanbul Bienali’nin 18. edisyonunun küratörü Ağustos ayında Iwona Blazwick olarak ilan edildi. Bu haberin ardından küratörü belirlemek üzere toplanan danışma kurulundan üç kişi istifa etti ve yaptıkları açıklamalar neticesinde, daha önce Ocak ayında yapılan toplantılarda küratörlük için oy birliğiyle Defne Ayas’ın seçilmesine rağmen, vakfın tercihinin danışma kurulunun tavsiyesi yönünde olmadığı ortaya çıktı. İKSV yaptığı açıklamalarda danışma kurulunun seçici bir kurul olmamasının altını çizerek, duyurduğu kararının arkasında durdu.
Türkiye’deki çağdaş sanat alanının tartışmasız en önemli etkinliği ve en güçlü dinamosu sayılabilecek İstanbul Bienali ile ilgili bu durum, şeffaflık ve hesap verilebilirlik gibi konularda çekingen davranılmasına alışmış sanat ortamı paydaşları tarafından tanıdık bir hayal kırıklığı ile karşılandı ve yaşanan gelişmeler üzerine, özellikle yabancı basında birçok haber çıktı. Devam eden aylarda Blazwick, Türkiye ve dünyadan kimi sanatçıları önümüzdeki sene düzenlenecek bienale katılımcı olarak davet etmeye başlamışken, dört Türkiyeli sanatçı ortak bir açıklama yaparak bienalden çekildiklerini açıkladı. Konu üzerine yazılan yazılar, yapılan kulis konuşmaları ve atılan sosyal medya paylaşımları giderek arttı. 2023’ün son haftasında İKSV, İstanbul Bienali direktörü Bige Örer’in görevinden ayrıldığını duyurdu. Konu ile ilgili 2024 yılında gerçekleşecek gelişmeler merak edilirken, Ocak ayının ilk haftasında sanat inisiyatiflerinin davetiyle “Buradan Nereye? Forum 1; 18B Vakası” başlıklı bir forum düzenlendi.
Türkiye İş Bankası Resim Heykel Müzesi’nin açılması
Türkiye’nin ilk ulusal bankası olarak kurulan Türkiye İş Bankası, 1940 yılında Hikmet Onat, Şevket Dağ ve Vecih Bereketoğlu’nun birer resmini alarak başlattığı koleksiyonunu, açtığı yeni mekânında sergilemeye başladı. Cumhuriyet’in ilanının yüzüncü yıl kutlamaları çerçevesinde Ekim ayında açılan müze mekân olarak, İstiklal Caddesi’nde 63 yıldır İş Bankası Beyoğlu Şubesi olarak hizmet verdiği binayı kullanıyor. 1900’lü yılların başında zemin katı ticari, üst katları konut olarak inşa edilen Baudouy binası, korunması gerekli tescilli kültür varlıklarından biri ve Beyoğlu’nda 20. yüzyıldan kalan yapıların içinde dikkat çeken örneklerden biri.
Bu koleksiyonun en önemli özelliklerinden biri, kamu kurumu olmayan bir yapı tarafından oluşturulan ilk örnek olması. Koleksiyonda şu an 900’ün üzerinde sanatçıya ait yaklaşık 2700 eser bulunuyor ve müzenin “Türk Resmini İzlemek” isimli ilk kalıcı sergisinde bunların yaklaşık 600 tanesini görebiliyoruz. Bu kısım 19. yüzyıldan Osman Hamdi Bey, Hoca Ali Rıza, Süleyman Seyyid Bey, Şeker Ahmet Paşa gibi Türk resminin öncülerinin resimleriyle, 20. yüzyıldan Nurullah Berk, Abidin Dino, Zeki Faik İzler, Elif Naci, Cemal Tollu gibi isimlerle daha yakın dönem sanatçılardan Devrim Erbil, Özdemir Altan, Burhan Doğançay ve Bedri Baykam gibi sanatçıların işlerini içeriyor. “İstanbul’un Resmi” isimli süreli sergideyse “İstanbul’un Çiçekleri,” “İstanbul’un Tekneleri,” “İstanbul’un Sokakları,” “İstanbul’un Balıkları” ve “İstanbul’un Mevsimleri” gibi bölümlere ayrılmış bir şekilde koleksiyondaki İstanbul temalı işleri görüyoruz.
Commagene Lar Bienali’nin başlaması
Geçen sene sanatçı ve küratör Nihat Özdal öncülüğünde Adıyaman’da gerçekleşen Kommagene Bienali’ni takiben, bu sene de Commagene Lar (Land and River Art) Bienali’nin ilki Ekim ayında açıldı. Sergi, Adıyaman'ın kültürel ve tabiat mirasıyla bugünün sanatçılarının kurduğu bağı görme imkanı sağlıyordu. Ülkenin gerçek anlamdaki ilk kapsamlı arazi ve nehir sanatı sergisi olan bu etkinlik, Türkiye'nin büyük şehirlerinde toplanmış sanat dünyasının Adıyaman'la ilişkisini güçlendirmeye ve Mezopotamya çevresindeki ülkelerin sanatçılarını davet ederek bölgenin bağlarını sağlamlaştırma amacını taşıyordu. Ayrıca Adıyaman'daki sanatçılar, sanat bölümlerinde okuyan öğrenciler ve sanata ilgi duyan kişilere kaliteli bir sergi örneği sunarak da bölgedeki önemli bir açığı dolduruyordu.
Fırat Nehri üzerindeki Atatürk Barajı içindeki büyüklü küçüklü birçok adacık, yerleştirmeler için mekân olarak kullanılmıştı. Şehre yapılan turistik gezilerde mutlaka ziyaret edilen Karakuş Tümülüsü ve Cendere Körüsü gibi tarihi mekânlarla ilişki kuran işler, izleyiciyi arkeolojik miras alanlarının günümüzdeki kullanımı üzerine düşünmeye davet eder nitelikteydi.
1. Akdeniz Bienali’nin başlaması ve 4. Circular Ulusal Çevre ve Sanat Etkinlikleri
Çukurova Çağdaş Sanat Kültür ve Eğitim Vakfı’nın ileride kurmayı planladığı çağdaş sanat müzesinin ilk adımı olarak düzenlemeye başladığı 1. Akdeniz Bienali, Ekim ayında Çukurova bölgesinde bulunan Tarsus, Afşin, Mersin, Adana, Osmaniye, Hatay, Kahramanmaraş ve Mut gibi çok farklı şehir ve ilçelerin hepsinde birden eşzamanlı olarak açıldı. Vakfa bağışlanan eserlerin sergileneceği büyük bir müze açılmadan önce izleyici geliştirmeyi ve yerel sanat ortamı ile ulusal sanat çevreleri arasında bağlar kurmayı hedefleyen bienalin ilk edisyonunun teması küratör Seyhan Boztepe, Tansel Türkdoğan ve Fırat Arapoğlu tarafından “Yapabiliriz” olarak belirlenmişti. Afşin ilçesinde Eshab-ı Kehf külliyesi veya Tarsus’ta Çukurova Sanayi İşletmeleri’ni sergileme mekânı olarak kullanan bienal, bölgenin tarihi ve arkeolojik mirasının yanı sıra, yakın dönem modern mirasının da sahiplenen tavrıyla öne çıkıyordu. Sivil bir girişim olan bienalin, aynı zamanda Afşin Belediyesi veya Mersin Büyükşehir Belediyesi gibi yerel yönetimlerle iş birliği yapması da, bienalin önümüzdeki yıllardaki sürdürülebilirliği adına önemli bir adımdı.
Bu sene yine bu bölgede dördüncüsü düzenlenen Circular Ulusal Çevre ve Sanat Etkinlikleri serisi de öne çıkan bir başka sanat etkinliği idi. D5 Sanat ortamı koordinatörlüğünde, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Mersin Şubesi yürütücülüğünde ve Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle Haziran ayında gerçekleşen etkinliğin küratörlüğünü Bengü Gün yaptı. 18 sanatçı ve çok sayıda konuşmacının katılımıyla gerçekleşen iki günlük sergi ve etkinlik serisi, Mersin’in yerel sanat ortamını ülkenin diğer sanat çevreleriyle birleştirmeyi amaçlıyordu.
Alper Aydın’ın “Fata Morgana” isimli açık hava sergisi
Uzun zamandır yaptığı arazi sanatı çalışmalarıyla bilinen Alper Aydın, Haziran ayında Ordu’da 100 hektarlık bir alana yayılan sergisini açtı. Türkiye’de solo olarak düzenlenen en büyük açık hava sergisi olma özelliğini taşıyan “Fata Morgana” yeryüzünün jeolojik oluşumu, Adem ile Havva’nın yaratılış miti, insanoğlunun tabiat ile kurduğu bağ gibi konularla birlikte, insan sonrası zaman üzerine spekülatif bazı denemeler içeren eserlerden oluşuyordu. Sanatçının doğup büyüdüğü Yason ve Sülü Burnu ile Sarısu’daki deniz ve açık arazilerle, tarihi Yason Kilisesi ve Taşbaşı Sanat Alanı gibi mekânlarda yer alan 57 eserin kimisi alıştığımız tür mekân içi sergilemeleri şeklindeyken, kimisi de araziye kurulmuş büyük yerleştirmeler veya denizin içine konmuş heykeller şeklindeydi. Aralarında arazi sanatı adına en ilgi çekenler ise, doğrudan doğaya müdahale eden ve yıllar sonra tekrar gittiğinizde izini merakla arayıp neye dönüşeceğini merak edeceğiniz eserlerdi.
Çanakkale Bienali flashback sergileri ve Mahal’in 10. yılı
Çanakkale Bienali İnisiyatifi (CABININ) tarafından 2013 yılında kurulan alternatif sanat mekânı MAHAL Kasım ayında onuncu yılını kutladı. Hem Çanakkale’de yaşayan, hem de Türkiye ve dünyadan birçok sanatçının işlerini sergileyen, aynı zamanda da sivil toplum faaliyetleri düzenleyen ve kâr amacı gütmeyen birçok etkinlik için açık bir mekân olarak kullanılabilen MAHAL, Sarıçay kenarındaki, 19. yüzyıl sonlarında palamut deposu olarak kullanılan yapıların, Penso ailesi tarafından restore ettirilmesiyle oluşturulmuştu. Bir etkinlik mekânı olmasının yanı sıra, çağdaş sanat arşivi ve iletişim ağı olarak da işlev gören MAHAL, önümüzdeki sene 9. edisyonu gerçekleşecek Uluslararası Çanakkale Bienali’nin de ana lokasyonlarından biri olarak kullanılıyor.
Oluşturduğu sivil dayanışma ve üretim ağıyla 2008 yılından bu yana Çanakkale merkezli uluslararası çağdaş sanat faaliyetleri yürüten CABININ bu sene ayrıca “FlashBack” sergilerini de başlattı. Geçmiş 16 yılda 8 edisyonu gerçekleşen ve bu şekilde Türkiye’de İstanbul dışında en istikrarlı ve uzun ömürlü iki bienalden biri haline gelen Uluslararası Çanakkale Bienali, bu sene düzenlediği “FlashBack” sergilerinde de bienale farklı yıllarda katılmış sanatçıların işlerini, birbirleriyle diyalog içindeki bir kurguyla sundu. Bienalin hafızasına doğru bir yolculuk gibi değerlendirilebilecek bu sergilerin ilki Ocak-Mart aylarında, ikincisi de Haziran-Ağustos aylarında MAHAL’de gerçekleşti. Sanat işlerinin yanı sıra Çanakkale Bienali’nin görsel hafızasını yansıtan basılı materyaller, edisyonlu üretimler, atölye çıktıları, çoğaltılarak dağıtılmış sanat projelerinden oluşan arşiv bölümleri de sergilemelerde yer aldı.
Mardin Bienali küratörünün ve kavramsal çerçevesinin açıklanması
Direktörlüğünü Döne Otyam ve Hakan Irmak’ın yaptığı 2024 yılında altıncısı gerçekleşecek Mardin Bienali’nin küratörü Ali Akay olarak belirlendi ve “Daha Uzaklara” başlığı altındaki kavramsal çerçevesi Kasım ayında açıklandı. Bugün yaşadığımız birçok sosyo-politik, sanatsal ve ekonomik sorunun kolay bulunabilecek reçetesi olmayan derin krizler olduğu gerçeğini akılda tutarak, var olan durumun ötesine geçmenin mümkün olup olamayacağını sorgulama niyetiyle yola çıkan Akay, seçtiği başlığın ütopik bir bağlamı olduğunu kabul etmekle birlikte, en azından bir rahatlama imkanının olabilirliğini sorgulamanın öneminin altını çiziyor. “Daha Uzaklara” ifadesinin aynı zaman küratörün zihninde coğrafi mekân olarak Mardin’in de içinde olduğu Mezopotamya ile bir bağı var. Bienalin yapılacağı sergi alanlarından aşağıya doğru bakıldığında görülen havzanın bir yandan yakınmış duygusu verirken, aslında ne kadar da uzak olduğu gerçeği üzerinden küratör, kavramsal çerçevenin işaret ettiği “öteye geçmek” niyetinin, aynı zamanda mekânsal olarak da kurgulanacağı bir sergilemenin bizi beklediğinin işaretlerini verdi.
Daha önceki edisyonlarında da olduğu gibi yine Mardin’in farklı mekânlarına yayılacak bienalin kavramsal çerçevesinin açıklandığı lansman toplantısının ise sadece İstanbul’da yapılması, Mardin’de yaşayan bir grup sanatçı ve kültür profesyoneli tarafından eleştirildi. Daha önceki yıllarda da, Mardin ve civar şehirlerde yaşayan sanatçılar ile diğer paydaşlar, bienalin bir parçası haline gelememelerini eleştirmişler ve hatta kimi protesto etkinlikleri de düzenlenmişlerdi. Yerelde yaşanan ve devam eden süreçlerde dikkat edilmesi gereken bu dinamiklere rağmen, bienalin kurulduğu yıldan bu zamana şehrin sanat ortamına önemli bir hareketlenme getirdiği ve sürdürülebilirliği ile başka şehirlerdeki başka bienallere de ilham olmaya devam edeceği aşikâr.
Sanat dünyasında yaşanan diğer önemli gelişmeler
2023 yılı yukarıda saydığım gelişmelerin dışında da birçok önemli olayın yaşandığı bir yıldı. Hepsini detaylarıyla yazmak bu yazıyı okunamayacak bir uzunluğa ulaştıracağı için, kimi diğer önemli vakalara da kısaca değinmek istiyorum.
Bu sene de birçok restorasyon çalışmasını tamamlayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2022’de açtığı Ayazağa’daki Cendere Sanat ve Beyoğlu’ndaki Metro Han’a ek olarak 2023 yılında da Fener-Balat’taki Haliç Sanat’ı, Beyoğlu’nda Casa Botter’i ve Büyükada’daki Taş Mektep’i yeni sergi mekânları olarak kültür hayatına kattı. Beyoğlu Meşrutiyet Caddesi’nde daha önce İstanbul Modern tarafından kullanılan, İtalyan mimar Vaullary’nin yaptığı Union Française binası bir kitapevi ve çok sayıda özel galeriye mekân olarak kullanılmaya başlandı.
2012 yılında kurulan ve dönemin ihtiyaçları doğrultusunda genç sanatçıların görünürlüğünü arttırmayı ve genç bir koleksiyoner kitlesi oluşturmayı hedefleyen Mixer Galeri, kurulmasını gerektiren ihtiyaçların büyük ölçüde ortadan kalkması nedeniyle kapanırken, İstanbul’un periferideki ilçelerinden Sultanbeyli’de, programlamasıyla dikkat çeken Yunt ve Erenköy’deki Quick Tower’da açılan Quick Art Space, bu yıl açılan yeni sanat mekânları oldu.
Sinema ve performans gibi alanların yanı sıra görsel sanatlar yakasında da birçok etkinlik düzenleyen Akbank Sanat 30. yılını kutladı. Sanat yayıncılığı alanında ise, sektörel haberlere yer veren içeriğiyle özel bir yeri olan kültür.limited yayın hayatına son verirken, The Art Newspaper Türkiye, Contemporary Istanbul hamiliğinde yayın hayatına başladı. İstanbul dışındaki şehirlerde ise İzmir’de 1. Textil Bienali başlarken, Bayburt’taki Baksı Müzesi bünyesinde bir kadın eğitim merkezi açılacağı duyuruldu.