Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
14-17 Eylül tarihleri arasında düzenlenen Contemporary Istanbul 2017 kapsamındaki Vogue Galeri’yi şimdiden keşfedin.
Yan yana sıralanmış bu yedi terzi mankeni, namı diğer Rukiye’ler, gardıropların bir köşesinde sırasını bekleyen, uzun zamandır el değmeyen giysilere vücut oldular. Bazıları öyle karakteristik tasarımlar ki, görende iz bıraktığı için sahibi onu bir ikinci davette giymekten imtina etmiş; şimdi yeniden gün ışığına çıkacaklar. Aralarında, günlük kullanılan sade bir ceketten bir couture tasarıma dönüşen de var. Sürdürülebilir modayı desteklemek için tasarladığımız bu projenin fikri, Contemporary Istanbul 2017’nin iç mekan tasarım konsepti Parkta Sanat’a paralel olarak gelişti. Yedi güçlü kadının gardıroplarından seçtiği giysiler, yedi yaratıcı tasarımcının yorumuyla yenilendi. Vogue Türkiye'nin Eylül sayısındaki özel çekimde son hallerini görebileceğiniz bu tasarımların, el değmemiş orijinal halleri ise karşınızda.
ALARA KOÇİBEY & ARZU KAPROL
İç mimar Alara Koçibey’in siyah metalik Yves Saint Laurent elbisesi, Arzu Kaprol’ün imzasıyla özüne sadık kalınarak yenilendi. Kaprol, kollara ve arka ortaya yerleştirdiği eşkenar üçgen ipek-şifon biyelerle bir mat-parlak dengesi kurarak tasarımın androjen stilini koruyup tazeledi.
Alara Koçibey:
“Son dönemde moda endüstrisinde yaşanan doğayı ve kaynakları korumaya yönelik bilinçlendirme hareketini çok değerli buluyorum. Koleksiyonlarında ağırlıklı olarak geri dönüşebilen materyaller kullanan Stella McCartney bu hareketin öncülerinden, takdir ettiğim bir isim. Adidas gibi herkese ulaşan bir markanın, okyanustaki plastik atıklardan bir ayakkabı tasarlaması bir başka güzel örnek. Çok heyecanlı bir dönem bu, tasarımcıların ve markaların bizi bilinçli tüketime çağırdığı, bunu bir moda eğilimine dönüştürdüğü bir zamana şahit oluyoruz.”
Arzu Kaprol:
“Hepimiz, tüketiciler olarak, modayı önemseyen ve tasarımı bilen, moda endüstrisine ürün tedarik eden bir tasarımcı olarak, yaşam performansımızı ve mesleki performansımızı sorguladığımız bir dönemden geçiyoruz. Zira tekstil üretim sistemlerinin ve kullanım alışkanlıklarımızın böylesine tüketim üzerine odaklanmış olması hepimizi ve tüm endüstriyi rahatsız ediyor. Bu yüzden kıyafetlerin belki anneannelerimizin ve kısmen annelerimizin zamanında olduğu gibi daha sorumlu bir tüketim yaklaşımıyla; o değerde ve hak ettiği şekilde hem tasarım, hem ürün, hem malzeme hem de hatıra ve yaşanmışlık değerini biraz daha şefkatle tutacağımız ürün-tasarım-kıyafet ilişkisini hayatlarımızda istiyoruz. Tıpkı tüm ilişkilerimizde olduğu gibi...”
BURCU ESMERSOY & TUVANA BÜYÜKÇINAR
Sunucu ve model Burcu Esmersoy, beş yıl önce satın aldığı Zuhair Murad elbisesini, tasarımcı Tuvana Büyükçınar’ın ellerine bıraktı. Büyükçınar, elbisenin kuplarına Fransız danteli ve sarkaç boncuklar ekleyerek ışıltısını artırdı; vintage bir görünüm yaratmak için elbiseye bolero olarak kullanılabilecek yeni bir parça daha ekledi. Esmersoy, fotoğrafta bu parçayı bir fular gibi boynunda kullanıyor.
Burcu Esmersoy:
“Bu elbiseyi beş yıl önce satın aldım, bir arkadaşımın düğününde giymiştim. Ne yazık ki, bizlerin aynı elbiseyi farklı etkinliklerde ikinci, üçüncü kez giymesi hoş karşılanmıyor. Bu yüzden bir daha giymeye çekinmiş, cesaret edememiştim. Tuvana Büyükçınar’ın yorumuyla, küçük değişikliklerin büyük fark yarattığı bu sevdiğim tasarımı yeniden giyebileceğim için çok mutluyum. Onu doğru kişiye emanet etmişim.”
Tuvana Büyükçınar:
“İnsanlara ellerinde var olanı değerlendirmeye yönelik bir mesaj vermek için ne güzel bir fırsat! İçinde Vogue, Contemporary Istanbul, Burcu Esmersoy ve Zuhair Murad’ın olduğu bu projede yer almak bir rüya gibi. Bir tasarımcı olarak Zuhair Murad’ın tasarımını dikişlerinden el işçiliğine yakından inceleme fırsatı buldum; özellikle baktım, biz de bu ustalığa yaklaşmış mıyız, diye…”
ARZU SABANCI & GÜL AĞIŞ
İş kadını ve tasarımcı Arzu Sabancı’nın tek omuz uzun yeşil Lanvin elbisesine Gül Ağış’ın eli değdi. Tasarımcı, elbiseyi deforme etti; eteğini kesip bu artan kumaş parçasını bel hattında bir hareket unsuru olarak değerlendirdi; yaka volanına şeritler ekledi. Tasarıma gündüz de kullanılabilecek, yeni bir görünüm verdi.
Arzu Sabancı:
“Almanın sonu yok. Üstelik işin perakende tarafında yer alan biri olarak bunu söylüyorum. İhtiyaç dışı tüketimi desteklemiyor, bu hassasiyeti yaşam stilime de taşımaya gayret ediyorum. Vogue, Contemporary Istanbul projesi için benden uzun zamandır gardırobumda durup kullanmadığım bir elbise istediğinde aklıma ilk bu Lanvin elbisem geldi. CI’un iç mekan konseptinin yeşil’den güç aldığını öğrendiğimde, ben de uzun yıllar önce bir yaz düğünü için satın aldığım bu yeşil elbiseyi değerlendirmek istedim. Elbisenin yeni halini gördüğümde anladım ki doğru karar vermişim, tekrardan giyebileceğim bir parçaya dönüşmesinden dolayı çok mutluyum.”
Gül Ağış:
“Bu proje aracılığıyla endüstride giderek önem kazanan modada sürdürülebilirlik kavramına dikkat çekmek önemli bir gayret. Parçası olduğum bu değişim örneği, hepimizin konuya dair bir şey yapabileceğinin kanıtı ve teşvik edici. Bu sayede sevgili Arzu Sabancı’nın elbisesini şık ve mükemmeliyetçi bir görünümden ziyade, kadının rahatlığına ve hareket özgürlüğüne destek olan bir parça haline getirdik.”
SEDA DOMANİÇ & RAŞİT BAĞZIBAĞLI
Vogue Türkiye yayın yönetmeni Seda Domaniç’in Pera Palas’taki Vogue daveti için yıllar önce satın aldığı fıstık yeşili straples Oscar de la Renta elbisesi, tasarımcı Raşit Bağzıbağlı’nın yorumuyla, etek ve omzuna siyah ağ görünümlü boncuk işi detaylar eklenerek daha hareketli bir parti elbisesine dönüştü.
Seda Domaniç:
“Öncü modaevleri ve markalar, koleksiyonlarında geri dönüşebilen materyaller kullanarak yalnız üretim sistemlerinde değişikliğe gitmekle kalmıyor, tasarım ofislerinde çevreye duyarlı politikalar ve iç mekan tasarımları uygulayarak bu elzem mevzuya dair hassasiyetlerini ortaya koyuyorlar. Contemporary Istanbul’un iç mekan konseptini öğrenir öğrenmez biz de sürdürülebilir moda konusuna eğilmek, farkındalık yaratmaya katkıda bulunmak istedik. Başından bu yana beni heyecanlandıran bir proje oldu bu. Çünkü modada sürdürülebilirlik, çok önem verdiğim, dergide altını çizmek istediğim bir konu; bu bilinci gardırobuma da yansıtmaya çalışıyorum. Örneğin, otuz kez giymeyeceğim bir kıyafeti artık satın almıyorum.”
Raşit Bağzıbağlı:
“Meseleye tüketici yönünden bakıyorsak, yılların eskitemediği klasik parçalar seçmek, yeri zamanı geldiğinde bu parçalarda değişiklikler yaparak ömürlerini uzatmak önemli ve etkili. Giysileri dönüştürmek, modada sürdürülebilirliğe değerli bir katkı. Bu yüzden bu projenin bir parçası olmaktan, bu değişime vesile olmaktan gurur duydum.”
ESRA OFLAZ GÜVENKAYA & BEGÜM SALİHOĞLU
İş kadını Esra Oflaz Güvenkaya’nın uzun yıllar önce İtalya’dan aldığı korseli diz boyu kırmızı Dolce & Gabbana elbisesi, Begüm Salihoğlu’nun yorumuyla ipek tülle kaplandı, kesme boncuklarla ve tüylerle dekore edilerek gösterişli bir gece kostümüne dönüştü.
Esra Oflaz Güvenkaya:
“Tüketimden yana değilim. Çok üretmek az tüketmek yanlısıyım ben. Bu yüzden bir tasarımın farklı ortamlarda, bir başka tür etkinlikte giyilebilir bir yorumla yenilenmesini, hem anlamlı hem heyecanlı buluyorum. Sekiz yıl önce aldığım bu elbiseyi defalarca giydim. Şimdi o tanıdık tasarımdan yaratılan teatral bir kostüm var önümde. Bu yeniden hayat bulmuşluğun verdiği heyecan, aşırı tüketim arzusuna karşı bir panzehir bence.”
Begüm Salihoğlu:
“On yıl önce, Parsons School of Design’daki bitirme tezimi sürdürülebilir moda üzerine vermiştim. Aradan geçen bu sürede endüstriye yön veren birçok global marka ve modaevinin konuya dair aldığı tavır ve geliştirdiği projeler, bir iyiye gidişat olduğunu gösteriyor. Ayrıca son zamanlarda birlikte çalıştığım birçok isimden daha önce tasarladığımız giysileri yenileme talepleri alıyorum; bence bu da bir diğer güzel gelişme. Gerçekten ihtiyaç duymadığımız sürece tüketimin önüne geçmek, elimizdekini değerlendirmek, çevremiz ve doğa için, kısacası hayatın devamı için şart.”
BAŞAK DİZER TATLITUĞ & RAISA VE VANESSA SASON
Stil danışmanı Başak Dizer Tatlıtuğ’un düz siyah militer Zara ceketi bir couture tasarımına evrildi. Tasarımcılar Raisa ve Vanessa Sason, cekete önce aplikeler işledi; ardından tüm sırt ve gövdesine beyaz ışıltılı taşlar döşedi.
Başak Dizer Tatlıtuğ:
“Moda, sezondan sezona değişiyor. Renkler, kesimler, desenler, her şey… Oysa stil dediğimiz şey, kalıcılığıyla var. Moda gündemine paralel olarak her sezon gardırop yeniliyorsanız, stil sahibi olamazsınız. Gardırobunuza baktığınızda uzun yıllardır sizinle olan parçalarınız ne kadar çoksa, stiliniz de o kadar oturmuş demektir aslında.”
Raisa & Vanessa Sason:
“Bir zamanlar severek aldığımız giysilere bir bakıyoruz, ya kalıbından ya duruşundan ötürü giymez olmuşuz. Gidip yenisini aramaktansa var olana el atıp değiştirmeyi; giysilerimizi güncellemeyi seviyoruz biz. Bunu kendimiz için hep yapardık, bu kez Başak için yaptık. Bu alışkanlığın son zamanlarda çevremizde yaygınlaştığını görmek, modanın sürdürülebilirliği adına güzel gelişme.”
NEBAHAT ÇEHRE & ŞANSIM ADALI
Aktris Nebahat Çehre, moda tasarımcısı Şansım Adalı’yla çalıştı. Çehre’nin satın alıp hiç giymediği siyah asimetrik diz üstü yakma ipek elbisesini, Adalı, eteği misinadan dokunmuş bir kimono elbiseye dönüştürdü.
Nebahat Çehre:
“Gardırobumda öyle giysilerim var ki, neredeyse otuz yıldır benimleler. Hatta nereden aldığımı sorarlar da, aldığım yılı söyleyince inanmazlar. Modası geçmeyecek zamansız parçalar seçmeye, kaliteye kıymet veririm. Bir de kendine yakışanı bilmeli, elindekini ona göre değerlendirmeli insan… Ben örneğin uzun boyunlu bir kadınım, boynumu doldurmayı çok severim. Eski bir kazağa yaka takar giyerim, bir gömleğin yakasını değiştirir havasını yenilerim. Kendinize özen gösterin, kendinize olan saygınızdan yapın bunu... O zaman yıllar içinde değişen beden ölçünüze göre gardırop yenilemek zorunda da kalmazsınız.”
Şansım Adalı:
“Umuyorum modanın sürdürülebilirliği bir gün bir trend olmaktan çıkıp bir yaşam stili olarak hayatımıza karışır. Fakat yeniye ve daha fazlasına sahip olmaya yönelik talep ve ısrar devam ettiği sürece ne yazık ki durum zor görünüyor. Kaynaklarımız tükenmeden bu çılgınlığın önünü alabilsek keşke.”