Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Kendi adını taşıyan markasıyla Türk mücevher sektörüne taze bir soluk katan Başak Baykal ile doğadan ilham alan koleksiyonu üzerine sohbet ettik.
Bazı mücevherler özel kasalarda, kutularda saklanır ve doğru davet gelene kadar gün yüzü görmezler. Bazıları ise kendi başına öyle kullanışlıdır ki, bir jean ve blazer ile birlikte bile her gün takılabilir; gösterişli ve ışıltılıdır ama abartısızdır. İşte Başak Baykal’ın papatyalardan, mimozalardan, menekşelerden ilhamla tasarladığı mücevherleri bu ikinci kategoride yer alıyor. Eğer bir sürü şey takıp takıştırmak yerine tek bir parçayla gözleri üzerinize çekmekten hoşlanıyorsanız, Başak Baykal’la tanışmanızı tavsiye ederiz. İlk koleksiyonu Natural Treasures’ı, başarılı oyuncu Bige Önal’ın rol aldığı masalsı ve hayalperest bir sinematografik çalışmayla taçlandıran markayı, kurucusundan dinliyoruz.
Kurumsal hayattan mücevher tasarımcılığına geçmeye nasıl karar verdiniz? Öncelikle marka kurma hikayenizi kısaca dinleyebilir miyiz?
Eğitim hayatımı tamamladıktan sonra ilaç sektöründe çalışmaya başladım, yaklaşık 18 yıl çeşitli pozisyonlarda yöneticilik yaptıktan sonra biraz yorgunluk, biraz da ikizlerime vakit ayırma ihtiyacı sebebiyle farklı alanlara yönelme isteğim doğdu. Yeni şeyler öğrenme ve üretme isteğiyle kurumsal anlamda çalışma hayatımı sonlandırdım. Zaten son birkaç yılda mücevher markası kurma hayalim ortaya çıkmıştı, bu hayalin gerçeğe dönüşmesi de dünyanın yavaşlamak zorunda kaldığı pandemi dönemine denk geldi. Her şeyin doğru zamanı olduğuna inanırım, benim markamın doğuşu da tam olarak böyle oldu.
Babanızın bir mücevher ustası olduğunu öğrendik. Bu yolda size ilham olan kişi babanız mı? Kendisiyle birlikte mi çalışıyorsunuz? Onun tecrübelerinden nasıl faydalanıyorsunuz?
Babam Kapalıçarşı’nın eski, bilindik simalarındandır. Evimizde altın ve pırlanta hep konuşulan konulardı; kurumsal hayatı bırakırken yeni şeyler yaratma isteğimin mücevherlerle ilgili olması da bu köklerimden geldi sanırım. Babam yaşı dolayısıyla artık aktif olarak çalışmıyor fakat onun sayesinde tanıştığım çok kıymetli zanaatkarlar var. Zaman zaman ustalarımdan babamın gençliğini dinlediğim bile olmuştur.
Kurumsal iş tecrübelerinizin markanıza nasıl katkıları oldu?
Yaratmak, tasarlamak, üretmek her daim çok keyifli. Hele ki hayal edip tasarladığınızdan daha güzel bir sonuç çıktığını görmek çok tatmin edici bir his. Fakat marka kurmak kapsamlı iş planı ve strateji yapmayı gerektiriyor. Kurumsal hayattaki tecrübelerimin bu anlamda bana çok büyük faydası oluyor.
İlk koleksiyonunuz Natural Treasures’ı sizden dinleyebilir miyiz? Çıkış noktanız neydi?
Pandemiyle birlikte ailecek şehirden kaçıp Bodrum’daki evimize kapandığımızda mevsim kıştı. Bir sabah uyandığımda bahçedeki bitkilerin nasıl evrildiğini, canlanmaya başladığını fark ettim ve o noktadan sonra benim için yepyeni bir gözlem süreci başladı. Baharın gelişiyle doğanın nasıl uyandığını, her gün başka bir çiçekle keşfetmek mümkündü. Benim için markamın ve ilk koleksiyonumun ana teması bu şekilde oluştu.
Bundan sonraki koleksiyonlarınız da yine çiçeklerden mi oluşacak? Markanızın ana ekseni bu vizyon üzerine mi kurulu olacak?
Doğa gerçekten çok zengin bir kaynak, tıpkı çiçekler gibi değerli taşlar da doğanın eşsiz hazinelerinden. Bu ikisinin birleşiminden ve ortaya çıkan güzelliklerden pek kolay vazgeçebileceğimi sanmıyorum; daha gerçekleştirmek istediğim çok fikir var.
Tasarımlarınızdaki en dikkat çekici öğelerden biri heykelsi formlar ve çarpıcı renkler. Özellikle bazı tonlar doygunluklarıyla büyülüyor gerçekten. Kullandığınız değerli taşların yanı sıra, tasarımlardaki renklerden bahsedebilir misiniz? Nasıl bir malzeme ve teknik kullanılıyor?
Renklerle oynamayı çok seviyorum, mücevhere dönüşen çiçeklerin özellikle kendi renklerini yansıtmaya özen gösteriyorum. Bununla beraber aralarda ufak renk karşıtlıkları ile farklı açılar yakalayabilmek de çok hoşuma gidiyor. Renkleri ve taşları kullanırken fark yarattığımız tekniklerin başında minyatür boyama geliyor. Mücevherde mine sık kullanılan bir tekniktir fakat mineden önce uyguladığımız minyatür detay boyamalar her bir parçayı daha da farklılaştırdı.
Çiçek ve bitki motifleri tarihte neredeyse her dönem mücevherleri süslemiş, onlara ilham olmuştur. Başak Baykal tasarımları bu anlamda mücevher külliyatına nasıl bir katkıda bulunmayı hedefliyor, nasıl farklılaşıyor?
Tarihte ve günümüzde birçok mücevher markası ana koleksiyonlarında zaman zaman çiçeklere yer vermiş, vermeye de devam ediyor. Ama koleksiyonun ana teması her zaman çiçek olmuyor, benim farklılaşmak istediğim nokta da bu aslında. Her kadın çiçek ve mücevher sever, ben ikisini birleştiren çizgide tanınmayı ve hatırlanmayı hedefliyorum.
Şahsi olarak mücevherlerle nasıl bir ilişkiniz var? Sadece özel gecelerde ve anlarda mı kullanırsınız yoksa günlük olarak da kullanır mısınız? Bu anlamda Başak Baykal tasarımlarını nasıl görünümlere yakıştırıyorsunuz?
Ben genellikle az ama öz mücevherler takıyorum. Günlük hayatta çok fazla takıp takıştırmayı tercih etmem, tek parça olsun ama göz alıcı ve farklı olsun diye düşünüyorum. Özel geceleri bundan ayrı tutuyorum tabii. En başından beri markam için hayalim, günlük hayatın içinde de kullanılabilecek özel parçalar yaratabilmekti. Beyaz gömlek ve jean ile kombinlendiğinde de takan kişiye kendini ihtişamlı hissettirecek tasarımlar olsun istedim. Bence mücevherler özel kasalarda sadece davet geceleri için gizli kalmamalı, onlar saklanmayacak kadar güzel o yüzden her zaman ortada olmalılar.