Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Hızlı tüketilen moda ve yükselen enflasyonla beraber tekrar gündeme gelen ikinci el kıyafet alışverişi sürdürülebilirliği desteklerken yeni kuşaklara geçmişten romantik hikayeler de aktarıyor.
"Birinin çöpü, bir başkasının hazinesidir” derler. Bu sözü ikinci el ve vintage ürünler üzerinden değerlendirmek günümüzde kulağa biraz tuhaf gelebilir. Ancak böyle ürünlere merak ve talep giderek artıyor. Çok yakın bir zamana kadar, özellikle Türkiye’de, bir başkasının giydiğini giymek pek de iyi karşılanmazdı. Ama artık ‘pis’, ‘eski,’ ya da ‘pasaklı’ sıfatlarının atfedildiği vintage ve ikinci el giysiler satın almak oldukça popüler ve sevilen bir alışveriş tercihi olarak moda dünyasına yansıyor.
Kulis Vintage kurucu ortağı ve kostüm tasarımcısı İnci Kangal Özgür, ülkemizde bu bakış açısının giderek değiştiğini belirtiyor. “Türkiye’de eskiden kullanılmış kıyafet giyilmez, kirli ya da aşınmış şeylere kimse yanaşmazdı” diyor. Şimdi ise yaklaşımın çok farklı olduğunu belirten Özgür, bunun nedenleri arasında hızlı tüketilen modadan uzaklaşmanın ve eski eşyaların aslında çok daha kaliteli olabileceğini fark etmenin bulunduğunu söylüyor.
“Tarzlarının güzelliğinin yanı sıra, kumaş ve dikiş kaliteleri de eski kıyafetleri yıllarca kullanabilmenizi sağlıyor. Bu bilinç insanların vintage’a yönelmesini kolaylaştırdı” diye ekliyor.
Özgür’ün de belirttiği gibi, bilinçlenen nesiller sayesinde, bu ürünleri tercih edenlerin sayısı giderek artıyor. Mesela sürdürülebilirlik odağında hayatlarını devam ettirmeye özen gösteren Z kuşağı, ikinci el ve vintage eşyalara ikinci bir hayat vererek hızlı tüketim dünyasında biraz yavaşlamayı hedefliyor. Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi tarafından 2014’te başlatılan HeForShe hareketinin TEAM LEWIS Foundation ile birlikte yaptığı bir araştırmaya göre, gençlerin en çok önemsediği konuların başında sağlık hizmetleri ve iklim değişimi geliyor. Bu hassasiyet de kesinlikle Z kuşağının tüketim alışkanlıklarına yansıyor. Influencer ve İki.secondhand adlı çevrimiçi ikinci el dükkan kurucusu İdil Kızılkaya, Türkiye’deki Z kuşağının, ikinci el ürünlere bakış açısının değişmesinde büyük rol oynadığını belirtiyor. “Yeni nesillerle beraber bu algının kırıldığını düşünüyorum” diyor.
Bunun yanı sıra, Marji’s Room adlı vintage dükkanın sahibi Ayşe Burçak Tuğrul, şiddetli enflasyon ve ekonomik krizin de bu akıma etkisinin olduğunu belirtiyor: “Raflardaki ürünlerin fiyatlarının her geçen gün yükselmesi insanları ister istemez ikinci ele yöneltiyor” diyor. Tabii, maddi nedenlerin yanında, bence vintage ve ikinci eli en özel kılan şeylerden biri, barındırdıkları yaşanmışlıklar. Bir dükkanda elimize aldığımız herhangi bir eşyanın, onu önceden kullanmış bir sahibi oluyor. New York’ta L-Train Vintage adlı mağazada bayılıp çok ucuza aldığım jean ceketimin ceplerine birileri kırmızı desenli bir kumaştan astar dikmişti. Acemice olsa da ceketi çok özelleştiren bu dokunuşu yapan kişi hakkında çok düşündüğümü hatırlıyorum. Odasında, halısının üstünde yüz üstü uzanıp The Beatles dinleyerek diktiğini hayal etmiştim mesela. Acaba arkadaşlarıyla akşam buluşmadan önce giyeceği şeye kendinden bir parça mı katmak istemişti? Kaç yılıydı acaba? 60’lar? 90’lar? Yoksa daha mı yeni?
Tuğrul da vintage ve ikinci ele bu bakış açısıyla yaklaştığını söylüyor. “Bu işin en çok ‘hikaye’ unsurunu seviyorum. Bu parçayı kim üretmiş, nereden gelmiş ve şimdi nerede? En sevdiği romanlardan biri Masumiyet Müzesi olan biri için çok da şaşılacak bir durum değil. Çok küçük yaşlarımdan beri eşyaları, onların hikayelerini bilmeyi, bilemediklerimi hayal etmeyi seviyorum.” Bu hikayeleştirme ve bunun beraberinde romantikleştirmenin yanı sıra, zıtlıklardan da zevk aldığını paylaşıyor. “Hem giyim kuşamda hem de dekorasyonda anneanne yadigarı elli yıllık bir parçayı yeni bir ürünle kombinlemek, iki farklı estetiği birbirine uydurmak yani eklektisizm bence bir oyun gibi ve çok eğlenceli” diye ekliyor.
Kızılkaya’nın da ikinci eli sevmesinin nedenleri arasında, Indiana Jones tadında bir arama-bulma serüveni var.
“Bir şeyleri daha zor, arayıp deşerek bulmak onu daha değerli yapıyor benim için. Kimsede görmediğim şeyleri bulup kombinlemek aynı zamanda ekstra bir yaratıcılık istiyor. Onu kullanmayı çok seviyorum” diyor.
Özgür de öznelliğe daha fazla yer açtığını söylüyor. “Görünüşü ve modeli, moda ürünlerden daha farklı bir tarz yaratabilme imkanı sağlıyor.”
İkinci el ve vintage ürünler kalite, sürdürülebilirlik ve kimi zaman daha ekonomik olması nedeniyle birçok alıcıyı kendine çekse de, ben de en çok bu ürünlerin hikayelerine tutuluyorum. Nostalji ve romantizme meyilli biri olarak, elime eski bir ceket ya da elbise aldığımda onu benden önce giyen kişiyi hayal etmeden duramıyorum. Kimdi o kişi? Neyle uğraşırdı? Şimdi nerelerde? Bence giysilere bunun gibi hikayeler atfetmek, onların değerini daha iyi anlamamızı ve hızlı tüketim dünyasında bir parça da olsa nefes alıp elimizdekinin değerini gözden geçirmemizi sağlıyor. Artık giymediğim bir kıyafetten ayrılırken, ona verilen bu ikinci hayatın katlanarak nasıl uzayacağını hayal ediyorum. Bir ömüre, kaç ömür sığdırabilir bir kıyafet? Sanırım, çok.