Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Yüksek moda teknoloji ve gelecekle aynı kulvarda dur durak bilmeden koşuyor.
Chanel’in 2017 İlkbahar/Yaz sezonunda podyumun açılışını yapan tüvit takım giymiş robotları hatırlarsınız. Karl Lagerfeld, akıllı telefonların bizi ele geçireceğini düşündüğümüz zamanlarda bu robotları “Teknoloji ama samimi bir teknoloji!” şeklinde yorumlamıştı. Hemen ardından 2017-18 Sonbahar/Kış sezonunda Grand Palais’nin kalbinden uçurduğu Chanel uzay roketiyle hayalindeki teknoloji sekansını yüksek modada kültleştirdi. Biraz daha geçmişe, 90’ların sonuna gidelim ve Alexander
McQueen’in moda, teknoloji ve sanat üçlüsünü devrim niteliğindeki 1999 İlkbahar/Yaz defilesinde nasıl bir araya getirdiğini hatırlayalım. Defilenin kapanışını yapan model Shalom Harlow, beyaz kabarık eteğiyle ahşap bir pikabın üzerinde dönerken sağında ve solundaki robotlar birbiri ardına boya püskürtüyor, Harlow makinelere karşı kendini savunmaya çalışıyordu. “İnsana karşı makine” mücadelesinin yüksek modadaki ilk temsili diyebileceğimiz bu deneyimsel gösteri, unutulmaz moda anlarından biri olarak tarihe geçti. O günlerde hayal bile edemeyeceğimiz bu moda anının bir benzeri temel bir farkla 2024-25 Sonbahar/Kış sezonunda Coperni defilesinde yaşandı. Modeller şovun başından sonuna kadar yapay zeka ve robotik şirketi Boston Dynamics’in robot köpekleriyle beraber yürüdü. Koleksiyonda insanla makine birbirini kanıksamıştı ve bu, bizlere pek de şaşırtıcı gelmedi.
Louis Vuitton 2024-25 Sonbahar/Kış
Modada teknoloji ve fütürizmin hikayesi 60’lardaki uzay yarışında yazılmaya başlandı diyebiliriz. 1969 yılında insanlığın Ay’a ayak basmasıyla beraber sosyokültürel ve teknolojik açıdan köklü değişikliklerin yolu açıldı. Dönemin ayrıkotu tasarımcıları Andrè Courrèges, Paco Rabanne ve Pierre Cardin’e uzay çağı modası yaratmak gibi büyük bir misyon düştü. O dönem uzay ve bilimkurguya olan ilgi hem sinemada hem de modada eş güdümlü ilerledi. 1968 yapımı Barbarella filminde başrol oyuncusu Jane Fonda’nın kostümlerini Paco Rabanne tasarladı. Metalik plakalardan, zırhı andıran kalıp gibi tasarımlar, Rabanne’ın imzası olarak hâlâ mirasını koruyor. Mühendis ve tasarımcı Andrè Courrèges ise tamamen beyaz ve gümüş renk paletindeki uzay çağı koleksiyonuyla bizi diğer gezegenlere yaklaştıran ilk isimdi. Çizmeler, PVC gibi alışılmışın dışında materyallerden tasarladığı elbiseler, mini etekli parçalar, aynalı tasarımlar o dönem için bir devrimdi. Bugün bile gelecek, uzay çağı veya bilimkurgu temalı tasarımların izini sürdüğümüzde renk, doku ve materyal anlamında Courrèges’in kült tasarımlarıyla benzer örnekler görüyoruz.
Şüphesiz Thierry Mugler’in robotik insan fantezisini sunduğu tasarımlarında uzay çağı modasının yol göstericiliği var. İşi birkaç atmosfer üste taşıyan Mugler, uzay giyimini zarif ve şık detaylarla sunarken bazen başka galaksilerden gelmişçesine korkutucu düzeyde abartıya kaçabiliyordu. Bu tasarımların en güzel örneklerinden birini Zendaya’nın Dune: Part Two filminin Londra galasında giydiği zırh tulumda gördük. Japon tasarımcı Issey Miyake’nin fütüristik tasarımlara renk getirmesi, Hüseyin Çağlayan’ın form değiştiren metalik elbiseleri, Helmut Lang’in 1998-99 Sonbahar/Kış koleksiyonunu internet üzerinden ilk kez sunması, Jennifer Lopez’in giydiği orman desenli yeşil Versace elbisenin Google Images’ın yaratılmasına ilham vermesi, Fendi’nin 2014-15 Sonbahar/Kış koleksiyonunda drone’ların insanları izlemesi, Prada’nın NASA astronotlarının 2026’daki Artemis III görevi sırasında Ay’da yürürken giyecekleri astronot kıyafetlerini tasarlaması; moda ve teknoloji ilişkisine kronolojik sırada nokta atışı örnekler olarak verilebilir.
Coperni 2024-25 Sonbahar/Kış
Çağdaş tasarımcılar ve sezon podyumuna odaklandığımızda ise Iris van Herpen’in akıl almaz yaratıcılıktaki vizyonuna parantez açmak gerekir. Teknoloji ile modanın ilişkisine bakış açımızı değiştirip 3D baskı teknikleriyle yarattığı tasarımlarını teknolojinin couture hali olarak tanımlayabiliriz. Van Herpen’in estetik dehası malzeme kullanımında da eşsiz. Organze kumaşı fütüristik ve eklemli bir yapıya dönüştürebileceği gibi kendine has teknolojik yötemlerle ürettiği elbiselerle haute couture’ün sınırlarını pozitif olarak sürekli zorluyor. Podyumlarsa teknolojiye olan bakış açımızı değiştirmeye devam ediyor. Liste Rick Owens, Junya Watanabe, Dion Lee ile başlıyor; Louis Vuitton, Coperni, Balenciaga, Mugler ve Jil Sander’a kadar uzanıyor. Örneğin Rick Owens, 2024-25 Sonbahar/Kış koleksiyonunu “uzaygemisinde giyilecek kaşmir uzay kıyafetleri” olarak distopik bir çerçevede özetledi. Görünümlerde klasik metalik dokular yerine daha koyu bir palet ve yumuşak dokular vardı. Coperni’de Sèbastien Meyer ve Arnaud Vaillant, yüksek modada teknoloji ve inovasyonun daha fazla olması ve tasarımların fütüristik zeminde yer alması gerektiğine inanıyor. Zaten 2024-25 Sonbahar/Kış koleksiyonları bilimkurgu övgüsü olarak nitelendiriliyor. Metalik parçaların yapay kürk detaylarla zenginleştirilmesiyle teknolojiye referans veren tasarımların stil dolu olabileceği gösterilmişti. Markanın imza çantası Swipe’ın yüzde 99 hava ve yüzde 1 camdan oluşan “aeorojel” adlı nanomalzemeden yapılan versiyonu koleksiyonun yıldız parçasıydı -belki de gerçek manada yıldız tozu! Louis Vuitton’da Nicolas Ghesquière’nin dünya dışı varlıklara düşkünlüğünün izdüşümleri göze çarpıyordu. Defile alanına asılan gümüş küre bir UFO’yu andırıyordu. Geleceğe göz kırpan tasarımların eklektik versiyonları bazen altın ve gümüş işlemeli ceketlerde bazen kabarık etekli takımlarda görüldü.
Bugün moda ve teknoloji arasında inovatif ve sıkı fıkı bir ilişki var. Eskiden belirli terzilik teknikleriyle eli kolu bağlanan tasarımlar artık daha özgür. Özellikle yapay zekanın hızlı gelişimi oyunun kurallarının belirlenmesinde en büyük etken. Yapay zeka artık sadece kreatif direktörlere tasarım açısından yeni alternatifler sunmakla kalmıyor; tüketicinin yani bizlerin de imdadına yetişiyor. Yeri geliyor kombinlerimizi belirleyerek online stil danışmanımız oluyor, yeri geliyor alışveriş önerileriyle satın alma davranışlarımızı etkileyebiliyor. Aynı zamanda üst üste koleksiyon çıkaran yüksek modanın yorucu maratonunda kreatif direktörlere kumaş, kalıp, modelleme gibi konularda destek oluyor. Buna yapay zeka ile moda profesyonellerini buluşturan Refabric yazılımını örnek verebiliriz. Globale baktığımızda ise yenilikçi atılımlarıyla Maison Meta rakiplerinden sıyrılıyor. Başlattığı AI Fashion Week sayesinde moda ve teknoloji tutkunlarının gönlünü çalan platform hayal gücünün ve teknolojinin sınırsızlığını bir araya getiriyor. Fakat kaygı da yok değil… Özellikle belirli bir kesim teknoloji ve yapay zekanın imkanlarını savunurken el emeği ve insan zihninden çıkan ilhamın biricikliğine inananların sayısı da az değil. Yapay zekanın bizi ele geçirip insan yetisini yok edeceğini düşünmek gülünç gelebilir. Bu konuda da devreye denge giriyor. İkilinin birbirinden rol çalmadan birlikte büyüme stratejisi şu an için tartışmaların önüne geçiyor.