Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Maria Grazia Chiuri, Yunanistan’a dair bir yolculuğa yelken açtı. Tabii bu bir moda yolculuğu olduğu kadar kişisel de bir macera. Bu son derece kişisel yolculuk boyunca Dior’un kreatif direktörü bizi Girit’ten (Santorini vasıtasıyla) Delphi’ye taşıyor ve nihayet markanın Cruise koleksiyonu tanıtımı için 17 Haziran akşamı başkent Atina’daki tarihî Panathinaiko Stadyumu’na götürüyor.
Bu ne Chiuri’nin ne de Dior’un mitoloji adalarına ilk kaçışı. “Bu şekilde çalışmaya karar verdim çünkü kendi bakış açımdan, dünyanın dört bir yanında anlamı olan bir koleksiyon üretmek için bir sebebe ihtiyacım vardı. Moda haftası var zaten; dolayısıyla yalnızca bir koleksiyon sergilemek istiyorsak dünyayı dolaşmaya pek de gerek yok.” diyor. “Bu kararın Dior’un erken dönem DNA’sı ile de ilişkisi var; çünkü Dior yarattığı koleksiyonlarla hemen yurt dışına çıkmaya başlamış. Onun sebepleri benimkilerden tamamen farklıydı. 1947 yılından bahsediyoruz; internetin olmadığı, dünyanın geri kalanına bağlanmanızı sağlayan dijital dünya ile henüz tanışılmamış bir dönem. Dior için mesele dünyanın dört bir yanındaki kadınları, farklı yaşam biçimlerini anlamak ve dünyadaki kadınlarla diyalog hâlinde kalabilecek bir marka yaratmaktı.”
Chiuri bölgeye ilk seyahatine mezuniyetten sonra çıkmış; birkaç arkadaşıyla birlikte ülkenin mimarisini ve denizini keşfederken geleneksel bir şişte et yemeği olan souvlaki’nin tadını çıkarmış. Ayrıca ülkenin orta kesiminde yer alan Meteora manastır kompleksinde de özel bir “an” yaşamış, hatta bir gün çocuklarını da oraya götürmeyi umuyor.
Fransız moda evinin Yunan topraklarındaki ilk deneyimi 1951’de, mankenler ve çalışanlardan ibaret bir ekibin Atina’ya varmasıyla başladı. Ekibin iş ve etkinliklerinden biri de Akropolis’e yürüyerek tırmanmaktı ve bu gezinti Dior’un özel giysilerinin boy gösterdiği ikonik bir fotoğraf çekimine dönüştü. Jean-Pierre Pedrazzini’nin çektiği fotoğraflar Paris Match dergisinde yer aldı.
Dior’un uzun etekli elbiseleri savaş sonrası umut ve iyimserliği temsil ediyorken, Chiuri’nin Cruise 2022 koleksiyonu da Yunanistan’ın kendi yeteneklerini keşfetmek üzere yola çıkıyor. Birkaç ay önce yerel basın Chirui ve ekip üyelerinin kreatif bir arayış maksadıyla ülkeyi ziyaret edip sanatçılar ve zanaatçılarla çalışıp işlerini incelediğini yazdı. Bu işlerden bazılarının Cruise defilesinde boy göstermesi planlanıyor. Dahası Dior, ilk çekimden tam 70 yıl sonra, Akropolis’te bir moda çekimi daha yapabilmek için onay aldı.
Atina’daki defile Fas, Marakeş ve İtalya’nın Puglia bölgesindeki Lecce kasabasındaki Dior Cruise sunumlarını izliyor. Bilhassa bu koleksiyonun böylesi incelikli bir hikâye anlatıcılığına soyunmasındaki sebep ne olabilir?
Küresel ölçekte bir takipçi kitlesine sahip lüks bir moda (d)evi olan Dior’un hâlâ söyleyecek sözü var; fakat Yunanistan gibi bir ülkenin öğrettiği evrensel değerleri tekrar yorumlamak nasıl mümkün olabilir? Madeleine Vionnet ve Madame Grès’den Yunanistan’ın yetiştirdiği Sophia Kokosalaki’ye, uluslararası modada mükerrer bir tema olan kadim dünyanın unsurları bugüne nasıl uyarlanabilir? Chiuri’nin kendi yolunu izleyeceğine inanabilirsiniz. Başlangıç olarak, dersine ciddi anlamda iyi hazırlanmış. Kasım ayında, ilk defa okulda öğrendiği Yunan mitlerini yeniden okumaya başlamış.
Defilenin düzenleneceği yer bazı zorlukları da beraberinde getiriyor. “Yunanistan zor bir seçimdi.” diyor. “Ben İtalyanım, babam İtalya’nın güneyindeki Magna Graecia’dan geliyor. Roma’da yaşıyorum, okulda James Joyce’un Ulysses kitabını inceledim, yani kültürümün bir parçası. Puglia’da Griko lehçesinin konuşulduğu küçük bir kasaba var. Benim kültürümün ve tüm Batı kültürünün öyle bir harmanı mevcut ki, baştan başlamak, her şeyi farklı bir açıdan incelemek zorundaydım.”
Chiuri’ya göre bu feminist bir bakış açısı. Ne de olsa kadınların yetkilendirilmesi kavramı Dior’daki vizyonunun odak noktasını oluşturuyor. İlk İlkbahar/Yaz ‘17 koleksiyonuyla başlayan bu gayret Nijeryalı yazar Chimamanda Ngozi Adichie’nin “Hepimiz feminist olmalıyız” mantrasının tişörtlere basılmasıyla devam etti.
Chiuri’nin İtalyan sanat tarihçisi Filippo Cosmelli ile Ana Tanrıça arketipini tartıştığı yüz yüze görüşmeden kesitler de gösteriye dâhil. Chiuri ayrıca Minos Giritlilerinin Yılan Tanrıçası gibi güçlü kadın figürlerin imgelerine de yer veriyor.
Kadınların -geçmişten günümüze- dünyadaki izleri ve yeri hakkındaki diyalog tümüyle mermerden yapılmış, tarihi dördüncü yüzyıla dayanan Kallimarmaro’da devam edecek. “Artık Yunanistan’dan bahsetmek istiyorum.” diyor.
“Ülkenin güzelliğini, zanaatını vurgulamak fakat bunu yaparken bugünden de bahsetmek istiyorum. Gelecekten bahsetmek gibi bir isteğim yok ama şimdi, şu anda yapabileceklerimiz hakkında konuşabiliriz çünkü moda günümüzde olup bitene değinir.”