Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Yenilikçi, cesur, avangard ve asi... Tasarımcılar, 60’lı yılların ruhuna nostaljik bir gönderme yaparak ikonik bir dönemi yeniden canlandırıyor.
Gençlik isyanı, sanatsal deneyler ve farklı bir stil anlayışıyla eş anlamlı olan Mod dönemi, 1960’larda moda tarihinde silinmez izler bırakan kültürel bir güç olarak ortaya çıktı. Cesur renkleri, geometrik desenleri ve şık siluetleriyle karakterize edilen Mod modası, geleneksel giyim normlarına meydan okuyan, daha genç ve dinamik bir estetiği benimseyen özgürlüğün ve modernliğin sembolü haline geldi.
Günümüze Nicolas Di Felice, Simon Porte Jacquemus, Sébastien Meyer ve Arnaud Vaillant gibi Avrupa’nın havalı tasarımcılarının bu ikonik dönemi coşkuyla kucakladığını, vintage ve avangard ruhu çağdaş bir duyarlılıkla yeniden ele aldığını görüyoruz. Londra’nın canlı sokak manzaralarından Paris’in Couture evlerine, Milano’nun son teknoloji tasarımlarından Berlin’in avangard havasına kadar Mod’un yeniden canlanması, moda sahnesinde yeni bir çağ başlattı.
Mod çağının en belirleyici özelliklerinden biri, günümüzün moda tasarımcılarında yankı bulmaya devam eden bir tasarım felsefesi olan temiz çizgilere ve geometrik şekillere vurgu yapmasıydı. Prada, Miu Miu, Coperni, Courrèges, Jacquemus gibi markalar bu unsurları koleksiyonlarına dahil ederek Mod hareketine saygı duruşunda bulunan ve yenilikçi kesim ve malzemelerle sınırları zorlayan ürünleri moda sahnesine taşıdılar. Cesur renk bloklarına sahip mini elbiseler, geometrik baskılarla süslenmiş çarpıcı renklerdeki özel dikim takımlar, tasarımcıların Mod modasını modern çağ için nasıl yeniden yorumladığının yalnızca birkaç örneği. Dahası, Mod’un canlanması giyimin ötesinde aksesuarlara ve ayakkabılara kadar uzanıyor. Gösterişli güneş gözlükleri, yapılandırılmış çantalar ve rugan botlar gibi ikonik Mod aksesuarları, podyumlara ve sokak stiline geri dönüş yapıyor. Tasarımcılar aynı zamanda fütüristik unsurları da deniyor; vintage esintili parçaları çağdaş dokunuşlarla birleştirerek geçmiş ve günümüzün kusursuz bir birleşimini yaratıyor. Mod’un yeniden dirilişi sadece bir trend değil, aynı zamanda bireyselliği, yaratıcılığı ve kendini ifade etmeyi öven kültürel bir hareket. Tasarımcılar, 1960’ların asi ruhundan yararlanarak, modaseverleri kendi benzersiz tarzlarını benimsemelerine ve kendilerini ifade etmelerine olanak tanıyan koleksiyonlar yaratıyor. Bu kapsayıcılık ve çeşitliliğin kutlanması, Mod’un dönüşünü ileriye taşıyor ve bu ikonik çağın zamansız çekiciliğini takdir eden yeni nesil moda tutkunlarının ilgisini çekiyor.
Fotoğraf: Getty Images
2024 podyumları Mod çağının örnekleriyle dolu. Modanın ön saflarına geri dönen mini etek boyu ve cesur siluetlerle tasarımcılar adeta özgürlüğü kutluyor. Örneğin; Coperni markasının kurucu ortakları Sébastien Meyer ve Arnaud Vaillant, teknolojiye olan hayranlıklarını çağdaş ve eğlenceli tasarımlarıyla akıllıca harmanlayarak moda sahnesinde oldukça ses getiren bir ikili. 2024 İlkbahar/Yaz koleksiyonları için şehirlerin ritmlerini ve kumaşların fısıltılarını yansıtan Mod modasından gelen ilhamla modern ve benzersiz bir terzilik deneyimi sunuyorlar. Antik ve avangardın uyumlu bir karışımı olan Coperni’nin Forms of Attunement koleksiyonu ise sesin anlaşılması zor dünyasının lirik bir keşfini ortaya koyuyor. Avangard ve elektro-akustik sanat müziği alanlarında müzik ve ses araştırmaları yapan Fransız enstitüsü IRCAM’ın yenilikçi akustik odalarında sergilenen koleksiyon, katılımcıları görselliğin ötesinde, kumaşların fısıltıları ve süslemelerin uğultusunun hassas bir senfoni oluşturduğu duyusal bir yolculuğa çıkarıyor. Bu senfoninin ortasında, yeni malzemeler ve teknolojiler tasarımda inovatif bir anlatı örüyor. Zira tasarımlar dans eden üçgenler, baskı şeklinde ortaya çıkan titreşen desenler ve üçboyutlu broşlarla büyülüyor. İnce ipek kumaşlar ve hoparlörlerle süslenmiş oymalı deri ceketlerin etkileşiminde kontrast yankılanarak sesin soyut rezonansını somut hale getiriyor.
Mod ilhamını moda sahnesine taşıyan bir diğer isim Nicolas Di Felice. 1961’de Mod stilinin kalbinde doğan Courrèges markasının kreatif direktörü olan tasarımcı, koleksiyonları markanın DNA’sına uygun olarak modernleştiriyor. Öyle ki 2024 İlkbahar/Yaz koleksiyonunda tarihi bir modaevini hem kimliğine sadık hem de zamanın ruhuna uygun moda enerjisiyle harmanlayarak Courrèges’ın kült yapısına özgün süper gücünü kanalize ediyor. Rafine ve temiz çizgilerin koleksiyonun ana parolası olduğunu söylemek mümkün. Tasarımcı koleksiyonları kurgularken markanın kurucusu André Courrèges’ın 60’lar ve 70’lerin modernist uzay çağı arşivinden yararlanıyor. Di Felice, Vogue Runway’den Sarah Mower’a verdiği demeçte, “Her şey daire şeklinden, elipsten geliyor ki bu gerçekten harika ve oldukça André diyebilirim” şeklinde konuşuyor.
Versace 2024 İlkbahar/Yaz defilesi ise tarihsel moda etkilerini modern duyarlılıklarla harmanlayarak 60’ların cesur ruhuna saygı duruşu niteliğinde. Yeniden canlanma ve yeniden icatta bu trend, çağdaş modada yeni bir yol açarken geçmişi kucaklıyor. Renkler ve desenler 1960’ların canlılığını ve iyimserliğini paylaşıyor ancak malzemelerin parlaklığı, kumaşların katlanması ve şeffaflık oyunuyla son derece modern. Gençliğin tazeliği, özgürlüğü ve eğlencesi, kişiye özel ceketlerin, ipek gömleklerin ve mikro şortların saygısız bir şekilde üst üste yerleştirilmesinden geliyor.