Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Şansım Adalı: “Yapay zeka, dijital üretim teknikleri ve biyoteknoloji gibi alanlardaki gelişmeler, modayı sadece daha yenilikçi değil, aynı zamanda daha sürdürülebilir bir hale getiriyor.”
Sudi Etuz markasının kurucusu ve tasarımcısı Şansım Adalı, yapay zeka tabanlı tasarım asistanı Refabric AI ile pop yıldızı Edis'in Bakü konserindeki kostümünü tasarladı ve bu vesileyle yapay zeka ile modanın ilişkisine dair aklımızda beliren sorularımızın da baş muhatabı oldu. “Teknoloji bize birçok imkan sunuyor, ancak onu nasıl kullanacağımız tamamen bizim tercihlerimize bağlı” diyen Şansım Adalı ile yapay zeka ve moda sektörünün ilişkisine dair zihin açıcı bir sohbet gerçekleştirdik.
Şansım Adalı
Şu anda Dubai’deyim ve buradaki farklı bir yaşam ritminin içerisindeyim. Yoğun ve stresli bir hayatım var ama bu röportaj sorularını yanıtlamak için sakin bir an bulmak beni motive ediyor.
Refabric, çok başarılı ve zeki bir girişim olarak dikkatimi çekti ve en başından beri gelişiminde yer aldım. Bir moda tasarımcısı olarak yazılımın gelişim sürecinde geri bildirimlerim önemliydi ve bu süreci deneyimlemek benim için inanılmaz derecede şaşırtıcı ve ufuk açıcı oldu. Refabric’in kurucularının vizyonuna çok güveniyorum ve bu projede Edis ile çalışmak da ayrı bir keyifti. Edis’in ailesi de tekstilci olduğu için Refabric ile olan ilgisi ve projeye olan inancı çok yüksekti. Hatta Edis, Refabric’in yatırımcılarından biri. Onunla birlikte bu yazılımı kullanmak ayrıca keyifliydi, çünkü kendisi de yazılımı kullanmayı biliyor. Bakü konserinde ne giymek istediğini konuşarak en güncel trendleri Edis’in stiline göre yorumladık ve yazılımı buna göre eğittik. Sonuçta, onun için özel bir kostüm yarattık.
Yapay zekanın hızla gelişmesiyle birlikte, bu teknolojinin etik ve güvenlik boyutları giderek daha kritik hale geliyor. Yapay zekanın yanlış bilgi verebileceği ya da insanları yanıltabileceği senaryolar, aslında teknolojinin sadece ne kadar güçlü olduğunu değil, aynı zamanda ne kadar dikkatli kullanılmasının gerektiğini de gösteriyor.
Söyleşide de belirttiğim gibi, yapay zekayı bir asistan olarak gördüğümden onun doğruluğunu ve güvenilirliğini sağlamak için insan kontrolünün ne kadar önemli olduğunu vurguladım. Pesimist senaryoları dikkate alıyorum, çünkü bu senaryolar bizi teknolojiyi nasıl daha güvenli hale getirebileceğimiz konusunda düşünmeye teşvik ediyor.
Sonuç olarak, bu tarz araştırmalar hem tehlikeleri anlamamıza yardımcı oluyor hem de geliştirme süreçlerini daha etik ve sağlam hale getirmemiz için bize rehberlik ediyor. Pesimist senaryolara kapılmaktan çok, bu senaryolardan öğrenerek daha iyi bir gelecek inşa etmemiz gerektiğine inanıyorum.
Fotoğraf: Edis, Bakü konserinde
Genel olarak yapay zeka, moda endüstrisinde birçok alanda kullanılabiliyor. Tedarik zinciri yönetiminde malzeme tedariği ve lojistik optimizasyonu, üretimde otomasyon süreçleri ve hatasız üretim, trend analizinde sosyal medya verilerinden faydalanarak gelecekteki eğilimleri öngörme, hatta müşteriye özel deneyimler sunma gibi konularda büyük bir rol oynuyor. Ayrıca, sürdürülebilirlik açısından geri dönüşüm ve atık yönetimini geliştirme gibi alanlarda da katkı sağlıyor.
Ben ise yapay zekayı daha çok tasarım sürecimdeki araştırma ve yaratıcılığı tetikleme aşamalarında kullanıyorum. Örneğin, yapay zeka, beklenmedik fikirler ve görsel ilhamlar sunarak bir koleksiyonun renk paleti, siluet veya temalarını belirleme sürecinde yeni ufuklar açabiliyor. Ayrıca, tasarımlarımı henüz eskiz halindeyken gerçek bir ürüne daha yakın şekilde görselleştirebiliyor ve birinin üzerinde nasıl duracağını simüle edebiliyorum. Bu da tasarımlarımı hızla değerlendirme ve geliştirme imkanı sağlıyor. Bunun yanı sıra, geçmiş koleksiyonlarımın satış performansını inceleyerek yeni tasarımlarda daha stratejik kararlar alıyorum. Böylece hem yaratıcılığımı artırıyor hem de işlerimi daha verimli ve düzenli hale getiriyorum.
Yapay zeka ile bir koleksiyon tasarladığımda en büyük kazanımlarımdan biri, zamandan ve numune israfından tasarruf etmek oluyor. Dijital tasarım süreçleri sayesinde fiziksel numuneler üretmek yerine, koleksiyonlarımı gerçeğe çok yakın bir şekilde simüle edebiliyorum. Bu, yalnızca tasarım sürecini hızlandırmakla kalmıyor, aynı zamanda gereksiz kumaş tüketimini de önlüyor. Böylece yalnızca ihtiyacım olan numuneleri üretiyor, hem maliyet hem de çevresel açıdan daha sürdürülebilir bir süreç yönetiyorum. Refabric, özellikle yaratıcı sürecin erken aşamalarında verimliliği artırarak zamandan büyük ölçüde tasarruf etmemi sağlıyor.
Bence bu çelişkiyi çözmenin temel yolu, tüketicinin bilinçlenmesinden geçiyor. "Fast fashion" markalar, hangi teknoloji çıkarsa çıksın, bunu hızlı tüketimi körüklemek ve kendi çıkarları için kullanmak üzere harekete geçecektir. Ancak burada asıl önemli olan, tüketicinin kendini geliştirmesi ve daha bilinçli bir yaklaşım benimsemesidir. Bir ürünün kim tarafından, nerede, nasıl üretildiğini ve çevreye ne kadar saygılı bir süreçten geçtiğini sorgulamak, fark yaratacak bir adım olabilir.
Bugün yapay zeka çağında yaşıyor olabiliriz ama geleceği kurtarmak için teknolojiden önce tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmemiz gerekiyor. Gelecek nesillere daha temiz bir dünya bırakabilmek için, alışkanlıklarımızı baştan sona yeniden düşünmeliyiz. Yeme, içme, alışveriş... Gereksiz olan her şeyden vazgeçmek artık bir zorunluluk haline geldi. Teknolojiyi doğru bir şekilde kullanmanın yolu, bu farkındalığı geliştirerek mümkün olabilir. Gerçek bir dönüşüm ancak bu bilinçle gerçekleşebilir.
Moda tasarımının ve tekstil sektörünün geleceği, teknoloji, sürdürülebilirlik ve tüketici bilincinin şekillendirdiği dinamik bir dönüşüm sürecinde ilerliyor. Yapay zeka, dijital üretim teknikleri ve biyoteknoloji gibi alanlardaki gelişmeler, modayı sadece daha yenilikçi değil, aynı zamanda daha sürdürülebilir bir hale getiriyor. Artık koleksiyon yaratma süreçlerinde fiziksel prototiplerden çok, dijital simülasyonlar ön planda olacak.
Bunun yanı sıra, moda endüstrisinin geleceğinde kişiselleştirilmiş üretim önemli bir rol oynayacak. Seri üretim yerine bireysel ihtiyaçlara özel olarak üretilen parçalar, tüketim anlayışını kökten değiştirebilir. Aynı zamanda, döngüsel ekonomi ve malzeme inovasyonları sayesinde atık miktarı azalacak ve daha sürdürülebilir üretim modelleri yaygınlaşacak.
Gelecekte modanın sadece trendlerden ibaret olmadığı, aynı zamanda bir değerler bütünü olduğu daha net anlaşılacak. Moda tasarımcıları olarak bizlerin, tüketimi teşvik eden bir sistemin parçası olmaktan çok, bilinçli üretim ve sürdürülebilir çözümler geliştiren aktörler olmamız gerekiyor. Teknoloji bize birçok imkan sunuyor, ancak onu nasıl kullanacağımız tamamen bizim tercihlerimize bağlı.
Fotoğraf: Sui-d, @sudietuzofficial
Metaverse’in tutmadığı düşüncesine katılmıyorum, çünkü aslında henüz tam anlamıyla gelmedi. Pandemi dönemi bir ön gösterimdi, bir pazar yoklamasıydı. Metaverse’in gündelik hayatımıza entegrasyonu, Endüstri 4.0 ile birlikte üretimin tamamen otomasyona geçtiği, eğitimlerin sanal gerçeklik ortamında yapıldığı bir dünyada kaçınılmaz olacak. Ancak şu an insanlar henüz buna hazır değil. Öte yandan, oyun dünyası zaten uzun süredir bu sistemin içinde ve metaverse’in gerçek anlamda karşımıza çıkacağı zaman geldiğinde en hızlı adapte olan sektörlerden biri olacak.
Bu süreci iki kez deneyimledim. 2016 - 2017 yıllarında yaptığım şovların VR versiyonlarını oluşturduğumda, bu teknoloji herkes için yeniydi, merak uyandırıyordu ama tam anlamıyla anlaşılamıyordu. O dönem geleceğin burada olduğunu görüyordum, ancak izleyici kitlesi buna hazır değildi. Pandemiyle birlikte bir anda herkes bu içeriklere yönelmeye başladı. Benzer şekilde, 2020’de hayata geçirdiğimiz Sui-D App de zamanının çok ötesindeydi. Dijital bir avatarla etkileşim kurabilen bir astrolog yapma fikri o günlerde radikal bir konseptti ve akademisyenlerden sektördeki profesyonellere kadar birçok kişiyi ikna etmek kolay olmadı. Ama şimdi yapay zeka hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi ve bu tür projeler artık alışılmış bir gerçeklik olarak kabul ediliyor.
Bu yüzden, yapay zekanın bir sabun köpüğü olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Metaverse ve giyilebilir teknolojiler için ise yalnızca zamanlama meselesi var. Teknoloji bazen insanlardan daha hızlı ilerliyor ve toplumun buna adapte olması için zamana ihtiyaç duyuluyor. Ancak, bir kez yerleştiğinde ve ihtiyaçlarla örtüştüğünde, daha önce “erken” görülen fikirler yeniden gündeme geliyor ve doğal bir şekilde hayatımıza entegre oluyor.
Moda dünyasında kreatif direktörlerin sık sık değişmesi, markaların artık tek bir tasarımcının uzun vadeli vizyonuna bağlı kalmak yerine, daha hızlı ve esnek modeller benimsemesinden kaynaklanıyor. Finansal performans baskısı, sosyal medyanın hızlandırdığı tüketici beklentileri ve sürekli yenilik ihtiyacı, kreatif direktörleri sürekli değişen bir döngüye sokuyor. Eskiden bir modaevinin kimliğini yıllarca taşıyan tasarımcılar varken bugün birkaç sezonluk başarısız bir koleksiyon, kreatif ekiplerin aniden değişmesine neden olabiliyor. Bununla birlikte, markalar giderek bireysel bir yıldız tasarımcıya bağımlı olmak yerine, kolektif yaratıcı takımlara yönelerek daha sürdürülebilir bir model oluşturmaya çalışıyor.
Gelecekte modaevlerinin kreatif süreçlerini daha esnek ve veri odaklı hale getirdiğini görebiliriz. Teknolojinin tasarım süreçlerine entegrasyonu ile birlikte yapay zeka destekli analizler ve dijital tasarım araçları, kreatif direktörlerin kararlarını yönlendirebilir. Ayrıca, proje bazlı işbirlikleri ve rotasyonlu yaratıcı ekipler, markaların kendilerini sürekli yenileyebilmesi için daha yaygın hale gelebilir. Moda endüstrisi artık yalnızca büyük isimlere dayalı bir yapıdan uzaklaşıyor; bunun yerine, markaların ticari başarı, teknolojik dönüşüm ve topluluklarla daha yakın bir etkileşim içinde olduğu yeni bir yaratıcı yönetim modeli ortaya çıkıyor.
Yeni nesil tasarım yazılımlarını deneyimlemek, yapay zeka destekli üretim süreçleri üzerine çalışmak ve dijital moda projelerini incelemek benim için sadece bir araştırma süreci değil, aynı zamanda yaratıcı bir keşif alanı. Bunun yanı sıra farklı sektörlerdeki inovasyonları modaya nasıl adapte edebileceğimi görmek için disiplinler arası bir yaklaşım benimsiyorum. Teknolojinin sadece bir araç değil, aynı zamanda bir vizyon oluşturma sürecinin parçası olduğuna inanıyorum.
Ancak, bu hızın içinde kaybolmamak ve geleneksel değerleri koruyabilmek de önemli. Biz, butik tekstil üretimi yaparak lokal el işçiliğini destekleyen bir yapı kurduk ve bu anlayışı sürdürmeye özen gösteriyoruz. Zanaatkarlarla birlikte çalışarak onların emeğini yaşatırken tasarımlarımıza da eşsiz bir kimlik kazandırıyoruz. Çünkü gerçekten kalıcı olan şey, sadece hızla uyum sağlamak değil, aynı zamanda bu hızın içinde özgün bir duruş sergileyebilmek.
Fotoğraf: @sudietuzofficial
Street Couture, sokak giyiminin enerjisini ve özgürlüğünü Haute Couture detaylarla buluşturan bir anlayış. Frapan ama aynı zamanda günlük hayatın içinde var olabilen bir stil. El işçiliğini sadece özel günlere ya da Haute Couture defilelerine değil, sokağın dinamizmine taşımak, lüksü ve sanatı gündelik giyime adapte etmek benim için çok önemli.
2025 İlkbahar/Yaz koleksiyonunda pastel tonlarla yumuşak, iyimser bir atmosfer yaratılmaya çalışıldı. Karamsar günlerde bile pembe gözlüklerden görülebilecek bir dünya sunma fikri koleksiyonun çıkış noktalarından biri oldu.
Kasım ayında New York’ta kızımla yürürken, şehrin kalabalığında kendimi telaşlı ve güvensiz hissettiğimi fark ettim. Son zamanlarda üzerimde dolaşan bir evham hissi, o gün de benimleydi. Sürekli sağı solu kontrol ederek yürüyordum, zihnim hep bir adım sonrasını hesaplıyordu. O an, bir anda Dondurma Müzesi'ne (Museum of Ice Cream) girme fikri geldi. İçeri adım attığımızda pastel renklerle dolu çocuksu dünya içimi açtı ve bana iyi geldi. Anın içinde kaybolmak, her şeyin daha hafif olduğu bir hisse kapılmak... O anları fotoğrafladım ve şimdi bu kareler moodboard’umun bir parçası.
Dubai’ye taşınmak benim için büyük bir değişiklikti ama burada kendimi beklediğimden daha hızlı bir şekilde rahat hissettim. Özellikle güvenli ortamı, uzun zamandır içimde bastırdığım güven duygusunu yeniden yüzeye çıkardı. Şehir hızla gelişiyor ve yapay zeka gibi alanlara yaptığı büyük yatırımlarla geleceğin nasıl şekilleneceğini hissettiren bir enerjiye sahip. Enternasyonal yapısı sayesinde adeta tüm dünya bir arada gibi; farklı kültürlerden insanlarla iç içe olmak beni sürekli besliyor. Operalar, konserler, sergiler hiç bitmiyor ve her zaman keşfedecek bir şeyler var. İstanbul’a gidip gelmenin kolay olması da burada yaşamayı benim için daha dengeli hale getiriyor.
Şu sıralar Matt Haig kitaplarını okuyorum; onun anlatım dili ve hayata bakışı bana ilham veriyor. Podcast olarak ise Bad Decisions Studio ve Mercado yayınlarını takip ediyorum.
Kişilerin ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş AI sistemleri entegre edilmiş kıyafetler üzerine projeler geliştiriyorum. Bunun yanı sıra, yapay zeka kullanarak hem görsel hem de video içerikler üretiyor ve Sui-d astroloji uygulaması üzerinde çalışıyorum. Teknoloji ve yaratıcılığı bir araya getirerek, modadan dijital içeriğe farklı alanlarda yenilikçi deneyimler tasarlamaya odaklanıyorum.