Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Sanat, mücevhere farklı formatlarda yansımaya devam ederken, tüketimi deneyime dönüştüren platformları unutmamalı.
“İşbirliği”. Çağımızın anahtar kelimesi, özellikle de moda alanında. Elsa Schiaparelli ile çalışan Dalí’den Louis Vuitton monogramıyla klasik yağlı boya tabloları yorumlayan Jeff Koons’a, yaratıcı beyinlerin kesiştiği ortak işler hem modayı bir sanat statüsüne kavuşturuyor hem de sanatçılara destek oluyor. Konu mücevher olunca durum çok farklı değil. Hatta bir markayla el ele vermeden, değerli taşlarla ilhamlarını dışavuran örnekler var. Man Ray, Alexander Calder, Georges Braque... Bu efsane isimlerin elinden çıkma sürrealist, kinetik veya kübist mücevher tasarımları, müzelerin ve tabii kimi şanslı isimlerin koleksiyonlarında yer alıyor. Örneğin; Picasso’ya ait altın bir broş, geçtiğimiz ay müzayede evi Bonhams’ta yaklaşık 63 bin dolara yeni sahibiyle buluştu. Bu akımın liderleri kadar çağdaşları da marka işbirlikleriyle karşımıza çıkmaya devam ediyor. Malum, Tiffany & Co. yeni sahibi LVMH lüks ürün grubuyla atakta ve yeniliklerinin ardı arkası kesilmiyor. Tarihinde Robert Rauschenberg gibi isimlerle çalışmış marka için ikonik mavi kutusunu Daniel Arsham kendi apokaliptik üslubuyla bronzdan yorumladı. Sadece 49 adet üretilecek bu özel edisyon heykelciklerin bir özelliği daha var; içlerinde aynı renkten tsavoritlerle süslü beyaz altın yeni Knot bilezikleri barındırmaları. Benzer bir haber de Celine’den geldi. Markanın kreatif direktörü Hedi Slimane, heykeltıraş César’a ithafen hazırladığı özel kolyeden sonra bu yıl Louise Nevelson’a ait bir çalışmayı kolye olarak yeniden yorumlayarak kült sanatçıya saygı duruşunda bulunuyor. Üretimi 50 adetle sınırlı kolye, Celine’in belki de mücevher alanında şu sıralar iddialı girişimlerde bulunan Gucci gibilerine karşı sanatsal bir manevrası.
Mücevherleri Pierre Hardy’ye emanet olan Hermès ise birer örnek Arceau saat tasarımları için İngiliz sanatçı Alice Shirley ile çalışmaya devam ediyor. Bu yıl bir dinozor motifi hazırlayan Shirley, deri ve ahşap işçiliklerini altın ve mineyle harmanlayarak çalışmış. “Giyilebilir sanat” olarak kategorize edebileceğimiz bu işbirlikleri, mücevher ile sanatın buluştuğu tek yer değil. Bale ile arasındaki bağ, Pierre Arpels ile koreograf George Balanchine’in birlikte yarattıkları The Jewels eserine uzanan Van Cleef & Arpels, önümüzdeki yıl Londra’da bir dans festivali düzenlemeye hazırlanıyor. Geçtiğimiz ay Bvlgari için sembolü olan yılan motifini yapay zeka kullanarak Milano’da dijital bir sergiye çeviren Refik Anadol, Türkiye’deki mücevher ve sanat tutkunlarının göğsünü kabarttı desek yeridir. 1984 yılından bu yana sanata destek olan Fondation Cartier’de ise şu sıralar Damien Hirst’ün Cherry Blossoms adlı yeni sergisi görülebilir. Her ustanın aslında sanat icra ettiğini varsayarsak, mücevheri somut bir eser olmaktan çıkarıp bir kültür ve deneyime çevirenlerin aslında başka bir değer yarattıkları kesin.