Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Karl Lagerfeld’den teslim aldığı Fendi mirasını zanaata verdiği değer ve çağdaş olandan aldığı ilhamla ileri taşımaya devam eden Kim Jones ile modaevinin vizyonu, hedefleri ve 2022 Sonbahar/Kış koleksiyonu hakkında konuşuyoruz.
Karl Lagerfeld’den teslim aldığı Fendi mirasını zanaata verdiği değer ve çağdaş olandan aldığı ilhamla ileri taşımaya devam eden Kim Jones ile modaevinin vizyonu, hedefleri ve 2022 Sonbahar/Kış koleksiyonu hakkında konuşuyoruz.
Yaklaşık bir asırlık miras, ikonik koleksiyonlar, eşsiz tasarımlar ve çok daha fazlasını barındıran Roma menşeli bir markanın İngiltere asıllı tasarımcısı Kim Jones’la beraberiz. Jones, Karl Lagerfeld’den teslim aldığı kreatif direktörlüğü 2020’den bu yana çağdaş bir bakışla sürdürüyor. “Fendi’ye katıldığımda yarım yüzyıldan uzun bir geçmişe sahip Karl Lagerfeld mirasını devraldığımın farkındaydım. Daha ilk koleksiyonumu tasarlarken Roma merkezli markayı yeniden şekillendirmek, onu Rönesans’ın sembolü olarak konumlandırmak istediğimi biliyordum” diyerek başlıyor söze. 1965 yılında kreatif direktörlüğünü üstlendiği modaevindeki görevini hayatının son gününe kadar devam ettiren Lagerfeld’in mirasına saygılı Jones; ancak yenilenmenin ve bugünü yakalamanın gerekliliğinin de bilincinde; “Daha fazla kişiye ulaşma ve modaevinin genç insanlarla diyaloğunu geliştirme amaçlarıyla siluetleri yeniden şekillendirdim. Geleneksel materyal kullanımını azaltarak yerlerine hafif kumaşlar ekledim. Gözüm her zaman bugün talep edilenin ve çağdaş tasarımların üzerindeydi” diyor.
Kendisini Fendi’ye getiren kariyerini dünyaca ünlü modaevlerinde inşa eden Jones’un tasarıma duyduğu ilgi, karmaşıklığı ve anlam derinliğiyle kendisi için her zaman kilit bir rol oynayan moda sayesinde başlamış. “Moda, hayatımızın estetik ve yüzeysel yönlerinden biridir; ancak aynı zamanda duygularımızı ve içsel kimliğimizi aktarır, gerçekten kim olduğumuzu anlatır” diyor. Onu en çok büyüleyense moda ve tarih arasındaki güçlü bağ. Jones tarihe, spesifik olarak da yaşanmışlık barındıran eşyalara ilgi duyan bir koleksiyoncu. “Devamlı seyahat hâlindeyim ve her şeyi zamanında teslim etmek istediğimden çok fazla boş vaktim olmuyor. Hobilerim için kalan kısacık zamanıysa şu anda nefes kesici ilk edisyonlar dâhil olmak üzere yaklaşık 20 bin kitap barındıran kütüphanem için kitap, plak, vintage kıyafetler ve eski mobilyalar toplamak için ayırıyorum. Tüm bu objeler beni stil kararları alırken bir şekilde etkiliyor. Hepsinin geçmişini çok seviyorum; sıklıkla eski sahiplerini ve bu eşyalara sahip olmasaydım şimdi nerede olacaklarını düşünüyorum” sözleriyle bahsediyor söz konusu tutkusundan.
Elbette ona ilham veren yalnızca biriktirdiği eşyaların sahip olduğu yaşanmışlıklar değil; zira Fendi gibi koleksiyonlarıyla hayal gücünde yeni kapılar aralayan bir modaevinin kreatif direktörü olmak için çok daha fazla ilham kaynağı gerekiyor. Jones da bu hedefle her gün araştırıyor, öğreniyor, keşfediyor: “Sıklıkla alt kültürlerden de ilham alıyorum. Kadın güzelliğini ve mirasını yeniden keşfetmek için gerçek bir çaba sarf ediyorum; keşfi güçlendirmenin en iyi yoluysa Fendi arşivlerini incelemek” diyen Jones’un öncelikli hedefi modaevinin zihinlerde oluşturduğu imajı biraz değiştirmek. İnsanlar Fendi’yi düşündüğünde zihinlerinde kadın giyiminden çok kürk mantolar ve çantalar canlandığına inanıyor Jones; haksız da değil. Sonuçta Fendi, kürkün kullanım alanlarının sınırlarını her sezon biraz daha genişleterek moda endüstrisini şaşırtan, kürkün gücüne inanan bir marka. “Ben hazır giyimin benim için en önemli şey olduğunu ifade ederek yeni bir mesaj vermek istiyorum” diyor. Hazır giyimin kendisi için yeri ayrı olsa da güzelliğin ve fantezinin ifadesi olarak gördüğü haute couture’ün de hakkını vermeden geçemiyor; “Aynı anda hem hazır giyim hem de haute couture tasarlamanın bir ayrıcalık olduğunu düşünüyorum. Kimi zaman haute couture’de kullandığımız şekillerin hazır giyimde de güzel olacağını düşünerek koleksiyonlar arasında aktarım yapabiliyorum; elbette şekilleri uyarlayarak. Böylece her seferinde var olan öğeleri yeniden keşfediyorum” diyor.
Yeni sezonda Fendi’nin ilhamlarını da çeşitlendiren Jones: “Bu sezon Roma’dan biraz uzaklaşmak, en azından Roma’yı global bir bağlama yerleştirmek istedim. Koleksiyonda Kyoto ve Paris gibi farklı şehirlerden parçalar görüyoruz. Bu parçalar doğaları gereği geçmiş, şimdi ve geleceğin ifadesi olarak yankılanıyor” dediği koleksiyondaki 18. yüzyıl kimonolarına ait kumaş parçaları, yeniden yapılandırma ve yorumlama fikrinin birer temsili. Kata Yuzen isimli yüzlerce yıllık geçmişe sahip, el yapımı antik bir boyama tekniğiyle şekillenen ipek kumaşlar, Fendi’nin haute couture koleksiyonunun parçası olmak üzere Japonya’da kesilip işlenmiş. Kullanılan bu parçalarla tasarımların tarihi ve mirası onurlandırmanın ötesine geçtiğini ekliyor Jones: “Bu aynı zamanda süreçte yer alan tüm zanaatkarlara saygı ve bağlılık gösterme, benzersiz tekniklerin yok olmasının önüne geçme ve gelenekleri canlı tutma meselesidir.”
Fendi, modaevlerinin kültürel sürdürülebilirlik konusunda ciddi sorumlulukları olduğunun farkında olan bir marka; son koleksiyonu, bu farkındalığın bir kanıtı niteliğinde. “Moda endüstrisi, eşsiz parçaların üretiminde antik el emeğinin ve paha biçilemez tekniklerin kullanımını artırmalı. Fendi olarak yerel zanaatkarlığı destekleme konusunda oldukça aktifiz” diyor kreatif direktör modaevinin Hand in Hand projesini hatırlatarak. “İtalya’daki yerel zanaatkarlarla işbirliği temeline dayanan proje halen devam ediyor. Çeşitli atölyelerin bir araya gelerek yerel zanaatlarla Fendi’nin ikonik Baguette çantasını yorumlaması için çağrıda bulunan proje, modeli sahici sanat eserlerine dönüştürmek üzere yapılandırıyor” diyen Jones, ortaya çıkan yaklaşık 20 farklı tasarımın atölyelerin ismini ve Fendi Hand in Hand logosunu taşıdığını da ekliyor.
Bugüne kadar bulunduğu tüm markalarda yaratıcılığını ânın ihtiyaçlarını gözeterek yansıtan Jones, Fendi kadın koleksiyonu için de bu anlayışı sürdürüyor. 2020’den bu yana koleksiyonlarıyla Fendi’nin zanaata değer veren yaklaşımını tescillendiren, çağdaş olanı yakalayarak akıllarda canlanan Fendi imajına yeni bir yorum getiren Jones’un yaratıcı zihninin Fendi mirasıyla harmanı, bu sezonda da ortaya eşsiz bir portre çıkarıyor. Tek bir koleksiyonla dünyanın farklı köşelerindeki zanaatkarlara saygı duruşunda bulunan, Fendi’nin asırlık mirasını yansıtan ve bunları yaparken gençlerle diyalog kurmayı da başaran Jones, moda endüstrisi için daha çok uzun yıllar etkili bir figür olmayı sürdürecek gibi görünüyor.