Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Çelik ile SAYÉS markasının çıkış noktasından yeni nesil tasarımcılara ve aksesuarların kadınların hayatındaki yerine dair bir söyleşi gerçekleştirdik.
Merhaba, ben Selin Yamaç Çelik, İstanbul doğumluyum. Çocukluğumun ilk yılları İzmir’de geçti, daha sonra ailecek tekrar İstanbul’a taşındık. Bu şehir değişikliğinin oldukça duygusal olan karakterimde izleri çoktur. Şu anda eşimle beraber İstanbul’da yaşıyorum. Çocukken modaya çok ilgiliydim. Oyuncak, Lego ya da bilgisayar oyunlarıyla aram hiçbir zaman iyi olmadı, çok sabırsızdım sıkılırdım. Rutin olarak gardırobumda sevdiğim bütün kıyafetlerimi katlı halde yatağıma koyarak annemle mağazacılık oynardık, o müşteri olurdu bense ona kıyafetlerimi “pazarlamaya” çalışırdım. Uygun beden ya da rengi bulmak için depoya (yan odaya) gittiğim rollere bürünürdüm. Tüm samimiyetimle bu anlarda zaman duruyordu. Bunu neden anlattığımı soracak olursanız insanın en derinindeki saf tutkunun tam olarak çocukluğundaki bu anlarda yattığına inanıyorum. Çocukken alışverişe gittiğimizde, bir kumaşın kalitesine, ürünün dikişlerinin muntazamlığına ve derisinin cinsine ciddi bir mesai harcandığını hatırlıyorum. Bazen çok beğendiğim bir parçaya sırf babamın bu detaycı kriterleri sebebiyle sınıfta kaldığı için kavuşamazdım. Estetik kaygılarımın şekillenmesinde çocukluğumun önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum.
Eğitim öğretim hayatım boyunca Fransızca baskındı, Saint Joseph Lisesi’nden sonra Galatasaray Üniversitesi’nde İşletme okudum. Tasarım ya da moda okumadım; ancak tasarım öğelerinin, adını eskiden koyamadığım bir şekilde içimde hep karşılığı vardı: Renk, ton, form, doku, desen, kontrast, boyut, denge, simetri, oran, orantı, şekil, kontekst… Bu kavramlar, doğru taşlar gibi yerlerine oturduklarında, insana bir rahatlama ve tatmin hissi geliyor. Üniversiteden sonra ürün yönetimi, pazarlama ve lüks marka iletişimi alanlarında çalışırken bu şekilde devam etmenin ruhumda bir şeyleri eksik bıraktığına iyi ki bu sefer karar verebilmişim. Modanın, trendlerin çok çok ötesinde, kendimi keşfetme ve anlaşılma yolculuğumda yadsınamayacak bir ağırlığı vardı. Ben de henüz hala iç sesimi duyabiliyorken bazen çok yorucu olan detaycı tarafımı susturmadan, aksine hep yüreklendirmeye çalışarak (bazen de başaramayarak), somut olarak tasarlama yolculuğuna bıraktım kendimi, iki seneye yakın bir araştırma, işin tekniğini öğrenme ve Ar-Ge süreci sonucunda ortaya SAYÉS’in ilk tasarımı Stitched Pocket Tote Bag’ler çıktı, bunu da Tote Plissé takip etti.
SAYE Farsça’da “gölge” anlamına geliyor. Dilimizde “sayesinde” olarak kullandığımız kelimenin kökeni aslında “birinin/ bir şeyin gölgesinde” ifadelerinden türemiş. SAYE kelimesini, biraz frankofonlaştırarak SAYÉS’e dönüştürdüm diyebilirim. Formların, dokuların, renklerin ve şekillerin zıtlıklarıyla bir arada oluşturdukları kusurlu kusursuzluk “sayesinde” hayat bulan bir marka olan SAYÉS ismi aslında markanın odağındaki estetik anlayışını yansıtıyor.
O anda/dönemde algımın ne kadar açık olduğu ve odağımı nereye yönelttiğime göre değişiyor bu. Seyahatin, bu süreçte çarpan etkisi olduğu kesin. Günlük hayatımızda var olan basit objelerden, çağdaş sanattan ve mimariden ilham alıyorum. Bu bir mobilyanın kulbu da olabilir, anahtarlık da, sandalye de, sanat eseri de. Günlük hayat bence başlı başına oldukça ihtişamlı. Bir mekanda, görselde ya da tasarımda, bir arada bulunan zıtlıkların birbirlerini dengeleyiş biçimleri dikkatimi çekiyor. Ayrıca bir kişiyi seçecek olursam, Phoebe Philo’nun tasarımlarındaki incelikler ve minimal estetiği benim için her zaman başlıca ilham kaynağı.
Hiçbir tasarımın, kullanıcısının önüne geçmesi fikrini sevmediğim için yaratım sürecine bu dikkatle yaklaşıyorum, tasarladığım çanta kendisinin farkındaki kadınla dengede olsun ve buradayım diye bağırmasın isterim; neticede çanta bir aksesuar, kullanıcısından daha çok dikkat çekmemeli bence. Çantanın, görünüme doku, katman ve boyut eklemek için çok etkili bir araç olduğunu düşünüyorum ayrıca. İncelikli şekilde düşünülmüş detayları, sıradan olanla birleştiren yalın tasarımlar ise beni asıl heyecanlandıranlar. Böyle bir çanta, stili çabasız bir ihtişama taşıyabilir.
Trendleri takip ediyorum, bazıları gelip geçici olurken bazıları ise zamanın ruhu için kabul görmüş siluetlere dönüşüyor süreç içerisinde. Belirli bir tasarımın veya stilinzamanın ruhuna nasıl uyum sağladığını, başka alternatiflerin neden bu kadar popüler olmadığı üzerine düşünüyorum. Bu sorgulama, tasarlarken mevcut trendlerin hangilerinin kalıcı olacağı ve yenilerinin neler olabileceği konusunda havayı koklamama yardımcı oluyor.
Günümüz aksesuarlar dünyasında maksimalist ve cesur silüetler öne çıkıyor bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Maximalist ve cesur silüetleri ilgi çekici ve cüretkar buluyorum, ancak benim estetik zevkim daha çok özenle kürate edilmiş, zengin ve katmanlı bir stile yakın. Maksimalizmin ifade gücünün çok fazla olduğuna inanmakla beraber, onu gözü yoran bir kalabalığa ve kostümü andıran bir görünüme dönüşmeden daha rafine, üzerine düşünülerek seçilmiş ve bir bütünlük oluşturacak zarif bir yaklaşımla görmeyi tercih ederim. Buna rafine maksimalizm desek; yani basit olana biraz sürpriz ya da biraz fazlalık, zıtlık ya da çirkinlik veya tuhaflık hatta kabalık, biraz mevsim dışılık ve komiklik eklemek alıştığımız denklemi pozitif anlamda bozarak ortaya çok anlamlı ve yaratıcı bir görüntü çıkarabiliyor.
Yapay zeka, moda endüstrisinde birçok marka için tasarım süreçlerinde ilham kaynağı olabiliyor. Ancak, ben hala tasarımlarımı geleneksel yöntemlerle, tamamen insan yaratıcılığına dayalı ve atölye ortamında malzemeyle iç içe olarak şekillendiriyorum. Tabii ki, ileride farklı araçları keşfetmeye daha açık olabilirim, ancak tasarım ve üretim sürecimde duygusal bağ kurmak ve insan faktörünü ön planda tutmak bana kendi işim için şu aşamada daha doğru geliyor.
Saymakla bitmez ama benim için en majörlerinden bahsedeyim. Dilerim bu soruyu okuyan ve işini layığıyla yapmaya çalışan yeni nesil tasarımcılar benzer zorlukları yaşadığımızı görerek biraz da olsa rahatlar çünkü insan gerçekten bu süreçte yalnız olmadığını bilmeye ihtiyaç duyuyor.
Dijitalde var olmanın bu kadar önemli olduğu bir pazarda yeni nesil tasarımcıların görünürlük ve bilinirlik kazanması oldukça zor. Sosyal medya milyonlarca potansiyel müşteriye ulaşma imkanı sunsa da bu aynı zamanda diğer markalar ve influencer’larla yoğun bir içerik akışında rekabet etmek anlamına geliyor. Bu sebeple de takipçilerin ilgisini canlı tutmak ve sürekli olarak güncel kalmak için çaba harcamak çok yorucu hale gelebiliyor. Ayrıca moda editörlerinin ve müşterilerin dikkatini çekmek genellikle zaman istediği için bu, sabır, motivasyon ve efor gerektiren bir süreç. Bir taraftan tasarımcının yaratıcılık ile işin operasyonel tarafını da dengelemesi şart; marka inşa etme sürecinde; finansal yönetim, tedarik zinciri, pazarlama, satış ve perakende ortaklıkları gibi birden fazla rolü tasarımcının kendisi yönetmesi gerekiyor. Bu durum da çoğu zaman bunaltıcı olabildiği gibi kreatif sürece odaklanmayı zorlaştıran büyük bir engele dönüşebiliyor.
İyi bir planlama, pazarı hem trendler, hem de tüketici davranışını kavrayabilmek adına iyi takip etmek, rakamları ve dijital metrikleri ajansların inisiyatifine tamamen bırakmadan işin içerisinde olmak, alanında başarılı profesyonellerden destek almak, marka imajına ilk günden yatırım yapmak, fikrine ve vizyonuna saygı duyduğum kişilerden görüş almak ama günün sonunda kararı kendim veriyor olmak, motivasyonumu hep canlı tutmaya çalışmak, beni anlayan kişileri çevremden eksik etmemek, bazen durmak ve biraz da pek çok bilinmezliğin olduğu bu sürece güvenmeyi seçmek benim bu yolculukta denediklerim diyebilirim. Bir de yeri gelmişken, tüm bunların gerçekleşebilmesi için finansal planlama ve kaynak yönetimi ihtiyaçların başında geliyor. Girişimcilerin, teknoloji ya da finansal hizmetler sektörlerinde yatırımcılara ulaşması nispeten kolayken, moda sektöründe bu o kadar da kolay olmuyor. O yüzden sektörde tasarımcı ile yatırımcıyı bir araya getirebilecek bir platformun eksik olduğunu düşünüyorum.
İkisi de bence; aksesuarların kim olduğunuzun bir uzantısı olduğunu düşünüyorum, oldukça kişisel bir tercih. Dışarıya sizin hakkınızda çok fazla şey söyleyebildiği için; kadınlar, aksesuarları, stillerini özgünleştirmek ve kendilerini ifade etmek için bir araç olarak kullanıyor. Ayrıca gerçekten kendine has stili olan kadınların aksesuar kullanımını deneysel ve eğlenceli bulduğunu düşünüyorum.
Sürdürülebilirlik ve etik üretim gibi konu başlıkları moda endüstrisinin kalbinde olmaya devam edecek. Sahip olduğumuz çanta, takı, kıyafet her ne olursa olsun, en sürdürülebilir olanı hali hazırda sahip olduklarımız diye düşünüyorum. “Az ve öz” alışveriş ile zamansız ve kaliteli işçiliğe sahip parçalara yatırım yaparak ideal kapsül gardırobu oluşturma konusuna artık ne kadar çok dikkat verdiğimizi göz önünde bulundurursak, bu kıyafetlerin tekrar tekrar giyilmeye devam edilmesi ve her seferinde de farklı bir görünüm sunabilmeleri için stilimize aksesuarları eklemeye daha da fazla odaklanacağız gibi geliyor.