Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Hayatınızın bir döneminde yırtık jean pantolon giydiyseniz, aile büyüklerinin “Vah yazık” ve “Yama yapalım” esprilerine maruz kalmamış olmanız imkansız. Peki, bu şakaların modaya dair etİk bir tartışmanın taraflarından biri olduğunu fark etmiş miydiniz?
1850 dolara tamamen yıpranmış, aşınmış ve neredeyse giyilemeyecek durumda bir ayakkabı alır mıydınız? Balenciaga, birkaç ay önce bir çift “ultra-distressed” (ekstra yıpratılmış) ayakkabıyı Paris sneaker koleksiyonunun bir parçası olarak sunduğunda alıcı bulmakta hiç zorluk çekmedi. Tıpkı Yeezy’nin yırtılmış kazakları, Acne Studios’un yırtık jean’leri ve Frye’ın sanatsal şekilde yıpratılmış botlarının da zorluk çekmediği gibi… Bilerek eskitilmiş parçalar, uzun zamandır modanın bir parçası. Öyle ki e-ticaret sitesi Net-a-Porter’de “distressed” (yıpratılmış) kelimesi aratıldığında binlerce tişört, jean pantolon, kazak ve ayakkabıyla karşılaşmak mümkün. Hatta bu yıpranmış görünümler podyumlara da taşınıyor ki VTMNTS 2022 Sonbahar/Kış sunumunda bu stili bir adım öteye götürerek işe modelleri de dâhil etti ve onları yara izleri gibi görünen makyajlarla podyuma çıkarttı. Asıl soruysa “yeni ve güzel” olan üzerine kurulu moda endüstrisinin zarar görmüş ya da eskimiş parçalara olan takıntısının ne olduğu.
Diesel 2022-23 Sonbahar/Kış
Balenciaga, bu sınırlı sayıda ürettiği yıpratılmış Paris sneaker’larla vermeye çalıştığı mesajın, ürünlerinin bir ömür giyilebilirliğini vurgulamak olduğunu öne sürüyor. Zaten markanın kendini “yaratıcı aktivist” olarak tanımlayan kreatif direktörü Demna, Mart ayında Paris Moda Haftası davetiyeleri olarak kırık, eski iPhone’lar gönderdiğinde vermeye çalıştığı mesajı almıştık: Protest ve özgün bir Balenciaga. Peki, bilerek yıpratılmış ürünler sunma fikri gerçekten özgün mü? Benzer bir tasarım vizyonunu sergileyen Yeezy’nin üçüncü koleksiyonunun aldığı eleştirilere “Yırtık evsiz kazaklarıma inanıyorum” diye cevap veren Kanye West’e göre öyle.
Bilerek yıpratılmış ve hasar verilmiş parçalar 80’lerden beri yüksek modada karşımıza çıkıyor. İlk örneklerinden birini Japon modacı Rei Kawakubo, 1982’de Comme des Garçons lace ismini verdiği, üzerinde delikler bulunan tulumla göstermişti. Grunge estetiğin ön plana çıktığı 90’lı yıllarda bu eğilim Alexander McQueen gibi birçok tasarımcının podyumuna yansıdı. Yıpranmış parçalarla aidiyet ve samimiyet hisleri yaratmaya çalışan tasarımlara ilham kaynağı olan bu estetik, aslında yokluktan doğan inovasyonlar ve alt kültürlere ait geleneklerden besleniyor. Yani bir çeşit fakirlik “cosplay”i diyebiliriz. Üstelik bu cosplay, yırtılmış ya da yıpranmış parçalarla da sınırlı değil. Son bir yıldır her yerde karşımıza çıkan ve geri döndüğü söylenen Y2K stili, 90’lı yılların sonu ve 2000’li yılların başında alt sınıf siyahi kadınlar tarafından yaratıldı. Bir trend olarak kabul görmesiyse ancak Paris Hilton gibi zengin beyaz kadınların bu stili benimseyip kendilerine uyarlamalarından sonra gerçekleşti. Tüm bu örneklerse bizi tartışmaların odak noktasına götürüyor: Bu trend, bazı grupları ve alt kültürleri aşağılıyor olabilir mi?
Miu Miu 2022-23 Sonbahar/Kış @StyleDuMonde
Aslında moda dünyası, yapmakta olduğu şey konusunda bazılarının sandığı gibi kör değil. Modayla ilgilenen herkesin maruz kaldığı; “İşlevsel değil. Bunu kim, nasıl giyecek?” sorusunun yanıtı, markalar için son derece basit: “Kimse.” Zira Balenciaga’nin Paris sneaker’ları gibi tasarımların sınırlı sayıda üretilmesinin bir nedeni var: Bunların birer sanat ürünü ya da koleksiyon parçası olarak görülmesi. Bunun yanı sıra bazı projeler yalnızca ilgi çekici bir enstantane olmanın ötesinde amaçlar taşıyor. Örneğin; fotoğrafçı Carli Hermès, kreatif ajans Cloudfactory ve ikinci el giysileri toplayıp yeniden dağıtan kâr amacı gütmeyen kuruluş The Salvation Army’nin işbirliğinden doğan 'Truly Destroyed' projesi, evsiz kimseler tarafından uzun süre giyilmiş, yıpranmış ayakkabıları 1500 dolara yakın fiyatlardan satışa sunuyor. Satışlardan elde edilen kâr ise hayatlarını yeniden inşa etmeye ihtiyacı olan insanlara yardım etmek için harcanıyor. Böylece evsizlere giyecek sunmayı hedefleyen bir kuruluş, dev moda markaları tarafından yaratılan trendin rüzgarını arkasına alarak dikkatleri üzerine çekmiş oluyor ki bu da günün sonunda modayı yeniden işlevsel kılıyor!
Elbette yıpranmış moda projelerinin çoğunun ardında The Salvation Army’ninki gibi bir motivasyon bulunmuyor. Bu yaratımlar daha çok modanın zorluk çeken, grunge sanatçıları romantize etme eğiliminin yansıması niteliğinde. Durum böyleyken kapitalizmi hor gördüğünü iddia ederken onu besleyen tasarımların, kendilerini yaratanların iddia ettiği kadar asi olamadığını görmek zor değil. Yine de adidas tarafından üretilen, kendinden çamurlu gibi görünen bir ayakkabının ya da Kanye’nin “evsiz” kazaklarının yarattığı gelir adaletsizliği tartışmaları modanın sesinin, bilinçli ya da bilinçsizce beklenen sınırların dışına çıkabileceğini kanıtlıyor. Bilerek yıpratılmış tasarımlar üzerinden gelir adaletsizliği, yaratıcılık ve kopyacılık tartışmaları sürerken Vogue İtalya’nın efsanevi editörü Franca Sozzani’nin o sözleri kulağımızda çınlıyor: “Moda yaşadığımız çağın bir yansımasıdır.”