Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Kişisel verilerin yeni nesil algoritmalara kaynaklık ettiği bugünlerde kültür ve dolayısıyla moda, yeni parametreler aracılığıyla şekilleniyor.
Dijitalleşme yolculuğunun ivmesinin artarak devam ettiği günümüz dünyası, insanlık için yeni normları da beraberinde getiriyor. Bundan yirmi yıl önce bir bilimkurgu yapımında görülecek türden fütürist konseptler, güncel bağlamda kolaylıkla sıradanlaşabiliyor. Örneğin artık sosyal medyada karşımıza çıkan görsellerin insan yaratımı mı, yoksa yapay zeka ürünü mü olduğunu sorgulamak çoğumuz için olağan bir durum. Elle tutulabilir olmayan, bir ekranın ötesindeki dijital tokenlere yapılan yatırımlarsa kimileri için salt gelir kaynağına dönüştü. Hayatın olağan akışına uygun olarak yorumladığımız bu yeni nesil sosyal, ekonomik ve sanatsal gerçekliklerin temel taşında bulunansa kuşkusuz algoritmik sistemler. Bu yeni sıradanlıklara alan açan algoritmalar, yıllar içerisinde hem kendi doğalarını hem de insanlığın onlarla olan ilişkisini bir değişim sürecine dahil ettiler: Sosyal medya kullanan herkes, mutlaka bir konu üzerine konuşmasının akabinde bir platformda o konuya yönelik optimize edilmiş bir reklam veya içerikle karşılaşmıştır. Kimi zaman veri güvenliği konusunda kuşkular yaratan bu aşırı kişiselleştirilmiş algoritma ekseni aslında yeni çağda dijital mecralara olan ilgimizi yükselten önemli etkenlerden biri. Çünkü bundan 10 yıl önce Facebook ana sayfalarımız kronolojik bir ilerleyişteyken artık ilgimizi çeken konular sıralama kriteri haline geldi; tüketmek istenilen bilgilere ulaşmaksa bariz şekilde kolaylaştı. Bu noktada sosyal medyanın bireysellikle olan ilişkisi her geçen gün biraz daha güç kazanırken, algoritmaların besin kaynağı olan kişisel verilerimiz ise geleceğe yönelik şüpheci bir yaklaşıma sebep oluyor.
Mevzubahis kuşkular, kolaylıkla göz ardı edilemeyecek türden bazı dinamiklere ev sahipliği yapıyor. Aplikasyonlara verilen mikrofon kullanım izinleri, kullanıcılarda konuşmalarının dinlendiğine yönelik bir soru işareti yaratıyor. Günümüz teknolojisi, böylelikle pratik olan ile endişe verici olan arasında bir paradigma sunuyor. Örneğin Alman medyası Deutsche Welle, geçtiğimiz yıllarda global e-ticaret devi Amazon’un kullandığı veri sistemi aracılığıyla kişilerin hamilelik durumlarını onlardan önce tahmin edebildiğini ortaya koymuştu. “Sizi sizden iyi tanıyan bir şirket” mottosuyla bu yetkinliği tanımlayan Amazon, çocuk sahibi olan müşterilerinin hamilelik öncesi alışveriş davranışlarının izlerini sürerek doğru tahminlerde bulunabiliyordu. Yine DW’ye konuşan Oxford Üniversitesi Profesörü Viktor Mayer-Schönberger, bu dönüşüme parmak basarak insanlığın endüstriyel çağdan veri çağına geçişini tarımdan endüstriyel çağa geçişinden daha kritik bulduğunu belirtmişti.
E-ticaret düzleminde kişisel verilerin algoritmayı şekillendirmesi kimi noktalarda kafa karışıklığına yol açsa da alışveriş deneyimi adına olumlu çözümler vaat ettiği de bir gerçek. Herhangi bir alışveriş aplikasyonuna girecek olursanız karşılaşacağınız “Sizin İçin Seçildi” kategorisi, çoğunlukla yapay zeka destekli bir seçki sağlarken esas alınan geçmiş alışverişler ve uygulama içi davranışlar kullanıcıların moda anlayışına ve bütçesine uygun ürünleri bulmasını kolaylaştırıyor. Lojistik avantajlarının yanı sıra çevrimiçi alışveriş deneyimini çoğu kullanıcı için daha cazip hale getiren faktörlerden birinin bu olduğu düşünülüyor. Nitekim algoritmaların kullanımı, e-ticaret ile sınırlı değil ve kimi zaman suistimal örneklerine de konu olabiliyor. Geçmiş Amerikan seçimlerinde gündem olan Cambridge-Facebook Analytica veri skandalını anımsayanlar olacaktır. Akademik araştırma amaçlı olduğu söylenen bir form aracılığıyla tam 87 milyon kullanıcının verilerine Facebook üzerinden ulaşan Cambridge Analytica adlı şirket, bu verileri kullanarak içerisinde Donald Trump da olmak üzere çeşitli politikacılardan oluşan bir zümreye politik kampanyalar hazırlamıştı. Kişiselleştirilmiş kampanya mesajlarının kullanıldığı Donald Trump özelinde durum, çeşitli basın kuruluşlarınca politik manipülasyon olarak adlandırılmıştı. Bu ve benzeri olaylar algoritma-insan ilişkisinde bir güven sarsıntısına yol açmış, sürecin devamıysa pek doğrusal ilerlememişti. Zira 2020’den bu yana sosyal medya platformları arasında hakimiyetini ilan eden TikTok’un alametifarikası, rakiplerine oranla çok daha kişiselleştirilmiş bir algoritma sunmasıydı. Riskleri göze aldığı halde algoritmik mantığın cazibesini deneyimleyen insanlık için bu çetrefilli ilişki, bu örnekle kuvvetini ortaya koymuştu.
Prada 2025 İlkbahar/Yaz
Diğer yandan istikamet modaya yöneltildiğinde beliren bir gerçek mevcut ki, o da modern insanın kimliğine imzasını atan herhangi bir gelişmenin moda ekseninde muhakkak yorumlandığı... Yakın geçmişte endüstride ses bulmaya başlayan vücut olumlama, sürdürülebilir tekstil üretimi gibi çeşitli pratiklerin çoğunun politikadan moda sahnesine taşınması önemli bir fenomen. Bu bağlamda teknolojiyi de modadan ayrı düşünmek mümkün olamıyor. Alexander McQueen’in 1999 İlkbahar/Yaz koleksiyonu kapsamında Shalom Harlow modelliğinde podyumda boyanan elbise, bu alanda akıllara en çok kazınan örneklerden. Keza iki yıl önce Coperni’nin Bella Hadid üzerinde yarattığı sprey elbise, bu teknolojik moda mirasının bir sonraki adımı olarak yorumlanmıştı. Coperni ve Alexander McQueen’in ilerici tavrı, her iki modaevinin de kimliğinde önemli bir konumda bulunsa dahi bu ilhamın yankılarının zaman zaman beklenmedik modaevlerinde de görüldüğü oluyor: Örneğin 2024 İlkbahar Couture koleksiyonu için Schiaparelli, klasik sürreal çizgisini ansızın son teknolojiyle modifiye ederek akıl karıştıran bir bileşimi podyuma taşımıştı. Modaevinin kreatif direktörü Daniel Roseberry, internet aleminde tasarımlarına gerçekleşen yapay zeka dokunuşlarının ardından kendisini AI ile bir nevi mücadeleye sürükleme isteğinin bu koleksiyona ilham olduğunu açıklamıştı. Böylelikle alışılageldik ve bir rüyadan çıkmış gibi görünen klasik Schiaparelli, ansızın uykusundan uyanmış misali odağını fütürist gerçekliklere yönlendirmişti. Mini robotlar, geri dönüştürülmüş çipler ve aslında şu anın teknolojisinde aşina olduğumuz halde hâlâ gelecekten gelmiş gibi yorumladığımız birçok konsept, Roseberry imzasıyla karşımıza çıkmıştı.
Teknoloji-moda ikilisindeki en güncel çıkartma ise Milano Moda Haftası kapsamında 2025 İlkbahar/Yaz koleksiyonunu modaseverlerle buluşturan Prada’dan geldi: Raf Simons ve Miuccia Prada işbirliğinde hazırlanan Infinite Present, teknolojinin günümüzde yarattığı bulanık haletiruhiyeyi özetler nitelikteydi. Gelecekle ortak çağrışıma yüklediğimiz her konseptin şu anın bir parçası olduğunu çünkü şu anın sonsuz olduğunu fısıldayan koleksiyonun odak noktasıysa Schiaparelli’nin aksine teknoloji ile hayatımıza giren objeler değil bizzat algoritmanın kültüre temasıydı. Avangard kafa aksesuarlarından fütürist gözlüklere, bir süredir aşina olduğumuz Prada mirasında farklılık yaratarak bir anlamda modaevi içerisinde yeni bir dönem başlatan ikili, güncel konjonktürün algoritmalardan yola çıkan ve sonu gelmez bir bilgi akışına tanıklığını başlangıç noktası belirlemişti. Bu bilgi akışının nihai etkisinin, bireylerin artık kişiselleştirilmiş bir gerçekliği yaşadıkları olduğunu belirten Miuccia Prada, Simons ile güçlerini birleştirmesinin sonucu olarak koleksiyonda, klasik Prada arşivinden parçalarla uzay çağını anımsatan yeni tasarımları eşleştirerek kültür ve algoritma arasında süregelen çatışmayı ele alıyordu.
Vogue’dan Nicole Phelps’in yorumuna bakılırsa Miuccia Prada ve Raf Simons, Kyle Chayka’nın Filterworld kitabına aşina olmalıydı: Her ne kadar ikili Infinite Present kapsamında algoritmaların kültüre olan etkisine olumlu ya da olumsuz fark etmeksizin bir tepki göstermediklerini, sadece yeni bir medyum yaratmak istediklerini söylese de Filterworld, konu hakkında kesinlikle kuşkucu bir tavrı benimsiyor. Zira Chayka, eserinde e-ticaret kapsamında ele alınan kişiselleştirilmiş seçki övgülerinin aksini savunuyor, algoritmik çağda kullanılan parametrelerde “kullanıcıların nasıl daha rahat edeceğindense nasıl daha fazla etkileşim yaratılabileceğine odaklanıldığını” iddia ediyor. New York merkezli yazar, algoritmalar aracılığıyla bilgiye erişim ve gazeteciliğin yüzleştiği değişimiyse şöyle açıklıyor: “On yıllar önce günlük haberlerimizi The New York Times’ın ön sayfasından ya da web sitesinin giriş sayfasından alırdık. Artık bunu belirleyen; haberleri önem sırasına göre kürate eden yayın kuruluşları değil tükettiğimiz içeriklere odaklanan algoritmik düzenin sunduğu yeni anlatıcılar oldu.”
Bilgiye erişim teknolojilerinin yeni formlara öykündüğü bu düzen içerisinde modaya yönelik algının nasıl değiştiğiyse yeni bir soruya kaynak oluyor. Kuşkusuz kullanıcılar algoritmanın onlara sunduğu içeriklerle yönlendiriliyor ve kişisel zevkleri dolaylı da olsa bu yolla şekilleniyor. Trendlerin neredeyse tümünün ana akım kabulüne bağlılığı reddedilemez bir fenomenken algoritmanın trend belirleyici rolünü kazanması da sürpriz olmuyor. Bu noktada birbirinden farklı iki görüş mevcut: Bir kesim algoritma parametrelerinde önem arz eden etkileşim sayısı dolayısıyla halihazırda etkileşimi yüksek olan hesapların daha fazla kullanıcıya ulaşarak bu figürlerin trend belirleme noktasında tekelleştiğini söylüyor. Aksini iddia edenlerse kişisel verileri kullanarak hazırlanan “senin için” kategorilerinin daha fazla yeni içerik üreticiye yer verdiğini belirterek durumun, moda ve trend dünyasının demokratikleşmesine katkıda bulunduğunu düşünüyor. Ancak her iki düşüncede de kaynağın kişisel verilere dayalı sistemler olması, trendler konusunda bir yumurta-tavuk ikilemini ortaya koyuyor: Kullanıcıların ilgi alanı mı içerik ve trendleri başa taşıyor, yoksa algoritmanın sundukları mı kültürü belirleyecek algılar yaratıyor? İnsan ve teknoloji arasındaki bu deneysel ilişkide, muhtemelen cevaplanması en güç soru bu; zira kimin daha güçlü konumlandığının anlaşılması şimdilik mümkün görünmüyor.
Schiaparelli 2024 İlkbahar/Yaz
Çağın gerçekliği ortada: Bir Reels videosunda gördüğümüz restorana gidiyor, takip ettiğimiz üreticilerin tavsiye ettiği ürünleri satın alıyor, clean girl yükselişinde detoksa başlayıp brat summer’da 360 gün partilemeyi idealize ediyoruz. İnsanın dinamik yanının nabzını tutan algoritmalar bazen kültüre rehberlik ediyor, bazense bireyler herkesin içerik üretmekte serbest olduğu ve dijital popülaritenin kolaylıkla erişilebildiği bu düzlemde kültüre direkt dokunuşlar gerçekleştiriyor. Algoritmaların kitlesel zevkler için bir ayna mı, karar verici mi yoksa bir figüran mı olduğu konusu çözümlenmek için fazla kompleks görülse de özetle yapılabilecek bir çıkarım mevcut: Dijitalleşme, günlük yaşantının her detayına sirayet ediyor. Buna etken figür olan algoritmalar bireyler tarafından şekillendirilip ardından bireylere yeni normlar sunarken moda dünyası, Prada ve Schiaparelli’de de görüleceği üzere bu gelişmelere sessiz kalmıyor. Alışverişten politikaya uzanan bu geniş spektrum, ortaya çıkışının ilk 10 yılında insanlar için gerçek bir kuşku objesi haline geldiyse de gidişatın gösterdiği ortada. Gelecek, kültürü tanımlarken algoritmalara hatırı sayılır bir yer vermeye hazırlanıyor.