Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Moda sektöründe sürdürülebilir, sorumlu ve etik üretim için mükemmel bir seçenek olan ileri dönüşüm anlayışından yola çıkan ve dünya kaynaklarını koruma fikriyle doğan Too Personal, ilk ileri dönüşüm koleksiyonu "A Wish" ile karşımızda. Alara Erol'dan koleksiyonu ve Too Personal'ı dinliyoruz.
Too Personal, derinlerinde dünyayı kurtarma düşüncesi yatan bir fikirden yola çıkıyor; kaynaklarımızın hoyratça kullanıldığı ve giyim markalarının hızlı modanın büyük bir parçası haline dönüştüğü, tüketim üzerine kurulu günümüz dünyasına yeni bir seçenek sunuyor ve ileri dönüşüm yolunda önemli bir kapı aralıyor.
Birçoğumuzun kanıksadığı “al-kullan-at” modeline itiraz eden, moda sektöründe sürdürülebilir, sorumlu ve etik üretim için mükemmel bir seçenek olan ileri dönüşüm anlayışından yola çıkan ve dünya kaynaklarını koruma fikriyle doğan Too Personal, ilk ileri dönüşüm koleksiyonunu A Wish ile karşımızda.
Tüketim odaklı ve alternatifli beden çeşitliliğinin aksine koleksiyon, müşterilerine her üründen tek beden sunuyor ve her sezon değişen, alışılagelmiş dönemlerde satışa sunulan koleksiyonlar yerine ileri dönüşüm periyotlarına göre güncellenebilecek bir ürün seçkisiyle karşımıza çıkıyor. Alara Erol'dan koleksiyonun detaylarını ve Too Personal'ı dinliyoruz.
Sürdürülebilir moda son yıllarda sık sık karşımıza çıkan bir kavram. Her ne kadar günlük hayatımıza yerleşmiş olsa da tam olarak ne anlama geldiğini anlayamadığımız durumlar oluyor. Sürdürülebilir moda nedir ve neden önemlidir?
Sürdürülebilirlik kavramı ya da sürdürülebilir moda oldukça sık karşımıza çıkan bir kavram olmasına karşın ne yazık ki çoğu kez anlamı tam olarak karşılanamayarak, bir pazarlama stratejisi olarak yer alıyor. Aslında sürdürülebilir moda, moda öğesi olarak yer alan ürünün organik kumaşlar kullanarak, çevreye saygılı üretim süreçlerinden geçerek, uzun ömürlü kıyafetin ortaya çıkması anlamına geliyor. Bu noktada çevreye saygılı üretim kısmını oldukça önemsiyorum çünkü genel olarak bakıldığında bir t-shirt’ün ortaya çıkmasında kullanılan su, enerji, insan kaynakları sonuç olarak bir çıktıya da sebep oluyor. Bu nedenle moda endüstrisi insanlığın ürettiği karbon emisyonunun %10 kadarını tek başına üretebiliyor. Elbette bu çıktıyı en çok hızlı tüketimi tercih ettiğimiz zaman desteklemiş oluyoruz. Bu noktada bilinçli toplum, markaları da sürdürülebilir olmaya yönlendirip, tercihlerini bu doğrultuda gerçekleştirmesi oldukça önem taşıyor. Dünya genelinde de bu konularda artan farkındalık, döngüsel ekonomiyi ve bu ekonomik modeli destekleyen döngüsel modayı teşvik ediyor. Bu kapsamda, sürdürülebilir olması adına bir ürünü üretmeye karar verdiğiniz anda onun hayatının sonunda ne olacağına da karar vermiş oluyorsunuz, geri dönüştürülebilecek mi, yeniden kullanılabilecek mi ya da kompost mu olacak gibi... Tüm bunları planlarken üretim ve tüketiciyle buluşturma noktasında da minimum zararla sürecin tamamlanması gerekiyor. Sürecin bu şekilde planlanıp kapalı döngüyü oluşturup, yani ürün hayatına nasıl son verecek karar verip, bu yönde adımlar atılması gerekiyor. Ne yazık ki kaynaklarını hızlı tükettiğimiz gezegenimizde sürdürülebilirlik artık bir tercih değil, zorunluluk ve sorumluluk durumunda. Bunun için tüketici olarak da bu bilince sahip olan markalar ile sürdürülebilir modayı, yerel üretimi desteklemeliyiz.
Moda endüstrisi iklim krizini dikkate almaya başladı diyebiliriz. Pek çok marka, kurum ve tasarımcı artık çevreye ne kadar az zarar verebilirim, karbon ayak izimi nasıl küçültebilirim diye düşünüyor. Tabii bir yandan da samimiyetleri sorgulanıyor. Siz bu gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?
Bana kalırsa sürdürülebilirliğe, iklim krizine dair bir kamuoyu oluşması hiç oluşmamasından daha iyidir. Özellikle moda endüstrisi gibi hammadde, su, enerji ve kimyasal kullanımı açısından yoğun bir tüketim olan bir sektörde eğer çevresel iyileştirmeler yapılırsa, tekstil sektörü dünya kaynaklarının sürdürülebilir olmasında en büyük etkisi olacak 3. Sektör olarak yer alıyor. Bu kadar ciddi bir tablo varken karşımızda sürdürülebilirliğe dair atılan her adımı önemsiyorum ancak hala azınlık durumunda kalıyoruz bu kavramları önemseyerek, hayat tarzını bu kavramlar etrafında kurmaya çalışan bireyler olarak. Fakat bizler gündem oluşturmaya devam ettikçe zamanla farkındalığın daha da artacağını düşünüyorum. Bu noktada markanın şeffaflıkla tüm süreçleri tüketici ile buluşturabilmesi, tüketicinin de vitrinde kalan ifadelerin arka planını araştırması gerektiğini düşünüyorum. Bu kapsamda en çok gündem olan konulardan biri, greenwashing'i örnek olarak verebiliriz. Bazı süslü kelimelerin sürdürülebilirlikten uzak olduğunu, sadece tüketiciyi bu yönde etkilemek amacıyla yer verildiğini araştırarak bulmamız gerekiyor. Bu noktada bizim sürdürülebilir markalar olarak görevimiz ise tüketiciye sürdürülebilir ürün sunmakla beraber, sürdürülebilirlik kavramını 360 derece bakış açısıyla tüm yönleri ve anlamlarıyla aktarabiliyor olmamız diye düşünüyorum.
Too Personal, “Kıyafetlerinizin ikinci bir hayatı var” mottosuyla ileri dönüşümü merkezine alan bir anlayışa sahip. İleri dönüşüm ve geri dönüşüm arasındaki fark nedir?
İleri dönüşüm, güncel durumunda kullanımı sağlanamayan ürünlerin, önceki kullanımına göre daha işlevsel ve katma değerli şekilde yeniden kullanıma uygun bir ürüne dönüştürülmesidir. Geri dönüşüm ise, artık ömrünü tamamlamış ve başka bir şekilde kullanılamayacak olan ürünlerin hammaddelerine ayrılması sürecidir. İleri dönüşüm ile geri dönüşüm arasındaki temel fark aslında birbirlerini tamamlayan da bir nokta. Amaç, ileri dönüştürülmüş giysilerin ikinci hayatlarına kavuşarak kullanılmaya devam etmesi, kullanılamayacak noktaya geldiğinde de hammaddelerine ayrılması için geri dönüşüm yoluna gidilmesi.
Too Personal ilk ileri dönüşüm koleksiyonunu A Wish ile karşımızda. Bu koleksiyon nasıl ortaya çıktı, nelerden oluşuyor?
A Wish koleksiyonu, toplamda 14 parçadan oluşan ve tamamen ileri dönüştürülerek hazırlanmış bir koleksiyon. Bu koleksiyon parçalarını özel vintage mağazalardan ve kişisel dolaplardan, uzun süreli kullanımı destekleyebilmek için ürünlerin kalitesi ve kumaşını gözeterek aldık. Her bir parça ya sadece birkaç kez kullanılmış ve dolapta sırasını bekleyen ya da çeşitli nedenlerden dolayı kullanılmayan parçalardı. Her parçanın artık neden kullanılmadığını tespit ederek sürece başladık öncelikle. Kimisi günümüzde demode bulunduğu için, kimisi de kişiye kullanım rahatlığı sağlamadığı için kullanılmıyordu. Bu kapsamda neler yapabileceğimizi, ürünün yeni hayatında nasıl daha kullanılabilir olup uzun süre hayatını sürdürebileceğini araştırdık. Bu kapsamda tasarımlarımızın fonksiyonelliğine önem vererek A Wish koleksiyonunu hazırladık. Öyle ki, 14 ürün içerisinde her bedenden ürün yer alıyor, uyarlayabildiğimiz kıyafetlerde de kişiye özel ayarlanabilir detaylar ekledik. Ürünler ise sezon gözetmeden bir araya getirildi. Kişilerin şahsi ihtiyaçlarına göre ürünün kullanımına karar vermesi amaçlandı. Kullanım süreleri bittiğinde ise ürünü alan kişinin bize ürünü tekrar ulaştırması ardından ürün için geri dönüşüm süreçlerinin başlamasını sağlamayı hedefliyor, bahsetmiş olduğum kapalı döngüyü bu şekilde sonlandırmayı hedefliyoruz.
Her bir ürünün ince detayında bir el emeği mevcut; işlemeler, etiket kullanımı, ürün paketlemesi… Etiket kullanımı için yeniden etiket bastırmak istemedik, bunun yerine kumaşların arta kalan parçalarını kullandık. Ürün paketlemesinde plastik kullanımı ya da tek kullanımlık bir detay yerine, bir çok kez kullanılabilecek kese kumaşlar üzerine marka logomuzu işledik. Bu yola çıkarken önce kendim, sonra etrafımda dönüştürebildiğim kadar insana ulaşıp, bu dünya için bir şeyler yapabilmekti hayalim, o nedenle de ilk koleksiyonu A Wish olarak kısa bir süre önce sunduk. Arka planda yeni ürünler için araştırmalarımız devam ediyor, hazır oldukça ileri dönüştürülmüş ürünleri sunmaya devam edeceğiz, ancak şunu da belirtmek isterim Too Personal sürdürülebilirlik yolunda bir şeyler anlatmaya ve değiştirmeye çalışan bir marka olmayı hedefliyor. Bu nedenle, sürdürülebilirliği hayatında önceliklendirmiş herkesle kolektif bir birliktelik sağlayabileceğimize inanıyorum. Bu birliktelik ürün satın alarak döngüyü desteklemenin yanı sıra ürün bağışlayarak da olabilir. Eğer çeşitli nedenlerden dolayı kullanılmayan bir ürün varsa bunu ulaştırmak için her zaman bizimle iletişime geçilebilir.
Too Personal’ın üretimde kadın emeğini öne çıkararak, kadın istihdamına fayda sağladığını biliyoruz. Bize tüm bu süreçlerdeki kadın emeğinin gücünden bahseder misiniz?
Too Personal için çalışmaya başladığım günden bu yana kadınların kolektif gücüyle bu markayı yaratmak vardı aklımda. Bu kapsamda araştırmalara başladım ve gördüm ki, şahane yeteneklere sahip bir çok hem cinsim kendi imkanlarıyla müthiş şeyler başarmaya hazır. Hayalimi anlattığımda önce birbirimizi anladık ve kısa süre sonra onlar da bu yolculukta fikir vererek amacımıza ulaşmamıza destek oldular. Şuan birlikte işbirliği yaptığım, kendim dışında, 5 yaratıcı ve başarılı kadınla beraberiz. Amacım ise daha çok kadına ulaşmak, kadın girişimleri ile iş birliği yapmak. Çünkü kadınlar olarak birbirimize destek olarak parlayıp daha çok şey başarabileceğimizi düşünüyorum.
A Wish koleksiyonu ve bu proje sürecinde sizi çok heyecanlandıran şey neydi?
Bu sorunun cevabına çarpıcı bir gerçekle başlamak isterim. Ortalama bir tüketici 2000 yılına kıyasla %60 daha fazla kıyafet satın alıyor, ancak her bir giysi eskisine oranla yarısı kadar bir süre kullanılıyor ve dolaplarımızdaki giysilerimizin %40’ı hiç giyilmiyor. Projeye başlamadan önce araştırmalarım sırasında da gördüğüm bu gerçekler beni son derece üzmüştü. Dolayısıyla Too Personal ile kıyafetlerimize ikinci bir hayatı sunuyor olmak, onlara yeni bir bakış açısı kazandırmak ve bunu yaparken de çevreye zarar vermeden, etik değerleri gözeterek süreci devam ettirmek beni bu projede en çok heyecanlandıran şey.
Bireysel olarak sürdürülebilir bir yaşam için siz neler yapıyorsunuz, nelere dikkat ediyorsunuz?
Ben dönüşümün bireysel olarak başlayacağına inananlardanım. Bu nedenle, öncelikle kendi hayatımda neleri düzenleyebilirim, nelere daha fazla dikkat edebilirim diye düşündüm. Ardından kendimi, hayatımı sadeleştirdim, ihtiyaçlarıma yönelik, uzun sureli fayda sağlayan ürünleri tespit ettim ve onların kullanımına yöneldim. Araştırdım, okudum, öğrendim ve öğrenmeye de devam ediyorum. İklim gönüllüsü oldum, sürdürülebilirlik sertifika programlarına katıldım içerisinde yaşadığımız bu biricik dünya için nasıl sesimizi duyurabiliriz, kaynak kullanımında geri dönülemez eşiğe ulaşmadan neler yapabiliriz etrafıma da anlatabilmek amacıyla.
Bana göre sürdürülebilirlik, yürüyüş yaptığınız yolda gördüğünüz bir çöpü alıp atmak, evinizde çöpleri ayrıştırmak, dışarı çıkarken çantanıza bir bez çanta atmak, termos kullanım alışkanlığı kazanmak, mutfağınızı, dolabınızı, evinizi, tüketimlerinizi "Gerçekten ihtiyacım var mı?” sorusu etrafında şekillendirmek gibi ufak ancak zamanla etkili adımlarla başlıyor. Sonrasında da sahip olduklarınızı dönüştürerek, uzun sureli kullanarak ve tüm bunların etkilerini en yakınlarımızdan başlayarak çevremize anlatarak kolektif bir bilinç oluşturabileceğimize inanıyorum.
Sürdürülebilir, sorumlu ve etik bir tüketim anlayışı için sizin önerileriniz nelerdir?
Öncelikli olarak sadece ifade edilene aldanmadan, sürecin arka planını araştırmak. Alımları yapmadan önce duygusal faydalarından çok fonksiyonel faydalarını düşünüp, bu doğrultuda hareket etmek. Yerel ve butik markaları tercih etmek. Satın alırken özel durum ve şartlardan bağımsız, ürünün ne kadar sureli kullanılabileceğini planlayıp satın almak olarak sıralayabilirim.