Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Benzersiz ses rengi ve özgün tarzıyla iz bırakan İrlandalı sanatçı Sinead O'Connor’ın stili, moda dünyasında bugün bile etkiye sahip.
Kültür; bir harman olup içerisinde müzikle modayı birbirine katar ve her zaman belirleyici bir lezzet oluşturur. Sahnelerde yıldızlaşan isimler stilleriyle sokakları da etkiler. Bu efsanevi isimlerden stil devrimine kendine has tarzıyla bir tuğla koyanlardan biri de elbette geçtiğimiz haftalarda 56 yaşında kaybettiğimiz Sinead O'Connor…
Bu isim söylendiğinde yakın plan renkli gözler ile tüm duygusunu ekrandan bize geçiren saçları kazınmış bir kadın beliriyor hemen gözlerimizin önünde. Ve onun Nothing Compares 2 U şarkısını söyleyişindeki isyanı. İrlandalı şarkıcı sadece ses rengiyle müzik dünyasında değil, ayrıca özgün stiliyle moda evreninde de iz bıraktı. Toplumsal normlara meydan okumaktan çekinmeyen O'Connor için “kendini ifade etmek”, stilinin ana kodlarını oluşturuyordu. Cinsiyet onun için bir sınır değildi; özgün ve rahat olmayı kendine şiar edinmişti.
Bir sevgi seli içindeyken, bir gece canlı yayında Papa John Paul II’nin fotoğrafını yırtmasıyla belki de ilk “cancel” kültürü mağdurlarından biri oldu. NBC stüdyolarından ömrü boyunca yasaklanan O'Connor, daha sonrasında verdiği bir röportajda hedefinin birileri olmanın çok ötesinde çocuk istismarına karşı bir hareket başlatmak olduğunu ifade etmişti.
Normlara meydan okuyan tarzı, dönemindeki güzellik algısını da yerle bir etti. Onu ilk olarak The Lion and the Cobra albümüyle 1987’de tanıyan rockseverler, radyodan alışık oldukları bu “kocaman” sesin sahibini karşılarında gördüklerinde oldukça şaşırmışlardı. O'Connor, “konuşan” tişörtleriyle mesaj içerikli, minimal ama etkili parçaları ve kazınmış saçlarıyla, sonralarda moda dünyasında genel geçer bir kabul hâline gelen “azın çok” olduğu mesajının en güzel örneklerinden biriydi.
Performansının ve yeteneğinin önüne geçebilecek herhangi bir kostüm ya da makyajın onun kariyerinde bir yeri yoktu. Nothing Compares 2 U klibindeki boğazlı kazağı ve göz yaşı küpesi tüm duygusal derinliğinin yansıması olarak stiline yerleşmişti. O’Connor; zamansız ve çabasız, hikayeye odaklanan saf bir tavır bulmuştu.
Androjen bir estetik sunan Sinead O’Connor’ın tarzı, cinsiyet ayrımlarını ortadan kaldırıyordu. Bol ve rahat kesimlere eklediği detaylar, modanın cinsiyet klişelerini aşan cesur bir tarz belirledi. Hayranlarında ve moda dünyasında da karşılık bulan bu stil; onlara sunulan sınırları aşmaya cesaret edenler için de bir kapı açtı.
Bugün de yansımalarını gördüğümüz, bol blazer ceketler ve kargo pantolonlar kademeli olarak stilde özgürleşme alanı açarken, modernleşme içerisinde bir taraf seçmek zorunda olmadığını anlayan pek çok modasever ise androjen görüntüsünü pırlantalar ya da topuklularla tamamlamaya başladı. Kendini ifade etme ve stilini bulma konusunda herkesin bireysel bir yolculuğu olduğunun farkında olan Sinead O’Connor’dan bizlere miras kalan kendi cümlemizi bulmak ve onu korkusuzca sergilemeye devam etmek. Çünkü; moda en temelinde güçlü bir kendini ifade etme yolu…