Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
(Di)vision'dan Louise Lyngh Bjerregaard'a kadar, bu sezonun programını değiştiren eko-bilinçli yeni markalar…
Ganni'den Stine Goya'ya, Brøgger ve ayrıca Saks Potts’a kadar Kopenhag Moda Haftası, İskandinav modasıyla eşanlamlı hale gelen büyük isimlerden asla eksik kalmıyor. Ancak, bu sezon ortaya çıkan ve sürdürülebilirliğe farklı bir yaklaşım getirmeyi başaran yeni nesil tasarımcılar, programı alt üst etmeyi başarıyor.
Kopenhag Moda Haftası CEO'su Cecilie Thorsmark; "Yeni yeteneklerimiz hakkında beni en çok heyecanlandıran şey, birçokları için sürdürülebilirliğin tasarım yaklaşımlarına ve koleksiyonlarına entegre edilmiş ve temel değerlerinin bir parçası olması." diyor Vogue’a. “Bu genç sesler aracılığıyla, sürdürülebilirliğin modaya nasıl dönüştürülebileceğine dair varsayımlardan kurtulup sorumlu bir şekilde yapılan giysilerin estetiğine farklı bir bakış açısı getirebiliriz.”
Şimdi de İskandinav minimalizmini destekleyen yeni markalardan trikonun sınırlarını zorlayan tasarımcılara kadar, 2022 İlkbahar/Yaz Kopenhag Moda Haftası’nda yükselen beş markayla konuşma zamanı.
Hayranları arasında Kendall Jenner ve Mona Tougaard gibi isimler bulunan (Di)vision, radarınızda olması gereken yeni sokak giyim markası. Nanna ve Simon Wick kardeşler tarafından 2018 yılında kurulan marka, bomber ceketler, eski tişörtler ve patchwork şapkalar dahil olmak üzere ileri dönüşümü tasarımlarına dahil ediyor.
Bu koleksiyon için çıkış noktanız neydi?
Simon Wick (SW): “Bir koleksiyon oluştururken yaptığımız ilk şey kumaşı tedarik etmek ve bundan yola çıkarak stilleri yaratmak. Elimize hangi kumaşların geçeceğini bilmediğimiz için tasarlamanın yolunu bir nevi tersine çeviriyoruz. Yaptığımız her şeyin zaten var olandan yaratılması gerekiyor.”
İleri dönüşüm neden markanızın DNA'sı için bu kadar önemli?
Nanna Wick (NW): “Bence ikimiz için de çok doğal bir şekilde gerçekleşti bu durum. Tüm bu havalı eski tişörtleri tedarik etmek, yeni kumaş almaktan daha kolaydı. Başladığımızda o kadar paramız yoktu, bu yüzden dolabımızdaki eski kıyafetleri alıp prototipler yapıyorduk.”
SW: “Zaten giysilerle dolu bir dünyaya daha fazla giysi verdiğimizin farkındayız, ancak bu sorunu aşmanın en iyi yolu ileri dönüşüm.”
Halihazırda bu kadar yüksek profilli hayranlara sahip olmak nasıl bir duygu?
NW: “Bu harika. Yarattığınız şeylerin bir anda dünyaya yayıldığını ve kendi hayatlarına sahip olduğunu görmek çok eğlenceli.”
Eckhaus Latta mezunu Louise Lyngh Bjerregaard, heykelsi tasarımlarıyla trikonun sınırlarını zorlamayı hedefliyor. Temmuz ayında Paris Couture Haftası sırasında 2022 Sonbahar/Kış koleksiyonunu piyasaya süren Central Saint Martins mezunu, sürdürülebilirliğin yanı sıra işçiliğe de büyük önem veriyor.
Bu ilk koleksiyon için yaklaşımınız neydi?
"Bu benim ilk koleksiyonum ve kim bilir kaç tane koleksiyon hazırlayabilirsiniz. Bu yüzden sadece neler yapabileceğimi göstermek istedim. Triko benim ellerimden çıktığında neye benziyor? 'Daha iyi hale getirmek için kendime nasıl meydan okuyabilirim?' gibi sorularla yola çıktım.”
Triko sevginiz nereden geliyor?
“Bu gerçekten zor bir soru, çünkü aslında 'aşk genel olarak nereden geliyor' değil mi? Bunu gerçekten tahmin edemezsiniz. Triko için ise sahip olunması gereken o sabrı seviyorum; kendi tekstilinizi yaratabilmeniz gerçeğini seviyorum. Detaylara çok dikkat etmeyi gerektiriyor, içine girip bir anlığına dünyayı unutmanız gerekiyor.”
Sürdürülebilirlik sizin için ne ifade ediyor?
“Yaklaşımımız her şeyi yeniden kullanmak ve her şeyi yeniden düşünmek. Diktiğimiz pantolonlardan kalan deriyle hayata geçen kocaman bir balo elbisem var. Örme parçalardan bazıları ise seçilmemiş ipliklerden oluşuyor ve o zaman koleksiyonun yaklaşık yüzde 60'ı ölü stoktan oluşuyor. Bir tasarımcı olarak benim için sürdürülebilirlik, iyi kıyafetler yaratma yeteneği kadar önemli.”
Stilist Sophia Roe ve tasarımcı Charlotte Eskildsen tarafından 2020'de kurulan The Garment, sürdürülebilirliğe minimalist bir yaklaşım getiriyor. Onların deyimiyle bu, “Doğru seçimler yaparak daha azına sahip olmak.” anlamına geliyor.
Markanızın estetiğini nasıl tanımlarsınız?
“Çok minimalist ve kişisel. Güçlü ve uzun ömürlü bir gardırop arayan kadınlar için tasarlıyoruz.”
Sürdürülebilir uygulamalarınızdan biraz bahseder misiniz?
“Dikkatli olmak ve sorumlu davranmak iki temel değerimiz. Peru, Kenya ve Kamboçya'daki doğa projeleri destekleyerek ürettiğimiz her ürünün iklim etkisini karbonla dengeliyoruz. Malzeme seçimi iklim etkimizi azaltmanın önemli bir yolu olduğundan, doğru kaynaktan gelen malzemeleri bulmak ve seçmek için sürekli çaba gösteriyoruz. The Garment aynı zamanda asla deri ve kürk kullanmayan bir marka.”
Markanın bundan sonra nereye gideceğini öngörüyorsunuz?
"Markayı pandemi sırasında hayata geçirdik ve bu nedenle müşterilerimizle şahsen tanışmayı kesinlikle dört gözle bekliyoruz. Luisaviaroma ve Printemps'da önümüzdeki sezonda pop-up'larımız olacak, bu yüzden de çok heyecanlıyız."
Amalie Røge Hove Geertsen, 2019'da kendi adını taşıyan markasını piyasaya sürdüğünden beri, çeşitli şekil ve boyutlar için tasarlanan özel bodycon örgüleriyle tanınıyor. Danimarka Kraliyet Akademisi mezunu tasarımcı, 2022 İlkbahar/Yaz Kopenhag Moda Haftası’nda Talent Slot ile ödüllendirildi.
Yaratım sürecinize nasıl başlarsınız?
“İlk etapta her şey örme makinesinde başlıyor. Tasarımları gerçekten çizmiyorum. Bu kombinasyonları kafamda hayal ediyorum, onları makinede deniyorum ve oradan geliştiriyorum.”
Kapsayıcılık tasarımlarınız için neden önemli?
“Kıyafetlerimi farklı vücut tiplerindeki kadınlara göstermek benim için önemli. Birileri defilemi görüp, belirli bir vücut tipinde veya cilt tonunda olduğu için 'Tamam, bunu giydiğimi hayal edebiliyorum.' diye düşünürse, bu gerçekten çok iyi olur. Muhtemelen Kopenhag'daki defilelerle ilgili iyileştirilmesi gereken bir şey bu. Gelecek nesillere daha kapsayıcı olmamız gerektiğini gerçekten göstermek istiyorum.”
Kendinizin ve meslektaşlarınızın gelecekte tasarıma olan yaklaşımını nasıl görüyorsunuz?
"Ana şeylerden biri, gerçekten iyi olduğumuz ürünler yaratmaya çalışmak. Programdaki birçok yeni marka, odaklanacakları şeyi seçmek noktasında harikalar. Bir moda markasının her şey olması gerekmediğini göstermek güzel olurdu.”
Polimoda mezunu Frederik Berner Kühl, kendi adını taşıyan erkek giyim markasını 2019'da tek bir ana amaç ile piyasaya sürdü: İyi ürünler yaratmak. Faydaya odaklanan marka, uzun süre dayanacak şekilde tasarlanmış eko-bilinçli temel parçalar sunuyor.
2022 İlkbahar/Yaz koleksiyonunuzun arkasındaki ilham kaynağı neydi?
“Başlangıçta, sadece ellerinde olanı kullanarak harika çalışmalar ortaya koyan ve 60'lar İtalya'sında yaşayan bir grup sanatçının benimsediği Arte Povera adlı hareketten çok ilham aldım. Mario Merz isimli bir sanatçı ise iglolar üzerinde çok çalışıp barınaklar yaratmış. Barınak, hem pratik olarak hem de daha mecazi anlamda giyimin sizin için neler yapabileceği konusunda çok odaklandığım bir fikir.”
Sürdürülebilirliğe nasıl yaklaşıyorsunuz?
“Benim için bir ürün üç bölümden oluşur: Nasıl doğduğu, nasıl yaşadığı ve nasıl öldüğü. Sürdürülebilirliğe yaklaşmanın ise birçok farklı yolu var. Geri dönüştürülmüş malzemeler kullanabilir, ölü stok satın alabilirsiniz. Yani olay tüm bunları bir araya getirmekle ilgili. Marka olarak yapabileceğimiz şey de inovasyonu desteklemek. Bu gerçekten daha iyisini yapmak ve daha iyi ürünler yaratmak adına şansımız olduğunu düşündüğüm yer.”
Markanız için sırada ne var?
"Hem ürün açısından hem de marka etrafındaki kurulum açısından sezondan sezona daha iyi olmak istiyorum. Markanın yönetilebilecek kadar büyük, aynı zamanda yenilik yapmaya devam edecek kadar küçük olmasını istiyorum.”