Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Dime Tribe’ın kurucusu Ateş Ahlatcı ile markanın çıkış noktasından mücevherlerin stilimizdeki rolüne kadar ilham veren bir söyleşi gerçekleştirdik.
Elbette; ben Ateş Ahlatcı… 28 yaşındayım; Dime Tribe mücevher markasının hem kurucusuyum hem de tasarımcısıyım. Türkiye’deki akademik eğitimimin ardından Amerika’da ve İtalya’da farklı alanlarda akademik eğitimler alarak iş dünyası için kendimi geliştirdim. Aile şirketimizde çok genç yaşlardan beri çalışıyorum ve bu sayede de birçok sektör hakkında önemli tecrübeler edindim. Bunlardan biri de kuyumculuk sektörü… İşi en temelinden ve ustalarından öğrenerek yıllar içinde edindiğim bilgi birikimimi kendi vizyonumla buluşturdum ve hayalini kurduğum mücevher markası Dime Tribe’ın temellerini attım.
Ateş Ahlatcı
Türkiye’nin önde gelen kuyumculuk şirketlerinden biriyiz; hatta bu anlamda yurt dışında da oldukça güçlüyüz. Çok küçük yaşlardan beri eğitimim devam ederken bir yandan da aile şirketimize gidiyor, işi en temelinden öğreniyordum. Bu sebeple daha çocukluk yaşlarımda yüksek kalite malzeme, iyi üretim, kaliteli işçilik nedir, nasıl yapılır, süreçleri nedir gibi birçok bilgi ve tecrübe edinme şansım oldu. Bir süre sonra ailemizin diğer işlerinde de aktif görevler üstlendim. Aile işimizde çalışmaya devam ederken kendi mücevher markam olsa nasıl olurdu diye hayal etmeye başladım. İyi üretim, yüksek kalite malzeme, kaliteli işçilik konularında aile işimiz sayesinde çok güzel tecrübeler edinme şansım olmuştu. Bunları kendi vizyonumla buluşturarak, yeni nesil ancak nesiller boyu devam eden, zamansız bir marka yaratmayı hayal ederek Dime Tribe’ın temellerini oluşturmaya başladım. Elbette markamı mücevher dünyasında kalıcı yapmayı ve Türkiye ile sınırlı kalmayarak dünya markası konumuna getirmeyi çok isterim. Aile işimizin zanaatkarlık konusunda bana olan katkıları oldukça değerli; dünyada git gide azalan zanaatkarlığı Dime Tribe ile devam ettirmeyi amaçlıyorum. Yani anlayacağınız kendi markamla birçok konuda önemli misyonlar edinerek güzel işlere imza atmak istiyorum.
Mücevher dünyasında fark yaratmalı ve ne sunduğunuzu, kime hitap ettiğinizi en başından doğru bir şekilde planlamalısınız. Bu yüzden marka kimliğiyle beraber isim konusu da en hassas noktalardan biri. Hele bir de dünya markası olmayı hedefliyorsanız, küresel ölçekte doğru ismi seçmeniz önemli. İngilizce kökenli Dime kelimesi sözlük anlamı ile 10 sent demek. Dime kelimesi mecazi anlamıyla 10 / 10’luk insan, kusursuz, birinin ne kadar mükemmel olduğunu ifade ediyor. Dime Tribe, mükemmele değer veren, kusursuzluğu önemseyen, kaliteye değer veren insanlara hitap ediyor. Bu gustoyu anlayan rafine insanların stilini tamamlıyor. Yani bu mücevherleri tercih edenleri 10/10’luk insanlar olarak tanımlıyoruz çünkü 10/10’luk kalitede mücevherler sunuyoruz. Tribe’a gelecek olursak, bu da tam anlamıyla topluluğu ifade ediyor. Bununla da Dime Tribe için bir bütünlük hissi yaratmayı istedim. Hepsini bir araya getirdiğimizde, Dime Tribe, gusto sahibi 10/10’luk işlerden iyi anlayan, özgünlüğe değer verenlere, fark yaratan ve zamansız mücevherlerle kendilerini ifade etme olanağı sağlayan bir dünya sunuyor. Dime Tribe’ın hikayesini, felsefesini aktardığımızda aldığımız yorumlar hem Türkiye’de hem de yurt dışında oldukça olumlu.
Açıkçası çocukluğu atölyelerde, ustalarla geçen biri olarak çok şanslıyım ve bu sayede ilham dünyam oldukça geniş. Bununla beraber hayatın kendisinden besleniyorum. Bence yaşadığımız hayat, çevremizde yaşananlar yani hayatın ta kendisi sınırsız bir ilham kaynağı. Gördüklerim, deneyimlediklerim tasarım fikirlerine dönüşüyor. Beni yakından tanıyanlar iyi bilir seyahat etmeyi çok severim. Bu seyahatlerim, o sıradaki keşiflerim, yeni bir insan, yeni bir kültür tanımak; bunların hepsi benim ilham kaynaklarım. Bir diğer önemli ilham kaynağım ise doğduğum ve dünyanın merkezi olarak ünlenen şehir Çorum. Çok eski tarihlerden beri birçok uygarlığa ev sahipliği yapan, hala bu uygarlıkların parçalarını adeta bir açık hava müzesi gibi sergileyen Çorum, eski Tunç çağından günümüze birçok hikayeyi barındırıyor. Bu hikayelerin her birini incelediğimde muazzam bakış açıları, muazzam ilham kaynakları yakalıyorum; tüm bunları da Dime Tribe’ın estetik anlayışıyla zamansız mücevherlere dönüştürüyoruz.
Bir mücevherin görünümdeki ve stildeki rolü çok büyük. Üstelik nesilden nesile aktarılan manevi ve oldukça önemli bir rolü de var. Tüm bunları göz önünde bulundurarak bir mücevherin, kimliğinizi ve hayata bakışınızı ifade etmenin en zamansız ve de en eşsiz yöntemi olduğunu söyleyebilirim.
Kendimi bildim bileli hiç trend taraftarı, trend fanatiği biri olmadım. Elbette trendleri ve yenilikleri yakından takip ediyorum. Bunun da hayatı doğru analiz edebilmek, geleceği ön görebilmek gibi birçok konu açısından gerekli olduğunu düşünüyorum. Üstelik her zaman güncel kalmak, gelişen dünyayla senkronize olmak gerekiyor. Ancak her trendin peşine takılmanın özgün olduğunu düşünmüyorum ve bence özgün olmak çok kıymetli. Elbette aynısını Dime Tribe için de düşünüyorum ve bu yüzden tasarım anlayışımızı özgün ve zamansız olarak tanımlıyor, trendlerin ilham dünyamızı etkilemesine izin vermiyoruz.
Moda başta olmak üzere birçok sektörde kendini gösteren bu dönüşüm elbette talep doğrultusunda ortaya çıktı. Bu da dünyada yaşananların bu yolla resmedilmesi diyebiliriz. O yüzden aslında bu ve benzeri dönüşümleri doğru görmek gerekiyor. Neden maksimalist silüetler ön planda dersek, günümüz dünyasında en başta da gençler olmak üzere, herkes kendini daha özgür bir şekilde ifade etmek istiyor. Aslında abartılı görünümler de onların bu çıkamayan sesi, kendilerini duyurma arzularının bir yansıması. Bir diğer yandan artık kimse sıradan olmak istemiyor; ayrışmak, dikkat çekmek, akılda kalmak ve fark yaratmak istedikleri için maksimalist parçalara yöneliyorlar. Bu değişimin en önemli sebeplerinden biri de hiç şüphesiz sosyal medya. Sosyal medyada göz alıcı olmak, akılda kalmak ve etkileşimi artıracak şekilde ilgi çekmek isteyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Bu da elbette iddialı ve abartılı görüntülerin ortaya çıkmasına neden oluyor çünkü dikkat çekerek izlenmeler artıyor, kişiler konuşuluyor. Bir başka bakış açısıyla konuyu ele aldığımızda ise bu akımın günümüzde sıkça yaşanan endişe ve kaygı ortamında daha renkli, daha eğlenceli görünümlerle dengeyi sağlamak, insanlara umut vermek adına da ortaya çıktığını söylemek mümkün. Gördüğünüz gibi bu akımın diğer her akım gibi birçok nedeni var. Ben bu akımı neresindeyim dersek, kendi tarzımda az ve öz parçaları tercih ediyorum. Cesur parçalarla da bu sadeliği zenginleştirmeyi seviyorum. En sade giyimi bile doğru bir parçayla çarpıcı kılabilmek kişinin özgünlüğünü yansıtır.
Teknoloji ve yapay zeka, moda endüstrisinde devrim yaratan bir rol oynuyor. Yapay zekanın tüketici davranışlarını analiz etmesi birçok sektöre büyük fayda sağlıyor. Var olan müşterilerinizin daha önceki alışveriş tercihlerine, beğenilerine göre analiz yaparak, onlara özel, kişiselleştirilmiş fikirler sunması da her sektör adına nokta atışı bir avantaj. Bununla beraber, üretim süreçlerini hızlandırmaları ve verimliliği de artırmaları da çok faydalı. Atık miktarını azaltmaya da yardımcı oluyorlar. Sanal gerçeklik, VR teknolojisi, tüketiciye ürünler hakkında deneyim sağlıyor. AR ise mobil uygulamalarla, kullanıcıların ürünleri gerçek zamanlı olarak görüntülemesine ve satın alma konusunda daha verimli karar vermelerine yardımcı oluyor. Tüm bunları göz önünde bulundurarak, teknoloji ve yapay zekanın, modaendüstrisinde, kişiselleştirme, sürdürülebilirlik gibi birçok alanda çok faydalı olduğunu söyleyebiliriz.Ancak her markanın kendi dinamikleri olması gerektiğini düşünüyorum ve doğru dengeye inanıyorum. Tüm bunları kullanmak doğru; zaten gelişen dünyada yerinizde sayamazsınız. Sizi ileriye taşıyacak olan adımların başında entegrasyon yani güncel kalmak geliyor. Bu gelişmelere adaptasyonla beraber birçok sektörde duygulara hitap edebilmek çok önemli çünkü işin özünde insan var. Üstelik ben zanaatın yayılması ve devam etmesi konusunda da önemli misyonlar edinmiş biriyim… Aslında bunun için DCM Production ile çok güzel bir belgesel hazırladık. Teknoloji ile zanaatın kusursuz buluşmasını detaylarıyla sergiliyoruz. En temelinden yani benim bir ilhamı geleneksel şekilde, kağıt ve kalemle çizmemden başlayan Dime Tribe yolculuğunun gelişen teknoloji ve ustaların zanaatıyla son anına gelene kadar her şeyi bu belgeselde şeffaf bir şekilde gösteriyoruz.
Mücevher sektörü hem yerel hem de uluslararası anlamda ciddi rekabeti olan bir yapıya sahip. Yeni nesil tasarımcılar, küresel çapta köklü markalar ve var oldukları coğrafyadaki lokal tasarımcılarla çok ciddi bir rekabetin içine giriyorlar. Aynı durum tüketici için de geçerli; bu kadar çok alternatifin arasında yeniyi keşfetmek onlar için de oldukça zorlaşıyor. Birçok genç, dijitalleşmenin ve sosyal medyanın tanınmak için yeterli olduğunu düşünüyor ama ne yazık ki gerçeklik bu şekilde değil. Burada olması gereken tasarım anlayışında özgünlük, marka dünyasıyla fark yaratmak, doğru stratejilerle markayı geliştirmek, doğru konumlandırmak, hedef kitleyle duygusal bağ kurmak ve günümüz rekabetinde öne çıkmayı sağlayacak pazarlama stratejilerini oluşturmak… Son olarak hiçbir mesleğin sevilmeden başarı getirmediğini düşünüyorum; işini seven, bu konuda hiç bıkmadan kendini geliştirmeye değer verenler başarıya ulaşıyor.
Aksesuarlar elbette hem kadının hem de erkeğin kendi kişiliğini yansıtma biçimi. Kişinin kendini ifade etme biçimi ve dış dünyaya karşı sunduğu görsel imaj olan stil de giysi, aksesuar, saç, makyaj gibi unsurların bir bütünü. Kişinin hayatını, zevklerini, vizyonunu, gustosunu ve hatta kimi zaman ruh halini ortaya koyuyor. Aksesuar da bunun en kuvvetli araçlarından biri. Dolayısıyla aksesuarlar hem kişisel tercihler, beklentiler doğrultusunda şekilleniyor, hem de dünyaya verilmek istenen mesajlar doğrultusunda dönüşüyor.
Moda endüstrisi değişen ve gelişen dünyayla paralel olarak dönüşüyor. Bu değişimin de çok hızlı olduğunu görüyoruz; hatta kimi zaman pandemi gibi ön göremediğimiz olaylar da modayı değiştirebiliyor. Ön görülemeyenleri bir kenara bırakarak dünden bugüne hızlıca bir analiz yaparsam, gelecekte sürdürülebilirlik, teknoloji, kişiselleştirme ve etik değerlerin moda endüstrisinin odağında olacağını söyleyebilirim. Git gide bilinçlenen ve daha etik değerlere önem veren bireylerin öncelikli tercihi çevre dostu moda markaları olacak. Geri dönüştürülmüş malzemeler, organik materyaller gibi sürdürülebilir parçaların kullanımı hakimiyet kazanacak. Vegan ve hayvanlar üzerinde test edilmeyen, cruelty – free ürünler sadece moda değil diğer tüm endüstrilerin odağında olacak. Akıllı giyim teknolojilerinin de çok uzakta olduğunu düşünmüyorum.