Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Küresel moda Paris, Milano, New York ve Londra’nın etrafında dönse de rüştünü ispatlayan yeni şehirler endüstride giderek güç kazanıyor.
Bir şehrin moda başkenti olarak tanınması için neler gerektiğini hiç merak ettiniz mi? İkonik tasarımcıların mirası mı, moda haftalarının ihtişamı mı, yoksa trendleri harekete geçiren kültürel canlılık mı?
Paris, Milano, New York ve Londra, onlarca yıldır moda başkenti unvanını taşıyor. Bu şehirler trendleri belirliyor, en prestijli moda haftalarına ev sahipliği yapıyor ve en ikonik tasarımcıları yetiştiriyor. Değişim, dönüşüm ve gelişim şüphesiz moda dünyası için de durmayan bir süreç. Endüstri geliştikçe, dünya çapında başka şehirlerden de yeni stil merkezleri dalgası ortaya çıkıyor. Geçmişte sıklıkla göz ardı edilen bu şehirler, artık kültürel etkilerin, yenilikçi tasarımların ve sürdürülebilirliğe bağlılıklarının benzersiz karışımıyla tanınıyor. Öte yandan teknoloji ve sosyal medya sektörü demokratikleştirmeye devam ettikçe, yeni moda başkentleri geleneksel güç merkezlerine meydan okuyarak “iyi modanın” her yerden çıkabileceğini; yenilikçi tasarımın ve etkileyici tarzın yerleşik moda metropollerinin dışında da gelişebileceğini kanıtlıyor. Moda hiyerarşisindeki bu değişim sadece bir trend değil, yerel yeteneklerin, geleneksel işçiliğin ve farklı bakış açılarının yarattığı yeni bir ekosistemin küresel sahnede artan etkisinin bir sonucu.
Gelin bu yeni başkentleri birlikte mercek altına alalım.
Moda sektörünün her yıl beş milyar ton küresel karbon salınımının yaklaşık yüzde 10’undan sorumlu olduğu ve sektörde üç yüz bin ton giysinin çöpe atıldığı gerçeğini göz önüne aldığımızda, sürdürülebilir referanslar giderek önem kazanıyor. Kopenhag’ın bir moda başkenti olarak yükselişi, sürdürülebilirliğe olan köklü bağlılığıyla ilgili. Danimarkalı tasarımcıların, hızlı moda ve sürekli değişen trendler yerine kaliteyi, zamansızlığı ve etik üretimi vurgulayan “yavaş moda” kavramını savunduklarını söyleyebiliriz. İlk kez 2006’da düzenlenen Kopenhag Moda Haftası (CPHFW), son yıllarda moda haftaları arasında “en yeşil” olarak kabul gören ve uluslararası moda takviminde önem kazanan bir etkinlik. Öte yandan Kopenhag, yalnızca sürdürülebilir uygulamalarıyla değil, İskandinav estetiğini inovatif bir perspektifle harmanlamasıyla da odak noktası haline geldi. Scandi-chic olarak adlandırılan bu stil, temiz çizgiler, nötr renkler ve işlevsel detaylarla endüstride yeni standartlar belirleyerek daha azın daha çok olabileceğini kanıtlıyor. Bu estetik dünya çapında karşılık bularak Danimarka sınırlarının çok ötesine geçti.
Kopenhag’ı bir moda merkezi olarak diğerlerinden ayıran temel unsurlardan bir diğeri de modayı daha geniş kültürel ve sosyal değerlerle kusursuz bir şekilde bütünleştirme yeteneği. Şehrin tasarımcıları ve markaları sadece moda üretmiyor, aynı zamanda sosyal sorumluluğa, çevre yönetimine ve topluluk katılımına olan bağlılığını yansıtan anlatılar yaratıyor. Örneğin Ganni, Rotate Birger Christensen, By Malene Birger Baum und Pferdgarten, Stine Goya, Saks Potts Henrik Vibskov ve Cecilie Behnsen, bu hareketin ön saflarında yer alan marka ve tasarımcılardan sadece bazıları. Şehrin modaya olan bağlılığı, Holly Golightly ve Storm gibi konsept mağazaların, Kopenhag’ın etik ve sosyal değerleriyle uyumlu, hem gelişmekte olan hem de köklü markalardan özenle seçilmiş seçkiler sunduğu perakende ortamına da yansıyor. Şehir, endüstrinin 21. yüzyılda sahip olması gereken yeni standartlar konusunda da farklı bir kimlik oluşturmayı başardı. Dünya iklim değişikliği ve toplumsal eşitsizlikle boğuşurken, Kopenhag modanın iyilik için nasıl bir güç olabileceğine dair yeni umutlar yaratıyor.
Fotoğraf: Alamy
Moda endüstrisinde tasarım ve üretim, birbirinden ayrı düşünülemeyen iki süreç. Eskizler ve prototipler sonrası ortaya çıkan tasarımlar, gelişmiş imalat endüstrisi sayesinde üretilerek tüm dünyaya yayılır. Bu üretim merkezlerinin birçoğu Asya’da yer alır. Şanghay, Seul ve Tokyo... Her biri teknoloji ve üretim konusunda oldukça ilerlemiş, dünya sahnesinde kendi vizyonunu yansıtan ve küresel moda endüstrisinde giderek daha fazla etkili olan Asya başkentlerinden. Örneğin; Çin, 90’lı yıllardan bu yana en büyük hazır giyim moda üreticisi konumunda. Durum böyle olunca ülke üretim gücüne kendi moda vizyonunu da katarak kararlı adımlarla ilerliyor. Geleneksel Çin kültürünü modern avangard bir stille harmanlayan Şanghay, modanın yeni başkentleri arasında hızla öne çıkıyor. Şehrin moda haftaları, Çin pazarına girmek isteyen uluslararası tasarımcıların ve markaların ilgisini çeken bir etkinlik haline geldi. Şehrin moda sahnesi gerçekten de Çin işçiliğinin son teknoloji tasarımla buluştuğu gelenek ve yenilik arasındaki etkileşimin bir kanıtı.
Şanghay’ın yükselişinin ardındaki itici güçlerden bir diğeri de Çin modasına ilişkin küresel algıyı yeniden tanımlayan çağdaş tasarımcılar. Angel Chen, Guo Pei, Uma Wang gibi isimler koleksiyonlarına modern, kozmopolit bir duyarlılık katarken geleneksel motif ve tekniklerden de yararlanıyor. Dahası bu tasarımcılar yalnızca Çin’de tanınmakla kalmıyor, aynı zamanda çalışmalarını Paris, Milano ve New York’taki büyük moda haftalarında sergileyerek küresel sahnede de ses getiriyor.
Seul, gelenek ve modernliğin kendine özgü karışımıyla küresel moda endüstrisini büyüleyen, canlı ve etkili bir şehir olarak son zamanlarda oldukça aktif bir başkent. Şehrin moda sahnesi, son teknoloji tasarımı köklü kültürel mirasla birleştirme becerisiyle karakterize ediliyor. Öte yandan Seul’un öne çıkışı, yenilikçi tasarımcıların, teknoloji meraklısı nüfusun ve tüm dünyayı etkileyen K-pop kültürünün küresel erişiminin birleşiminden kaynaklanıyor. BTS, BLACKPINK ve EXO gibi K-pop yıldızları küresel modaya yön veren isimler konumunda. Lüks markalarla sık sık işbirliği yapan bu yıldızlar Kore modasının ve küresel sahnede Kore estetiğinin yükselmesini sağladı.
Lie Sang Bong, Woo Young Mi, Choi Bum Suk gibi tasarımcılar, geleneksel Kore estetiğini modern bir bakış açısıyla yeniden yorumlama yetenekleriyle uluslararası arenada büyük beğeni topluyor. Kore estetiği genellikle hanbok’tan ilham alan siluetler, karmaşık işlemeler ve ipek, rami gibi geleneksel kumaşların kullanımını içeriyor ve bunları çağdaş bir vizyonla harmanlıyor. Bu füzyon hem avangard hem de Kore kültürüne derinlemesine kök salmış, dünya çapındaki moda meraklılarında yankı uyandıran benzersiz bir tarz yaratıyor. Yükselişine devam eden Seul, sadece trendleri takip etmekle kalmayıp onları belirlemede büyük bir güç olduğunu ve modanın geleceğinde önemli bir oyuncu olacağını çoktan kanıtladı.
Eklektik, avangard tarzı ve yenilikçi tasarım yaklaşımıyla Tokyo da yükselen moda başkentleri arasında yer alıyor. Şehrin Shibuya, Harajuku ve Ginza gibi bölgeleri benzersiz butikler, amiral mağazalar ve sürekli olarak yeni trendler belirleyen sokak stili kültürüyle dikkat çekiyor. Özellikle Harajuku, Tokyo’nun sokak modası sahnesinin sıcak noktası olarak öne çıkıyor. Canlı, deneysel tarzıyla tanınan bölge, genç yaratıcılığın ve bireyselliğin küresel bir simgesi. Şehir, küresel moda endüstrisi üzerinde önemli bir etki yaratan birçok tasarımcıya ev sahipliği yapıyor. Comme des Garçons, Rei Kawakubo, Issey Miyake, Yohji Yamamoto gibi tasarımcılar yenilikçi ve çoğu zaman alışılmadık tasarımlarıyla geniş kitleler tarafından takip ediliyor. Geleneksel moda normlarına meydan okuyan ve yeni ifade biçimleri keşfederek Tokyo’nun deneysel moda merkezi olmasına katkıda bulunan bu tasarımcılar çığır açan yaklaşımlarıyla uluslararası modayı da etkiliyor. Tokyo Moda Haftası, şehrin moda başkenti statüsündeki bir diğer önemli unsur. Bu etkinlik, bir dizi yeni ve köklü tasarımcının koleksiyonlarını sergiliyor ve seslerini duyurmaları için platform sağlıyor. Üstelik Tokyo’nun modayı teknolojiyle harmanlama konusundaki kararlılığı da dikkat çekici. Şehir, yüksek teknolojili kumaşlardan akıllı tekstillere, yenilikçi perakende deneyimlerine kadar teknolojik gelişmeleri modaya entegre etme konusunda ön sıralarda yer alıyor. Bu ileri görüşlü yaklaşım, sürekli olarak sınırları zorlayarak ve yeni trendler belirleyerek Tokyo’nun moda sahnesinde ilerlemesini sağlıyor.
Fotoğraf: Alamy
Gürcistan’ın başkenti Tiflis, geleneksel etkilerin ve çağdaş yeteneklerin eşsiz karışımıyla uluslararası ilgiyi üzerine çeken yeni başkentlerden. Şehrin moda sahnesi, yerel zanaatkarlığın ve yenilikçi tasarımın karışımıyla karakterize ediliyor. Tiflis’in bir moda merkezi olarak yükselişinin ardındaki en önemli faktörlerden biri, çağdaş moda ortamını derinden etkileyen zengin kültürel mirası. Nakış, dokuma gibi geleneksel Gürcü teknikleri ve tekstilleri, tasarımcılar tarafından yeniden yorumlanıyor. Eski ile yeninin bu karışımı, Tiflis’e farklı bir üstünlük kazandırıyor ve onu diğer moda başkentlerinden ayırıyor. Şehrin moda sahnesi, uluslararası tanınırlık kazanan bir dizi yeni tasarımcı ve marka tarafından destekleniyor. Balenciaga’nın yaratıcı beyni Demna Gvasalia ve Vetements markasının kurucusu olan kardeşi Guram gibi tasarımcılar, Tiflis’in artan itibarına önemli katkılarda bulundu. Yenilikçi yaklaşımları ve cesur estetikleri, Gürcü modasını haritaya taşıdı. Öte yandan 2014 yılında başlayan Tiflis Moda Haftası, yerel yeteneklerin ve Gürcü modasının dünyaya tanıtılmasında önemli rol oynamaya devam ediyor.
Nijerya’nın hareketli metropolü Lagos, dinamik ve etkili bir moda sahnesi yaratmak için zengin kültürel gelenekleri çağdaş yeteneklerle harmanlayarak yeni bir moda başkenti olarak kendini kanıtlama yolunda hızla ilerliyor. Şehrin bir moda merkezi olarak yükselişi, canlı enerjisi, yenilikçi tasarımcıları ve geleneksel Afrika estetiğini modern küresel trendlerle birleştirme yeteneğinden kaynaklanıyor. Lagos’un moda vizyonunun yeni nesil tasarımcıların beslediği çeşitlilik ve yaratıcılıkla eş anlamlı olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin geleneksel Nijerya kumaşlarını ve boncuk işlemelerini lüks bir şekilde yeniden yorumlamasıyla tanınan Lisa Folawiyo ve kişiye özel erkek giyim ve gelinlik koleksiyonlarıyla tanınan Mai Atafo, bu sorumluluğu üstlenen yeteneklerden birkaçı. 2011 yılında başlayan ve her yıl düzenlenen Lagos Moda Haftası, yerel yeteneklerin sergilenmesinde ve Lagos’un küresel moda endüstrisinde önemli bir oyuncu haline gelmesinde büyük rol oynuyor.