Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Dramatik bir yılı geride bırakan Selena Gomez, sahne ve stüdyo çalışmalarının üzerinde yarattığı baskıdan ve hayatta ona mutluluk veren şeylerden bahsediyor.
Fotoğraf: MERT ALAS & MARCUS PIGGOT, Moda editörü: CAMILLA NICKERSON
Los Angeles için fazlasıyla rüzgarlı ve yağmurlu bir günün akşamında, Selena Gomez, elinde market alışveriş torbalarıyla kapımı çaldı. Teksas’taki çocukluğunun en güzel hatıralarından, Pazar günü kilise sonrası mangal partilerini anacağımız bir yemek yemeye karar vermiştik. Ben tavukları marine edip salata malzemelerini hazırlarken o da hazır patates, tavuk çorbası, kızarmış soğan halkası gibi ilaveleri alıp gelmiş.
Bu hazır gıdalarla geleneksel Teksas barbeküsü yapmanın komikliğinden bahsedince, o meşhur kahkahasını patlattı tabii. Onun büyüleyici yanlarından biri de bu pervasız halleri. 25 yaşındaki yıldız, 110 milyon Instagram takipçisiyle günümüzün “Yıldızlar da bizim gibi insanlar” anlayışını bir adım öteye taşıyıp, “Ben aslında senim” diyebilenlerden.
“Herkes benim gerçek ve samimi olmamı istiyordu, sonunda bunu başardığımda, üzerimden yük kalkmış gibi oldu sanki” diyor, Selena: “Hayranlarımın gördüğü ile gerçek hayattaki ben aynı kişileriz. Tabii ki bu beni savunma duvarlarından yoksun bıraktı. Bazen de sözlerim büyük tepkiler aldı ama tam anlamıyla dürüst ve kendim gibiyim sonuçta. Sanırım geldiğim noktada bunun büyük payı var.”
Gomez, bu yaklaşımın başlangıcını 2014’te çıkardığı “The Heart Wants What It Wants” şarkısına dayandırıyor. O dönemde, üç yıllık bir ilişkinin ardından yeni ayrıldığı Justin Bieber’a ithafen yazılmış olduğu muhtemel bu şarkının klibinin başında, Gomez’in ağlamaklı bir konuşması var. Kendine güveninin tam olduğunu hissettiği bir anda nasıl da aptalca bir söz ya da davranışla kırılıp darmadağın olduğunu, karşısındakinin ona, bunun kendi suçuymuş gibi hissettirdiğini anlatıyor. Öyle içten bir konuşma ki Selena’nın acısını yüreğinizde hissediyorsunuz.
Mutfakta çalışmaya başladığımızda, hemen Dolly Parton - Kenny Rogers şarkılarından oluşan şarkı listesini çalmaya başlıyor. Pantene’in milyonlarca dolar ödediği kahverengi saçlarına bakıyorum. İnsanda onu koruma duygusu uyandıran bir masumiyeti var. Özgüven ve cesaret mesajları yaysa da narin bir ruh aslında. “Sahnede kaç kere ağladım, sayısını bile bilmiyorum, üstelik de çok çirkin ağlarım ben” diyor. Geçen yaz, Revival turnesinin Kuzey Amerika ve Asya ayaklarından sonra, daha vermesi gereken otuz konser varken, Selena, tüm planları iptal edip Tennessee’de bir psikiyatri kliniğine yattı. Bu, tedavi için planlarını ikinci kez iptal edişiydi. Daha önce Ocak 2014’te de, kendisine lupus hastalığı teşhisi konmasının ardından, Tiger Woods, Rush Limbaugh ve Kate Moss gibi ünlüleri ağırlamış olan Arizona’daki Maedows kliniğinde tedavi görmüştü. Probleminin madde bağımlılığı, yeme bozukluğu ya da tükenme olmadığını söylüyor genç yıldız.
Fotoğraf: MERT ALAS & MARCUS PIGGOT, Moda editörü: CAMILLA NICKERSON
“Turneler aslında çok yalnız kaldığım dönemler, bu sefer çok depresif hissettim, tedirgindim, özdeğerim kaybolmuştu. Sahneye çıkmadan önce ya da hemen sonrasında panik atak nöbetleri geçirmeye başladım. Yeteri kadar iyi olmadığım, bu işi beceremeyeceğim sanısına kapılıyordum her seferinde. Hayranlarıma hak ettikleri performansı veremediğim düşüncesi beni sarsıyordu oysa gerçeği tamamen çarpıtıyordum. Eskiden konserlerimde herkesi küçük parmaklarını havaya kaldırıp kendimize söz vermeye çağırırdım, kimsenin bizi değersiz hissettirmesine izin vermeyeceğimize dair. Birdenbire dinleyici kitlem de benim gibi büyüdü, şimdi karşımda sigara ve içki içen, 20’lerinde, 30’larında gençler vardı, gözlerine baktığımda ne söyleyeceğimi bilemez hale gelmiştim. Küçük parmakları havaya kaldırıp da söz verdirme hareketi işe yaramıyordu artık. Bunu biliyorum çünkü her ne yaşıyorlarsa ben de aynı sarsıntılardan geçiyordum. Aslında onlara hayatın streslerinden bahsedip, tek isteğimin kaçıp gitmek olduğunu söylemek isterdim ama ben kendi duygu ve düşüncelerimi olgunlaştırıp oturtamamışken seyircilerime aktarabileceğim bir bilgelik yoktu. Bu yüzden de beni seyrederken içlerinden ‘tamamen vakit kaybı’ diye geçireceklerinden şüphelenmeye başlamıştım.”
Ağustos’un 15’inde Selena Gomez, Instagram hesabında, Barok dramalara yakışacak bir fotoğraf yayınladı. Sahnede yere kapaklanmış haliyle ıstırap
mı, coşku içinde mi olduğu anlaşılamayan bu fotoğraf, onun üç aylığına paylaşacağı son poz olacaktı. İlk uçakla Tennessee’ye gidip psikiyatri kliniğine başvurdu, cep telefonunu yetkililere teslim edip kendisi gibi sorunlarla mücadele eden altı genç kadınla birlikte tedaviye başladı. Bireysel ve grup terapileri, hatta atlarla zaman geçirme terapisi gördü. “Kim olduğumu umursamayan, kendi hayatları için mücadele eden gerçek insanlarla 90 gün birlikte olmanın ne kadar olağanüstü olduğunu anlatamam” diyor Selena, “Hayatımdaki en zor dönemlerden biriydi ama sanırım verdiğim en iyi karardı”. Klinikte geçen 90 günün ardından, Kasım’da, Amerikan Müzik Ödülleri gecesinde en popüler pop/ rock kadın sanatçı ödülünü alırken tekrar kameraların karşısına çıktı Gomez. Gözyaşları içinde yaptığı konuşma bir anda internette viral oldu.
Peninsula Beverly Hills Hotel’deki çay salonunda oturuyoruz, etrafımızı küçük kızlar sarıyor. Utangaçlıkları, Selena’nın sıcak davranışlarıyla kıkırdamalara dönüşüyor, hepsiyle sabırla fotoğraf çektiriyor güzel yıldız. “Bir zamanlar birlikte olduğum biri, (tabii ki Justin’den bahsediyor) bu huyuma çok kızıyordu ama çocuklara hayır diyemiyorum” diyor.
2016 yapımı drama lmi Fundamentals of Caring’te, kas distro si olan bir delikanlının sevgilisi rolünü oynayan Gomez’le çalışan Donna Gigliotti, Georgia’nın kırsal alanlarında oldukları halde, setin etrafında toplaşarak bekleyen hayran kitlesini hiç unutmuyor. “Selena’yı çok cömert ve hakiki olduğu için seviyorlar” diyen Gigliotti, önceleri pek anlam verememiş bu devasa takipçi grubuna. “Ancak tanıdıkça, onun üçüncü kuşak bir feminist olduğunu fark ettim” diyor, “Çok çekici, örtü seviyor, komik ve eğlenceli ancak feci sağlam bir kız. Hayranları bu karışıma deli oluyorlar bence.”
Aynı lmde Selena ile birlikte oynayan Paul Rudd, “Selena kimseyi etkilemeye çalışmıyor” diyor, “Havalara girip kapris yapmıyor, uzun çalışma saatlerine, setteki zorluklara gık çıkarmadan katlanıyor. Öyle doğal bir hali var ki bu kadar meşhur olduğuna inanamıyorsunuz. Cazibesinin en mühim nedeni de bu bence.”
Fotoğra ardaki taş bebek haline zıt bir şekilde gerçek hayatta son derece rahat biri Gomez. Yakın arkadaşı Taylor Swift onu tanımlamak için “Hem 40 hem 7 yaşında” diyor. Selena’yı doğurduğunda henüz 16 yaşında olan annesi, onu Teksas’ta tek başına büyütmüş. Genç yıldız, koltukların arasına düşmüş bozuk paraları arayıp bulup, onlarla bardakta çorba aldıkları günleri hatırlıyor. Ama bu sıkıntılı dönem uzun sürmemiş. Çocuk güzellik yarışmalarının ardından 7 yaşındayken, Barney & Friends’te bir rol kapmış. 12 yaşına geldiğinde binlerce aday arasından seçilerek Disney yıldızlar kervanına katılmış. 13 yaşında annesi ve üvey babası ile Los Angeles’a taşınmışlar, hemen sonraki yıl, onu meşhur eden Wizards of Waverly Place dizisindeki başrol günleri başlamış. Bir anda sansasyon olan diziyle birlikte hem müzik hem oyunculuk alanında önü açılmış. İlk yıllarda Selena’nın annesi onun menajerliğini yürütmüş, 2014’teki ilk bunalım günlerinin ardından bir Hollywood ajansıyla anlaştıysa da hâlâ projeleri annesi ile birlikte gözden geçirip geliştiriyor. Selena “Disney ile dört yıl çalıştım” diyor, “Son derece kontrollü bir mekanizma o dünya, her şeyin nasıl yapılacağı belirli.”
Hiçbir çocuk yıldız, ergenliğin o sıkıntılı günlerini kolay atlatamıyor. Gomez de Wizards’da canlandırdığı o havai karakterin üzerine yapışmasını engellemek için hayli mücadele verdi. “Erkekler için, büyüyüp onlarla özdeşleşen çocuk karakterden sıyrılmak daha kolay ama kadınlar aynı şeyi yapınca tepki alabiliyorlar. Hayranlarıma saygım sonsuzdu ama oyunculukta sınırlarımı zorlama arzusundaydım.” Disney’den ayrıldıktan sonra ilk projesi 2013 yapımı Spring Breakers adlı lm oldu. Bu lmde bir grup üniversite çağındaki kızın seks, uyuşturucu ve cinayetle örülen çılgın hikayesi konu ediliyordu. Gomez, annesinin, onun limitlerini zorlayacak yönetmenlerle çalışmasını istediğini söylüyor. “Bana Kids, Thrash Humpers, Gummo gibi lmleri seyrettirdiğinde, annem çıldırmış olmalı diye düşündüm. Ama zincirlerinizi kırdığınızda nasıl davranacağınızı hayal etmek çok eğlenceli. Büyürken çevremde hep yetişkinler oldu, işimin dışında bir sosyal hayat kurmam zamanımı aldı. Arkadaşlarımla takılıp eğlenmek benim için kişisel bir devrim demekti.”
Fotoğraf: MERT ALAS & MARCUS PIGGOT, Moda editörü: CAMILLA NICKERSON
Gomez’in çocukluk yıllarından başlayan başarılı sanat hayatına hep bir hüzün eşlik etmiş. “Annem beni hayatının odağı yaptı” diyor, “Doğup büyüdüğü yerleri terk etti. Başarılarımın arka planında hep ‘Aslında bu kadar özveriyi hak ediyor muyum’ düşüncesi var.” Spring Breakers’dan beri birkaç lmde daha rol almasına rağmen Gomez’in asıl başarısı müzik alanında. Ancak müzisyen hayatı onu çok yoruyor. Film setlerinde, zaman zaman geriye çekilip dinlenme fırsatı buluyor ancak konserlerde tüm ilginin odağı o. “Sahneye çıkıyorsun, orada seni seyreden herkes dün gece nerede olduğunu biliyor. Çok garip bir duygu bu” diyor Selena.
Turne ve tedavinin geride kaldığı şu günlerde kendini gayet huzurlu hissediyor. Yapımcılığını üstlendiği 13 Reasons Why adlı Netflix mini dizisi, şu sıralar gösterimde. Dizide işlenen konular genç intiharları ya da sosyal medyanın hayatlarımız üzerindeki baskısı gibi, Selena’nın özdeşlik kurduğu konular. Sekiz yıl önce, Gomez ve annesi, bu dizinin uyarlandığı romanın yazarı Jay Asher’la irtibat kurarak ilk adımı atmışlar. Dizinin adı, ana karakter Hannah Baker’ın, canına kıymak için sıraladığı on üç sebepten geliyor. Asher, “O zamanlar Selena’yı pek tanımıyordum” diye anlatıyor: “Fikir sahibi olmak için Princess Protection Program’ı izledim. Selena bana kitapla nasıl derin bir bağ kurduğunu anlattı. Romanımın özü, insanların nelerle boğuştuğunu bilebilmemize imkan olmadığı. Selena ile ilk toplantımızda Twitter hakkında sohbet ettiğimizi hatırlıyorum. Kendisine sürekli, şöhretlerin haklarında yazılıp konuşulanları dikkate almaması gerektiği söylendiğini ancak bunun elinde olmadığını anlatıyordu.”
Gomez, geçtiğimiz yıl aralıklı olarak stüdyo kayıtları da yaptı. Kasım’da bitirdiği It Ain’t Me şarkısının klibi geçtiğimiz Şubat ayında yayınlandı. Yapımcı Norveçli DJ Kygo oldu. Şarkının sözleri, ilişkide bağımlılık ve saplanıp kalma üzerine polemikler içeriyor; melodi ise ritmik. Coach markasının geçen sonbahar piyasaya çıkardığı koleksiyonunun tanıtımı için modaeviyle bu projede ortaklık kurmuş. Markanın kreatif direktörü Stuart Vevers, Selena ile Los Angeles’ta yaptığı toplantı izlenimlerini şöyle aktarıyor: “Selena’nın hayranlarıyla çok yakın ve sıcak bir ilişkisi var. Gücü de buradan geliyor. Düşünsenize hangi modaevi bu güçten yararlanmak istemez ki?”
Şu sıralar herhangi bir lm anlaşması yok, müzik rması da zaman konusunda onu sıkıştırmıyor. “Oldukça hoş bir değişiklik benim için” diyor Selena: “Nefesimi tutup, yüreğim ağzımda, birilerinin beni yargılamasını beklemeden yaşamak güzel. Hiçbir yere yetişmek, hiçbir şeyi kovalamak zorunda da değilim.” Gomez şu sıralar, LA Valley’de bir Airbnb evinde kalıyor, pek de dışarı çıkmıyor. Arada kız arkadaşlarıyla arabaya atlayıp geziyorlar, bu arkadaşları, bir emlakçı, bir teknoloji uzmanı ve kiliseden tanıdığı kişiler. “Telefon numaramı yalnızca on yedi kişi biliyor” diye açıklıyor, “Bunların da sadece ikisi meşhur insanlar.”
“Biz kızlara durmadan güçlü olmamız telkin ediliyor, seksi, havalı, mütevazı olmamız ama aynı zamanda ayaklarımızı yere sağlam basmamız bekleniyor. Oysa, zaman zaman dağılıp yıkılmaya da hakkımız var.” açıklıyor, “Bunların da sadece ikisi meşhur insanlar”. Çocukken konuştuğu, ancak sonradan pratiğini kaybettiği İspanyolcasını geliştirmek için ders alıyor, günün birinde İspanyolca şarkılar söylemeyi hayal ediyor. Haftada beş gün psikatristiyle randevusu var, Diyalektik Davranış Terapisinin hararetli bir savunucusu şu anda. Bu terapi, aslında, sınırda kişilik bozukluğunun tedavisi için geliştirilmiş ancak son zamanlarda daha geniş bir yelpazede uygulanıyor. Kullanılan yöntemler, iletişimi geliştirme, duyguları kontrol etme ve farkındalık çalışmaları. Selena, “DDT hayatımı değiştirdi” diyor, “Keşke terapiler hakkında, toplumda daha rahat konuşulabilse. Biz kızlara durmadan güçlü olmamız telkin ediliyor, seksi, havalı, mütevazı olmamız, aynı zamanda ayaklarımızı yere sağlam basmamız bekleniyor. Oysa, zaman zaman dağılıp yıkılmaya da hakkımız var.”
Son zamanlarda pek Instagram paylaşımı yapmıyor, hatta telefonunda bu uygulama yok artık. Kendi hesabının şifresini de sadece asistanı biliyor. Bazen sosyal medyadan tamamen kaybolmayı hayal ediyor. “Instagram’da en fazla takipçisi olan kişi olmak beni korkuttu,” diyor, “Kişiliğimi tükettiğini hissettim. Onunla yatıp kalkmaya başlamıştım. Görmek istemediğim şeyleri görüyor, sahip olmak istemediğim kirler kafama zorla sokuluyordu sanki. Instagram’da geçirdiğim vakitlerin hemen hepsinin ardından kendimi berbat hissettiğim için şu aralar uzak duruyorum.”
Yine de tam anlamıyla bunu başardığı söylenemez. Yeni erkek arkadaşı The Weeknd ile İtalya gezileri paparazzilerin ve en önemlisi The Weeknd’in eski karısı Bella Hadid’in gözünden kaçmadı. Hadid, Gomez’i sosyal medyada takip etmeyi bırakarak tepkisini gösterdi. Selena ise eski ilişkilerinde yaptığı hataları bir daha yapmamaya kararlı olduğunu belirtiyor.
Mutfakta keyi e yemek yaparken, ünlü birinden duymayı hiç beklemeyeceğiniz şu cümle dökülüyor dudaklarından, “Tuhaf gelecek kulağa ama, insanların beni unutmalarını sabırsızlıkla bekliyorum.”
- Vogue Türkiye Mayıs 2017 sayısından.