Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Geçtiğimiz mayıs ayında Etro’nun kreatif direktörlüğünü üstlenen Marco De Vincenzo için yeni görevi, zengin bir mirasa dokunma özgürlüğü anlamına geliyor. Kreatif direktörle markanın çıktığı yeni yolculuğu konuşmak üzere bir aradayız.
55 senelik bir aile şirketinin kreatif direktörlüğüne atandığınız bir senaryo hayal edin. Hayal gücünüzü oldukça baskın özelliklere sahip bir mirasla harmanlayarak yaratacağınız 2023 Sonbahar/Kış koleksiyonu için sahip olduğunuz zamansa yalnızca bir ay. Kulağa çok da kolay gelmiyor değil mi? Geçtiğimiz mayıs ayında Etro’nun kreatif direktörlüğünü üstlenen Marco De Vincenzo’nun tam da bu zorlu görevi üstlendiği sıralarda kendisine yöneltilen “Modaevini nasıl bir değişim bekliyor?” sorusuna verdiği cevap oldukça netti: “Genç ve eklektik.” Sahip olduğu zamanın yetersizliği sebebiyle Etro’nun muhteşem arşivlerine dalma lüksü bulamayan Vincenzo sezgilerine güvendi ve kariyerinin bugüne uzanmasını sağlayan söz konusu sezgiler elbette kendisini yanıltmadı. Bir ayın sonunda sahneye çıkan ve Etro’nun benzersiz tekstil zenginliğini kutlayan parçalar, kreatif direktörün genç ve eklektik izini de taşıyordu.
Marco De Vincenzo
Modaevinin Vincenzo dokunuşlu koleksiyonu, alışıldık koleksiyonlarından biraz farklıydı; ancak püsküllerin ya da şal desenlerinin bu sezon görünmemesinin gelecekte ortaya çıkmayacakları anlamına gelmediğini söylüyor kreatif direktör. “Etro sadece bohem değil, çok daha kompleks bir geçmişi var; oaldukça güçlü ve etkileyici bir imaja sahip” diyen Vincenzo için Etro’nun kreatif direktörü olmanın en karşı konulamaz yanı markanın zengin mirasına dokunma özgürlüğü. “Etro’yla ilk kez yan yana geldiğimizde iki taraf da kartlarını ortaya koydu. Markanın hikayesine kendi bakış açımı katmaya çalıştım; bu elbette tek çıktısı olan bir yol değil. Örneğin bu sezon şal desenini oyun dışında bıraktım; ancak bu onu yok ettiğim anlamına gelmiyor. Şal desenini seviyorum, bu sezon onu dışarıda bırakmamın tek sebebi yaratıcı ufkumu genişletmek istememdi” diyor.
Bu buluşma, Vincenzo’nun Etro gibi aile geçmişine sahip bir markayla ilk buluşması değil. Kreatif direktör, aynı zamanda Fendi’nin de deri ürünleri baş tasarımcısı. İtalya’nın iki büyük modaeviyle çalışmanın kendisi için öneminden; “Muhteşem aile hikayelerine sahip modaevleri kesinlikle kaderimin bir parçası. Bir mirasın içinde yeniliğe saygıyla yer açma görevini üstlenirken kendimi her zaman rahat hissetmişimdir. Fendi ve Etro, bana yaratıcılığımı kolektif hayallerin inşa ettiği sağlam miraslarının hizmetine sunma fırsatı verdi. Sonuçta geçmişi bilmeden geleceği inşa etmek mümkün değil” sözleriyle bahsediyor. İtalya’da doğan, büyüyen ve eğitimini tamamlayan Vincenzo şanslı olduğunu düşünüyor; zira yaşadığı bir ülkenin kültürünü anlamak, dışarıdaki bir kültürü anlamaktan çok daha kolay. Elbette bu durumun riskleri de var; “Spesifik bir stil, spesifik bir estetiğe hapsolma riski her zaman baki olduğundan hayal gücünde bilinmeyen başka şeylerle dolacak bir boşluk bırakmak gerekiyor. Bir tasarımcı böylece kendini şaşırtmaya devam edebilir” diyen kreatif direktör ile modaevini, aynı ülkede doğmalarının yanı sıra birbirlerine bağlayan önemli bir kod daha var: Vincenzo’nun dokuya duyduğu tutku. “Tekstil tutkum aramızda hemen derin bir bağ oluşturdu; benim için kumaşı başlangıç noktası yapma fikri oldukça itici bir güç” diyor.
Vincenzo, modada sürdürülebilirliğe yer açmanın gerekliliğine duyduğu inancı daha önce de koleksiyonlarında gösteren, sürdürülebilir yaklaşımların büyük markalara da uygulanabileceğine inanan bir tasarımcı. Etro’ya adım atar atmaz modaevinin sürdürülebilir yanını güçlendirmek için işe koyulmuş: “Sınırlı sayıda üretilen aksesuarların küçük çaplı üretimleri için kullanılmayan stok fazlası kumaşları kullanmaya başladık. Sürdürülebilir yaratıcılığı artıracak, henüz yapım aşamasında olan yeni projelerimiz de var” diyor. Elbette işin bir de kültürel sürdürülebilirlik boyutu var: “Sürdürülebilirlik, modanın hayatta kalmasının temel gerekliliği olan zanaatkarlığın nesilden nesile aktarılması anlamına da geliyor. Zaman geçtikçe bu konu hakkında daha çok konuşmamız bana kültürel sürdürülebilirlik bilincinin ve zanaatkarlığa duyulan saygının daha da önem kazanacağını düşündürüyor” diye tamamlıyor sözlerini kreatif direktör.
Etro 55 yaşında; ancak bu yaş, onun modanın bugününü yakalamasına engel değil. Aksine, Vincenzo’ya kalırsa modaevinin geçmişi bugün diğer markalar arasında öne çıkmasına yardımcı oluyor; zira zamanla beslenmiş güvenilirlik, bir moda şirketi için harika bir varlık. Etro yaratıcılığın mirasa saygıyla işlenmesi gerektiği bilinciyle üreten Vincenzo’ya; Vincenzo Etro’nun güçlü mirasına; moda dünyasıysa bu buluşmanın zenginliğine tanıklık ettiği için çok şanslı.