Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Melis Göral ile kurucusu olduğu mücevher markasının çıkış noktasından, lab grown pırlantaların sürdürülebilirlik üzerindeki önemine dair kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirdik.
İstanbul’da doğup büyüdüm. Kültürel olarak oldukça zengin bir ortamda yetiştim ve bu, estetik anlayışımı şekillendiren en önemli faktörlerden biri oldu. Eğitimimi yurt dışında, mücevher tasarım alanında tamamladım. Sanat ve zanaat arasında köprü kuran bir dünyada büyümek, yaratıcılığımı ve vizyonumu besledi.
Fotoğraf: Melis Göral
Markamın kuruluş fikri aslında çocukluk yıllarıma dayanıyor. Babamın mücevher atölyesinde geçirdiğim zamanlar, Kapalı Çarşı’daki ustaların işçiliğini izlemek ve o atmosferi solumak, beni bu dünyaya adım adım yaklaştırdı. Bu deneyimler, mücevher tasarımına olan ilgimi pekiştirdi.
İtalya'da Instituto Europeo di Design'da mücevher tasarımı eğitimi aldıktan sonra, babamın atölyesinde çalışarak sektördeki deneyimimi artırdım. Bu süreçte, kendi tasarımlarımı hayata geçirme fırsatım oldu. 2008 yılında Color Therapy adlı ilk koleksiyonumu sunarak markamı lanse ettim. Bu koleksiyon, renkli taşlar ve geometrik formlarla, Art Deco'nun modern bir yorumuydu.
Çocukluğumdan beri Kapalı Çarşı’ da atölyelerde vakit geçirdim. Dedemle birlikte taşları inceler, babamla tasarımlar ve teknik detaylar üzerine konuşurdum. Üçüncü kuşak olmak, bana hem teknik bilgi hem de güçlü bir zanaat geleneği kazandırdı. Ancak markamı oluştururken bu geçmişe saygı duyarak, tamamen kendi stilimi yaratmaya odaklandım.
Koleksiyonlarımı oluştururken, tasarım sürecim hem kişisel bir yolculuk hem de kültürel bir keşif niteliği taşıyor. Her yeni koleksiyon, geçmişimden, seyahatlerimden ve günlük yaşamın içindeki detaylardan ilham alarak şekilleniyor.
Tasarım sürecim, ilham kaynaklarımı araştırmak ve onları çizimlere dönüştürmekle başlıyor. Akabinde bu çizimlerin atölye aşamasında ilk kalıplarının ve örneklerinin çıkması ile devam ediyor. Tüm detaylara karar verildikten sonra döküm, mıhlama, cila süreçleri finalize oluyor.
Her koleksiyon, bir hikaye anlatma arzusuyla doğuyor ve bu hikayeyi en iyi şekilde yansıtacak tasarımlarla hayat buluyor.
Otantiklik, geçmişle olan bağımı korumak ve kendi çizgimi yaratmak demek.
Cesaret, tasarımlarımda klasik mücevher anlayışının dışına çıkarak, farklı malzemeler ve teknikler kullanmak.
Baştan çıkarıcılık ise, bir parçanın taşıyan kişide duygusal bir iz bırakmasıyla ilgili.
Her parçamda bu üç ögeyi dengelemeye çalışıyorum.
Art Deco, disiplinli bir geometri ile lüksü buluşturan bir stil. Bu zarif denge beni çok etkiliyor. Modern yorumlarımda Art Deco’nun çizgisel yapısını korurken, daha yumuşak geçişler ve günümüz kadınının dinamizmine uygun detaylar eklemeyi seviyorum.
Mücevher, sadece bir aksesuar değil; kişinin kimliğini ve ruh halini yansıtan güçlü bir ifade biçimidir. Her parça, sahibinin tarzını, duygularını ve hatta yaşam felsefesini yansıtır. Benim için önemli olan, mücevherin taşıyıcısıyla bütünleşmesi ve onun bir parçası haline gelmesidir. O yüzden tasarımlarımda sadece estetiğe değil, kullanımdaki rahatlığa ve çıkış noktamdaki hikayeye de çok önem veriyorum.
Sürdürülebilirlik artık lüksün yeni dili. Ve bunu bir trend olarak değil hepimizin sorumlukla sahiplenmesi gereken bir yaşam biçimi olarak görüyorum.
Tasarımlarımızda estetik kadar çevresel ve etik sorumluluğu da önceliklendiriyoruz. Momento koleksiyonunda kullandığımız laboratuvar üretimi pırlantalar, doğal kaynak tüketimini azaltan ve karbon ayak izini minimuma indiren bir tercihti.
Bu yaklaşım sadece doğaya değil, aynı zamanda geleceğe duyduğumuz saygının bir ifadesi. Melis Goral olarak, modern mücevherin yalnızca zarif değil, bilinçli ve sürdürülebilir de olması gerektiğine inanıyoruz.