Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Feminen, yalın, eğlenceli. Birbirinden farklı karakterde ve başarı grafiği yükselişte üç Türk markası mercek altında.
COLOREVE
ColoReve’nin ardında iki kız kardeş var: Sinem Dikmen ve Gamze Yemez. İşletme eğitiminin ardından önce özel sektörde çalışan, tasarıma duyduğu ilgi sebebiyle yeniden okula dönen ve Polimoda’da Moda İşletmesi üzerine yüksek lisansını tamamlayan Sinem Dikmen ve çocukluğundan beri moda ve resimle haşır neşir olan, üniversitede de Paris American Academy’de moda tasarımı okuyan Gamze Yemez, 2018’de yollarını birleştirerek ColoReve’yi kurdu. Öncelikli amaçları ceketi kişiselleştirmek, detaylarla ve deneysel kalıplarla özgün, renkleriyle eğlenceli tasarımlar sunmaktı. Koleksiyonlarının ekseni hâlâ ceket odaklı olsa da, onlara eşlik edecek şortlar ve pantolonlar da yapıyorlar, DNA’larını “dinamik, çarpıcı ve özgün” olarak tanımlıyorlar. “Form ve renklerle oynamayı seviyor, bunu yaparken rahatlığı her zaman göz önünde bulunduruyoruz. Özgün tasarımlarla kişinin gardırobuna, büyük çerçevedeyse hayatına renk ve neşe katacak dokunuşları önemsiyoruz” diyor Gamze Yemez. ColoReve kadınını “Dışa dönük, cesur, kendini tanıyan ve bunu yawnsıtmaktan da çekinmeyen bir profil olarak tanımlayabiliriz. Belirli kalıplara bağlı kalmayan, kendi içerisinde zıtlıkları da barındıran, yaratıcı, heyecanlı ve çalışkan bir kadın” olarak anlatıyor Sinem Dikmen ve ekliyor: “Rahatlığından ödün vermeyen bu kadın, bulunduğu ortamda kıyafetleriyle değil ancak keskin tavrıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Detaycılığa önem veren bakış açısı, onu kısa süreli trendlerden uzaklaştırıp özgün ve zamansız olanın peşine sürüklüyor. Kıyafetlerini, eğlenceli ve canlı hayat tarzının bir uzantısı olarak görüp, tasarımda bir espri, bir farklılık arıyor.” 2021 Sonbahar/Kış koleksiyonlarının çıkış noktası bir nevi yaşam kutlaması. Pandemide içe kapandığımız sürecin ardından hayata dönüşü, eğlenceyi yüceltiyor; pembeler, yeşiller, maviler, sarılar, turuncular, dama desenleri ve vintage görünümlü parçalarla dinamizm hissini vurguluyorlar. Tasarımlarında tamamen vegan deri kullanıyor, yerli ve etik üretim ilkelerinden taviz vermiyorlar. İki kardeş olarak çalışmanın avantajının büyük olduğundan bahsediyorlar, zira birbirlerinden nasıl iyi verim alabileceklerini biliyor, farklı eğitim geçmişleriyle birbirlerinin eksiklerini tamamlıyorlar. Kendilerini iki kişilik büyük bir ekip olarak görüyor, aynı zamanda birbirlerinin kişisel alanlarına saygı duyuyorlar.
NAZLI CEREN
Üniversitede aldığı ekonomi eğitiminin ardından çocukluktan beri içinde taşıdığı moda ilgisini somutlaştırma fikrine karşı koyamayan Nazlı Ceren Köksal, mezuniyetini takiben yaptığı styling ve moda editörlüğü tecrübelerinin sonunda 2019’da Nazlı Ceren isimli markasının ilk adımlarını attı. Tasarım anlayışının odağında minimalizmin yer aldığı marka eğlenceli ve özgür, sanattan beslenen, şehrin ve şehir hayatının âşığı olmasına rağmen kendini yenilemek için doğaya kaçan, bolca seyahat eden ve gardırobu söz konusu olduğunda cesur davranmaktan çekinmeyen insanlara hitap ediyor. Ona nelerin ilham verdiğini sorduğumuzda; “Oldukça geniş ve çeşitli bir yelpazem var” diyor Köksal ve ekliyor: “Mimari yapılar, şehirler, vintage görünümler, sevdiğim albüm kapakları, favori ressamlarımın renk paletleri, ilham panomu süsleyen şeylerden birkaçı. 1960 ve 70’lerin Fransızca şarkıları, Yunan Adaları, Güney Fransa ve İtalya, yani rengarenk Akdeniz ülkelerini de bu listeye mutlaka eklemem gerek!” Koleksiyonun çizimlerine sıklıkla seyahat ettiği Atina’da başladı, çekimini de burada gerçekleştirdi. Atina’nın samimi ve konforlu havasının tasarımlarına da yansıdığını söylüyor. Tasarımlarında kullandığı renk paletindeyse olmazsa olmazı siyah ve beyazın yanı sıra kiremit rengi ve bej gibi toprak tonları hâkim. Asimetrik kesimler, oversize ceketler, maskülen detaylar da sezonun başrolünde. Nazlı Ceren’den çıkan parçalarda çok da şatafatlı bir kadın görmüyoruz. Daha ziyade konforlu, karakterli, yalın ama ayrıntılarla farklılaşan tasarımlar Nazlı Ceren’in özeti niteliğinde. Keza Köksal bu tavrını sadece giysilere değil, markanın duruşuna da yansıtıyor. Ona göre sosyal medyanın her şeye çok çabuk ulaşmayı sağlaması, aynı zamanda çok çabuk tüketmeye de sebep oluyor. “Bence bu moda endüstrisi için kaygı verici. Artık bu sektördeki herkese daha fazla sorumluluk düşüyor” diyor ve açıklıyor: “Ne ürettiğimiz, nasıl pazarladığımız konusunda uzun vadeli çözümler bulmalı, bunları sürdürülebilir kılmalı ve elimizi taşın altına koymalıyız.” Sürdürülebilirlik adına yaptıklarını sorduğumuzdaysa yerel bir marka olarak iki noktanın üzerine bilhassa eğildiğini belirtiyor: İki kadın girişimcinin yönettiği bir atölyeyle çalışıyor ve kumaş tedarikçilerini sürdürülebilir üretimler yapan, sorumluluk sahibi markalardan seçiyor. Köksal her sezon sürekli en “yeni” olanın peşinde koşmak yerine “sezonsuz” kavramını benimsiyor, Nazlı Ceren kadınlarıyla uzun vadeli ve temeli sağlam ilişkiler kurmayı amaçlıyor.
RHODOCHROSITE
İngiltere’de Central Saint Martins’te ürün tasarımı ve Chelsea College of Art and Design’da iç mimarlık üzerine eğitim alan Cemre İnan arayıp bulamadığı, kendi üzerinde görmek istediği parçaların eksikliğini hissederek Rhodochrosite’i kurmaya karar verdiğini söylüyor. “Keyif alarak tasarlayacağım parçaların başkaları tarafından giyildiğini düşünmek beni çok heyecanlandırdı” diyor İnan. Markanın isminin çıkış noktası rodokrozit taşından geliyor. Doğada bulunan ve değerli bir aura taşı olarak bilinen bu taşın kişiye duygusal anlamda mutluluk için rehberlik etmesi Cemre İnan’a ilham vermiş. Marka kimliğiyle özdeşleştirdiği güçlü, feminen kadınların özelliklerinin bu taşla benzeşmesi de Rhodochrosite isminde kesin kararını vermesiyle sonuçlanmış. İnan, tasarımlarını tamamen özgüven kavramı ve özgüvenli bir karakter üzerinden kurguluyor. Elinden çıkan giysileri giyen kadınların kendini iyi hissetmesi onun için esaslı bir motivasyon kaynağı. Bu yüzden sert hatlı vegan deri ceketler, pantolonlar, saykedelik desenlerin basılı olduğu yarı transparan dar üstler, taytlar koleksiyonun başrolünde. Yeri gelmişken, koleksiyondaki tül parçaların dikiminden sonra elde kalan artık kumaşlardan da çoraplar tasarlandığının altını çizelim. Hazırlık süreci için; “Farklı dönemlere ait giysilerin ve aksesuarların detaylarını günümüz moda anlayışıyla bir araya getirmekten keyif alıyorum” diyor İnan ve ekliyor: “Özellikle 1980’li yılların ihtişamlı ve göz alıcı modası, müziği, enerjisi, tasarım konseptlerimde oldukça baskın.” Öyle ki tasarımcı, dönem filmlerinin kostüm tasarımlarını, şarkılarını, mimarisini, onu yeni şeyler denemeye, üretmeye, çizmeye teşvik eden unsurlardan görüyor. Markanın 2021 Sonbahar/Kış koleksiyonunda kadınsılık, duyarlılık, romantizm, zarafet gibi kavramlara vurgu yapılıyor, şık görünmenin tadını çıkaran, kendine güvenen bağımsız kadınlara ulaşmak hedefleniyor. Endüstrinin bugünkü hızlı ve sosyal medyayı odakta tutan tavrını sorduğumuzda, bu aracın avantajlarına inandığını söylüyor: “İnsanların modayla ilgili yenilikleri sosyal medyadan takip etmeleri kaçınılmaz oldu. Özellikle dijital dünyadaki moda içerik üreticilerinin tüketicileri etkileme gücü ve markalara yönelik ilgi yaratma etkileri dikkate alındığında, günümüz moda sektöründeki önemi daha da anlaşılır oluyor.” Zira İnan’a göre artık sosyalleşme ihtiyacımızı farklı kanallardan gideriyor, varoluşumuzu da bu uygulamalarla daha güçlü bir şekilde sergiliyoruz.