Haftalık E-Bülten
Moda dünyasında neler oluyor? Yeni fikirler, öne çıkan koleksiyonlar, en vogue trendler, ünlülerden güzelllik sırları ve en popüler partilerden haberdar olmak için haftalık e-bültenimize kaydolun.
Teoride hızlı modayı düşmanımız olarak listeye alırken, pratikte Greta Thunberg’e dönüşmek sandığımız kadar kolay mı?
“Z kuşağının alışveriş alışkanlıkları hızlı modanın sonu olabilir”, “Bir isyan olarak ikinci el alışveriş…” Son birkaç yıldır onlarca farklı içerik kanalından bunlar gibi başlıklar altında Z jenerasyonunun hızlı modayı bitirecek adımlar attığına dair haberler okuyoruz. Bir neslin farkındalıkla harekete geçerek, yıllardır var olan multi-milyon dolarlık bir endüstrinin alışkanlıklarını değiştirebileceği fikri romantik ve umut verici. Peki gerçekçi mi?
İkinci el alışveriş organizasyonu thredUP durumun böyle olmadığını düşünüyor. thredUP’ın bu yaz, Z kuşağından iki bin tüketiciyle gerçekleştirdiği araştırmaya göre; katılımcıların üçte biri “hızlı modaya bağımlı” olduğunu belirtiyor. Geniş pencereden bakarsak, çevre konusunda kolektif olarak harekete geçen ilk kuşağın böyle bir paradoks yaşaması şaşırtıcı değil aslında. Tarihin “en çok fotoğraflanan nesli” olarak tanımlanan Z kuşağının ergenlik dönemi, sosyal medyanın yükselişiyle paralellik gösteriyor. Hızlı moda markalarının bu pazarlama olanağından faydalanarak influencer’larla yaptıkları işbirliklerinin ana hedefinde onlar var. Hiç de yeni bir kavram olmasa da hızlı moda, onlarla şekillendi. Ciddi masraflardan kurtulup buradan elde edilen kârı pazarlama tekniklerine aktaran ve bu zamana dek olmadığı kadar düşük fiyatlı giysiler sunan “sadece online” satış markaları da bu dönemde ortaya çıktı.
Üstelik tüm bu girişimler ve sosyal medya ilişkisinin ortaya çıkardığı yeni bir kültürle karşı karşıyayız. Z kuşağının bir üyesi değilseniz bile, aktif bir sosyal medya kullanıcıysanız mutlaka “Bu kıyafetle daha önce fotoğrafım vardı” diye düşünüp paylaşım yapmaktan vazgeçtiğiniz olmuştur. Her ânın internette ölümsüzleştirilmesi, sıradan kişilerin giyim konusunda ünlülerle benzer kaygıları yaşamasına ve hiç de sürdürülebilir olmayan alışkanlıklar edinmesine neden oldu. Sadece güzel fotoğraflanıyor diye günlük yaşamda sık giymeyeceğimizden emin olduğumuz parçalar edinmek, bir giydiğimizi bir daha giymemeye (en azından sosyal medya dünyasında) özen göstermek, kişisel stilimizle belki de hiç uyumlu olmayan bazı mikro trendlere uymak için alışveriş yapmak, bunlardan yalnızca bazıları.
Hızlı moda bağımlılığını tetikleyen tek etken bu hızlandırılmış tüketim kültürü de değil. How To Break Up With Fast Fashion kitabının yazarı Lauren Bravo hızlı modanın genler için neden bu denli cazip olduğunu anladığını söylüyor: “Hayat pahalılığı son yıllarda zirve yapmış durumda ve her şeye dair belirsizlik hissi hakim. Yirmili yaşlarındaki insanların ve ergenlerin böyle bir dönemde kendilerine moral vermek için ucuz giysiler almalarını hiç de şaşırtıcı bulmuyorum. Pahalı tatiller, bir ev sahibi olabilmek ve diğer pek çok deneyim ortadan kaldığında ne yaparsınız? Yirmi dolarlık bir elbise satın alırsınız.”
Hızlı moda markalarından yapılan alışverişin görece daha uygun fiyatlı bir terapi hâline gelmesinde kendimize verdiğimiz “kalıcı bir şey satın alıyorum” telkininin etkisi büyük. Kötü olansa bu telkinin gerçeklerle örtüşmemesi, çünkü giysileri elde tutma süremiz tarihte hiç olmadığı kadar kısa. Yükselen enflasyonla birlikte bir akşam yemeği fiyatına aldığımız bir elbiseye karşı kendimizi borçlu hissetmiyoruz. Bu da gardırobumuzun çok az bir kısmının sık giyilen kıyafetlerden oluşmasını normalleştirirken, giysileri elden çıkartmayı kolaylaştırıyor. Öyle ki, The Guardian’dan Sandra Laville’in makalesine göre giysileri elimizde tuttuğumuz süreyi iki katına çıkararak modanın neden olduğu karbon emisyonunu yüzde 44 azaltmak mümkün.
Tüm bu bilgiler, Z kuşağının hızlı modanın sonunun getirebileceğine dair inancımızı zedelese de bu tüketim çılgınlığını tetikleyen faktörler karşı atak için de kullanılmıyor değil. Örneğin; thredUP’ın hızlı moda bağımlıları için kurduğu itiraf hattı 1-855-thredUP’ı aradığınızda Stranger Things oyuncularından Priah Ferguson’ın sesi sizi karşılıyor: “Eğer gereksiz bir şeyler satın almana ramak kaldıysa, dur. Bire bas ve sana neden bin bir zorlukla kazandığın paranı hızlı modaya harcamaman gerektiğini anlatayım.” Daha gerçekçi denemeler içinse Reformation’ı örnek vermek mümkün. Çevre dostu giyim markası, bekleneceği üzere fiyatlar konusunda hızlı moda markalarıyla rekabet edemese de Instagram dostu bir estetik benimsemek, sempatik bir marka dili kullanmak, Bella Hadid ve Kaia Gerber gibi isimlerin ürünlerini giymesini sağlamak gibi basit hamlelerle, hızlı moda markalarının domine ettiği alanda var olmanın kodunu çözmüş durumda. Öte yandan giysileri paylaşmak, kapsül gardıroplar ve özellikle TikTok’ta sıkça rastladığımız niş sürdürülebilir moda içerikleri, sosyal medyanın bundan önceki “şu markadan aldıklarıma bakın” içerilerinin antidotu olarak yaygınlaşıyor. O halde belki de kendimize sormamız gereken asıl soru; “Z jenerasyonu hızlı modayı yenebilir mi?”den ziyade şu: “Tüm ekonomik ve sosyal dış etkenlere rağmen bunu başarmalarını beklemek adil mi?”